İstanbul Boğazı’ndaki yalıların çoğu konsolosluk olarak kullanılıyor!
Bebek sahilindeki Mısır'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nun bulunduğu yerde, Sultan Abdülhamid'in şeyhülislamlarından Dürrizade Esseyyid Mehmet Ataullah Efendi'nin yalısı bulunuyordu
İstanbul Boğazı'ndaki yalıların çoğu konsolosluk olarak kullanılıyor!
Oprah Winfrey, Colin Powell, Madeleine Albright ve Calvin Klein'ın da aralarında bulunduğu dünyaca ünlü isimlere rehberlik yapan 'İstanbul Hakkında Her Şey' ile 'Boğaz Hakkında Her Şey' kitaplarının yazarı Saffet Emre Tonguç, "Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da bulunan büyükelçilik binaları, Cumhuriyet'in ilanından sonra Ankara'ya taşındı. İstanbul'daki binalar da konsolosluk haline geldi. Konsoloslukların bazılarının Boğaz'da çok güzel ve tarihi binaları bulunuyor" dedi.
MISIR KONSOLOSLUĞU
Bebek sahilindeki Mısır'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nun bulunduğu yerde, Sultan Abdülhamid'in şeyhülislamlarından Dürrizade Esseyyid Mehmet Ataullah Efendi'nin yalısı bulunuyordu. Dürrizadeler'den Abdullah Efendi'nin ölümünden sonra yalı, Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa'ya, ardından da Sadrazam Ali Paşa'ya geçti.
Ali Paşa'nın Hariciye Nazırlığı sırasında yalı; önemli konferans, ziyaret ve davetlere ev sahipliği yaptı. Burada, Karadağ Konferansı (1858) toplandı, Girit İsyanı'nı bastırma hazırlıkları yapıldı, ayrıca İmparator Franz Joseph misafir edildi. Ali Paşa'nın, 1871'de ölümünden sonra Sultan 2. Abdülhamid yalıyı satın alarak, son Mısır Hıdivi Abbas Halim Paşa'nın annesi ve eski Hıdiv Tevfik Paşa'nın eşi Hıdiva Emine Paşa'ya hediye etti.
Art Nouveau üslubundaki yalı, 1902 yılında yapıldı. 'Hıdiva Sarayı' olarak da bilinen saray, sıklıkla Raimondo d'Aronco'nun eserleri arasında gösterilse de iki Avusturyalı mimar, Fabricius ve Antonio Lasciac tarafından tasarlandığı düşünülüyor.
Hıdiva Emine Hanım, Osmanlı tarihinde 'paşa' unvanı alan tek kadın olarak tarihe geçti. 2. Abdülhamid'den bu unvanı alan Valide Paşa, hayatının son yıllarını, yalının arkasındaki av köşkünde geçirdi. Valide Paşa, 1913 yılında ölünce oğlu Abbas Hilmi Paşa, 30 yıl hıdivlik yaptı ve İngilizler tarafından görevden alınana kadar burayı yazlık olarak kullandı.
Mısır Büyükelçiliği'nin 1923 yılından sonra Ankara'ya taşınmasıyla, Bebek'in en etkileyici yapısı başkonsolosluk oldu ve 2010 yılında restore edildi.
AVUSTURYA KONSOLOSLUĞU
Yeniköy'ün kuzeyinde, Said İbrahim Yalısı'nın yanında bulunan Avusturya'nın İstanbul Başkonsolosluğu, geçmişte Cezayirliyan Yalısı olarak biliniyordu. Ermeni banker Mıgırdıç Cezayirliyan Ailesi'ne ait olan yalı, 19. Yüzyıl ortalarında Balyanların ikinci kalfalığını yapan Mıgırdıç Kalfa tarafından inşa edildi.
Yalı, 28 Eylül 1882 tarihli ferman ile politik anlaşmaları sağlamlaştırmanın en iyi yolunun değerli bir gayrimenkul hediye etmek olduğu zamanlarda Sultan 2. Abdülhamid tarafından Avusturya-Macaristan İmparatoru 1. Franz Joseph'e hediye edildi.
Yalının eşyasının çoğu, 1. Dünya Savaşı sonunda satıldı. Kısa bir süre İngilizlerin mülkiyetine geçen yalı, daha sonra tekrar Avusturyalılara kaldı. 2. Dünya Savaşı sırasında Avusturya, Almanlar tarafından ilhak edilince yalı tekrar Almanlara verildi. Tarihi süreçte yalı, yeniden Avusturyalıların eline geçti. Şu anda Avusturya'nın İstanbul Başkonsolosluğu ve kültür merkezi olarak kullanılıyor.
ALMANYA KONSOLOSLUĞU YAZLIĞI
2. Mahmud, 1829'da şu anda Almanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansının bulunduğu Tarabya'daki arazide kurulan askeri bir kampta kaldı ve Mareşal Helmut Von Moltke'den (1822-1888) Osmanlı ordusunun yeniden yapılandırılması için yardım aldı.
Bunun üzerine 2. Abdülhamid; çocukluğunu geçirdiği köşkü, 1880 yılında diplomatik kullanım amaçlı olarak Alman İmparatoru Kayzer 2. Wilhelm'e hediye etti.
Alman İmparatorluğu, Osmanlı-Rus Harbi sırasında Osmanlı Ordu Karargahı olarak kullanılan köşkün kalıntıların bulunduğu araziye, bir rezidans yaptırmaya karar verdi. 1882 tarihli ilk imar projesi Cingria isminde bir mimar tarafından tasarlandı, Atina'da arkeolog olarak görev yapan Wilhelm Dörpfeld tarafından gözden geçirildi ve üzerinde bazı değişiklikler yapıldı. Cingria'nın çalışmalarına karşın Dörpfeld, Osmanlı mimarisini dikkate aldı. Büyükelçilik rezidansının merkez odasının sekizgen yapısı ve kullanılan ahşap sütunlar, zamanında Boğaz'da bulunan yazlık evlerin karakteristik özelliklerini yansıtıyor. İnşaatı
1885 yılında başlayan ve Armin Wegner tarafından iki yıl içinde inşaatı tamamlanan rezidans, büyük bir koru içinde yer alıyor. Korunun tepesinde Çanakkale Savaşı'nda hayatını kaybeden 265 Alman askerinin mezarları ve onların anısına yapılan bir anıt bulunuyor.
2. ABDÜLHAMİT'İN DÜĞÜN HEDİYESİ
Tarabya'dan Kireçburnu'na giderken dikkat içeken iki yazlık köşkten ilki İtalya'nın İstanbul Başkonsolosluğu'na ait.
1908 yılında Raimondo d'Aronco tarafından yapılan ve Sultan 2. Abdülhamid tarafından Karadağlı Prens Elena'ya düğün hediyesi olarak verilen köşkteki restorasyon devam ediyor.
Fransa'nın İstanbul'daki yazlık rezidansı ise 18. yüzyılda Eflak Boğdan Voyvodası Fenerli Rum Prens Alexander İpsilanti tarafından yaptırıldı. Voyvoda'nın ölümünden sonra devlet, bütün mal varlığına el koydu. Fransızlar, İngilizlerin İstanbul'a saldırmalarını engelleyince Sultan 3. Selim, binayı Napolyon Bonapart'a hediye etti. Bina, 1913 yılında büyük ölçüde yandı ve çok az kısmı orijinal haliyle günümüze ulaştı. Binada Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümü eğitim görüyor.
İSPANYA KONSOLOSLUĞU
Tarabya gibi Büyükdere'de de başkonsolosluklara ait yazlık binalar göze çarpıyor.
Sadberk Hanım Müzesi ile Büyükdere'nin merkezi arasında yer alan ve neoklasik tarzda yapılan İspanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansı 'Ruan do Bulinyi Sarayı', 1783 yılındaki bir kolera salgınından sonra İspanyollara verildi. Sarayın orijinal bahçesi de sahil yolu yapımında istimlak edildi.
Sadberk Hanım Müzesi'nden Sarıyer'e gidildiğinde ise 1840 yılında General Nikolay Ignatyev için inşa edilen ancak daha sonra Rusya'nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansı olarak kullanılan bina bulunuyor.
ntvmsnbc
Yorum Yaz