Emine Erdoğan, İstanbul Çevre Zirvesi'ne katıldı
Emine Erdoğan, İBB'nin ev sahipliğinde Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen "İstanbul Uluslararası Çevre Zirvesi ve Fuarı"na katıldı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Atık yönetimi tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden birisi ama sevinerek gördüğüm bir şey var ki, o da Türkiye'nin bu konuda lokal değil, tüm yurtta, kapsamlı bir seferberlik içinde olması. Şunu unutmamalıyız, çevreyle kurduğumuz ilişki, bir ahlak meselesidir, dünyanın bize bir emanet olduğu bilinci ile ilgilidir. Bugünümüzden olduğu kadar gelecek nesillerin yaşam kalitesinden de sorumluyuz." dedi.
Emine Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) ev sahipliğinde Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen "İstanbul Uluslararası Çevre Zirvesi ve Fuarı"na katıldı.
Burada konuşan Erdoğan, dünyanın en büyük sorunlarından biri olan çevrenin bu zirvede layıkıyla ele alınacağını dile getirerek, zirvenin hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
Erdoğan, "Altında yaşadığımız gök kubbe, ortak evimizin çatısıdır. Bu çatı altında, tüm yaratılmışlarla beraber büyük bir ailenin parçası olarak yaşıyoruz. Fakat ne evimize ne de ailemize iyi davranıyoruz. Bunu üzülerek ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
Bir Kızılderili Reis'in, 1855'te Amerikan Başkanı'na yazdığı satırlara değinen Erdoğan, şunları söyledi: "Şöyle diyor Kızılderili Reis, 'Dünya anamızdır. Dünyaya ne kötülük olursa, oğullarına da aynı kötülük olur. Eğer insanlar yere tükürürlerse, kendi yüzlerine tükürürler. Dünya insanlara ait değildir, insanlar dünyaya aittir. Bütün her şey, aileyi bağlayan kan bağı gibi, birbirine bağlıdır.' Hakikat bu iken, ne yazık ki çevre adına büyük kıyımlar yaşanıyor. Hızlı kentleşme, değişen tüketim alışkanlıkları, birçok olumsuz etkiyi de beraberinde getiriyor."
Emine Erdoğan, her çağın kendine ait belirleyicileri ve o çağı sembolize eden temaları olduğuna işaret ederek, "Günümüz dünyasının belirleyicisi ise tüketim. Ekonomi, gücünü sürekli olarak devam eden tüketimden alıyor. Sektörler, kısa ömürlü ürünler üzerine yoğunlaşıyor. Elbette bu kasti olarak yapılıyor. Satın almak adeta bir ritüele dönüştürülmüş durumda. Manevi tatmini tüketimle sağlayan, egoyu eşya ile besleyen bir ekonomi ve pazarlama sektörüyle karşı karşıyayız. Morali bozulduğu için alışverişe çıkıp elindeki poşet sayısı arttıkça rahatlayan insanlar, bu döngüyü besliyor. Maalesef eşyalar modern insanın efendisi konumunda." değerlendirmesini yaptı.
Çevre krizinin çözümünde tüketim ahlakının temel bir sorun olduğuna dikkati çeken Erdoğan, çevre meselesinin bütün yönleriyle ele alınması gerektiğini vurguladı.
"Kontrol edilmeyen atıklar suya karışarak hayatı zehirliyor"
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tüketim alışkanlıklarındaki değişim ve ambalajlı ürün satışındaki artış ile katı atık kompozisyonun da değiştiğine değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Genel olarak bakıldığında, atıkların ağırlıkça yüzde 30'unu, hacimce yüzde 50'sini ambalajlar oluşturuyor. Demek ki, sefer tasından kurtulmayı başarı sanmamız, aslında büyük bir yanılgıymış. Bugün dünyada çevre hareketi öncülerinin ilk tavsiyeleri arasında, plastik tabak kirliliğinden kurtulmak için sefer tası edinmek de var. Fakat ne yazık ki, dünya adeta bir plastik cennetine dönüşmüş durumda. 2015'te dünyada üretilen plastik miktarı, 7,8 milyar tonu buldu. Bugün kişi başına 1 tondan fazla plastik düşüyor ve ne yazık ki, kontrol edilmeyen atıklar, suya karışarak hayatı zehirliyor. Günümüzde en büyük plastik üreticisi olan Çin'de her yıl, sadece bir nehirden 333 bin ton plastiğin, dünya sularına karıştığını biliyoruz. İnsanda derin üzüntü yaratan sahnelerden biri, plastik torbaya dolanmış kaplumbağaların, okyanus derinliklerinde yaşamlarını yitirmeleridir. Her yerde karşımıza çıkan, yeryüzünü günden güne zehirleyen plastik, biyoçeşitliliğin de baş düşmanıdır. Plastik yiyip ölen albatros kuşları, gagasına sakız yapışan kuşların acılı ölümü, plastik halkalara sıkışmış deniz canlıları ve daha niceleri..."
Emine Erdoğan, çevre krizlerinin önlenmesinde, kamu kurumlarının ve bilim çevrelerinin ortak çabasının önemini vurgulayarak, bireylerin de bu sorumluluk alanına dahil olması gerektiğini belirtti.
"Eğer bizler, bireyler olarak bu tüketim kültürünün vadettiği 'kullan-at' kolaylıklar dünyasını reddetmezsek, çevre krizinin baş aktörleri oluruz." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Gelecek nesillere sürdürülebilir yaşam tarzlarını miras bırakmanın anahtarı, bireysel davranışları değiştirmektir, yani farkındalık. Bir kişi denize fırlattığı pet şişenin etki halkasını bilmeli, markete bez torbasıyla giderek, dünyanın geleceğine katkıda bulunduğunun bilincinde olmalı, bir su matarası taşımaktan geri durmamalı. Doğru tercihler yaparak bize hizmet etmekle yükümlü sektörleri çevre dostu olmaya zorlayabiliriz. Gandi'nin güzel bir sözü var, 'Basit yaşa ki, başkaları da var olabilsin.' İstiyoruz ki, çocuklarımız gelecekte berrak bir gökyüzünü, mavi okyanusları ve yemyeşil ormanları sadece kitaplarda görmesin."
Bu sebeple geçen yıl "Sıfır Atık" seferberliğini başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın gayretli çalışmalarıyla bir atık yönetim hareketi kurduklarını kaydetti.
"Çevre dostu bir Hac, biz Müslümanlar'ın derdi olmalı"
Emine Erdoğan, bunun etkilerinin dalga dalga yayıldığını ifade ederek, "Sıfır atık seferberliğine dahil olan tüm kurumlarımızla birlikte, hatırı sayılır bir geri dönüşüm gerçekleştirdik. Katkı veren, bu duyarlılığa katılan tüm kişi ve kuruluşlara teşekkür ediyorum." diye konuştu.
Çevreyle ilgili çalışmalara değinen Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Atık yönetimi tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden birisi ama sevinerek gördüğüm bir şey var ki, o da Türkiye'nin bu konuda lokal değil, tüm yurtta, kapsamlı bir seferberlik içinde olması. İnanıyorum ki, el birliği ile bu konuda önemli mesafeler alacağız. Şunu unutmamalıyız, çevreyle kurduğumuz ilişki, bir ahlak meselesidir, dünyanın bize bir emanet olduğu bilinci ile ilgilidir. Bugünümüzden olduğu kadar gelecek nesillerin yaşam kalitesinden de sorumluyuz. Yeryüzü, ihtiyacı olan kadarını alıp, onu paylaşarak yaşamak üzerine tasarlanmış bir yer. Dünyayı mülkiyetine geçirme yarışında kazanan kimse olmayacak. Bu bağlamda, çevre sorunlarıyla mücadele ederken, meselenin etik ve dini boyutu bizi motive edebilir. Dindarlığı hep şekil şartları üzerinden anlıyoruz. Oysa her Müslümanın, içinde yaşadığı doğaya, hayvana ve bitkiye karşı sorumluluğu vardır. Mesela Hac'da fıkhi hükümlere dikkat ettiğimiz kadar çevreye zarar vermemeye odaklanıyor muyuz? 2010'da yapılan bir istatistiğe göre 2,5 milyon hacının, ardında 100 milyon plastik şişe bıraktığını biliyoruz. Çevre dostu bir Hac, biz Müslümanlar'ın derdi olmalı. Seyahat acentelerine, sundukları hizmetin çevre dostu olup olmadığını sormalıyız. Hac seyahatimizi, arkamızda en az karbon ayak izi bırakacak şekilde tasarlamalıyız. Buna gücümüz yetmiyorsa, karbon ayak izini telafi edecek kadar ağaç dikmeliyiz."
Konuşmasının ardından İBB Başkanı Mevlüt Uysal, Emine Erdoğan'a bankların kırılmış parça atıklarından yapılmış bir gitar hediye etti. Erdoğan, belediyenin çevre kolu öğrencileri ve katılımcılarla birlikte hatıra fotoğrafı çekildi.
Uysal ile fuar alanını gezen Erdoğan, stant sorumlularından atık ve çevre projeleriyle ilgili bilgi aldı.
Emine Erdoğan, İBB'nin "Sıfır Atık Projesi" kapsamında hayata geçirdiği Akıllı Geri Dönüşüm Konteyneri'ne pet şişe atarak, İstanbul Kart'ına bakiye yüklemesi yaptı.
Yorum Yaz