Sevda Tepesi Abdullah Biz Abdülaziz’i kendisine aşık etmiş!
Demek bir yandan dış ticaret açığı verirken öte yandan bütçe fazlası vermemizin izahı Abdullah Bin Abdülaziz'miş, onun Sevda Tepesi'ne sevdalanmasıymış
Demek bir yandan dış ticaret açığı verirken öte yandan bütçe fazlası vermemizin izahı Abdullah Bin Abdülaziz'miş, onun Sevda Tepesi'ne sevdalanmasıymış
Geçen gün, İstanbul Belediyesi meclis üyesi arkadaşım Özgen Nama'ya rastladım. 'Gürkancığım, Sevda Tepesini imara açtılar, haberin yok mu?' dedi. 'Artık senden bir 'Sevda Tepesi' yazısı bekliyoruz' diye de ekledi. 'Hazırlanıyorum' dedim. Hafta başından beri bu konuyu çalışıyordum.
Derken dün bizim gazetenin genel yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya'nın manşetlik haberini okuyunca artık 'iyi ki bu dosyayı hazırlamışım' dedim. Çünkü çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın dediğine göre İstanbul'un bu en güzel tepesi bize kayıt dışı para aktaran Arap şeyhine jest olarak sunulmuştu. Buna yazının sonunda değinelim.
KANDİLLİ'DEKİ KIBRISLI YALISI
Ama isterseniz Sevda Tepesi'nin hikayesine bir uzanalım.
Sevda Tepesi'ni anlamak için Kıbrıslı Ailesi'ni ve Kıbrıslı Yalısı'nı bilmemiz gerekiyor. Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa'nın Kandilli'deki yalıya 'Kıbrıslı Yalısı' deniyordu. Yalının hemen ardı sıra Kandilli sırtlarına doğru uzanan koru da Kıbrıslı Ailesi'nindi. Korunun en tepesindeki yer 'Sevda Tepesi' olarak anıldı. Ama tarihsel kronolojiyi karıştırmayalım. Bu isimle anılması yıllar sonra oldu. Önceden Ömür Tepesi olarak anılıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında içinde bir çay bahçesi vardı. Türk sinemasına plato görevi görüyordu.
BELKIS'LA VAHİT'İN SEVDASI
O zaman bir parantez açalım. Ve 'Sevda Tepesi' adı nasıl kondu, ona bir bakalım. 'Yalıdakiler' kitabında Tayfun Er, bakın nasıl anlatıyor:
'Bir zabıta memurunun fakir ama yakışıklı oğlu Vahit, Mabeynci Remzi Bey'in torunu ve Kaymakam Sefer Bey'in kızı Belkıs'a aşık olur. Belkıs da bu yakışıklı genci sever ama Amerikan Kolejli Belkıs'ın ailesi, Vahit'i (eminim soylu bulmadıkları içindir) istemez. Belkıs'ın zengin birisiyle evleneceğini duyan Vahit, 2 Temmuz 1931'de Belkıs'ı Kıbrıslı Yalısı'nın korusuna çağırıp orada öldürür ve intihar eder.'
Parantezi kapatıp devam edelim.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa'nın tek çocuğu oldu. Atiye Hanım!
Atiye Hanım'ın ise evliliğinden 4 çocuğu dünyaya geldi: Nazım, Azize , Refika ve Şevket!
Refika Hanım, felsefeci İbrahim Ethem Dirvana ile evlendi. Bu evlilikten onun da 4 çocuğu oldu. Emin, Mahit, Selim ve Süleyman!
Şevket Bey, Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın kızı Prenses Atiye ile evlendi. Atiye Hanım'ın, Şevket Bey'den önceki evliliğinden 2 oğlu vardı. Arnavut olan eşinin soyadını taşıyan çocukları Sinan Vlora ve Abbas Vlora'ydı.
Soyağacına çok daldık biliyorum. Ama durun, toparlayacağım ve hepsini birbirine bağlayacağım.
Nazım Kıbrıslı'nın çocuğu olmadı.
Azize Kıbrıslı'nın ise yine 4 çocuğu oldu. Nazlı, Leyla, Müzeyyen ve Nimet!
Şevket Kıbrıslı'nın eşi Prenses Atiye'nin kardeşi Prens Abdülmümin de Osmanlı prenseslerinden Neslişah Sultan ile evliydi. Bunu da bir yere not edin!
ŞEVKET BEY'İN AŞKLARI
Kıbrıslı Ailesi'nin veliahtlarından Şevket Kıbrıslı hovarda bir adamdı. Her anlamda hovarda. Hem çok para harcamayı seviyordu hem de kadınlara çok meraklıydı. Çapkınlıklarının ünü İstanbul'a yayılmıştı. Prenses Atiye bu duruma daha fazla dayanamadı. Boşanmadılar ama ayrı yaşamaya başladılar. Şevket Bey, ayrı yaşamaya başlayınca daha bir rahatlamıştı! Hız kesmedi. Ünlü seramik sanatçımız Füreyya ile aşk yaşamaya başladı. Evlenmediler ama hızlı bir aşk yaşadılar. Füreyya başarıyla ürettiği seramik eserlerinden düzgün bir kazanç elde edemiyordu. Şevket Bey ona destek veriyordu. Yurtdışı seyahatler, geziler, İstanbul'da rahat bir yaşam. Füreyya sevgilisi sayesinde rahatça sanat üretebiliyordu.
Ama paraların suyunu çekmesi çok sürmedi. Şevket Bey kolay kolay tükenmeyecek bir serveti kısa sürede bitirmeyi başardı. Kıbrıslı Yalısı'na hacizler gelmeye başladı.
Elbette söylememe gerek yok sanırım. Füreyya ile olan aşkları da zaten son bulmuştu!
Prenses Atiye Hanım ayrı yaşadığı ama kağıt üzerinde evli olduğu kocasının borçlarını üstlendi. Tüm borçlarını kapadı.
Şevket Bey bir süre sonra yaşamını yitirdi.
Kıbrıslı Yalısı ve tabii ki Sevda Tepesi de 3. kuşak mirasçılara kaldı.
Peki kimdi onlar?
Refika Hanım'ın İbrahim Ethem Dirvana'yla evliliğinden olan 4 oğlu. Emin, Mahit, Selim ve Süleyman.
Süleyman Dirvana doktor oldu. Aynı zamanda denizciydi. Yelkene meraklıydı. İstanbul Yelken Kulübü'nün başkanlığını yaptı. (Meraklısı İstanbul Yelken Kulübü'ndeki Süleyman Bey'in Seddülbahir teknesinin yeni renuve edilmiş halini görebilirler)
Süleyman Dirvana'ya gelmişken biraz magazin vereyim. (Bu bilgiyi özgün biyografilerde bile bulamazsınız.) Süleyman Bey Zeynep Dirvana Hanımefendi'yle evlenmeden önce Osmanlı hanedanlarından Neslişah Sultan'ın da sevgilisiydi. Tutkulu bir aşk yaşıyorlardı. Süleyman Dirvana yakışıklılığı ve çapkınlığıyla ünlüydü.
Hatırladınız değil mi? Az önce yukarıda bahsetmiştim. Neslişah Sultan Süleyman Dirvana'nın kuzenlerinin büyük dayısı Abdülmümin Bey'in eski karısıydı. Yani Prenses Atiye'nin erkek kardeşi Abdülmümin Bey'in.
Neslişah Hanım anlaşılan bu aileden vazgeçememişti.
MİSAFİR YAHYA KEMAL
Neyse Sevda Tepesi'ne geri dönelim.
Kıbrıslı Yalısı'nın kalıcı misafirlerinden biri de ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'ydı. Şevket Kıbrıslı'nın yakın arkadaşı olan Yahya Kemal bu yalıya misafirliğe gelmişti ama tam 3 yıl kalmıştı. Sık sık Sevda Tepesi'ne çıkardı. Bir rivayete göre 'Sana dün bir tepeden baktım ey aziz İstanbul' şiirini Sevda Tepesi'nden esinlenerek yazmıştı.
Ailede bir çok kişi reddi miras yapmaya başlayınca 'Tepe'nin büyük mirasçısı olarak Şevket Kıbrıslı'nın iki üvey oğlu kaldı.
Sinan Vlora ve Abbas Vlora!
Bir de küçük hissedar olan Dirvana Ailesi...
(Belirtmeden geçmeyeyim. Şu an İstanbul'un en güzel eğlence mekanlarını içinde barındıran Çubuklu korusu ise bizim Kıbrıslıların aile bostanıydı.)
İSTANBUL'DA TALAN RÜZGARI
1980'li yılların başında ise arazi talanı başlamıştı. İstanbul parsel parsel satılmaya başlanmıştı. Yani yatay soygun yeni başlamıştı. (Şimdi İstanbul'da talan edilecek arazi pek kalmadığından dikey soygun yapılıyor. Yani mevcut arsa veya binalara imar değişikliği yaparak rant imkanı veriyorlar. Son 20 yılda İstanbul'da bu yolla sağlanan rantın yaklaşık 100 milyar dolar olduğu söyleniyor.
Kimlerin cebine gitti bu para?)
Bedrettin Dalan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı.
Suud kralının adamlarıyla o görüştü. Turgut Özal'ın talimatıyla İstanbul'un boğaza hakim en güzel tepesi Araplara satılacaktı. Ancak buranın iki küçük engeli vardı.
Birincisi imara açık değildi.
Yani ev işyeri vs. yapılamazdı.
İkincisi ise burası askeri nişangah alanıydı. Yani askeri stratejik önemi olan ve boğaz güvenliğini sağlayan bir nişangah yeriydi.
Ancak hepsi halledilebilirdi.
Turgut Bey devreye girdi. Ancak iki büyük mirasçı Sinan ve Abbas Vlora kardeşler satma yanlısı değillerdi. Kıbrıslı Yalısı zaten ellerinden gitmişti. Bir de o güzelim koruyu ve Sevda Tepesini kaybetmek istemiyorlardı. Ancak baskı büyük yerdendi. Hafif gözdağı veriliyordu.
Abbas Vlora erken pes etti. 'Bu işin altından b.k çıkacak' dedi. Ve hissesini satmayı kabul etti.
Sinan ondan daha inatçıydı. Zaten sürekli yurt dışına gidip geliyordu. Onu Türkiye'de bulmaları pek kolay değildi. Yurt dışı seyahatlerinde arabasını kullanıyordu. Bir geziye çıkmadan önce arabası Kapıkule'den geri çevrildi. Apar topar Bedrettin Dalan'ın ofisine davet edildi.
Sinan da ikna olmuştu.
Toplam 1 milyon dolara hisseler devralındı. Peki Arap Kralı Abdullah Bin Abdülaziz ne kadar ödemişti?
26 MİLYON DOLAR UÇTU MU?
Suud Kralı'nın açıklamasına göre 27 milyon! E aradaki 26 milyon dolar nereye uçmuştu?
57 bin metrekarelik arazi. Yani 57 dönüm. İmarsız bir araziye Arap kralı 27 milyon dolar saymıştı. O günlerde bu konu epey tartışılmıştı. Aradan yıllar geçti, unutuldu. Ama 26 milyon dolar çoktan buhar olmuştu.
2006 yılında Abdullah Bin Abdülaziz buranın imara açılması için Tayyip Bey'den ricacı oldu. Geçtiğimiz hafta imar izni çıktı.
Şimdi gelelim finale...
Dünkü Akşam Gazetesi'nde flaş haberi İsmail Küçükkaya patlattı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar imar izni eleştirilerini cevaplarken şöyle diyor.
'Kral ailesi oraya otel yapmayacak. Ailesi için villa inşa edecek, belki 4 tane. Kendisi oturacak... Adam 20 küsur yıl önce satın almış, yazıktır. İmarı da çok verilmedi.'
Sonra şu bilgiyi de ekledi.
'Kral ailesi Türkiye'ye yardımcı oluyor. On milyar tutarında bir yardımı oldu.'
İsmail Küçükkaya üsteliyor. 'Hibe mi?'
'Evet. Ben öyle biliyorum.'
SUUD KRALININ HİBESİ
Vay be... Demek bizim bütçede izah edilemeyen gelir fazlasının kaynağı Suudi Kralıymış.
Üretimi arttırmadığımız halde ekonomik krize yakalanmayışımızın sebebi demek kralın bize hibesiymiş.
Demek bir yandan dış ticaret açığı verirken öte yandan bütçe fazlası vermemizin izahı Abdullah Bin Abdülaziz'miş.
Onun Sevda Tepesi'ne sevdalanmasıymış.
Vay be...
Daha neler duyacağız...
***
Evet bu sevda masalı da böyle bitti...
Arap Kralı sevdasına da tepesine de kavuştu. Ama biz kerevitine çıkamadık.
Sadece elimizde iki küçük soru kaldı.
Arap Kralı bize niye 10 milyar hibe etti?
Ve...
Sevda Tepesi'nin satışından buhar olan 26 milyon dolar nereye gitti?
- Süleyman Dirvana'yla Neslişah Sultan tutkulu bir aşk yaşamışlardı.
- Kıbrıslı Yalısı'nın kalıcı misafirlerinden biri de Yahya Kemal Beyatlı'ydı. 'Sana dün bir tepeden baktım ey aziz İstanbul' şiirini Sevda Tepesi'nden esinlenerek yazdığı rivayet edilir.
Gürkan Hacır/Akşam
Yorum Yaz