Karadeniz'in güzellikleri tahrip ediliyor. Yaylalara 20 bin kaçak ev yapıldı!
Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Yalçın Bayer, Karadeniz'de doğanın nasıl tahrip edildiğini, bu sırada 20 bin kaçak evin inşa edildiğini yazdı
Karadeniz doğası bu kadar nasıl tahrip edilir? Ne otoyolu otoyol, ne yaşamı yaşam; dereleri, gelişigüzel yapılan konutlardan yolunu bulup denize ulaşamıyor. Yaylalara kaçak 20 binden fazla ev yapılmış; ve HES felaketi.
Ne denilebilir ki... Samsun'da 6'sı çocuk 10 kişinin can vermesine neden olan ‘sel ve su baskını felaketi' çamurun içinde yüreği kan ağlayan bir annenin can alıcı feryadıyla kamuoyunda yer bulurken, siyasetçiler ve idareciler bundan ne kadar ders alabiliyorlar acaba?
Küresel Isınmayla Mücadele Derneği Genel Başkanı Faruk Çebi, orman yüksek mühendisidir; Karadeniz kökenli olduğundan işin ne olduğunu iyi bilir. Çebi'ye Karadeniz'de bu felaketler giderek niye artıyor diye sorduk. Bakın ne dedi?
“Söz konusu sel ve su baskınlarına yönelik uyarılar defalarca yapıldı. Ayrıca yakın bir geçmişte gerek Artvin'de, gerekse anne ve kızının can vermesine neden olan Trabzon'un Araklı ilçesindeki kitlesel toprak kaymaları da yıllardan beri var olan felaket risklerine karşı yeterli ve kalıcı önlemlerin alınamamasına karşı doğa alenen isyan etmeye başlamıştı. Geçmişteki örneklerine bakarsak bugün de felaketten gerekli dersler alınmayacaktır. Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki birçok yerleşim yeri tıpkı Samsun'da felaketi yaşayan ‘TOKİ Mahallesi' gibi sel-su baskınlarına karşı büyük bir risk altındadır artık.
* Doğal yapıyı ne yazık ki koruyamıyoruz.
- Doğu Karadeniz gerek coğrafi yapısı gerekse iklim özellikleriyle diğer bölgelerden farklı özellikler taşıyor. Derin ve dik vadilerde oluşan yerleşim yerleri dağınık ve geniş alanlara yayılı. Yörenin bu özelliklerinden dolayı ‘yol yapım çalışmaları' doğal yapıyı aşırı tahrip etti. Yol inşaatının hafriyatıyla doğal bitki örtüsü yok edildi, dere yataklarının doldurulmasıyla da suyun akış mecrası büyük ölçüde daraldı. Derin vadilerin kesişme noktalarındaki yol güzergâhını oluşturan hafriyat bentleri, aşırı yağmurların oluşturacağı yapay göletlere uygun bir zemin hazırladı. Bölge şartlarıyla hiç de uyumlu olmayan ‘ormancılık politikaları' ormanları hızla yok etti, bölgenin coğrafi yapısına göre olması gereken ormanlık alan oranını çok düşük seviyelere indirdi.
* Otoyolun etkileri de büyük değil mi?
- Karadeniz Sahil Otoyolu, yüzeysel yağmur sularının ‘dere yatakları' ve ‘menfezler' dışında denize akışını tamamen engelliyor. Havzada oluşacak heyelandan ya da aşırı yağmurlardan dolayı dere yatağından taşacak ve menfezleri tıkayacak yağmur sularının doğal yolla denize ulaşamaması büyük bir felakete zemin oluşturuyor. Ana havzaların denizle birleştiği noktalardaki dere yatağının her iki yanına kurulan yerleşim yerleri, denizle arasına set oluşturdu, Karadeniz Otoyolu ile doğal yapısı tahrip edilerek sel ve su baskınlarına maruz bırakılan ‘havzaların' arasında kaldı. Bu durum, tıpkı felaketi yaşayan TOKİ Konutları'nda olduğu gibi dere yataklarından taşan ve menfezleri tıkayan büyük su baskınlarının söz konusu yerleşim yerleri için yıkıcı ve öldürücü felaketlere davetiye hazırlıyor.
? Ne yapılmalı?
- Geçmişte olduğu gibi bu olay da yine yerel düzeyde tartışılıp unutulacak.
Bölgenin tamamında büyük bir risk oluşturan ‘yaşamsal soruna' geniş bir bakış açısıyla kalıcı çözümler üretilemedi bugüne kadar. Klişeleşmiş beyanlar, ‘günü kurtaran çözümlerle' ne yazıktır ki kamuoyu bir kez daha yanıltılacaktır. Halbuki Samsun'da yaşanan sel ve su baskını felaketinin çok daha büyüğü ve çok daha can yakanı bölgenin herhangi bir yöresinde yaşanmasının riski çok fazladır. Bugüne kadar tartışılan çözümlerin hiçbiri bölgedeki sel ve heyelan riskini ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Sorunun kalıcı çözümü için Doğu Karadeniz Bölgesi'nin tamamı için hazırlanacak ‘Kırsal Dönüşüm Projesi'nin ivedilikle hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde anaların feryadı bitmeyecektir.
Teşekkür ederiz
KÖŞENİZDE, ‘Adı Koca Seyit Olsun' (11.9.2010) başlıklı bir e-mailimi yayınlamıştınız.
Bu arzum yerine getirildi.
Edremit, Burhaniye, Havran ilçeleri arasında bulunan Balıkesir-Körfez Havalimanı'nın adı, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından terminal binası temel atma töreninde, Seyit Onbaşı Havalimanı olarak değiştirilmişti. Ancak alana Edremit Belediyesi tarafından ‘Edremit Körfezi Havalimanı' tabelasının asılması tartışmalara neden olmuştu.
Ancak, 11 Haziran tarihinde toplanan Bakanlar Kurulu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın 31.05.2012 tarihli ve 1673 sayılı yazısı üzerine, Balıkesir-Körfez Havalimanı'nın adını ‘Balıkesir Koca Seyit Havalimanı' olarak değiştirdi. Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanarak 28.06.2012'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Bu olay sizin de katkınızla gerçekleşti. Hükümete ve en başta yayınınızla olayın gerçekleşmesine yardımcı olduğunuz için size sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
(Kocaseyit; Çanakkale Savaşları sırasında kaldırdığı 276 kg'lık top mermisiyle tarihsel bir şahsiyet oldu. 1889'de Havran'ın Çamlık (eski adı Manastır) köyünde doğdu; odun kömürü yapıp sattı; hamallık yapmış ve 1939'da zatürreden ölmüştür.)
İlhami GÜVEN
Sayın Şengör'ün tepkisi gereksiz
PROF. Vecdet Öz, Einstein'ın ‘İnancı dışlayan bilim topal, bilimi dışlayan din kördür' sözüne dayalı başlıklı yazısına cevap veren Celal Şengör'ün ilk kalıplarda ‘Einstein ve din', şehir içi kalıplarda ‘Einstein'a ihanet' başlığıyla yer alan yazılarını onur kırıcı bulduğunu açıkladı.
“Sayın hocam, ilk yazısında Einstein'ın kesinlikle böyle bir söz söylemediğini belirtiyordu. Sonra kaynak gösterince çark etti, ‘Paragraftan bir cümle alınmış maksatlı kullanılmış' dedi ve kendi savını çürüten ikinci bir yazı gönderdi aynı gün. Benim size gönderdiğim her yazının mutlaka kaynağı vardır. Yazım tekrar okunacak olursa alıntı yapılan cümle hakkında bir yorumun olmadığı, Celal Hoca'nın da tercüme ettiği şekliyle olduğu gibi kullanıldığı görülecektir. Benim Einstein tarafından kullanılan din kavramına ilişkin de herhangi bir yorumum yoktur. Hoca, benim manayı çarptırdığımı yazmış; öyle bir şey olsaydı zaten bu yazıyı kullanmazdınız. Hoca önyargılı ve dini konulara karşı aşırı tepkili bir kişilik yapısında olduğu için çiseden nem kapıyor. Burada da bana karşı gereksiz reaksiyon verdi, bir bardak suda fırtına kopardı ve onurumu kırdı. Köşenizden özür dilemesini bekliyorum.”
Yalçın Bayer/Hürriyet
Yorum Yaz