Kentlerde yükselen dikey çiftlikler tarımın çehresini değiştirecek
Alternatif tarım araştırmacıları şehirlerin içinde gökdelen biçimindeki dikey çiftlikler, kırdan kente mahsul taşıma maliyetlerinin kalkacağını ve kuraklık ve sel gibi olumsuz hava şartlarının etkisinin asgariye ineceğini öne sürüyor
21'inci yüzyılın yeni tarım devriminin tohumları kırsal bölgelerde değil, metropollerin göbeğinde gökdelenleri andıran ve kat kat yükselen çiftliklerde atılıyor olabilir. "Dikey çiftçilik" adı verilen yeni yöntemin tarımsal üretimde ulaşım giderlerini düşürürken çevre kirliliği gibi sorunlara da çözüm üretmesi bekleniyor.
Amerikan Wall Street Journal gazetesinde yer alan analizde dikey çiftçilik yoluyla uzak kırsal alanlardaki çiftliklerden kentlere kamyonlarla mahsul taşımak yerine bu ürünlerin kentlerde üretilmesinin yolu açılacak. Bu şekilde yakıt gibi önemli ulaşım ve çevresel maliyetlerin düşürülmesi hedefleniyor.
Örneğin İsveç'te 12 katlı üçgen şeklindeki bir dikey çiftlikte bitkiler en üst kattan en alt kata raylı bir sistem üzerinden hareket ettiriliyor. Bu şekilde bitkiler ve güneş ışığından avantaj sağlıyor hem de hasat daha kolay bir biçimde gerçekleştiriliyor. Bir başka örnek ise ABD'nin Şikago eyaletinde bir zamanlar et paketleme tesisi olarak kullanılan bir fabrikada sebzeler, yakınlardaki dev akvaryumlardan gelen atık suyun üzerinde yüzen sallarda yetişiyor. ABD'deki bir dizi dikey çiftlikte ekinler havada asılı duruyor, köklerine besleyici maddeler püskürtülüyor. Bu şekilde bitkiler için toprak ya da su tankı getirmeye gerek olmuyor.
'Hava kirliliği azalacak'
Dikey çiftçiliğin destekçileri, uygulandığı takdirde bu sistemin faydalarının hemen görüleceğini ifade ediyor. Öncelikle geleneksel çiftliklerden ürün getiren kamyonların sayısı azaldığı için yakıt tasarrufunun sağlanması, buna bağlı olarak da hava kirliliğinin azalması vurgulanıyor. İkincil olarak kent sakinlerinin sağlıklı ve taze gıdaya erişiminin kolaylaşması belirtiliyor. Daha ötesini düşünen dikey çiftçiliği savunanlar bu yöntemin daha da büyük ve geniş kapsamlı değişikliklerin habercisi olabileceğini ifade ediyorlar. Dikey çiftçilik yoluyla pestisit ve herbisit gibi çevreyi kirleten tarım ilaçlarının kullanımının azaltılabileceğine de dikkat çekiliyor. Ayrıca bu yöntemle ormanların tarıma açılmasının da önüne geçileceği için iklim değişikliği tehlikesinin de azaltılabileceği kaydediliyor. Bu şekilde geçen yaz orta batı ABD'yi etkisi altına alan kuraklık gibi ekstrem hava şartlarının da önüne geçilebileceği belirtiliyor. Dikey çiftçiliği yaygınlaşmasının iklim değişikliğine bağlı olumsuz hava şartlarını azaltması ve gıda fiyatlarının arz düşüşüne bağlı olarak aşırı yükselmesinin önüne geçmesi de öngörülüyor.
ABD'nin prestijli üniversitelerinden Columbia Üniversitesi'nden mikrobiyoloji uzmanı Dr. Dickson Despommier, 1999'da bir grup öğrencisiyle birlikte dikey çiftçilik üzerinde detaylı çalışmalar yürüttü. Amerikan basınının da ilgisini çeken Dr. Despommier, iklim değişikliğinin geleneksel çiftçiliğin maliyetini giderek yükseltmesi ile teknolojik gelişmelerin sera çiftçiliğini daha ucuz hale bağlı olarak dikey çiftçiliğin daha cazibeli hale geleceğini söylüyor. Despommier'in en büyük hayali ise 50 yıl içinde dünyada üretilen gıdanın yarısının dikey çiftliklerden sağlanması. Bu şekilde ciddi büyüklükteki tarım arazisinin terk edileceğini, bunun da ekosistemin fonksiyonlarını hızlı bir biçimde düzelteceğini, küresel ısınmayı da yavaşlatacağını söylüyor. ABD ve bir dizi ülkede dikey çiftlikler faaliyette. İnşa halinde de çiftlikler bulunuyor. Bazı çiftliklerin inşaatını kar amaçlı olmayan kuruluşlar üstlenirken diğerleri ise yerel gıda talebini karşılamaya yönelik kar amaçlı girişimler olarak faaliyette. Bazı dikey çiftlikler ise Güney Kore'de olduğu gibi gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla devlet tarafından fonlanıyor.
Şu ana dek dikey çiftlikler toplam gıda üretiminin çok küçük bir kısmını üretiyor. Yöntemin savunucuları halen farklı inşaat tasarımları geliştiriyor ve bu yapılarda ürün verimliliğini artırmanın yollarını arıyor. Henüz bu konuda üzerinde uzlaşılmış bir iş modeli bulunmuyor. Bu konuda tüm sorunları aşmayı hedefleyen iddialı bir proje İsveç'in Linköping kentinde yürütülüyor. Bu kentteki 12 katlı üçgen şeklindeki çiftlik projesi dünyanın en yüksek dikey çiftliklerinden biri durumunda. Dünya genelindeki dikey çiftlik projeleri genellikle 7 katın üzerine çıkmıyor. İsveç'teki bu çiftliğin gelirini artırmaya yönelik yenilikçi yöntemler de kullanması bekleniyor. Çiftliğin İsveçli sahibi Plantagon şirketi ürünlerini sadece yerel pazarda satmayacak aynı zamanda çiftliğin pek çok katındaki boş alanı da kiraya vermeyi hedefliyor. Bir başka özel nitelik de güneş ışığından yararlanma. Buna göre binanın güney cephesinde cam tabakasına iliştirilmiş mekanik ray binanın çatısındaki bitkileri aşağı katlara doğru taşıyor. Bu düzenleme bitkilerin güneş ışığına eşit olarak maruz kalmasını sağlarken, hasadın da tek bir yerde yani zemin katta yapılmasına olanak tanıyor. Ekim sonrasında ise normal bir asansör kutulanmış ekinleri en üst kata taşıyıp giderek büyüyecekleri aşağı katlara doğru yolculuklarına başlatıyor. Plantagon bu yolla bir yılda Çin lahanası gibi 300-500 yapraklı yeşillik üretmeyi planlıyor.
'İnşaat maliyetini gelir akışı karşılar'
Wall Street Journal gazetesine konuşan Plantagon'un CEO'su Hans Hassle, bir serayı dikey olarak inşa etmenin normal bir seraya göre inşa etmekten çok daha maliyetli olduğunu söylüyor. Fakat planlanan gelir akışının maliyeti karşılayacağını ve enerji giderlerinin de çok daha düşük olacağını söylüyor. Enerji maliyetlerinin düşük olmasının nedeni ise kuruluşun çeşitli kaynaklardan atık kullanmasından ileri gelecek. Örneğin ısı yakınlardaki bir enerji santralinden elde edilecek. Biyogaz ise dikey çiftliğin kendisinin organik çöpünün dönüşümüyle sağlanacak. Hassle'a göre dikey çiftlik için planlanan enerji tasarrufu yüzde 30 ila yüzde 50 olacak. CEO Hans Hassle Plantagon'un bir sonraki dikey çiftliği projesinin ya Çin'in en büyük kenti Şanghay'da bir örnek yapı ya da Singapur'da bir araştırma tesisi olacağını ifade ediyor. Hassle'a göre bu tür fikirler için iyi alanlar söz konusu çünkü bugünün metropollerinde nüfus yoğunluğu çok yüksek ve kentleşmiş nüfusların da daha fazla gıdayı yerel olarak üretmeye ihtiyacı bulunuyor.
Eski et paketleme tesisinden çiftliğe
ABD'de ise dikey çiftlikler kent alanlarında filizleniyor. Bazıları tarım için yenilenmiş eski binalarda geliştiriliyor. Bu projelerden The Plant adı verileni Şikago'da bulunuyor. Eski bir et paketleme tesisi olan bina üç katlı bir sebze çiftliğine dönüştürülmüş durumda. Çiftlik suda yüzen küçük sallar üzerinde yetişiyor. Salların üzerinde yüzdüğü suda ise ayrı bir tankta yer alan balıkların ürettiği besleyiciler bulunuyor. Işık ise ekinin gelişmesi için düzgün dalgaboyu yayan lambalardan geliyor. The Plant ayrıca ekinlerin dikey tahtalardan dışa dönük olarak büyümesini sağlayacak şekilde bir tasarım geliştiriyor. Besleyicilerin de bitki köklerine bir film yoluyla tavandaki borulardan akan su yoluyla ulaştırılması hedefleniyor. The Plant adlı dikey çiftlik 43 yaşındaki Şikagolu John Edel tarafından kurulmuş. Edel aynı zamanda kent yapılarını yenileme ve yeniden kullanma gibi projeler yürütmüş bir girişimci olarak tanınıyor. The Plant tesisi binadaki boş yerleri üç çiftçiye iki de fırıncıya kiralamış durumda. Daha fazla yeri kiraya verme planları dahilinde bulunuyor. Tesis aynı zamanda kiracı çiftçilerin ürünlerini satabileceği ortak bir perakende alanı açmayı da planlıyor.
Asılı köklere su püskürtülecek
ABD'deki diğer çiftlikler alan ve su kullanımı tasarrufu ve hatta toprağa ihtiyacı azaltmak için farklı teknikler kullanıyor. Seattle, Şikago, New York ve New Jersey'deki depolar ve diğer binalardaki çiftlikler merkezi Ithaca, New York'ta bulunan AeroFarms adlı şirketin ürettiği bir "aeroponic" sistemi kullanıyor. Bu sistem bitkileri, kökleri havada asılı büyütülmesini sağlıyor. Köklere su ve besleyici püskürtülüyor. Kanada'nın British Columbia eyaletinde yer alan Omega Garden Inc. şirketi "Volksgarden" adını verdiği dönen bir silindir biçimindeki ekim makinesi satıyor. Ekinler silindirin içindeki bir çember etrafında büyüyor. Aygıt döndükçe bitkilerin kökleri içinde su ve besleyici sıvı bulunan bir tablaya daldırılıyor. Ekinleri beslemek için bir silindir boyunca bir ışık demeti yatay olarak geliyor. ABD'nin Michigan eyaleti, New Buffalo kentindeki Green Spirit Farms LLC adlı şirket de eski bir plastik enjeksiyon tesisinde söz konusu sistemi kullanıyor. Şirketin tesis yöneticisi Ben Wiggins, çiftlikteki boş alanı Volksgarden birimlerini üç kat gruplandırılmış halde kullanarak doldurmayı planladıklarını söylüyor. Bir başka dikey çiftlik projesi de İngiltere'nin Manchester kentindeki Wythenshawe semtinde bulunan eski binada hayata geçirilmiş. BBC'nin haberine göre Dr. Despommier'in fikirlerinden ilham alan bu proje Alpha House (Alfa Evi) olarak adlandırılıyor. 2011'de başlayan projenin 2013'te çiftliğe dönüşmesi ve sebze yetiştirmesi, balık tankları, arı kovanları ve çatıya da büyük bir kümes kurulması hedefleniyor. Sekiz katta tarımsal üretim yapacak Alfa Evi'nin çiftliğe dönüştürülerek 2013 Manchester Uluslararası Festivali'ne (MIF) kadar hazırlanması hedefleniyor. MIF'in genel direktörü Simon Mellor, Alpha Çiftliği'nin gıda üreten bir binaya dönüştürülmesinin önemli olduğunu söyleyerek, "Bu bizim hayalimiz" diyor. Binanın yalıtımının zayıflığı ile camların tek kat olmasının sıcaklığı muhafaza etme konusunda ciddi zorluklara yol açtığı belirtiliyor. Binada zamanında çalışmış olan eski bir çalışan, "Bu proje burada hayat geçerse, her yerde gerçekleştirilir" diyor. Yerel semt sakinlerinin projeyi sahiplendiğine vurgu yapan Mellor, "Eğer proje başarılı olduğu takdirde Wythenshawe semti dikey çiftlik hareketinin en ön safhasına doğru büyük bir adım atmış olacak" diyor.
İlk ticari dikey çiftlik Singapur'da faaliyette
Güneydoğu Asya'nın en önemli finans merkezlerinden olan Singapur dünyanın faaliyete geçen sıfırdan inşa edilmiş ilk ticari dikey çiftliği oldu. Ünlü İngiliz haftalık dergisi New Statesman'ın sitesindeki habere göre Singapurlu Sky Greens şirketinin 2009 yılında prototipini inşa ettiği dikey çiftlik, geçen hafta ticari faaliyete geçti. Şu an günde yarım ton taze sebzenin üretilip marketlere satıldığı 3.65 hektarlık alana kurulu çiftliğin üretim kapasitesinin 2013'te günde 2 tona çıkarılması hedefleniyor. Çiftlikte 120 kule bulunuyor. Bu sayının 300'e çıkması hedefleniyor. Çiftliğin büyütülmesinin 27 milyon dolara mal olması bekleniyor. Sky Greens'in başkanı Dr. Ngiam Tong Tau, "Esas zorluk yatırımcıların ilgisini çekmek olacak. Bu tür bir çiftlik görece olarak yüksek miktarda sermaye gerektirecek. Bu yeni bir sistem. Dolayısıyla insanları eğitmek gerekecek. Aynı zamanda insanları buraya çalışmaları için çekmemiz gerekiyor" dedi. Nüfusu 5.1 milyon olan, kilometrekareye ise 7 bin 300 kişinin düştüğü Singapur'da sebze üretiminin yüzde 7'si ülke içinde gerçekleştiriliyor.
Dikey çiftçilik yeni bir yöntem olarak karşılansa da, pek çok tarım uzmanı bu yöntemi şüpheyle karşılamaya devam ediyor. Yönteme yönelik esas şüphe geleneksel çiftliklerin gıda üretmek için en basit ve ucuz yerler olduğuna dair argümana dayanıyor. Yapay ışıklar ve diğer özel ekipmanlarla binalarda tarımsal üretim yapmanın daha fazla çaba ve maliyet gerektirdiğini, bunun da dikey çiftçilikteki müşterilere yakın olma avantajını ortadan kaldırdığına dikkat çekiyorlar. İngiltere, Oxford'da yaşayan ünlü çevreci George Monbiot daha karmaşık dikey çiftçilik faaliyetlerinin, dünya gıda üretiminin artırılmasına önemli katkı sağlayacağına dair bir görünüm sunmadığını iddia ediyor. Monbiot'a göre yapay ışıklar gibi enerji ekipmanlarından ötürü ilave enerji harcayacakları için katkının zor olacağını ifade ediyor. Monbiot, "Enerji yenilenebilir kaynaklardan elde edilse bile, bu yenilenebilir enerjiyi kullanmanın daha iyi yolları var" diyor. ABD Minnesota Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olan Prof. R. Ford Denison, dikey çiftliklerdeki enerji kullanımının ulaşımdan kaynaklanan yakıt tasarrufu avantajını ortadan kaldıracağını iddia ediyor. Denison, "Bir çiftlikten gıda transferi toplam tarımsal enerji kullanımının çok küçük bir kısmını meydana getiriyor. Dolayısıyla Denison'a göre dikey çiftliklerde sistemin işleyişi gerekli küçük miktarda enerjiyi kullansa veya tüketiciler kentli çiftçilerin pazarlarına ulaşmak için ilave yakıt tüketse, kırsaldan kentlere gıda transferinin yaratacağı enerji transferinin avantajı ortadan kalkacak.
Dikey çiftçiliği destekleyenler ise geleneksel ve dikey çiftçiliğin elmaların elmalarla karşılaştırılması gibi olmadığını belirterek hükümetlerin geleneksel tarımda ekin sigortası dahil masrafları ciddi oranda sübvanse ettiklerine dikkat çekiyor. Bu şekilde geleneksel tarımsal üretimde çiftçilerin sürpriz hava koşullarından kaynaklanan riskler ile diğer masrafların sübvansiyonlar yoluyla büyük oranda azaltıldığını ifade ediyorlar. Dikey çiftçilik yönteminin destekleyicilerine göre denklem esas olarak sert hava şartlarının dikey çiftçiliği geleneksel tarıma göre daha güvenli hale getirdiğinde değişmiş olacak. Bu şekilde geleneksel çiftçiliğin artan maliyetleri karşılaştırmada dikey çiftçiliği sadece daha iyi durumda göstermeyeceği aynı zamanda bazı yerlerde devlet sübvansiyonlarının dikey çiftçilik söz konusu olabileceğini belirtiyorlar. Plantagon'un CEO'su Hassle, "Eğer dikey çiftçiliğin ülkenin gıda güvenliği programının bir parçası olacağını tahayyül ediyorsak, o zaman doğal olarak endüstrinin bu kısmının sübvansiyonlara ihtiyacı olacaktır" diyor. Aynı zamanda Plantagon şirketine danışmanlık yapan Dr. Despommier, özellikle yapay ışıklandırmada enerji kullanımının bazı dikey çiftlikler için zorlu olacağını kabul ediyor. Bununla beraber ışıklandırma sektöründe gerçekleşen önemli ilerlemelerin bitki yetiştirmek için gerekli olan özel lambaların enerji tüketimini son yıllarda azalttığına dikkat çeken Despommier, bu konu üzerindeki çalışmaların sürdüğünü söylüyor. Daha genel olarak ise Dr. Despommier, dikey çiftçilik fikrinin geniş ölçekte teknolojinin gelişmesine bağlı olarak giderek daha gerçekçi bir çözüm olarak değerlendirileceğini iddia ediyor. Bu konuda da Despommier, cep telefonları ile plazma ekranların inovasyon örnekleri olarak oynadıkları daha önce hayal edilemez rollerine atıf yapıyor. Bu bakımdan Despommier, "Küçük adımlarla başlamalı ve bu meselenin ticari yönüne atlamadan önce araştırma seviyesinde başlamalısınız" diyor.
"2050'de küresel kentli nüfus yüzde 80 olacak"
Dr. Dickson Despommier, "verticalfarm.com" sitesinde dikey çiftçiliğin kritik bir çözüm olarak dünya kentli nüfusunun 21'inci yüzyılın ortalarında yüzde 80'e çıkmasıyla gündeme geleceğini söylüyor. Despommier'e göre bugünkü demografik trende en muhafazakar tahminleri uygulayarak 2050 yılına kadar dünya nüfusu 3 milyar artacak. Bu nüfus artışının gıda taleplerini karşılamak için bugünkü tarım yöntemlerinin devam etmesi halinde 1 milyar hektar yeni tarım arazisine ihtiyaç duyulacak. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile NASA verilerine göre şu an için dünyada tarıma elverişli arazilerin yüzde 80'i kullanımda. Tarihsel olarak bu kullanılan tarım arazilerinin de yüzde 15'i kötü yönetim yüzünden verimliliğini yitirmiş durumda. Despommier'e göre dikey çiftçilik ya da bina içi tarım yeni bir konsept değil. Ancak nüfus artışına bağlı olarak yükselecek gıda talebinin karşılanması için bina içi tarım veya dikey çiftçiliğin boyutunun acilen büyütülmesi gerektiğini ifade ediyor. Bugünkü nüfusa katılacak 3 milyar insanın doyurulması için dikey çiftçiliğin yeni teknolojiler uygulanarak üretim kapasitesinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Despommier'e dikey çiftliklerin inşasının ucuz, işletilmesinin de ucuz olması gerekiyor. Dikey çiftliklerin metropollerin kalbinde kat kat göğe yükselen binalar şeklinde inşa edileceğini söyleyen Despommier, projelerin başarılı olması halinde kentlerde güvenli ve çeşitlenmiş gıdaların sürdürülebilir üretiminin söz konusu olabileceğini iddia ediyor. Buna ilaveten geleneksel yani yatay tarımcılığın ekosistemlere verdiği zararın da zamanla telafi edilebileceğini öne sürüyor. İnsanların bugün öylece kabul ettiği ekinleri yetiştirmeyi öğrenmesinin 10 bin yıl aldığına dikkat çeken Despommier, üzerinde tarım yapılan arazilerin büyük kısmının çevre sorunlarına yol açacak şekilde tüketilmekte olduğunu da ekliyor. İnsanların yüzde 60'ının kentlerde dikey yapılarda yaşayarak kendilerini güvence altına almaya çalıştıklarını belirten Despommier, insanların yine de iyi hasadın hava durumuna bağlı olduğu geleneksel yatay tarım faaliyetlerine tabi olduğuna dikkat çekiyor. Ancak küresel ısınmadan ötürü yaygın seller, seviyesi 4 veya 5'i bulan kasırgalar, kuraklıklar ve muson yağmurları her yıl can ve mal kaybına yol açtığını söylüyor. Bazı küçük örnekleri olsa da dikey çiftçiliğin halen büyük ölçüde bir teorik bir inşa olduğunu belirten Despommier, yakın gelecekte bu çiftliklerin dünya ölçeğinde ve büyük sayılarda üretilmemesi halinde geriye kalan sınırlı doğal kaynaklar üzerinde mücadelenin giderek artarak tolere edilemez bir sosyal iklim yaratma riski olduğu vurgusunu yapıyor.
Dr. Despommier'e göre dikey çiftçiliğin avantajları
* Yıl boyu ekin mahsulü; 1 bina içi dönüm ekine bağlı olarak 4 ila 6 dönüm geleneksel tarla mahsulüne denk. Örneğin çilekte 1 dikey çiftlik dönümü, 30 geleneksel tarla dönümüne denk.
* Sel, kuraklık gibi kötü hava koşullarına bağlı kötü hasat riskinin bulunmaması.
*Tüm dikey çiftçilik ürünlerinin organik olarak yetişmesi. Tarım ilacı ve suni gübreye ihtiyaç duyulmaması.
*Kirli suyun dönüşüme sokularak tarımsal atık su akışının elimine edilmesi.
*Dikey çiftçilik tarım alanlarının ormana dönüşmesini sağlayarak ekosistemin kendisini düzeltmesine olanak tanır.
*Dikey çiftçilik pek çok enfeksiyona yol açan hastalığın önüne geçebilir.
*Dikey çiftçilik hayvan ve bitki artıklarından metan üreterek elektrik şebekesine enerji aktarabilir.
*Dikey çiftçilik fosil yakıt tüketimini ciddi oranda düşürebilir. Traktör, kamyonla uzun mesafe nakliyatı ortadan kaldırabilir.
*Bu yöntemle kentlerde kullanılmayan eski binalar gıda üretim merkezlerine dönüştürülebilir.
*Kent merkezlerinde sürdürülebilir çevreler ortaya çıkarır.
*Yeni iş olanakları yaratır.
*Tropik ve alt tropik bölgelerdeki az gelişmiş ülkeler için ölçülebilir ekonomik iyileşme sağlayabilir. Bu gerçekleşirse, bu ülkelerde hızlanan kentleşme oranı, nüfus artış hızını yavaşlatabilir.
*Dikey çiftçilik tarım için toprak ve su kaynakları üzerindeki silahlı çatışma riskini azaltan bir rol oynayabilir.
Okan UMRUK/DÜNYA
Yorum Yaz