Her 2 evden 1'i depreme karşı sigortalı
DASK Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, 17 Ağustos Marmara depreminin 18'inci yılında "Binalarda sigortalılık oranı ise yüzde 50'ye yaklaştı" dedi.
Türkiye'de Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) bulunan konut sayısı 8 milyonu aşarken, ülke genelinde sigortalılık oranı ise yüzde 50'ye yaklaştı. Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kayacı, deprem gerçeğinin unutulmaması ve ona karşı her zaman hazırlıklı olunması gerektiğine vurgu yaparak, “Olası bir İstanbul depreminde hasarların tazmininde yeterli kaynaklarımızın olmasının yanı sıra afetin tüm operasyonel sürecini etkin ve teknoloji ile yönetmek amacıyla da hızla çalışıyor ve diğer ilgili Devlet Kurumları'yla iş birliktelikleri geliştiriyoruz. Şu anda Düzce'de yüzde 84, Bolu'da yüzde 75, Yalova'da yüzde 74, Tekirdağ ve Sakarya'da yüzde 69, İstanbul ve Marmara bölgesindeki yüzde 55'lik yüksek sigortalılık oranlarına ulaşan başarılı bir portföyden söz etmekteyiz. Ancak elbette ki nihai hedefimiz, tüm konutların ZDS ile teminat altında olması” dedi.
Sigortalılık oranında Marmara ilk sırada
DASK'ın verilerine göre, bölgesel olarak incelendiğinde Marmara yüzde 55'lik sigortalılık oranı ile ilk sırada yer alırken, Marmara Bölgesi'ni yüzde 44 ile İç Anadolu, yüzde 43 ile Ege, yüzde 38 ile Akdeniz, yüzde 37 ile Karadeniz, yüzde 35 ile Doğu Anadolu ve yüzde 32 ile Güney Doğu Anadolu bölgeleri takip ediyor.
Depremi afet olarak yaşayan illerde ZDS oranı daha yüksek
İl bazında ele alındığında ise depremin acı gerçeği ile yüzleşmiş olan illerde Zorunlu Deprem Sigortalılık oranlarının daha yüksek olması dikkat çekiyor. ZDS oranı en yüksek olan illerde ilk üç sırayı alan Düzce, Bolu ve Yalova bu durumu açıkça gözler önüne seriyor.
Son aylarda deprem yaşanan illerdeki ZDS oranları incelendiğinde ise en yüksek sigortalılık oranına sahip olan ilin yüzde 60 ile Çanakkale olduğu görülüyor. Çanakkale'yi yüzde 56 ile Muğla (Bodrum), yüzde 39 ile Manisa ve yüzde 32 ile Adıyaman takip ediyor.
Dünya örnek alıyor
Öte yandan DASK; poliçe adedi, sigortalılık oranı, havuzun büyüklüğü ve teknolojik altyapı gibi özellikleriyle doğal afet havuzları açısından diğer ülkeler nezdinde bir model olarak kabul ediliyor. Son yıllarda başta Pakistan, İran, Güney Kore, Kazakistan Azerbaycan, Özbekistan, Moğolistan, Romanya gibi ülkeler olmak üzere birçok ülke DASK'ın Türkiye'deki çalışmalarını model alırken DASK İngiltere, Japonya, Yunanistan, İtalya, Filipinler, Çin, Meksika, Makedonya, Ürdün, Fas, Arnavutluk, Endonezya, Romanya, Kuveyt, Azerbaycan gibi ülkelerden gelen kurumlara DASK'ı ve Zorunlu Deprem Sigortasını anlattı.
DASK Yönetim Kurulu Başkanı Kayacı, Türkiye'nin deprem kuşağında yer alan bir ülke olduğunu vurgulayarak “Deprem gerçeğini unutmamalı ve ona karşı hep hazırlıklı olmalıyız. Geçmişte nice canımızı ve emeğimizle kurduğumuz nice yaşamları bir anda yitirebileceğimizi gördük. Her ne kadar doğal bir afet olması açısından depremi önlemek imkânsız olsa da oluşturacağı yıkıcı etkileri önlememiz mümkün. DASK olarak bizler hayata geçirdiğimiz projeler ile Türkiye'yi deprem öncesi ve sonrasına dair bilinçlendirirken, sağladığımız bilgi birikimi ve maddi teminatla depreme hazır, depremden sonra hızla toparlanan bir ülke hedefiyle çalışıyoruz” dedi.
Her 2 evden 1'i depreme karşı sigortalı
Türkiye'deki en yıkıcı depremlerden 17 Ağustos Gölcük depreminin yaşandığı 1999 yılında ülkemizde yalnızca 500 bin civarında deprem teminatlı konut olduğunu hatırlatan Kayacı, bugün ise 8 milyon konutun ZDS kapsamında olduğunu, başka bir deyişle neredeyse her 2 evden birinin depreme karşı sigortalı olduğunu söyledi. Buna rağmen sigortalılık oranlarında yeterli seviyenin henüz yakalanmadığının altını çizen Kayacı, nihai hedeflerinin Türkiye'deki tüm konutların depreme karşı sigortalanmış olması olduğunu belirtti. Hasar ödemelerine ilişkin de bilgi veren Kayacı “DASK'ın kurulduğu günden bu yana yaptığı hasar ödemesi miktarı bugün itibariyle 175 milyon TL'ye ulaştı. Bunun içinde en büyük ödeme Van Depremi'nde yapıldı. Van Depremi'nin ardından 125 milyon TL hasar ödemesi gerçekleştirildi. Deprem öncesi Zorunlu Deprem Sigortası oranı yüzde 9 düzeyindeydi. Eğer ZDS oranı yüksek olsaydı devletin yükünü DASK olarak üstlenebilecek ve daha fazla hasar ödemesi yapabilecektik. Elbette temennimiz büyük depremlerin yaşanmaması, can ve mal kaybına neden olmamasıdır. Her ne kadar deprem doğal bir afet olması açısından önlenemez olsa da oluşturacağı yıkıcı etkileri önleyebiliriz. Bunun olmazsa olmaz koşullarında biri ise deprem gerçeğini unutmamak ve ona karşı hazırlıklı olmak” dedi.
DASK'ın ödeme gücünün 15 milyar TL'yi aştığını ifade eden Kayacı, DASK'ın yıllar itibariyle poliçe sayısının artırılmasına yönelik yaptığı çalışmaların yanında, afet dönemindeki hasar sürecini de sorunsuz bir şekilde yürütebilmek için operasyonel kapasitesini artırmaya en az büyüme kadar önem verdiğine vurgu yaptı. Kayacı, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Poliçe yaygınlığının yanında diğer hedefimiz ise, teknolojiyi kullanarak tüm depremlerde kullanılabilecek altyapının kurulması, vatandaşların yaşamına kaldığı yerden devam etmesini sağlamak amacıyla bina zararının en hızlı şekilde tazmin edilmesi olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda ilgili devlet kurumları ve çağrı merkezi gibi kuruluşlarla projeler başlattık ve protokoller geliştirdik. Gerek deprem bilincini gerekse devlet kurumları ve kuruluşlarla olan işbirliklerimizi artırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
Yorum Yaz