Türk Telekom Arena'yı sel basması nasıl açıklanabilir?
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi eleme turunda 23 Ekim salı günü oynadığı müsabakada şiddetli yağış nedeniyle saha havuz gibiydi. Devlet desteğiyle kısa zamanda tamamlanan Türk Telekom Arena'nın Türkiye'nin en modern stadı olduğu iddiaları karşısında bu durum nasıl yorumlanmalı acaba?
İnşaatçı olmakla betonlaşmakla övünen ekonomi çarkını on yıldır inşaat sektörünün çılgın atağının döndürdüğü bir ülkede olacak iş mi bu şimdi? Gerçi "inşaat ya resulallah" diyerek çıktığımız yolda kaba inşaatçılıkta uzmanlaştık! Kıyamet alameti olmasına rağmen bol bol bina yaptık ama çim saha drenaj gibi ince teknik ve detay işlerde uzmanlaşmayı pek beceremedik. Futbol sahasındaki çim ve drenaj işleri çok ince hassas ve uzmanlık isteyen işlerdir. Sahaya kum çakıl drenaj boruları çim tohumu atmakla iş bitmiyor. Çim sahanın altyapısı, drenajı, kumu, çakılı, tohumu, ekimi, dikimi, serilmesi, koruyucu malzemesi, eğimi, bakımı, havalandırılması, sulaması, çok özel detayları ve performansı gerektiren bir iştir. Saha zemini bir stat için en önemli ve tamamlayıcı unsurdur. Zemin bu nedenle bir stadın olmazsa olmazıdır. Bu müsabakanın yapıldığı gün yağmurun çok şiddetli yağması mazeret olarak ileri sürülebilir. Ancak yapım aşamasında her türlü hava koşulu dikkate alınarak deneme yapılmaz mı hiç?
Milyon dolarlar harcanıp hizmete sunulan bir tesiste böyle bir ihmali nasıl yorumlamalıyız? Bu tür işler tipik Türkiye klasiği. Yapım öncesi aşamasında yeterince planlama ve projelendirme yapılmadan kervan yolda düzülür mantığıyla balıklama dalmak. Spor tesisleri çoğunlukla kamu kurumlarınca yapılan ihaleler sonucu gerçekleştiğinden fazla söze gerek yok. Saha drenajını çimini düzgün yapmak yetmez sahanın futbol oynamaya elverişli hâle gelebilmesi için belirli bir sürenin de geçmesi gerekir ama biz bu sabrı göstermeyi pek sevmeyiz. Son yıllarda yapılan statların tümünde bu sorun yaşandı. Kayseri stadı zemini de henüz hazır olmadan hizmete sunuldu. Bu sabırsızlık ve acelecilik sonucu düzgün bir zemine hasret kaldığımız gibi sürekli bakım-onarım giderleri yaratılıyor. Her konuda olduğu gibi kaynak israfının tipik örneği. Coştuğu büyüme rekorları kırdığı söylenen ekonomimizin hâlâ çözülemeyen temel sorunlarından tasarruf açığına bir katkı da spor tesisleri yapımından sağlanıyor. 2020 Olimpiyatları'na adaylığımız kapsamında yapımına başlanılan Ataköy Çok Amaçlı Spor Tesisi'ni 10 yılda bitiremedik müteahhidiyle yaşanan anlaşmazlık nedeniyle durum mahkemeye intikal etti ve tesis bir türlü tamamlanamadı. Sonuçta Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyeleri" Siz bir tesisi on yılda bitiremediniz. Olimpiyatları nasıl yapacaksınız?" dediler. Olimpiyat Stadı'nın yer seçimindeki isabetsizlik ve hiç dikkate alınmayan rüzgâr faktörü malum. Organize ettiğimiz uluslararası müsabakalar için organizasyon tarihine çok yakın sürelerde (yedi sekiz ay) çok teknik detayları içeren tesislerin yapımına başlayıp aceleyle bitiriyoruz. Bu plansızlık ve acelecilik sonucu daha çok musibet yaşarız.
NOT:
Cezaevlerinde toplam 680 kişinin 44 gündür açlık grevinde olduğu açıklandı. Hekimler bu sürenin sağlık açısından en kritik evre olduğu ve bundan sonra artık ölümlerin beklendiğinin söylediler. İnsan hangi koşullarda ölüme yatar? Nasıl bir çaresizlik ve umutsuzluk içindedir ki yaşamından vazgeçer?
Sadece bu soruyu bir düşünsek?
Keşke bazı haklar bu tür eylemlere gerek kalmadan demokratik yollardan diyalogla çözülebilse.
Haluk Çetin/Taraf
Yorum Yaz