Tommy Hilfiger’in Karayipler Mustiqe Adası’ndaki evi!
Bizi arzu edilir kılan dekorasyon ister göz alıcı ister gösterişsiz olsun, verdiğiniz samimiyet duygusudur, Kapıyı açtığınızda, orada bulunduğunuz için çok mutlu olmalısınız
İzole olduğu kadar rustik de olan Karayipler'deki Mustiqe Adası ulaşım için oldukça ücra bir yer. Ancak Tommy Hilfiger'ın okyanusa bakan, İngiliz tarzı kolonval bir malikâneyle Karayipler'e özgü plantasyonun karışımı evine vardığınızda, yolculuğu tamamen unutuyor ve burada sonsuza dek kalmanın hayalini kuruyorsunuz.
Adanın en büyük palmiye korusu, sarmaşık yasemin Ve yerel olarak çıkarılajı mavi taşlı yolların ortasındaki girişi çevreliyor.
"Eğer siz zaman planı yapmadan da yaşamınızı sürdürebilir kişilerdeseniz, o halde Mustique'e hoş geldiniz!" diyor Tommy Hilfiger; kendisi, Grenadinler'de yer alan bu küçük İngiliz Batı Hint adalarına ilk kez 25 yılı aşkın bir süre önce gelmeye başlamış.
Buranın ağaç ve kamıştan yapılmış gümrük terminalinden geçer geçmez cep telefonunuzu kapatıp uygarlıktan kopuyor ve göz alabildiğine uzanan muhteşem güzelliklere dalıyorsunuz. Tasarımcının evine giden yolda kırmızı ışıkta durulmuyor, nitekim hiçbir yolda zaten kırmızı ışık yok. Sadece, Mustique'in tek bakkal dükkânının, restoranının, iki barının ve en önemli otelinin (daha çok guesthouse'a benziyor) önünden geçiyorsunuz. Ancak nadiren de olsa, adanın büyük kaplumbağa popülasyonunun üyeleri kendilerine özgü bir hızla yolda karşıdan karşıya geçtiklerinde trafikte kuyruklar oluşabiliyor. Tabii, ada halkından çoğunun yaptığı gibi arabanızdan inip, bir tanesini yavaşça alarak yolun karşı tarafına koymadığınız sürece...
Tommy ve eşi Dee bu yavaş temponun bağımlılık yarattığını söylüyor. Üstü açık bir Jeep'te eşinin yanına oturan Dee, "Tommy beni ilk kez buraya getirdiğinde adaya aşık oldum," diyor. "Bu benim için makyaj yok, resmi giyim yok, ayakkabı yok ve herhangi bir yerde zorunlu olarak bulunmak yok demekti." Ancak başkaları açısından Mustique'e alışmak için biraz zaman geçmesi gerekebilir. "Buraya ilk kez gelen arkadaşları Prada ya da Gucci butikleri, gece yaşamı, duty-free mağazaları olmadığından hayal kırıklığına uğramamaları için uyarıyoruz," diyor tasarımcı. "Hatta Tommy Hilfiger kıyafetlerini bile satın alamazsınız." Bir zamanlar, İskoç asilzade ve 1960'ların yaşam gustosu Lord Glenconner'ın (nam-ı diğer Colin Tennant) özel mülkiyeti olan Mustique şimdi, golf sahasına, yat kızağına ya da yanaşan yolcu gemileri için limana ihtiyacı olmasa da, bir tür özel country club gibi işliyor. Adada 100 ev var ve hemen hemen her birinin birer adı (Point Lookout, Stargroves, Clonsilla) bulunuyor ve çoğu da, paparazzi ve otobüsler dolusu turistin olmamasının keyfini süren David Bowie-Iman, Mick Jagger ve Guiness Ailesi gibi ünlü isimlere ait. Mimari biçimler Bali tarzından modernist yaklaşıma, Viktoryen stiline ve aşırı süslü yapılara kadar hatta Taç Mahal'den esinlenilip yapılmış bir ev bile var- çok çeşitli bir yelpazeyi kapsıyor olsa da, hepsinin ortak bir noktası var: Her biri, baktığınızda karşısında iç geçireceğiniz kadar harikuladeler... Aralarından en çarpıcı olanı ise, Palm Beach.
Palm Beach, Hilfiger'lara ait olan, 40 dönümlük eski bir Hindistan cevizi plantasyonu (Zaten adı da buradan geliyor) üzerinde kurulu, iki katlı, taş yüzeyli bir malikâne. Tommy, "Yoksa amacım Florida'daki herhangi bir yeri şereflendirmek değil," diyor. Tasarımcı evden uzakta, evine ciddi bir bağlılık geliştirdi. "Ukalalık yapmak istemem ama kendimi sanki buranın yerlisiymişim gibi hissediyorum," diyor. "Yirmi yedi yıl önce sıklıkla St. Barts'a giderdim ama sokaklar ve restoranlar kalabalıklaşmaya başladı. Orası artık, bermuda şort giymiş New York izlenimi veriyordu. Bunun üzerine sessiz bir kaçış yeri bulmak için bir adadan ötekine dolaştım; Mustique'in gizlenmişliğinin ve zarifliğinin cazibesine kapılana kadar da gördüğüm yerlerden pek etkilenmedim."
Böylece, Tommy hemen onarım gerektiren bir ev alsa da, bu onun ihtiraslı vizyonuna uymuyor. Dokuz erkek ve kız kardeşin ikinci büyüğü olan; bir önceki evliliğinden Richard, Elizabeth ve Kathleen adlarında üç ve Dee'yle evliliğinden de üç yaşındaki oğlu Sebastian'la beraber toplam dört çocuğu bulunan Tommy, "Çok, çok geniş ve birbirine yakın bir aileye sahibim. 25'i aşkın kuzen ve kuzinim var ve Noel, Paskalya gibi özel zamanlarda hepimizin bir arada olabileceği bir yer istedim," diyor.
Aralarında, adada ikamet eden ilk ünlü olan, vefat etmiş İngiltere Prensesi Margaret'in malikanesinin de bulunduğu (İngiliz kraliyet ailesinin üyeleri adada tatil yapmayı sürdürüyor; nitekim Cambridge Dükü ve Düşesi bu yılın başında burada zaman geçirdiler) sayısız evi Mustique'te inşa etmiş olan ünlü İngiliz film seti dekoratörü Oliver Messel'in çizdiği ama gerçekleştiremediği bir evin mimari plan taslaklarını gördüğünde, bunun kendisi için bir tasarım kısmeti olduğunu hissetmiş.
"Messel'in İngiliz kolonyal tarzı malikâneyle eski dünyanın Karayip plantasyonlarının bir karışımı tasarımı mükemmeldi. Hiçbir zaman diğer sayısız modern sahil evi gibi demode gözükmeyecek kadar gelenekseldi. Şık bir şey istiyordum ama aynı zamanda çevresiyle de uyumlu olmalıydı." Bunu sağlamak için de, Tommy yerli zanaatkarları işe aldı ve altı yatak odalı evi ve misafirlere ayrılan dört küçük evinin iç dekorasyonunda maun ağacı gibi koyu renkli ahşap, dış cephede ise yerel olarak çıkarılan taşı kullanmış. Daha da önemlisi tasarımcı, "Sahilde yürürken evi göz ardı edebilmeniz için, "evin arkasının suya bakan taraf olmasında ısrarcı olmuş.
Dekorasyon aynı zamanda lokasyonun samimi havasıyla da uyumlu. Odalar ferah ama devasa değil ve duvarlar da geleneksel kolonyal parlak beyaz yerine uçuk sarı ve yumuşak haki renklere boyanmış. Evde duvardan çok pencere olmasının nedenini ise Tommy şu sözlerle açıklıyor, "Tuzlu hava duvara asmak isteyeceğiniz sanat eserine nasıl olsa zarar verecek."
Zaten kendisinin Connecticut'taki evi Andy Warhol ve Damien First gibi çağdaş sanat ustalarının yapıtlarıyla dolu. Bunun yerine Dee'yle beraber çerçeveli baskıları, çocukların çizimlerini, kaplumbağa ve deniz kabuğu koleksiyonunu tercih etmişler. Mustique'in bütün bir yıl havası hemen hemen aynı ve muhteşem olduğundan, güneş ışığı bütün gün her yeri doldurduğundan, yapayı ışıklandırmaya pek fazla gerek duyulmuyor. Akşam karanlığında, ışık altın rengine bürünüyor ve Dee'nin deyişiyle, 'loş hale getirilmiş' gibi yavaşça sönüyor. Tommy eve iki popüler ilave yapılırken ailenin isteklerine boyun eğdiğini itiraf ediyor. "Biz burada olduğumuzda hiç durmadan çalışan bir soft dondurma makinemiz var," diyor, bunun kendisine rağmen alınmış bir karar olduğunu göstermek üzere içini çekerek... "Daha da kötüsü-ama aslında harika bir şey-odun ateşiyle pişiren bir pizza fırını var." Bu fırın Vermont'dan gelen inşaatçılar tarafından yerinde yapılmış. Dee, "Buraya geldiğimiz için bizi pişman hissettiren tek bir şey varsa o da pizza fırınıdır," diyor. "Genellikle, 4-5 kilo alıp öyle dönüyoruz."
Tommy'nin global işinin büyümesi egzotik cennetlerine gelmelerinin önünde bir engel oluşturmuyor ama yıllardır istediği bir şey var, "Adaya direkt uçuş olsa iyi olur. Böylece zaman kazanılır. Ancak aynı zamanda jetlerin sesinin de kulak tırmalayıcı olacağını unutmamak gerekir. Ayrıca, çok az şeyin değişmiş olması da insanı şaşırtan, harika bir şey. Dükkân sahipleri burada ikamet edenlere bağımlı olmaktan memnun. Balıkçılar doğrudan bölgede yaşayanlara satış yapıyorlar. Dışarı çıktığınızda da bu bir komşunun evine yemeğe gitmek içindir; gerçi karaoke gecelerinde barların da dolu olduğunu söylemeliyim." Bu arada Dee devreye giriyor, "New York'ta çok yoğun bir hayatımız var. Burada ise rahatlıyor, şortlarımızı, yöresel eteklerimizi giyip plajda birilerini ağırlıyor. Dee, "Yalnızca çocuklar asla!" diye bulunuyor. Ace Jernstedt ve Sebastian Hilfiger de güneşin altında eğlenmeyi seviyorlar.
Evinizi bir kaçış noktası olarak hissetmenin 5 yolu
1.İÇİNE GÖMÜLEBİLECEĞİNİZ BİR OTURMA YERİ BULUN VE SAATLERCE DİNLENİN Tommy, "Plantasyon sandalyeleri, uzun ve alçak kanepeler ve pelüş döşemelik kumaşlar kullanıyoruz," diyor. Ayrıca her zaman erişebilecekleri yerlerde yastıklar da var. "Amaç hareket etme isteğini azaltmak."
2.EVİNİZİ SİZİ ÇEVRELEYEN HER TÜR SESE AÇIN Tommy evden uzaktayken insanı dinlendiren en sakin müziğin "kuş sesleri, dalgalar ve yaprakların hışırtısından oluşan senfoni" olduğuna inanıyor. Ancak uygarlığa döndüğünüzde de doğa seslerinin uygulaması ya da CD'siyle bu sakinleştirici atmosferi kolaylıkla taklit edebilirsiniz.
3.İÇERİSİ VE DIŞARISI ARASINDAKİ ÇİZGİLERİ KALDIRIN Tommy, "Su doğal olarak son derece çekici olduğu için okyanusa yakın olmak ayrıcalıklı bir avantaj sunuyor," diyor. Ancak yaşadığınız hemen hemen her yerde kapınızın dışındakilerle aynı tür bitkileri, renkleri ve malzemeleri kullanarak doğayı evinize taşıyabilirsiniz. "Manzarayla beraber yarattığı uyum bir evin daha büyükmüş gibi hissedilmesini sağlayabilir."
4.NEŞE UYANDIRAN BİR KOKU SIKIN Sandal ağacı ve taze çam kokusu Tomm/nin iki favorisi ancak "yasemin çiçekleri açmaya başladığında" bunlara ara veriyor; "Rekabet söz konusu bile olamaz!" diyor. Dee de, kendisine tatili hatırlatan, "Coppertone'un Hindistancevizi kokusunu her zaman sevdiğini" söylüyor.
5. YOLCULUĞUNUZDAN HATIRA BİR OBJEYLE EVE DÖNÜN Yolculuğa çıktığınızda, tatilinizi hatırlatacak bir obje bulun. Bunu yatağınızın baş ucundaki masaya veya raftaki kitapların yanına koyun. Görsel "post-it notu" bavullarınızı boşalttıktan çok sonra bile bu kaçışınızı zihninizde canlı tutmanızı sağlar.
Instyle
Yorum Yaz