Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin son hali!
2015 yılında restore edilen Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin tarihi 1884 yılına kadar uzanıyor.
1884 yılında ‘Kütüphane-i Umumi-i Osmani' adıyla kurulmuş olan Beyazıt Devlet Kütüphanesi, İstanbul'un en eski kütüphanelerinden biridir. Kütüphane, 1506 yılında II. Beyazıt tarafından yaptırılan Beyazıt Camiisi'nin bitişiğindeki Beyazıt Meydanı'nda yer almaktadır. Tarihi açıdan çok önemli bir yere sahip olan bu yapı 2015 yılında Tabanlıoğlu Architects tarafından restore edilmiş ve yenilenmiştir. İç mekanın, yapının bulunduğu önemli tarihi bağlam göz önünde bulundurularak yeniden düzenlendiği projede yer yer modern bir tasarım diline de rastlanmaktadır. Proje kapsamında kütüphanenin kuzey doğu cephesine tarihi yapıya saygılı olma unsuru göz önünde bulundurularak bir ekleme yapılmıştır. Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin restorasyonunda uygulanan ‘minimal müdahale' yaklaşımı modern işlevlerin tarihi dokulara entegre edilmesi sürecinde yapının ve yerin ruhunun hayatta kalmasını sağlamasıyla örnek teşkil ediyor.
Yapıda alınan en önemli kararlardan biri sirkülasyonu iyileştirmek adına girişin binanın avlusuna alınması olmuş. Bu bölümde yer alan ve yakın geçmişte inşa edilmiş olan beton çatı gün ışığından maksimum oranda faydalanmak ve daha ferah bir mekan elde etmek için şeffaf bir membran örtü ile değiştirilmiş. Bu karar ile kütüphanenin doğal ışık alma oranı da ciddi bir şekilde artırılmıştır.
Yapıda alınan en önemli kararlardan biri sirkülasyonu iyileştirmek adına girişin binanın avlusuna alınması olmuş. Bu bölümde yer alan ve yakın geçmişte inşa edilmiş olan beton çatı gün ışığından maksimum oranda faydalanmak ve daha ferah bir mekan elde etmek için şeffaf bir membran örtü ile değiştirilmiş. Bu karar ile kütüphanenin doğal ışık alma oranı da ciddi bir şekilde artırılmıştır.
İnşaat faaliyetleri sürerken yapılan kazılarda eski bir Bizans kilisesinin kalıntıları bulunmuş. Bu keşif tasarıma dahil edilmiş ve üst yüzeyi cam ile kaplanarak görünürlüğü olabildiğince artırılmış. Aynı zamanda kalıntıların bir bölümünün yer aldığı seviyeye geçiş verilerek bu eşsiz alanı fiziksel olarak da yakından deneyimlemek mümkün kılınmış.
Yapının Studio Dinnebier tarafından gerçekleştirilen aydınlatma tasarımı kompleksin mekansal ve tarihsel niteliklerini yansıtıyor. Aydınlatma elemanları ve kurgusu çevresi ile geometrik bir uyum sunarken, bazı yerlerde farklılaşarak zemin kenarlarındaki duvar hatlarını takip eden yumuşak aydınlatmalar mekanlara derinlik katıyor. Lokasyonu sebebiyle halihazırda eşsiz bir tarihi atmosferde yer alan yapının içerisine girdiğinizde eklenen her modern detayın ve eklemenin ince düşünceler sonucu ortaya çıktığı ve içinde bulunulan mekana olabildiğince saygı gösterdiği hissediliyor.
DAC İstanbul
Yorum Yaz