Tarlabaşı’nın kentsel dönüşümü, Ayıp Şehir ismiyle kitap oldu!
İki yıl Tarlabaşı’nda sabah akşam mesai harcayan, orada yaşayanların bir parçası haline gelen belgesel fotoğrafçısı Ali Öz, Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümü anlatan “Ayıp Şehir” kitabını çıkardı
Kentsel dönüşüm uzun süredir şehrin gündeminde, hatta tam göbeğinde... Taksim Tarlabaşı'nda “kentsel dönüşüm ve yayalaştırma projesi” adı altında başlatılan yıkım bir şehri dönüştürmekle kalmıyor, bir yaşam kültürünü de yok ediyor. Tarlabaşı'nın karanlık sokakları, kozmopolit yapısı, gece hayatı, emekçisi, saatçisi, çorbacısı bu yıkımla oradan temizlenip gidiyor. Sadece yerleşim yerleri de değil, sinemanın emektarı, Emek Sineması da nasibini alıyor bu yıkımdan...
Yerine ne mi geliyor? Yıkımı çerçeveleyen büyük billboard'lardan gördüğümüz kadarıyla seçkin, sarı saçlı, uzun boylu bir yerleşimci yaratılıyor Tarlabaşı için. AVM'lerde kahvaltısını yapıp ardından alışveriş turuna çıkan ve sinemasını yine AVM'sinde izleyen bir insan türü...
Mutlaka belgelemeliyim
Fotoğrafçı Ali Öz, Tarlabaşı'nda fotoğraf çekmek için dolaşırken burada kentsel dönüşüm olacağını duyar ve bu tarihi mahalleyi yıkılmadan önce belgelemek ister. Öz, o günden itibaren toplam iki yıl boyunca artık Tarlabaşı'nın bir parçası oluverir. “Mutlaka çekmeliyim” diyerek girdiği Tarlabaşı artık onun iki yıl boyunca sabahları erkenden gittiği, akşamları mesaisini bitirip çıktığı bir yer olur. Ama buna bir proje olarak bakmaz Ali Öz. Çünkü buradakileri belgelemek hem belgesel fotoğrafçılığının getirdiği bir sorumluluk hem de uzun yıllar yaptığı gazeteciliğin dürtüleriyle çıktığı bir yoldur Öz için. Buradaki mimari dokunun yok edilmesi ve yaşayan insanların evlerinden yurtlarından atılması onun sosyal olarak sorumluluk duyduğu bir şeydir. İlk başta sosyal medyaya koyarak bir farkındalık yarattığı, sonrasında sergiyle insanlara göstermeye devam ettiği ve inatla sürdüreceği belgeleme işini, çektiği fotoğraflardan oluşturduğu Ayıp Şehir kitabını Ali Öz ile konuştuk.
Ali Öz, kentsel dönüşümün getirdiği bu yıkımı belgelemenin ve tarihe bir not düşmenin çok önemli olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Zira bu fotoğrafların yıkımın önüne geçemeyeceğini ama yıllar sonra neyi kaybettiğimizi görmemiz açısından önemini vurguluyor her fırsatta.
Ama Öz'ün niyeti geleceğe nostalji bırakmak değil, gerçekleri bırakmak ve belgelemek. Bu anlamda sanat için yaptığı bir çalışma değil bu. Çünkü Öz, 78 kuşağından, çıkarsız, beklentisiz sevmeyi ve bir şeyler yapmayı bilenlerden...
Belgesel fotoğrafçı nasıl geçinecek?
“Bugün belgesel fotoğrafçılığının geleceği konusunda kuşkum var” demekte tereddüt etmiyor Öz. “Çünkü ekonomik nedenlerle birçok önemli fotoğrafçı, fotoğraf çekmeyi bıraktı, atölye çalışmalarıyla hayatını kazanmaya çalışıyor. Dünyanın önemli birçok fotoğrafçısı da bu yolu deniyor, hatta bu tanınırlıklarını reklam yıldızlıklarına transfer ettiler” diye de ekliyor. “Fotoğraf konusunda ahkâm kesen herkese sorduğum temel bir sorum var” diyen Öz; “Biz bir iş yapıyoruz ama belgesel fotoğrafçı nasıl geçinecek?” Öz'ün şimdilik bu sorunun cevabını alamadığını da eklemek gerek.
Hiç de kısa sayılmayacak bir süre boyunca tüm zamanını Tarlabaşı'na harcayan Öz, öyle sanıldığı kadar basit bir yükün altına girmemiş. Kitaba destek vereceğini söyleyen başta Adana Belediyesi sonrasında Çankaya Belediyesi Öz'ün tabiriyle “yan çizmiş.”
Öz, bu konuda bir hayli hassas zira “Sergi ve özellikle kitap aşamasında engellemeye çalışanları hiçbir zaman affetmeyeceğim” diyor. Ama “ Öte yandan Karşı Sanat'tan Feyyaz Yaman'ın manevi desteği ve Yurtiçi Kargo'nun kitap için verdiği destek sayesinde biz bu güzel kitabı yapabildik” diyor ve Fotoğrafevi Yayınları'nın da katkısını ekliyor.
Kitabın adının yakın zamanda yayından kaldırılan bir diziyi çağrıştırdığını hatırlatıyorum Ali Öz'e. Yıldırım Türker'in senaryo kadrosunun başında olduğu Kayıp Şehir. Öz, onlara da bir hayli içerlemiş. Sitem ediyor, “Benim fotoğraflarımdan yararlandılar ama işin ekonomik kısmı hep muallakta bırakıldı. Yıldırım Türker zamanında hakkımda çok güzel bir yazı yazmıştı. Beni onore etmişti ama benim yapım bu, her şeye eyvallah edemiyorum. Eleştireceğim şeyi eleştiriyorum, ayrım yapmıyorum” diyor.
Ali Öz, tarafsız değil gerçeğin ve adaletin navigasyonu misali objektifini topluma ve insanlara çeviriyor. Tıpkı Feyyaz Yaman'ın dediği gibi: “Satışa gelmez. Yakaladığı konuyu, önce hakikatini taşıyabileceği noktadan tartar, estetize etmez. İnsan odaklıdır. Unutulmuş değil, gösterilmeyenin peşinde koşar. Adalet arayışının navigasyonudur. Tatmin oluncaya kadar delil arar. Asla bir flanör değildir.”
SUZAN DEMİR/Taraf
Yorum Yaz