Konut ve AVM projelerindeki hareketlilik su armatürü sektörünü hareketlendirdi!
Sektör, yeni dönemde Arap Baharı sonrasında yeniden yapılanacak olan Ortadoğu’ya önemli orana mal satmanın hesabını yapıyor
Sektör, yeni dönemde Arap Baharı sonrasında yeniden yapılanacak olan Ortadoğu'ya önemli orana mal satmanın hesabını yapıyor.
Türkiye su armatürleri sektörü, inşaat sektöründeki hareketlilik sayesinde hareketli bir dönemden geçiyor. Anılan dönemde yurtiçinde artan toplu konut ve AVM projelerine ilave lüks konutlara yönelik olarak da imalat yapan sektör, yurtdışı müteahhitlik hizmetleriyle de gelişimini pekiştirmeyi hedefliyor. Özellikle Arap Baharı'nın sona ermesini bekleyen sektörde, yeniden yapılanacak olan Ortadoğu pazarına önemli oranda mal satmanın hesabı yapılıyor. 2012 yılı itibarıyla yaklaşık yüzde 20 oranında büyüme kaydeden sektörde bu durum, özellikle sayısı her geçen gün artan nitelikli konut projelerine bağlanıyor. Sayıları her geçen gün artan lüks siteler ve rezidanslar sayesinde artık Türkiye pazarında lüks algısından bahsedilebileceğini anlatan sektör aktörleri, ürünlerine bu algıyı destekleyecek eklentiler yaptıklarının altını çiziyor. Günümüzde tüketicinin tasarım, fonksiyonellik, ergonomi ve ekolojik yapıyı bir arada istediği görüşünde olan sektör aktörleri, aynı zamanda dijital uygulamaların da armatür ürün grubunda kullanıldığını bildiriyor. Ayrıca su sarfiyatını minimize eden ürün gruplarının pazarda daha fazla tercih edildiğini aktaran uzmanlar, günümüzde sarfiyatı gözetmeyen ürünlerin pazarda tutunamayacağı fikrinde birleşiyor.
Yeşil bina anlayışı üretime yöne veriyor
Su armatürleri uygulamalarına son yıllarda yön veren projelerden biri de inşaat sektöründe sayıları hızla artan artan yeşil bina konseptli yapılar. Yeni dönemde çoğu firma su sarfiyatını azaltan, çevreci yönüyle öne çıkan, bünyesinde farklı özellikleri bir arada bulunduran ürün gruplarıyla tüketici beğenisin kazanmaya çalışıyor. Türkiye müteahhitlik sektörünün küresel ısınmayla birlikte yeşil bina konseptini öne çıkarması, su armatürleri alanında faaliyet gösteren işletmelerin de üretimine yön veren uygulamalar arasında sayılıyor. Yeşil bina konseptine uygun olarak firmalar, çevreci yönüyle öne çıkan, su sarfiyatını minimuma indirgeyen, farklı fonksiyonları bünyesinde bulunduran ve tasarım yönü güçlü imalatlarla tüketici beğenisini kazanmaya çalışıyor. Bu noktada bireysel ve kurumsal müşterilerin çevreci ve enerji tasarruflu ürünleri tercih etmesi de sektör aktörlerini farklı üretim modellerine yönlendirmiş durumda. Firma sahipleri, yeni dönemde su ve enerji sağlayan ürünlerin ön plana çıkacağı değerlendirmesini yaparak, Leed ve Bream Sertifikalı yeşil binaların artmasıyla birlikte su ve enerji tasarrufunun pek çok konuda üretime yön vereceğinin altını çiziyor.
Türkiye su armatürleri pazarında imalat yapan yerli firmaların yanı sıra pazara giren ithal firmalar da su sarfiyatını yarı yarıya azaltan ürün gruplarının yanı sıra farklı özellikleri bir arada sunan ürünlerle tüketici beğenisini kazanmaya çalışıyor. Bu noktada sıcak suyun akışı sırasında istenilen sıcaklığın tek seferde ayarlanabildiği ürünler ya da farklı açılara yönelik olarak ayarlanabilen yapısıyla her türlü kullanıma uygun ürünler pazarda öne çıkıyor. Ayrıca isteğe göre çocuk korumasına geçebilen su armatürleri de tüketici ilgisini çekiyor. Yine güneş enerjisiyle çalışan armatürler veya suyun akışkanlık seviyesini minimuma indirgeyen imalatlar tüketici kesimin dikkatini çekiyor. Bu tespitler ışığında firmaların farklı beğenileri göz önünde bulundurarak, tasarım yönü güçlü, fonksiyonel seriler imal ettiğinden söz edilebilir.
Fiyat istikrarı sağlanamıyor
Türkiye su armatürleri pazarında resmi olmayan verilere göre yaklaşık 300 farklı marka faaliyet gösteriyor. Yıllık bazda yaklaşık olarak 6 milyon adet armatürün satıldığı pazarın yarattığı ticaret hacmi ise bugünkü fiyatlarla 450 milyon TL'yi buluyor. İnşaat sektörünün büyümesini paralel gelişen sektörün 2012 yılı itibarıyla yüzde 20 seviyesinde büyüdüğünü aktaran firma sahipleri, bu yılki beklentilerinin daha yüksek büyüme olduğunu vurguluyor. Yeni projelerin rüzgarıyla yılı yüzde 25 seviyesinde büyüme ile kapatmak isteyen firmalar, pazarlama stratejilerini de bu yönde geliştiriyor.
Sektörün sorunları noktasında değerlendirme yapan firmalara göre, en önemli sorunların başında ise fiyat istikrarı geliyor. Dünya metal fiyatlarının sürekli değişmesi nedeniyle fiyat istikrarını sağlayamadıklarına dikkat çeken firma sahipleri, bu yüzden düşük kâr marjlarıyla çalışmak zorunda kaldıklarının altını çiziyor. Tüm bunlara Çin'den gelen ve içerdiği kurşun miktarıyla insan sağlığını tehdit eden ürün gruplarının eklenmesiyle birlikte sıkıntılarının katlanarak büyüdüğüne dikkat çeken firma sahipleri, bu konudaki denetimleri yetersiz buluyor. Yine kalitenin ucuza alınamayacağını, bir ürünün aynı anda hem kaliteli, hem de ucuz olamayacağı değerlendirmesini yapan sektör temsilcileri, bir kısım işletmelerin fiyat odaklı rekabete yönelmesini eleştiriyor.
Sektörün diğer bir sorunun da taklit ürünler olduğu değerlendirmesini yapan firma sahipleri, başarılı olan bir tasarımını başka bir firma tarafından emek harcamaksızın hemen taklit edilebildiğini vurguluyor. Ayrıca dış görünüm olarak bakıldığında beğeni kazanabilecek bir ürünün kullanım ömrü ya da üretimi esnasında kullanılan hammaddelerin insan sağlığına etkisinin de araştırılması gerektiğini anlatan firmalar, kimi ürünlerin içerdiği kurşun miktarıyla tüketici sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceği analizini yapıyor. Yine üretici firmalar açısından bulunan sorunları dile getiren uzmanlar, özellikle ana hammaddeleri olan pirincin alınması sırasında KDV'nin peşin olarak ödenmesinin işletmelerde sıkıntı yarattığı fikrinde birleşiyor. Sektörde satışların vadeli yapıldığına işaret eden firma sahipleri, peşin ödenen KDV yüzünden nakit sıkıntısı yaşadıklarını anlatıyor.
2030 yılında su sıkıntısı kapıda
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) verilerine göre, Türkiye'de halen sudan ekmeğe, kağıttan yakıta, enerjiden gıdaya kadar bir çok tüketim maddesi israf ediliyor. TİSVA'nın yaptığı hesaplamalara göre, bu israflar karşılığında her yıl Türkiye'nin milli gelirinn dörtte biri kadar bir oran boşa harcanmış oluyor. Bu tispitler boşa harcanan su için de geçerli. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'ne göre bir ülkenin su zengini konumunda olabilmesi için kişi başına 8-10 bin metreküp arası su düşmesi gerekir. Ancak Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı bin 430 metreküpü ancak buluyor. Yine DSİ verilerine göre, Türkiye'nin 2030 yılında 80 milyon nüfusa ulaşması ve buna bağlı olarak kişi başına bin 100 metreküp kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken ülke konumuna gelmesi bekleniyor. Dakikada 50-100 damla arası su akıtan musluktan, ayda 750 ila bin 500 arası litre su israf ediliyor. Diş fırçalama esnasında açık bırakılan musluktan ortalama 15 litre, tıraş olurken veya yüz yıkanırken günde 15-35 litre su israfı yapmak mümkün. Yapılan su israfına bir başka etken ise tarımdaki sulama yanlışlıklarıyla ilgili. Türkiye'nin kısıtlı su kaynaklarının dörtte üçünü tüketen sulama yatırımları hızla yapılırken, suyun tasarruflu kullanımı üzerinde yeterince durulmuyor. Sulanan alanların yüzde 94'ü, suyu israf eden yüzey sulama metotları (karık, tava ve salma) ile yapılırken, geriye kalan sadece yüzde 6'lık alanda modern sulama sistemler (yağmurlama, damlama) kullanılıyor. Uzmanlar, sulama tekniklerinde modern anlayışın benimsenmesi ile tüketilen suda yüzde 50 oranında tasarruf yapılabileceğinin altını çiziyor.
Kobiden
Yorum Yaz