İmarlaşma hareketi bir vizyon meselesidir!
Bir kavramı, dilimize taktık mı, çevirir dururuz. Şimdi moda “Kentsel Dönüşüm”, Güncel Hukuk dergisi “Kentsel Dönüşüm Masalı” diyor.
Dalan'ın İstanbul'da taş üstüne taş bırakmadığı günlerde, Çetin Altan “Bu İstanbul yıkıldıkça güzelleşiyor” demişti; bakalım “Kentsel Dönüşüm”den sonra ne olacak.
* * *
600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun 36 padişahından yalnız biri Avrupa'ya gitmiştir; Sultan Aziz 47 gün süren gezide Fransa, Belçika, Avusturya ve tabii İngiltere'yi dolaşmıştır.
1867'de açılacak olan Milletlerarası Paris Sergisi'ne Sultan Aziz şeref misafiri olarak davet edilmişti, davet eden Fransa İmparatoru 3. Napolyon'du.
Padişah bu geziye geniş bir heyetle katıldı, paşalar, vükela, okur yazarlar, tarihçiler gibi...
Heyetin içinde Şehremini Ömer Faiz Efendi de vardır, yani İstanbul Belediye Başkanı...
* * *
Ömer Faiz Efendi, gördüklerini anlatmakla kalmamış, yazmıştır.(*)
Ömer Faiz Efendi, sadece gördüklerini değil, Osmanlı ileri gelenlerinin gördükleri karşısında ne kadar etkilendiklerini de anlatmıştır.
Özellikle imar hareketlerini anlatmakta sıkıntı çekmişlerdir.
Ömer Faiz Efendi anlatır:
“Bizim trenimiz Liyon Garı'na girmişti. Bizim bildiğimiz bir şehirde tek bir garın bulunması idi. Paris'te ise dört gar vardı ve bunlardan Şark garı henüz inşa halinde idi. Yanımda kadim dostum sefirimiz Mehmet Cemil Paşa vardı. Dört demiryolu boş bulunuyordu. İstasyon sokak seviyesine göre çukurda kalıyordu. Birkaç köprü yapılmıştı, birkaç tanesi de inşaat halinde idi. Cemil Paşa dedi ki:
-Buraya geldiğimden beri inşaat devam eder. Şu koskoca Paris adeta yeniden yapılıyor. Hiç acımadan koskoca binaları yıkıyorlar, bir hizaya gelmek üzere yeniden yapıyorlar. Başlarında bir Mösyö Hussman var ki, imparatorun sözü Paris'te dinlenmez, fakat onunki dinlenir. Çünkü hiç kimsenin işine karışmayacağına evvela söz almış sonra işe girişmiş. Yalnız hayret ediyorum. Bu kadar işi geniş tutmanın sebebi ne?”
* * *
İşte sık sık “vizyon”, yani geleceği tahmin etmek, görmek.
Ömer Faiz Efendi, buralarda bir işi neden bu kadar geniş, büyük tuttuklarını anlatmaya çalışır, acaba anlatabilmiş midir?
“Her zaman her yerde insanlar sadece kendilerini düşünmüyorlar. Dedeler yaptıkları işlerin çocukları ve torunları için de olduğunu hesapladıkları himmetler oluyor. Sonra her zaman ne Üçüncü Napolyon gibi imparatorlar, ne de bahsettiğiniz o Mösyö Hussman gibi mimarlara rastlanmaz. Çok ender olarak ikisi bir araya gelirler. Bizim İstanbul'da ben şehremini olarak, bir sokağı tamir için ne sıkıntılar çekerim, bilirim amma anlatmaya kudretim yetmez. Bunlar, dedeler, çocuklar ve torunları bir arada düşünüyorlar.”
* * *
Rahmetli Cemal Kutay'ın da yorumu şu:
“Ömer Faiz Efendi gözlerini açıp da, bugünü görse, Hussman ne yapmışsa, hepsinin yerinde olduğunu görür: Garlarından Opera binasına kadar hepsi... Hepsi, yıllardır olduğu yerde duruyor: Ömer Faiz Efendi'nin dediği gibi... Dedeler, çocuklarını ve torunlarını düşünmüş...”
Sizin yorumunuz değişik mi?
——————————
(*) ABM Yayınları
Hasan Pulur/Milliyet
Yorum Yaz