Özyeğin Üniversitesi, Sıfır İstanbul 2050 projesiyle şehirde sorun bırakmayacak!
Özyeğin Üniversitesi, ‘Sıfır İstanbul 2050’ adlı bir proje başlattı. Bu projeyle İstanbul'un sorunlar çözüm üretilmesi planlanıyor
Özyeğin Üniversitesi, ‘Sıfır İstanbul 2050' adlı bir proje başlattı. Bu projeyle şehrin tüm sorunlarının ‘sıfıra' indirilmesini planlayan Prof. Dr. M. Pınar Mengüç, “İstanbulluların şehri hissetmeleri şart. Günde birkaç dakika bile olsa durup çevrelerine bakmaları, detayları görmeleri ve burada yaşamanın güzel yanlarının farkına varmaları gerektiğini düşünüyorum” diyor
* ‘Sıfır İstanbul 2050'nin hedefinde ne var?
‘Sıfır İstanbul' bir projeden çok, Özyeğin Üniversitesi Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi'ni (EÇEM) tanımlayan bir kavram. ‘Sıfır' ise, İstanbul'u en iyi tanıtan fütürist sıfatlardan biri olarak EÇEM'in İstanbul'daki sorunları sıfıra indirme yaklaşımını temsil ediyor. Yani; sıfır trafik problemi, sıfır gürültü, sıfır sıkıntı, sıfır karbon emisyonu... Projedeki amacımız, şehirdeki sorunlara yenilikçi, yaratıcı ve çok boyutlu çözüm getirebilmek.
* Bu amaç, bir ders olarak nasıl kurgulandı?
İlk ‘Sıfır İstanbul' çalıştayı, 2010 Mayıs'ında 60'ı aşkın katılımcıyla yapıldı. Tüm gün süren çalışmadan sonra, İstanbul ruhunun korunması gerekliliği öne çıktı. Bu çok derin bir olgu. Bu seçkin grup, en modern çözümlerden öte, İstanbul'u İstanbul olarak bırakmak istiyordu. Biz de bu bulgunun, yani ‘İstanbul'un ruhunun korunması' kavramının şehrin geleceğine kalıcı aktarılabilmesi ve olası sorun, olası çözüm ve stratejilerle yeni nesillere öğretilmesi gereğinden yola çıkarak, ‘Sıfır İstanbul 2050' diye bir ders de kurguladık.
* Hangi bölümlerin öğrencileri bu dersi alıyor?
Özyeğin Üniversitesi ikinci sınıf öğrencileri, bölüm farkı gözetmeksizin dersi alabiliyor. Bu derste değişik konuları en iyi bilen kişileri de davet ediyoruz. Dersimiz, IBM Global tarafından dünyada seçilen 24 önemli projeden biri. 2010'da Akıllı Gezegen Inovasyon Ödülü'nü aldık. Bu da bize çabalarımızın İstanbul ötesine gideceği düşüncesiyle gurur veriyor.
* Bu derste ne işleniyor?
Öğrencilerimize bir dönem boyunca üç ayrı başlıkta ders veriyoruz. Birincisinde, İstanbul'u İstanbul yapan güzellikleri ve değişik karmaşaları tartışıyoruz. İstanbul'u ve şehri duyumsamayı irdeliyoruz. Sonra enerji teknolojileri başta olmak üzere, teknolojinin nereye gittiğini ve İstanbul'a nasıl katkıda bulunabileceğini anlattığımız ‘Gelişen Teknolojiler' başlığı yer alıyor. Son olarak da ‘Sürdürülebilir Kalkınma ve Yaşam Kalitesi' kavramlarından yola çıkarak, yeşil ekonomiyi hedefleyen ve iş dünyası açısından konuyu irdeleyen ‘Sayısal Sürdürülebilirlik' başlığı var.
* IBM'in katkısı ne oldu?
Projelendirdiğimiz ders düşüncesini IBM'in takdir etmesi ve dünyada her sene sınırlı sayıda akademisyene verilen bir ödülü vermesi bizi mutlu etti. Ama IBM'in asıl katkısı, bir süre sonra bu dersin notlarının dünyaya açık kaynak şeklinde yayılmasını sağlamak istemesi. Bu da, tüm dünyaya öncülük edenin Türkiye ve üniversitemiz olmasının onurunu yaşatıyor.
“Detayları korumalıyız”
* Ez cümle, İstanbul'u nasıl koruyabiliriz?
İstanbul değişecek. Olduğu gibi kalmayacak. Daha modern, yaşanabilir olacak. Bu amaçla yeni mühendislik ve mimarlık çözümleri, etkin iş olanakları geliştirilmeli. Fakat İstanbul'u İstanbul yapan detayları korumalıyız. Buna da şehrin farkında olmakla başlanabilir. Yaşadığımız yerin özelliklerini, sıkıntılarını, çarpıklık-larını, çözümlerini dersimizde anlatıyoruz. İklim değişikliğinden nüfus artışına, kentsel dönüşümden teknolojinin yeniliklerine kadar tüm konuları işliyoruz.
* Peki, 2050'de daha akıllı bir İstanbul için şimdiden atılması gereken önemli adımlar neler?
Üst düzeyde ve birleşik mimarlık, mühendislik şart. Bunlar sosyal ve tarihsel kavramlarla beraber düşünülmeli. İş dünyası ve sokaktaki insan bu gelişmelerden doğacak faydaları anlamalı ve kabul etmeli. Yöneticiler, hem kamunun hem de özel şirketlerin beraberliğine ağırlık verebilmeli. Bu birleşik düşünce kavramları ve strateji geliştirme becerisi, öğrencilere de öğretilebilmeli.
“Enerji gereksinimi artacak”
* İstanbul'daki mevcut koşullar aynen devam ederse bizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Kaosa adaptasyon yeteneğimizi geliştirmemiz ve artırmamız gereken bir gelecek söz konusu olur ki, bu da bir noktaya kadar kaçınılmaz. Özellikle iklim değişikliği ve nüfus artışı İstanbul'da çok sorun ve sıkıntı yaşamamıza neden olacaktır. Yaşayan bir şehir, olduğu gibi bırakılamaz; sürekli yeni kavramları konuşuyor olmamız gerekli.
* Enerji konusunda sorunlarımız nedir?
Nüfus artışıyla İstanbul'da enerji gereksiniminin artacağı açık. Enerji kullanımının yaklaşık 3'te biri binalar ve 3'te biri de ulaşımda yaşanıyor. Biz de bu iki başlığı ağırlıklı çalışıyoruz. Özyeğin Üniversitesi yerleşkesinde yaptığımız öğretim binasının Avrupa Birliği'nin 2020 standartları ötesinde ve Avrupa'da örnek olacak şekilde yapılmasını hedefliyoruz. Bu proje sırasında oluşturulan metotları biz İstanbul'da, Türkiye'de ve Avrupa'da yapılacak binalarda uygulamayı planlıyoruz.
“Umutlu ve inançlı olmalıyız”
* Çevre konusunda öne çıkan sorunlar nedir?
Şehir içindeki doğal yapının azalması belki de en büyük sorun. İstanbul'daki doğal yapıyı korumak için de önlem alınması gerekli. Bu da su, atık su, katı atık sorunlarından tutun, trafiğe ve düzensiz yapılaşmaya kadar genişleyen bir yelpaze. Karadeniz havzasında yürüttüğümüz çokuluslu bir başka Avrupa Birliği projemiz de (SymNet) İstanbul'un çevre sorunları için çözüm üretmeyi amaçlıyor. Projeye, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, UNDP ve UBCCE gibi kurumlar da destek veriyor.
* İstanbul'u korumak için bireylere ne tür sorumluluklar düşüyor?
Umutlu ve inançlı olmalıyız. İnsan umutlu olduğunda daha çok çaba sarf ediyor ve daha çok çalışıyor. Biz bunu üniversitemizde yoğun olarak yaşıyor ve yaşatıyoruz. 2050'ye akıllı olarak ulaşacak bir İstanbul istiyorsak, ortak aklı kullanmamız lazım. Stratejiler geliştirilmeli, çözülebilecek sorunlar tanınmalı ve çözüme ulaşmak için projeler başlatılmalı.
* İstanbulluların bu konuda bir an önce vazgeçmesi gereken en kötü alışkanlık nedir?
İstanbul özgün bir şehir. İçindekilerle birlikte var oluyor, o nedenle İstanbulluların şehri hissetmeleri şart. Yaşam çabası içinde durmadan koşturmak yerine, günde birkaç dakika bile olsa durup çevrelerine bakmaları, detayları görmeleri ve İstanbul'da yaşamanın güzel yanlarının farkına varmaları gerek. Ama kişisel olarak en çok sıkıntı duyduğum, korna kullanma alışkanlığı... Hepimizin şehrin parçası olduğunu düşününce, vereceğimiz zarar ve sıkıntının dönüp dolaşıp bize geleceği de aşikâr. İstanbul'u sahiplenip, ona ve içindekilere zarar vermeden yaşamaya başlamamız şart.
50 YILDA ALTI KAT BÜYÜDÜ
“8 bin yıllık tarihi boyunca, son 50 yılda altı kat büyüyen bu dev metropol için önerilecek ya da yapılacak büyük planlar, belli karar mercilerinin dudakları arasında olmamalı. Herkes, İstanbul'un geleceği için oluşturulacak stratejilere katkıda bulunmalı. Biz ‘Sıfır İstanbul' kavramıyla bu stratejileri oluşturmayı planlıyor; değişik grupları, şirketleri, üniversiteleri, araştırmacıları, vatandaşı bir araya getirmeyi ve sorunları tanımlayıp mümkün olduğunca çok boyutlu çözüm önermeyi amaçlıyoruz.”
Neşe Mesutoğlu/Milliyet
Yorum Yaz