maritbet girişmaritbet
Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi 180’inci yılında da yetim ve düşkünlerin yanında!

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi 180’inci yılında da yetim ve düşkünlerin yanında!

Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Emeri Saruhan, 180'inci yaşına giren Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin bugüne gelişini anlattı

Osmanlı'nın zenginliğinden geriye kalan kurumlardan biri; Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi. Dile kolay, 180 yıldır hizmet veriyor. Adı Aziz kurtarıcı anlamına geliyor. Çünkü kurulduğu dönemde tüberküloz salgın halde, akıl hastalıklarının tedavisine, yetim ve düşkünlerin bakılmasına ihtiyaç duyuluyor. Surp Pırgiç bütün bunları üstlendiği için kurtarıcı olarak bakılıyor hastaneye. Bu yıl 180. Kuruluş yıldönümünü kutlayan hastaneyi ziyaret edip öyküsünü vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Bedros Şirinoğlu ve Başkan Yardımcısı Kirkor Döşemeciyan'dan dinledik.

TABUT GEMİYLE SARAYIN ÖNÜNDEN GEÇİRİLDİ

 Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin kurulması 1832 yılında, yani 2. Mahmut döneminde oluyor. Kazaz Artin Amira zamanın maliye nazırı sayılabilecek bir pozisyonda, aynı zamanda Sultan 2. Mahmut'un yakın dostuydu. Kazaz Amira bu dostluk ilişkisine de dayanarak Sultan 2. Mahmut'tan Ermeni milletinin faydalanabileceği bir hastane için izin istedi. Bunu uygun gören 2. Mahmut hastanenin inşaatının başlaması için ferman verdi. Ondan önce Ermeni Cemaati'nin biri Narlıkapı'da biri de Beyoğlu'nda olmak üzere iki hastanesi daha vardı ancak bu hastane daha büyümeye açık olarak düşünülüyordu. Hastanenin kurulacağı yer olarak, o günlerde salgın olan tüberkülozun tedavisi için havası güzel, denize yakın, Kazlıçeşme ile Yedikule arasındaki Leblecioğlu Bostanı seçildi. Ahşap olarak yapılan inşaatta dönemin ünlü mimarları görev aldı. Bu esnada hastanenin hem finansal açıdan destekçisi hem de banisi olan Kazaz Artin Amira hastalandı. Hastanenin açılışını göremeyeceği anlaşılınca hastane binasının tamamlanmasına yakın hastanenin anahtarı kendisine hasta yatağında sunuldu. Nitekim bu jestin ardından Kazaz, tamamlanışını göremeden vefat etti. Sultanlar cenazelere iştirak etmediğinden Sultan 2. Mahmut cenazeye gitmedi ama rivayetlere göre dostuna olan saygısını göstermek için bir gemi ile Kazaz Artin'in naaşını sarayın önünden geçirtti ve defin ondan sonra gerçekleştirildi.

 TÜBERKÜLOZDAN MODERN TIBBA

 1834 yılında tamamlanıp hizmete giren hastaneye Narlıkapı ve Beyoğlu kilise hastanelerindeki 350 hasta ve yaşlı nakledildi. O dönemde erkek hastalar selamlık, kadın hastalar haremlik adı verilen iki ayrı bölümde tedavi ediliyordu. Başta sadece akıl hastalıkları, tüberküloz hastalıkları tedavi edilen yaşlı ve düşkünlere bakılan hastane daha sonra gittikçe gelişti. Hem tıbbi hem de içindeki kilise ruhani işlevleri olan hastane manastır olarak kabul edildi ve papaz tayin edildi. Zaman içinde önemli hekimler, Avrupa'da uzmanlık yetkisi almış, önemli hastanelerde çalışmış doktorlar hastanede görev yaptı ve zamanla dahili cerrahi gibi diğer uzmanlık alanları da açıldı. Hastanenin açılışından beri var olan düşkünler evi bugün huzurevi olarak devam ediyor. Muhtelif vesilelerle bakıma muhtaç olan insanlar gelip buraya sığınıyor. Hastane ise modern teknolojiyi takip eden ve uygulayan, herkese açık olarak hizmet veren, SGK anlaşması ile çalışan, günde 700 kişilik poliklinik hizmeti veren bir hastaneye dönüştü.

15 okka et, 37,5 okka ekmek

 Pek çok ev ve işyerini yok eden Samatya yangınından sonra hastanedeki yetim ve yoksulların sayısı artar. Rica üzerine Sultan Abdülmecid hastaneye günlük 15 okka et ve 37,5 okka ekmek tahsis eder.

Dünyadaki en büyük Ermeni Vakfı

 Dünyadaki en büyük Ermeni Vakfı olma özelliğini taşıyan hastane vakfı, zaman zaman "Vakıfların mal edinememesi, yönetim seçilememesi" gibi bizatihi azınlık vakıfları, cemaat vakıflarının yaşadığı sıkıntıları yaşamış. Mülk edinememe, gayrımenkul bağışı kabul edememe gibi sıkıntılar olmuş. Ama 2000'li yılların başından bu yana geçmişte vakfın ellerinden alınmış gayrımenkullerin iadesi başlamış. Ermenilerin hastaneye ve vakfa ilgi gösterdiğini söyleyen Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kirkor Döşemeciyan, "Sadece hasta olup gelmek değil, faaliyetlere katılıp mutlu olmak için de gelirler" diyor. Ancak daha çok civardaki halk hastaneden faydalanıyor.

Yetimlerden hastaneye destek

 İstanbul'da veba salgınlarının yok olmasıyla işlevsiz hale gelen Surp Agop Vebahane'si önce din adamı yetiştiren okul, ardından Ziraat okulu (1854) olarak açılır. Yetimhanedeki çocuklara bahçıvanlık, bağcılık, çiftçilik, hayvancılık gibi meslekler öğretilir. Ermeni Hastanesi yıllık sabit giderlerini hastaneye ait mülklerden gelen kiralar, devlet yardımı ve kuruluşundan itibaren desteğini sürdüren cemaatin yardımları ile karşılar. Bunun yanı sıra terzilik, mum üretimi, kunduracılık, marangozluk, demircilik, çuha dokuma, ipek dokuma, havlu ve kumaş dokuma, matbaacılık ve tenekecilik atölyelerinde meslek edinen yetimlerin ürettiği takvim, mum, sigara kağıdı ticaretinden gelen gelirler de hastane ekonomisine katkıda bulunur.

Emeti Saruhan/Yeni Şafak

Yorum Yaz

Benzer Haberler

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi 180’inci yılında da yetim ve düşkünlerin yanında!
  • 30.07.2012 13:18

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi 180’inci yılında da yetim ve düşkünlerin yanında!

Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Emeri Saruhan, 180'inci yaşına giren Surp Pırg ...