Kapalıçarşı, İstanbul'un enerjisi en yüksek bölgesi!
Birbirinden farklı binlerce dünyayı benliğine sindiren İstanbul'un enerjisi en yüksek noktasını Kapalıçarşı oluşturuyor. Burada insanlar sanki yüzlerce yıldan beri birbirini tanıyormuş gibi...
-“Çok yakıştı, bunu mutlaka al.”
-“Biraz düşünmem lazım. Pazartesi karar veririm.”
-“Al, eve götür bak, beğenmezsen pazartesi geri getirirsin, beğenirsen ödemeye başlarsın.”
-“Kaç taksit yapıyorsunuz?”
-“Karta taksit yapmıyoruz, komisyon yüksek. Ama sen nasıl ödemek istersen öyle parça parça ödersin. Onu dert etme. Çıkarma kolyeyi.”
40 yıldır tanışıyormuşuz gibi
Bu diyaloglar, geçen hafta Kapalıçarşı esnafıyla benim aramda geçti. Bir yandan her dükkanda ikram ettikleri nefis Türk kahvesinden yudumlu-yorum, bir yandan kıyasıya pazarlık yapıyorum. Artık konuşmaktan yorgun düşmüş durumdayım ama kendimi durduramıyorum. Aynanın karşısında, boynumda bir kolyeyle duruyorum. Çok beğenmişim ama fiyat hâlâ bütçemin üzerinde.
Dükkan sahibi beni hiç tanımıyor, daha önce bu dükkandan bir şey almışlığım da yok. Ama sanki 40 yıldır tanışıyormuşuz gibi gayet samimi, “Al eve götür bak, beğenmezsen sonra getirirsin” diyor.
Tamam, bu, Kapalıçarşı'da basit bir pazarlama taktiği olabilir. Ne de olsa burada herkes insan sarrafı. Ben iyimserlerdenim, elimde değil, bu güven duygusu çok hoşuma gidiyor. Dünyanın başka neresinde, hiç tanımadığınız bir satıcı, hiç para ödemeden değerli bir şeyi “Al, evde dene, hafta sonu tak, sonra kararını verirsin” der ki? Tamam, eve götürsen sonra belli ki utanıp geri veremeyeceksin. Gerçi hiç belli de olmaz. Yine de ben tedbirliyim, kolyeyi almadan “Sonra gelirim” deyip dükkandan çıkıyorum.
Deri alışverişi
Bir kahve molası daha veriyoruz, üzerine tarçınlı suyumuzu da içip ver elini Dericiler Çarşısı. Rick Owens koleksiyonundan deri ceketler çıkıyor karşımıza. Yine pazarlıklar sonucu fiyatlar makûl bir hale geliyor. Dericilerin yanındaki çantacılar, artık marka taklitlerini bırakıp egzotik derilerden isimsiz çantalar yapmaya başlamış. Doğrusu gayet de başarılı görünüyorlar. Başka bir köşede ikat kumaşlardan yapılmış babetlerden gözlerimi alamıyorum.
Buraya sık sık gelmeme rağmen her gelişimde etkileniyorum. Saat 19.00 oluyor, dükkanlar kapanıyor. Beni bıraksanız daha saatlerce Kapalıçarşı'da dolaşabilirim, hap kadar bir dükkanda oturabilirim. Burada geri kalan her şeyden kaçmak istediğinizde sığınabileceğiniz başka bir dünya var. Çünkü çarşının ve çarşıda çalışanların enerjisi yüksek.
Günün sonunda bir şey almış değilim. Ama alışveriş yapmış kadar mutluyum. Sonuçta alışveriş terapisinde esas olay alana kadar. Aldığınız anda heyecan bitiyor. Oysa alışveriş sırasında yaşadığınız hisler daha kalıcı oluyor. Kapalıçarşı'nın verdiği enerji beni birkaç gün götürür diyorum. Yanılmıyorum.
TÜRK YEMEĞi SEVENLERE: NAR
Kapalıçarşı'yı kapatıp da çıkınca civarda yemek yemek farz oluyor. Nuruosmaniye'de Armaggan binasının önünden geçerken gözümüze kestirmiştik Nar'ı. Biliyorsunuz, Armaggan, Türk kültürünü yeniden yorumlayan, tanıtan değerli yerli markalardan biri.
Çok katlı mağaza gerçekten şık. Bora Aksu'nun Armaggan'a özel tasarımları burada da var, tıpkı Teşvikiye Bostan Sokak'taki Armaggan mazağasında da olduğu gibi. Armaggan'ın en üst katında Türk mutfağı restoranı Nar var.
Yemekler son derece lezzetli. Restoran turistlerle dolu. Gelen hesapsa turistik bir bölgede olduğunuzu unutturacak kadar makûl. Umarım hep böyle kalır.
Biraz enerjiye ihtiyacı olanlara önerim, bir Kapalıçarşı turu ve üzerine Nar'da yemek. Deneyin, pişman olmayacaksınız.
Çağdaş Ertuna-Milliyet Cadde
Yorum Yaz