Kıyı şeridindeki binaların yıkımı devlete pahalıya patlayabilir!
Kıyı şeridini bozan binaların yıkımı gündemde. Devlet, yapımına izin verilmiş binaları yıkmak için, mülkiyet hakkı sebebiyle yüklü tazminatlar ödeyebilir
Bayram tatili sonrasında tekne ile kıyıları teftiş eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kıyı ve plajlardaki çarpık yapılaşmaya dikkat çekerek denetim ekiplerinin, kıyı kenar çizgisi içinde duş ve tuvalet gibi ihtiyaç yapılarının dışında hiçbir inşaata izin vermeyeceğini, mevzuata aykırı tüm mevcut yapıların da önce uyarılıp sonra yıkılacağını açıkladı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın “Kazanılmış hakları koruyacağız. Ortalığı karıştırıp, kırıp dökmek gibi bir şey olmayacak” açıklaması ise kafaları karıştırdı. Birçok tatil bölgesinde kıyı şeridini ihlal eden Turizm Bakanlığı'na bağlı otellerin durumunun ne olacağı ise meçhul.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yapacağı düzenlemelerde 1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanunu'nu esas alacak. Kanuna göre sahil şeritleri kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre olarak belirleniyor. Buna göre 100 metrelik alanda herhangi bir yapılaşmaya izin verilmeyecek. Şimdi bu alanda var olan yapıların yıkımı söz konusu.
Daha önce Başbakan Erdoğan'ın ‘gördükçe kahroluyorum' dediği OnatlıDokuz binalarında da tartışılan mülkiyet hakkı yeniden gündemde. Mülk sahiplerinin mağdur olmadan kıyı düzenlenmesinin nasıl yapılacağı, mülk sahiplerine tazminat verilip verilmeyeceği ise merak ediliyor.
İstanbul Üniversite Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. H. Burak Gemalmaz, hangi binalara tazminat ödenip, hangilerinin tazminatsız yıkılabileceği konusunu AİHM kararı örnekleriyle Taraf'a değerlendirdi.
AİHM'den iki karklı karar
Hukuken plana uygun, ruhsatlı yapılarla kıyı kenar çizgisi içinde kalan tapulu yapılara, bedeli oranında tazminat ödemeden bir müdahalede bulunmanın mümkün olmayacağını belirten İstanbul Üniversite Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. H. Burak Gemalmaz sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye'de son 15 yılda, Samandağ'dan Şarköy'e kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazların tapuları mahkeme kararıyla hiçbir tazminat ödenmeksizin iptal edilip bunlar hazine adına tescil edilmişti. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kıyı kenar çizgisi içinde kalan ve iyi niyetli olarak elde edilen taşınmazların tapularının iptal edilmesini mülkiyet hakkına aykırı buldu. AİHM kararları sonrası Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay, içtihadını değiştirdi. Yargıtay'a göre, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bir taşınmazın tapusu iptal edilirse, hak sahibi bir tazminat davasıyla taşınmazın bedelini alabilir.”
Diğer yandan AİHM'in Fransa'ya karşı verdiği yeni iki kararda bu konudaki yaklaşımını yumuşattığını söyleyen Gemalmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kararlarda kamu malı statüsündeki kıyı alanlarında iyi niyetli olarak sahip olunan konutlar üzerindeki hakların ulusal makamlarca iptal edilmesi, kamusal makamların ihmali olmadığı gerekçesiyle mülkiyet hakkına aykırı bulunmamıştır. Ancak AİHM bu kararların Türkiye'ye karşı verilen kıyılarda kalan taşınmazların hazineye tescilinde tazminat zorunluluğunu içeren kararlardan farklı olduğunu açıkça belirtmiştir.
Denetim sistemi zayıf
Türkiye'nin kıyı şeridini korumak için uluslararası sözleşmelere imza atmasına rağmen aykırı davrandığını belirten Gemalmaz “Ne yazık ki, uluslararası çevre sözleşmelerinin denetim sistemleri ya çok zayıftır ya da hiç yoktur, bu sebeple o sözleşmelerle kurulan organlara başvuru yapılamıyor” dedi.
Billur Özgül/Taraf
Yorum Yaz