'Süleymaniye Camisi'nin minare harcına elmaslar yerleştirildi'
Yönetim Psikolojisi Uzmanı İbrahim Zeyd Gerçik, Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilen Süleymaniye Külliyesi ile ilgili bilgiler verdi.
Yönetim Psikolojisi Uzmanı ve "Bir Yönetim Modeli Mimar Sinan- İnsan Kaynakları ve Proje Yönetimi", "Bir Yönetim Modeli: Süleymaniye- Yönetim, Psikoloji ve Kurum Kültürü" kitaplarının yazarı İbrahim Zeyd Gerçik, yaptığı açıklamada, Süleymaniye Külliyesi'nin, Osmanlı Devletinin yönetim sisteminin 250 yıllık birikiminin simgesi olduğunu söyledi.
Süleymaniye Külliyesi 1550-1557 yılları arasında, devrin padişahı, Avrupalıların "Magnificent" (Muhteşem) olarak andıkları Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a inşa ettirildi. Mimar Sinan'ın "kalfalık eserim" dediği Süleymaniye Külliyesi, yalnız Osmanlı mimarisinin değil, dünya mimarisinin de en seçkin eserlerinden biri.
İçinde yer aldığı semte de adını veren Süleymaniye Külliyesi, merkezde cami olmak üzere bütün yapıların bir "U" düzeni içinde sıralanması esasıyla inşa edildi. Yaklaşık 70 dönüm üzerine inşa edilen külliye, cami ve haziredeki Kanuni ve Hürrem Sultan türbeleri dışında, farklı derecelerde eğitim veren 4 medrese, bir Darü'l hadis, bir tıp medresesi, hastane, Kur'an-ı Kerim eğitimi verilen bir bina, ilkokul, imaret, misafirhane, han, hamam, kütüphane, Sinan'ın türbesi ve çok sayıda sıra dükkanlardan oluşuyor.
Külliyeyi İstanbul'un üçüncü tepesi üzerine kurulan "bir çınar" olarak nitelendiren Gerçik, "Süleymaniye şu anda 460 yaşında. Süleymaniye yapıldıktan sonra iki büyük deprem gördü ancak en ufak bir çökme, yıkılma olmadı. Ön taraftaki minareler 76, arka taraftaki iki minare 56 metredir. Kubbenin yerden yüksekliği 50 metre. Çökme ve yıkılma olmamasının en önemli nedeni Osmanlı yönetim sisteminin müthiş bir planlama, en ince ayrıntıya odaklanma ve organize yeteneğidir." diye konuştu.
Sesin dengeli dağılması için caminin kubbesine 256 küp yerleştirildi
Süleymaniye Camisi'nin iç mekanında hem yönetim, hem sanatsal, hem de inanç sistemi ile ilgili birçok çözümleme olduğunu dile getiren Gerçik, şöyle konuştu:
"Renkli camlar, vitraylar hem bir yönetimsel anlam ifade ediyor hem de bir inanç sistemine ilişkin bir anlam ifade ediyor. Güneş ışığı olmadan bu camların renklerini göremiyoruz. Ne zaman güneş vurursa o zaman renkler ortaya çıkıyor. Burada Allah'ın nuru insanın içine yansımadığı müddetçe insandaki güzelliklerin ortaya çıkmayacağına vurgu yapılıyor. Camide ses, adil bir şekilde dağılıyor. Aslında kubbe mimaride sesi bozan bir yapıdır. Kubbeye yerleştirilen 256 küp ve ağızlarındaki ceylan derileri dengeli bir şekilde sesin 360 derece iç mekana yayılmasını sağlıyor. 20 bin insan caminin inşasında organize ediliyor. 20 bin insan aslında Osmanlı nüfus bütünlüğünü gösteriyor. Kanuni'nin döneminde Osmanlı nüfusunun yüzde 50'si Müslüman, yüzde 50'si Hristiyan. Süleymaniye Külliyesi'nin çalışan 10 bin insan Müslüman, 10 bin kişi Hristiyan. Farklı kültür ve inançlar, ortak bir değer sistemi için bir araya geliyor. Bu ekipleri bir arada tutan en önemli yönetimsel değerler güven, farklılıklara gösteriler hoşgörü, adalet ile hakkın ve üretkenliğin ödüllendirilmesi."
Gerçik, Mimar Sinan'ın, caminin içinde yanan 4 bin kandilin isinin caminin içini karartmaması için kurulan vakum tarzı bacalar sayesinde bu dumanın is odasına aktarıldığını ve bu isten çok kaliteli mürekkep elde edildiğini belirtti.
Caminin içindeki sütunlar hakkında da bilgi veren Gerçik, şunları kaydetti:
"4 sütun, Osmanlı medeniyeti içinde kalan 4 tarihi medeniyeti simgeler. 4 sütunu 4 farklı noktadan getirilmiştir. Sütunlar Mısır, İbrani, Roma ve Yunan medeniyetini temsil eder. İbraniler dışındakiler putperest medeniyetlerdir. Osmanlı bu 4 sütunu buraya koyarak, 'ben kendi içindeki geçmiş mirası içime aldım ve bu mirası koruyorum ama aynı zamanda bu miras, İslam'ın hizmeti ve koruması altındadır' şeklinde bir sembolik anlatım yapmaya çalışır."
Gerçik, Mimar Sinan'ın, caminin temelindeki kanallar aracılığıyla yazın oluşan nemin binanın temeline zarar vermemesi için havalandırma sistemi kurduğu bilgisini verdi.
Musluksuz şadırvan
Mimar Sinan'ın caminin ana giriş kapısı önündeki şadırvanı Kabe'nin minyatürü şeklinde inşa ettirdiğine vurgu yapan Gerçik, "Amacı, insana ilk mabede selam verdirmesi. Bu şadırvanın etrafından dolanmadan, kısa bir tavaf yapmadan iç mekana geçemiyoruz. Şadırvan aynı zamanda arıtma sistemi. Sinan, yaz aylarında havanın yükselerek tozlanması ve kuruması nedeniyle buraya bu şadırvanı yerleştirerek, içeri girecek havanın fıskiyelerle temizlenmesini ve nemlenmesini sağlıyor. Bu şadırvandan amaç, su içilmesi veya abdest alınması değil." görüşünü dile getirdi.
Süleymaniye Camisi'ni çevreleyen duvarlarda Kur'an-ı Kerim'den birçok ayetin yer aldığını ifade eden Gerçik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ayetleri seçen devrin Şeyhülislam'ı Ebussuud Efendi. Ana girişteki mavi çini panolarda Fetih suresinin son iki ayeti var. Caminin girişindeki sağ tarafta ise Ayet'el Kürsi var. Aslında Süleymaniye Külliyesi, Fetih Süresinin bu ayetinin somutlaştırılması hali. Ayette Allah,'Hakikati inkar edenlere karşı, sağlam ve kararlı dururlar, birbirlerine karşı merhamet ve şefkatlidirler' ifadesi ile giriş yapar. Süleymaniye'ye dışarıdan baktığımızda, müthiş bir heybet, kararlılık, sağlamlık, bütünlük ve birleştiricilik görürüz. İç mekana girdiğimizde müthiş bir tevazu, dinginlik ve merhamet görürüz. Sinan, bir şekilde bu ayetin mimari dille anlatımını gerçekleştirmiş ve bir müminin liderce nasıl durması gerektiğini Süleymaniye üzerinden anlatmaya çalışmıştır."
İran şahının gönderdiği elmaslar minareye harç yapıldı
Süleymaniye Camisi yapılırken, birçok ilginç olayın yaşandığına dikkati çeken Gerçik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eserin temeli atılırken zeminin oturması için yaklaşık 2 sene bekleniyor. Bu bekleyiş farklı algılanıyor. O dönem Safevilerin Şahı olan Tahmasp, Osmanlı sıkıntıda kalmış, kaynakları azalmış ve Osmanlı'yı biraz da hafifsemek amacıyla bir elçiyle bir sandık dolusu elmas yolluyor. Kanuni, Sinan'ı çağırarak 'bu elmasları inşaatın uygun bir yerinde kullan' diyor. O esnada minarelerin temelleri örülmeye başlanmış. Sinan, İran elçisinin önünde elmasları parçalatarak, kum tanelerine dönüştürüyor ve bu elmasları Fatih'e bakan minarenin harcına yerleştiriyor. O minare elmas parçacıklardan dolayı 100 yıl boyunca sürekli parlıyor. Bu nedenle Evliya Çelebi bu minareye Mücevher minare adını veriyor."
Yorum Yaz