Arzu Sabancı evinin kapılarını açtı!
Elle dergisi, Hayat Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Sabancı’nın İstanbul’daki evine konuk olup stilini konuştu.
O bir anne ve iş kadını. Sık sık iş seyahatlerine çıkıyor. Toplantılara ve davetlere yetişiyor. Ve bu yoğun tempoya rağmen her zaman zarif olmayı başarıyor. Arzu Sabancı'yı çok iyi tanıyormuşuz gibi hissetsek de, hakkında pek çok ilginç ve hoş detayı bilmediğimizi fark ettik.
"Giyime meraklı olabilirim ama makyaj ve makyaj malzemeleri ilgi alanıma girmiyor. Saç rengim ve kesimim yıllardır aynı. Bu konuda tutucuyum, radikal değişimler yapamıyorum”
Stilinizi en iyi özetleyen parçalar neler?
Genelde dar pantolon ve üzerine bol bluz giymekten zevk alıyorum, aslında en çok da bunlarla rahat ediyorum. Belki de eskiden kalma bir alışkanlık, bacaklarım ince olduğu için pantolonla her zaman iyi hissediyorum.
O gün ne giyeceğinize nasıl karar veriyorsunuz? Bunu ne belirliyor?
Evim ve iş yerim birbirine uzak olduğu için öğlen bir programım varsa, bir gün önceden nereye gideceğimi ve ne giyeceğimi programlayıp kıyafetlerimi, aksesuarlarımı, ayakkabımı yanıma alıyorum. İstanbul gibi bir yerde öğlenki kıyafetimi sabah giyerek çıkmıyorum.
STİLİNE İLHAM VERENLER
Şık bir davete nasıl hazırlanırsınız?
Son dakika karar vererek giyinip çıkanlardan değilim. Mutlaka önceden ne giyeceğime tüm detaylarıyla karar verip hazırlar bırakırım.
Stilinize neler ilham veriyor?
Stil zamanla oluşan ve gelişen bir şey. Kıyafet satın alabilirsiniz ama stil asla. Gittiğim yerler, gördüğüm şehirler, gezdiğim sergiler, okuduğum kitaplar ve dergiler, arkadaşlarım ya da gittiğim bir ortamda hiç tanımadığım kişiler, hatta yeni dönemde sosyal medya bana ve stilime ilham verebilir. Bu yalnız benim için geçerli değil, sadece bakmayıp gören herkes için öyle.
Ailenizdeki kadınlar da size ilham olmuş olabilir mi?
Tabii ki. Mesela annem. Annem ben kendimi bildim bileli modaya çok meraklıydı. Dikiş diker, seramikten tablolar yapar, sanatla ilgili biridir. Hala onun (eskiden ve şimdi) ne kadar şık olduğu konuşulur. Küçükken kendisiyle bir örnek kıyafetlerimiz olurdu. Aslında marka kurmak, bu alanda bir şeyler yapmak onun hayaliydi... Pinko koleksiyonu konusunda beni destekleyen, “neden olmasın?” diyen annemdir.
Anneniz Pinko koleksiyonunuzu beğendi mi?
Çok beğendi. Yaşı ileri olmasına rağmen modern giyimden hoşlanan, yenilikçi biridir. Ben onun bakışından, duruşundan bir şeyi beğenip beğenmediğini anlarım. Annem koleksiyonu anlattığımda bana çok güzel ve doğru fikirler verir.
KOLEKSİYON TEKLİFİ...
Pinko koleksiyonu teklifi nasıl geldi, bu fikir nasıl doğdu?
Pinko markasının Türkiye distribütörüyüm. Koleksiyon satın almalarını ben yapıyorum ve her seferinde ürünler üzerine yorumlarımı belirtirim. Pinko İtalya da yorumlarımı dikkate alırdı, her zaman giyim tarzımı beğendiklerini söyleyip takdir ederlerdi. Geçen yıl, “Bize bir koleksiyon hazırlar mısın?” teklifiyle geldiler. Bir anda kendimi onların tasarım ekibiyle koleksiyon yaratırken buldum. Açıkçası hepsi çok hızlı gelişti. Böyle bir beklentim ve hayalim yoktu. Bu teklif beni çok gururlandırdı. Sonra koleksiyon ve satışlarından çok memnun kaldılar, hatta kış koleksiyonunda benim birkaç modelimi revize ederek kullanmışlar. Önümüzdeki sezon için de koleksiyon hazırlamamı istediler. Devamı olması adına kabul ettim. Şu sıralar 2016 Pinko by Arzu Sabancı koleksiyonu üzerine çalışıyorum.
Koleksiyonu hazırlarken neye dikkat ettiniz?
Koleksiyon hazırlıklarına başladığım andan itibaren algıda seçicilik başladı. Özellikle seyahatlerde insanların kıyafetlerini incelediğimi fark ettim. Omuz detayı, etek detayı, eskiye nazaran tümünü daha çok incelediğimi gördüm. Etrafımda pek çok şey bana ilham verir oldu.
İNTERNETTEN ALIŞVERİŞ, SPOR VE SEYAHATLER
Nasıl alışveriş yapıyorsunuz?
İnsanlar internetten yeni yeni alışveriş yapmaya başlamış olabilir ama ben yıllardır kitaptan gece kıyafetine, hatta tabaktan duvar aynasına kadar pek çok şeyimi internetten alıyorum.
Hiç çekinmediniz mi? “Aldığım şeyi beğenmezsem” gibi kaygılarınız olmadı mı?
Hiç çekinmedim. Çekindiğim tek şey “kredi kartımı kopyalarlarsa” oldu. Oturduğunuz yerde tüm dünya seçenekleri önünüzde. Bundan daha rahat bir şey var mı? Ancak günümüzde Türkiye'de, özellikle İstanbul'da artık yok yok. Keşfettim dediğim pek çok şey zaten bir müddet sonra buraya da geliyor. Neyse ki hala henüz keşfedilmemiş, deneyimsel markalar bulunabiliyor.
“Aksesuar benim için tamamlayıcı bir detay değil, tam tersine başlangıç noktası; Genelde o dönem kullanmayı sevdiğim aksesuarlarıma uygun kıyafetler seçiyorum."
Kendinize yakıştırmadığınız bir kesim var mı?
Başkalarında kabarık etekler çok hoşuma gidiyor ama kendime pek yakıştırmıyorum. Vücut yapımı iyi biliyorum. Mesela belim daha kalın, bunu ortaya çıkarmayan modelleri tercih ediyorum, buna dikkat ediyorum. Tek uzak durduğum, dekolte. Özellikle göğüs dekoltesinden hoşlanmıyorum. Belki de o yüzden sırt dekoltesi veya omuz detayını çok seviyorum.
Kararsız kaldığınız bir günde ne giyersiniz? Kurtarıcı bir kıyafetiniz var mı?
Siyah ya da beyaz pantolon üzerine gömlek. En azından sabah evden çıkarken hiç düşünmeden giydiklerim bunlar. Birbirine benzeyen onlarca dar paça jean ve deri pantolonum var. Yaz için de beyaz pantolon ve şortlarım...
Spor yapıyor musunuz?
Tek yaptığım spor yürümek, düzenli yürümeye çalışıyorum.
Bu incecik vücut genetik mi?
Aynen öyle. Pek çok arkadaşım bana iyilik yapmak adına kendi spor eğitmenlerini göndermeyi öneriyor. “Arzu bu kişi çok iyi, bak sen de spora alışacaksın” diyorlar. “Ay ne güzel, gelsin tabii” diyorum, bir ders yapıp ikinci derse sıra gelince “Seyahate gidiyorum, ben sizi arayacağım” diyorum, olmuyor... Oysa çevremde görüyorum, seyahatte bile erkenden uyanıp güne sporla başlayanlar var. Galiba spor çocuklukta kazanılan bir alışkanlık, bende yok. Sonradan da edinemedim.
Seyahat ederken yanınıza çok şey alır mısınız?
Oğullarımın ikisi de yurt dışında yaşıyor. Biri okuyor, diğeri başka şehirde çalışıyor. Onları ziyaretlerim, hem kendi iş seyahatlerim hem eşime eşlik etmem gereken geziler, hepsi birleşince ayın yarısı yolculukla geçiyor. Bu nedenle çok daha pratik olmayı öğrendim. Sezon başı, aksesuvarına kadar seçip birkaç kombin oluşturuyorum. Sonrasında dönüşümlü olarak her seferinde aynı şeylerle gidiyorum, dönüşte hepsi yıkanıp, ütülenip dolaba kaldırılıyor. Bir sonraki seyahate kadar hiçbirini (şehirde) giymiyorum.
Sanata meraklı olduğunuzu biliyoruz. Yurt dışına gittiğinizde müze, galeri gezmeyi de sever misiniz?
Çok severim. Ayrıca eşim Ömer'le beraber modern Türk ressamları koleksiyonumuz var. Önceleri eski Türk ressamlarının eserlerini topluyorduk, şimdiyse çağdaş Türk sanatçılarının eserlerinden oluşan bir koleksiyonumuz oluştu.
Eşiniz ve oğullarınız size kıyafetlerini danışır mı?
Eşim danışır. Oğullarım da eskiden öyle yapardı, zaten alışverişlerini de ben yapardım ama şimdi artık ayrı yaşadıkları için danışmıyorlar. Oğullarımdan özellikle Hakan giyimine düşkün, bazen ben ona soruyorum, “bu mu, o mu” diye fikrini alıyorum. Küçükken bir yere gitmeden önce onlara sorardım ve kıyafetime puan verirlerdi. Seçimime “eh, yedi”, “iyi, dokuz”, “güzel, 10, olmuş anne” gibi notlar verirlerdi, çok eğlenirdik.
Çanta konusunda akıllandım. Eskiden bir çantayı görüp çok beğendiğimde alırdım. Artık daha seçiciyim, ‘Aaa çok şık' deyip almıyorum. Daha klasik, zamansız ve stilimi tamamlayan modelleri tercih ediyorum.
Günümüzde pek çok ayakkabıyı sanat eseri olarak görüyorum. Al bak, sergile, giymesen de olur... Yoksa ben sabah sneaker'larımı giyer çıkarım, öbürleri göstermelik! Son birkaç yıldır çok ciddi bir spor ayakkabı merakım olmaya başladı. Oysa eskiden seyahatlerde bile en azından dolgu topuk giyerdim, hiç düz ayakkabı giydiğimi hatırlamıyorum. Ancak son zamanlarda spor ayakkabının konforuna alıştım, hatta şimdiki modeller kıyafeti de güzelleştiriyor.
- Etiketler:
- Arzu Sabancı
Yorum Yaz