Galata'nın tarihine yakışmıyor!
Gençler arasında çıkan kavga nedeniyle 2 gün önce tekrar gündeme gelen Galata'da, hapçılar, sarhoşlar ve esrarkeşler, esnaf ile ev sahiplerini bıktırmış: Yaşamımızı kâbusa çevirdiler
Gençler arasında çıkan kavga nedeniyle 2 gün önce tekrar gündeme gelen Galata'da, hapçılar, sarhoşlar ve esrarkeşler, esnaf ile ev sahiplerini bıktırmış: Yaşamımızı kâbusa çevirdiler
Dünyanın en eski kulelerinden biri olan ve Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak yaptırıldığı bilinen İstanbul'daki Galata Kulesi'ni çevreleyen meydan son yıllarda tarihine yakışmayan bir 'ambargoyla' karşı karşıya. Son iki yıldır özellikle gençlerin buluşma yeri olan meydanda akşam saat 22.00 sularında başlayan sözde eğlence sabah 05.00'e kadar sürüyor. Olan bitenden yaka silken mahalleli ve esnaftan ihbar yağmaya başlayınca 'yerinde tespit' için önceki gece Galata'ya gittik. İki gün önce 'alkol' duvarını aşan gençler arasında çıkan kavga nedeniyle kulenin etrafı güvenlik şeridiyle kapatılmıştı. Bir grup genç, meydanın hemen yan tarafına oturuyordu. Ellerinde gitar, saz, darbuka, saksafon... Yerlerde çilingir sofraları, biralar, rakılar, votkalar... Bağırıyorlar; türkü, şarkı söylüyor, halay çekiyorlar... Sayıları 500 civarı. Sivil polisler de gençleri gözlüyor.
HAPLIYIM ABİ, KUSURA BAKMA
Saatler ilerledikçe meydanda olan biten karşısında dehşete kapılıyorum. Tacizciler, sokağa tuvaletini yapanlar, ulu orta sevişenler, yankesiciler, tinerciler, haplananlar... Saatler 03.00'ü gösterdiğinde bir pasta geliyor. Tayland'lı Netchank'in doğum günüymüş. Mumları üfleyen genci tebrik ediyoruz. Sakinler... Hemen yanı başımızda ayağa kalkan bir genç ise avaz avaz 'Urfa yaram sızlar' türküsünü söylüyor. Adı İsmail. "Çok bağırmıyor musun? Bu saatte rahatsız olur etrafta oturanlar" diyorum. Kulağıma eğilip, "Ağabey haplıyım, kafam iyi, idare et" diyor. Yanına gelen polisler de İsmail'le konuşarak anlaşamıyorlar. Bir sivil memur eliyle "Sus" işareti yapıyor. Ve İsmail susuyor... Meydana girdikten hemen sonra esnafı dolaşıyorum. Bakkal, "Yanımda biraz dur, rezaleti gör" diyor. Tezgâhın arkasına geçip, alışveriş yapmak için gelen gençleri gözlüyorum. Genç bir kız ayakta duramayacak kadar içkili, 'cigara kağıdı' istiyor. Bakkal bana dönüp, "Esrar saracak" diyor ve ekliyor: "Değerlerimizi, yaşamımızı, her şeyimizi kâbusa çevirdiler..."
KULAK TIKACIYLA UYUYORUM ARTIK
Hemen her görüşten gençler var Galata'da. bazıları sessiz, sohbet ediyorlar. Hepsinin kafası iyi. İsminin Nehir olduğunu söyleyen genç, "Öğrenciyiz hepimiz. Kimsenin rahatsız olmasını istemiyoruz. Sessizce sohbet ediyoruz. Öğrenci evinde kalıyorum ve iş arıyorum. Bana yardımcı olup iş bulabilir misin?" diyor. Her köşede farklı siyasi görüşler tartışılıyor. Bazıları Kürt sorununu konuşuyor, bazıları ise Suriye krizini... Hepsinin ortak amacı her gece geldikleri meydanda eğlenmek! 15 yıldır Galata'da oturan yönetmen Engin Ayça ise "Geceleri kulak tıkacı takıyorum uyumak için. Bölgede bulunan oteller müşterilerine kulak tıkacı veriyor. 155'i aramaktan yoruldum. Yaşanan bütün rezaleti kamerayla görüntülüyorum. Özellikle ilerleyen saatlerde sokak aralarındakileri" diye dert yanıyor.
SANKİ AÇIK HAVA TUVALETİ...
Saatler ilerledikçe, gençler kızlı erkekli, ara sokaklara gidip gelmeye başlıyor. Yanıma yaklaşan bir taksici, "Ağabey seni açık hava tuvaletine götüreyim. İzle beni" diyor. Lale Çeşme Sokağı'na giriyoruz. Biri kız, iki genç sokağın ortasına tuvalet ihtiyaçlarını gideriyor. Korkunç bir koku. Bir iki kare resim çekip, geri dönüyoruz. Ardından Emin'e, "Bu rezaleti görüntüleyelim" diyorum ve geri dönüyoruz. İki genç duvara dayanmış, kimseye aldırış etmeden ihtiyaç gideriyor. Ailelerin oturduğu apartmanların merdivenlerinde sevişenler var. Fotoğraf makinasını görünce yerden taş almaya ve saldırmaya çalışıyorlar. Lale Çeşme Sokağı'na tuvaletini yapan gence, "Neden tuvalete gitmiyorsun?" diyorum. Ayakta durmakta zorluk çeken genç cevap veriyor: "Tuvalet ücreti 1 lira. Oraya vereceğim 1 liranın üstünde 1 lira daha koyup bir bira alırım. Bu benim özgürlüğüm, karışamazsın..."
ARABAYA ZOR ATTIK KENDİMİZİ
Saatler ilerledikçe tıklım tıklım dolan meydan yerini, toplu tacize bırakıyor. Sözde, 'masum gençler buluşması' olarak adlandırılan gecede; kavga, küfür, gürültü ve yüksek sesle söylenen marşlar, şarkılar birbirini izliyor. Sonra şişeler havada uçuşuyor. Sabahın ilk ışıklarıyla eve dönüş için arabaya doğru ilerliyoruz. Yanımıza iri yarı bir genç yaklaşıyor. Yürümekte zorluk çekiyor. Kolumdan çekiştiriyor: "50 lira ver, 10 lira, 5 lira..." "Yok" deyince başlıyor saydırmaya. "Ya bizi bıçaklarsa" diye düşünüyorum. Benden istediğini alamayınca bu sefer foto muhabiri arkadaşım Emin'i hedef alıyor. Aynı küfürlerden o da nasibini alıyor. Nihayet arabaya atlıyoruz, kapıları kilitliyoruz ve eve doğru yola çıkıyoruz. Kâbus gibi 6 saat bitiyor, ama ertesi gün bile kendime gelmekte güçlük çekiyorum.
EV SAHİPLERİ, PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRÜYOR
Meydandaki durum nedeniyle birçok ünlü isim Galata'yı terk etmiş. Gazeteci Amberin Zaman, Neyyire Özkan bunlardan sadece birkaçı. Galata'da yaşayanların büyük bölümü evlerine sese karşı izolasyon yaptırmış. Bazıları ise psikolojik tedavi görmeye başladıklarını belirterek, "Günde 14 hap alıyoruz. Sokağa çıkamaz olduk" diyor. Sivil polislerse zaman zaman gençlerin arasına katılıp, onlarla konuşuyor. Bildiğimiz polislerden değiller. Küpeli, uzun saçlı, yırtık kot pantolonlu. Bir ara bize dönüp yakınıyorlar: "Bize yazık değil mi? Sabah 10.00'da mesaiye başladım. 20 saattir ayaktayım. Eve gidip, üzerimizi değiştirdikten sonra tekrar göreve başlayacağız."
"BURADA CAN GÜVENLİĞİMİZ YOK"
Bir hemşirenin yanına yaklaşıyoruz. Bulgaristan göçmeni Elvina Kurt nefes almadan başlıyor konuşmaya: "10 yıldır burada oturuyorum. Nöbetten çıktım. Uyumak istiyorum. Bu kadar özgürlük fazla. Özgürlük başkalarının hayatını alt üst edip kâbusa çevirmek değil. Sessizce içip, kimseyi rahatsız etmeseler sorun yok. Can güvenliğim yok." Sonra gözyaşları içinde uzaklaşıyor yanımızdan.
Erhan Öztürk / Sabah
- Etiketler:
- galata
- galata rezaleti
- galata gençliği
Yorum Yaz