Şehir planlaması insanın en büyük hakkı!
İstanbul’da yaşanan kentleşme sürecini “Ekümenopolis, Ucu Olmayan Şehir” isimli filmle gözler önüne seren filmin yönetmeni İmre Azem, büyük kentlerde yaşanan sorunlara neşter vuruyor
İstanbul'da yaşanan kentleşme sürecini “Ekümenopolis, Ucu Olmayan Şehir” isimli filmle gözler önüne seren filmin yönetmeni İmre Azem, büyük kentlerde yaşanan sorunlara neşter vuruyor. Şehir planlamasının en önemli insan hakkı olduğunu belirten Azem, büyük kentlerin eşitsizlikten beslendiğini söylüyor.
EKÜMENOPOLİS, Ucu Olmayan Şehir isimli film 4 Mayıs Cuma günü Kızılırmak Sinemaları ve Beyoğlu Majestik'te vizyona giriyor. Belgesel niteliği taşıyan film, İstanbul'da yaşanan metropolleşmeye neşter vurarak, büyük kentlerin sorunlarına da ışık tutuyor.
Şehir planlamasının en önemli insan haklarından biri olduğunu belirten filminin yönetmeni İmre Azem, “Dünya Sağlık Örgütü şehir planlamasını insan sağlığı için bir numaralı etken olarak ilan etti. Bundan daha ötesi yok” dedi.
Büyük kentlerin eşitsizliği yaratırken, bir yandan da bu eşitsizlikten beslendiğini ve bu eşitsizliğin de kenti şekillendirdiğini ifade eden Azem, kentleşme süreçlerinde yaşananları şöyle anlattı:
“Ekümenopolis, 1967 yılında Yunanlı şehir plancısı Constantinos Doxiadis tarafından ortaya atılan, günümüzün kentleşme ve nüfus artışı hızları göz önüne alındığında, gelecekte dünyadaki bütün kentleşmiş alanların ve megapollerin kuşaklar halinde birbirleriyle birleşeceği ve tek bir şehir oluşturacağı fikrini temsil eden bir terim.
İstanbul kentleri yutuyor
Bugün İstanbul'dan Kocaeli'ye veya öteki tarafta Tekirdağ'a kadar giderseniz, arada artık hiç boş arazi kalmamış olduğunu, her yerin ya konut alanı, ya sanayi, ya ticaret alanları ile dolduğunu görürsünüz. Yani bu otoyolların çevresinde oluşan kuşaklar ile kentler birbirlerine eklemleniyorlar ve azmanlaşan İstanbul etrafındaki kentleri yutuyor.
İçinde yaşadığımız sistemin getirdiği eşitsizliği eğitimde, sağlıkta her alanda görebiliyorsun. Artık kanıksadığımız bu eşitsizliğe hergün heryerde tanık oluyoruz aslında. Kent meselesi de bununla çok ilişkili birşey. Bugün yaşadığımız kentsel mekan, filmde İstanbul, bu eşitsizliği yaratırken, bir yandan da bu eşitsizlikten besleniyor.
Sermaye projeyi sever
Bu eşitsizlik kenti şekillendiriyor. Öncelikle İstanbul ölçeğinde bunu göstermek istedim. İkincisi de İstanbulluların kentleri hakkında karar alma süreçlerine katılmalarını sağlayacak temel bilgileri vermek ve bu yolla bu konuların tartışılır olmasını amaçladım.
Kent hakkını biz sadece kentsel hizmetler, ulaşım hakkı olarak tanımlamıyoruz çünkü, bu tanım çok dar kapsamlı kalıyor. Biz kentte yaşayanların ihtiyaçlarının ve arzularının kent planlamasına yansıtıldığı bir kent hakkından bahsediyoruz. Büyük kentlere baktığınız zaman aslında kentin sermayenin ve çok ufak bir kitlenin çıkarları doğrultusunda evrildiğini görürsünüz. Biz bunun kentlilerin ihtiyaçları doğrultusunda, bilimsel bir çerçeve içinde olmasını savunuyoruz. Sermaye, planlamaya ve bilime karşıdır. 30 senelik bir plan yaptığınız zaman bir kent parçasının, 30 sene sonra ne olacağı bellidir. El değiştirmezse oradan rant kazanamazsınız. Devamlı değişim, dönüşüm olacak ki, orada bir rant olsun. Bu birinci neden, ikincisi ise proje mantığıydı. Sermaye proje yapmayı sever, plan yapmayı değil. Bu mantık da bütün projelerin birbirlerinden kopuk olması sonucunu getirir.
Bir demokrasi sorunu var özünde, bilime saygısız bir demokrasi bu. Bilim diyor ki, ‘Burası nehir yatağıdır, burada yapılaşma olmaz'. Ama adam gidiyor, oy çokluğuyla belediye meclisinden o planı değiştiriyor. Yani bilimsel plan demokrasi yoluyla değişiyor. Orası yapılaşmaya açılıyor, ondan sonra da 40 kişi ölüyor.”
Trafiğe katılan araba sayısıyla övünemiyoruz
Türkiye'de belediye başkanlarının trafiğe yeni katılan araba sayısıyla övündüğünü belirten Azem, ulaşımın kentlerin en büyük sorunlarından biri olduğunu söyledi. Ulaşım konusuna yaklaşımların yanlış olduğunu ifade eden Azem, “Daha fazla yol yaparak arttırdığınız kapasiteler bir süre sonra doyum noktasına ulaşıyor ve daha çok araba kullanımını teşvik ediyor. Burada yapılması gereken şey toplu ulaşımı geliştirmek ve trafikteki araba sayısını azaltmak ama, bizim başbakanlarımız trafiğe yeni katılan araba sayısıyla övünüyor” dedi.
Sorun tarım politikaları
İstanbul'u büyüten en büyük sebeplerden birinin Anadolu'daki tarım politikaları olduğunun altını çizen Azem, “İnsanlar topraktan para kazanamadığı sürece ve siz İstanbul'da hizmet sektörünü körüklediğiniz sürece onlar da gelecek. Öngörülere göre önümüzdeki 10 sene içinde İstanbul'daki işgücünün yüzde 20'si inşaat sektöründe istihdam edilecek” diye konuştu.
Hürriyet- Gamze Kolcu
Yorum Yaz