Hayırsız Ada'nın tek sakini siyah kedi!
İstanbulluların "Hayırsız Ada" ismini verdiği Sivriada, kültür ve turizm merkezi haline getirileceği günü bekliyor
İstanbulluların "Hayırsız Ada" ismini verdiği Sivriada, kültür ve turizm merkezi haline getirileceği günü bekliyor.
Taş ocağı olarak kullanıldıktan sonra kaderine terk edilen adada çöp birikintileri dikkat çekiyor. Yat sakinleri ve balıkçıların konakladığı adanın tek sakini ise balıkçıların 'kara' ismini taktığı ve adaya nasıl geldiği bilinmeyen bir kedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz yıl açıkladığı 'Adalar Projesi'nde Yassıada ve Sivriada'da kongre merkezleri, oteller, yat limanları kurulacağını kaydetmişti. Cihan Haber Ajansı (Cihan) ekibi Erdoğan'ın takvimine giren Sivriada'ya giderek, adanın son durumunu görüntüledi.
Denizden yüksekliği 90 metre olan yaklaşık 100 dönümlük adada 10. yüzyıldan kalma, bugün sadece bazı duvar kalıntıları görülen bir manastır bulunuyor. Herhangi bir yerleşimin bulunmadığı adada Bizans İmparatorluğu döneminde din adamları ve imparatorların sürgüne gönderildiği rivayet ediliyor. Üzerinde eski bir Bizans manastırı yıkıntısından başka bir yapının olmadığı ve ıssız bir ada olan Sivriada'da, Kandilli Rasathanesine ait deprem ölçüm cihazları bulunuyor.
Kadıköy'den balıkçı teknesiyle yaklaşık bir saatte gidilebilen adada ilk olarak taş ocağı için yapılan küçük limanla karşılaşılıyor. Sivriada'da martıların yuvaları ve balıkçıların beslediği bir de kedi var. Adada ayrıca, yıkık bir bina ve hemen önünde helikopter inmesi için etrafı temizlenmiş düz bir alan bulunuyor.
ADA SAKİNİ KARA KEDİ
Adaya adım attığımızda karşımıza gelişigüzel etrafı kaplayan ot yığınları çıkıyor. Adayı dolaşmaya başladığımızda ise çalılıkların arasında bir kedi dikkatimizi çekiyor. Tek kare fotoğrafını çekebildiğimiz, ancak kamera ile görüntüleyemediğimiz kara kedi bir anda çalılıkların arasında kayboldu ve bir daha görünmedi.
Ada sakinleri arasında buraya yuva yapan martılar da bulunuyor. Adanın zirve noktasına tırmanmaya başladığımızda martıların çığlıkları andıran sesleri şiddetini artırıyor. Bu seslerin sebebinin ise gördüğümüz yuva ve yumurtalar olduğunu sonradan anlıyoruz. Neredeyse zirve noktasında bulunan martı yuvasında iki yumurta dikkatimizi çekiyor. Yuvanın ve yumurtaların fotoğrafını çekerken anne martı sesini daha çok artırıp etrafımızda dönmeye başlıyor. Tepeden bakıldığında adanın doğal güzelliği daha iyi ortaya çıkıyor. Ancak adanın silueti taş ocağı olarak kullanıldığı için bozulmuş. Zaman zaman ise bastığımız taş parçaları yuvarlanarak uçurum halini almış tepeden aşağı yuvarlanıyor. Ada, ziyaretçilerin atıklarıyla bir bakıma çöplüğü andırıyor. Genel olarak yat sahibi ve balıkçıların uğrak yeri olan adada yakıt ve yağ tenekeleri, plastik çöpler ve balık ağlarını hemen her yerde görmek mümkün.
ADA TAŞ OCAĞI OLARAK KULLANILMIŞ
Geçmişte Haydarpaşa mendireğinin inşaatı için kurulan taş ocağı dolayısıyla adanın bu sivri tepesinin bir tarafının oyulduğu görülüyor. Sivriada'dan çıkarılan taşlardan İstanbul mendirekleri ve limanları yapılmış. Adadaki taş ocağı artık terk edilmiş vaziyette. Taş ocağının limanı yatçılar ve balıkçılar için barınak vazifesi görüyor.
Sivriada'nın halk arasında 'Hayırsız Ada' olarak anılması ise 1900'lü yılların başında İstanbul'daki başıboş köpeklerin bu adaya getirilmesiyle başlamış. Aç kalan köpeklerin, susuzluktan, birbirlerini parçalayarak ölmeleri halk arasında infiale sebep olmuş. Öyle ki İstanbul'un işgal edilmesi ve devletin başına gelen felaketlerin sebebi bu aç kalan köpeklere bağlanmış.
ADA, YAT SAHİPLERİ VE BALIKÇILARA BARINAK OLDU
Adaya Bakırköy'den yatıyla geldiğini anlatan Jeofizik Mühendisi Hayrettin Edremitlioğlu, yaz sezonunda en az 15 kez adaya geldiğini söyledi. Adanın İstanbul'a 8 millik mesafede olduğunu söyleyen Edremitlioğlu, adaya geldiğinde ise insanın çok farklı ve çok uzak bir yerdeymiş hissine kapıldığını anlatıyor: "Burası doğayla başbaşa kaldığınız ıssız bir ada. İstanbul'da denizi seven, teknesi olan insanların hafta sonu gelip sığındığı bir adadır."
Kendilerinin adada çevre temizliği yaptığını belirten Edremitlioğlu, "Buraya günübirlik gelen insanlar oluyor. Burayı kendi yerleri değil de düşman yeri gibi görerek bütün pislikleri bırakarak gidiyorlar." şeklinde serzenişte bulunuyor.
Adayı uğrak yeri haline getiren balıkçı Ercan Günay ise Sivriada'nın doğal güzelliğinin taş ocağı kurulmasıyla birlikte bozulduğunu ifade ediyor. Yirmi yıl öncesine kadar adada farklı hayvanların bulunduğunu anlatan Günay, şöyle devam ediyor: "Alınmaması gereken yerden taşlar alınarak doğal güzellik kaybedilmiş. Eskisi gibi martılar da çok barınmıyor. Adaya yapılan herhangi bir yatırım bulunmuyor. İnsanların gelip gitmesi için herhangi bir çalışma da bulunmuyor. Burası terk edilmiş bir ada konumunda.
Zaman
Yorum Yaz