İstanbul kültürel ve sanatsal etkinlikte yaz rehavetine kapılmıyor!
Eskiden yaz gelince İstanbul, özellikle kültür sanat konularında bir tür rehavete kapılır, tekrar canlanmak için sonbaharı beklerdi.
Yaz kış demeden her alanda o kadar çok faaliyet oluyor ki, insan hangi birine yetişeceğini şaşırıyor. IKSV'nin birbiri peşine düzenlenen festivalleri bittikten sonra, bir süre izleyecek hiçbir şey yok diyordum ki, bu kez de mutlaka görmek istediğim iki sergiden haberdar oldum.
‘Yenikapı'nın Eski Gemileri'ni heyecan duymadan izlemek imkansız
Bunlardan ilki Türkiye'nin bu alandaki eksiklerini kapamak konusunda öncü olan ailelerden Koçlar'ın Haliç'teki müzesinde. Rahmi Koç'un denizciliğe ve antikalara merakını bilmeyen yoktur. Rahmi Koç Müzesi'ndeki serginin konusunun da eski dostumu ne kadar heyecanlandırdığını tahmin edebiliyorum.
Yenikapı'da 2004 yılında başlayan Marmaray ve Metro Projeleri inşaat alanında ortaya çıkan, son yılların en dikkat çekici arkeolojik verileri olarak kabul edilen Theodosius Limanı kalıntılarının fotoğraflarının yer aldığı ‘Yenikapı'nın Eski Gemileri' sergisi Eylül ortasına kadar sürüyor.
Kazılarda ortaya çıkan buluntuları “çanak çömlek” diye küçümseyen Başbakan bu sergiyi gördü mü merak ediyorum. Görseydi, insanlığa mal olmuş bu tür değerlerle kendi mutfak dolabındakileri karşılaştırmamak gerektiğini anlayabilirdi. Ada kültüründen nasibini almayanlara ne yazık...
Beni çok heyecanlandıran bir diğer sergi ise Heybeliada İnönü Evi Müzesi'nde. Istanbullular için ada kültürünün yeri bambaşkadır.
Gençliğini Büyükada'da yaşamış biri olarak, o kültürden nasibini almamış olanlara her zaman biraz üzülürüm. Her fırsatta İtalya'nın, İspanya'nın adalarını ziyaret eden hali vakti yerinde kişilerin ise burunlarının dibindeki bu özel yerlere karşı olan kayıtsızlığına hayret etmekten kendimi alamam. Köklü bir aile olan İnönüler'e ait bu müzeye çok yakışmış “Halki'den Yansımalar. Kartpostallarda Ada Sergisi”. 19'uncu yüzyılın sonlarından 20'nci yüzyılın ortalarına uzanan bir dönemi kapsayan Heybeliada kartpostalları Türkiye ve yurtdışındaki müzayedelerden yaklaşık 15 yılda toplandı.
Heybeli küçük bir ada ama zamanında çok renkli simaların, topluma yön veren önemli kurum ve kişilerin biraraya geldiği bir yerdi. Sergi Küratörü Halil Gökman, “Öyle bir dönem düşünün ki, ufacık bir adada Hüseyin Rahmi romanlarını yazarken Nurullah Berk ilkokula gidiyor. Aziz Nesin henüz küçük bir çocuk. Rıhtımın hemen yanındaki Bahriye Mektebi'nde Nazım Hikmet ve Necip Fazıl üniformaları içinde öğrenim görüyorken Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi okulun öğretmenlerinden. Karşı tepe üzerinde kurulu Ruhban Okulu ise, içlerinde şimdiki İstanbul Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un da bulunduğu birçok üst düzey din adamı yetiştiriyor” diye dile getiriyor bu dönemi. Ada'nın 19'uncu yüzyılın ortalarında üç yüksek okula sahip olması, bu renkli ortamın oluşmasında önemli bir etkendi. Sergide, Ada'nın Halki'den Heybeli'ye geçişi ve o dönemde olan bitenlerin kartpostallara yansımalarını izliyorsunuz.
Ekim sonuna kadar açık kalacak bu sergiyi güzel bir sonbahar gününde, uzun bir ada gezintisiyle birleştirip bu şehirde yaşadığımız için bir kez daha şükretmek lazım.
Leyla Umar/Vatan
Yorum Yaz