Beyhan Aslan: Kent dönüşümü, atık için büyük bir fırsat!
Kent dönüşümünün atıkların toplanması için yeni bir imkan yarattığını vurgulayan Aslan "Bu kapsamda 6 milyon konutun yeniden yapılması veya sağlamlaştırılması gerekiyor. Bu 6 milyon konut bir fırsat. Ambalaj atık odaları yapılmalı" diye konuştu
Kentsel dönüşümde atık odalarına mutlaka yer verilmesi gerektiğine dikkat çeken Tüketici ve Çevre Eğitim Vakfı ( TÜKÇEV) Başkanı Beyhan Aslan, Türkiye'deki 20 milyon konut stokunun 6 milyonunun kentsel dönüşüm kapsamında yeniden yapılması veya sağlamlaştırılması gerektiğine işaret ederek "Kentsel dönüşüm atıklar için fırsat" dedi. Çöp ile ambalajı karıştırma noktasında yasal yaptırımlara da ihtiyaç olduğunu bildiren Aslan, "Avrupa'da çöp ile ambalaj atığını karıştıranlara ceza veriliyor. Bizde ise seyrediliyor. Mutlaka bu olayı çözmemiz, yaptırım getirmemiz gerekiyor" dedi. Kuracakları TÜKÇEV Akademi ile, çevre bilincini yaygınlaştırma amacıyla halka verdikleri eğitimleri kurumsal bir yapıya kavuşturacaklarını söyleyen Aslan, eğitim faaliyetlerinin bir sonraki aşamasında, bir üniversite ile birlikte bir enstitü kurmak istediklerini kaydetti. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan TÜKÇEV Başkanı Beyhan Aslan, Ankara Temsilcimiz Ferit Barış Parlak ile arkadaşımız Gülsün Sallıoğlu Gül'ün sorularını yanıtladı.
Türkiye'de ambalaj atıklarının geri dönüşümü ne ölçüde sağlanıyor?
Türkiye'nin ambalaj atığı kapasitesi yapılan istatistiklere göre tahmini 2 milyon ton civarında. 2012 bizim için iyi geçti. 400 bin ton ambalaj atığını belgelendirdik, geri dönüşümünü sağladık. Bu, 4 bin tonluk doğal kaynağın tasarrufu anlamına geliyor. Madenden veya petrolden üretim yapılacağına atıktan üretim yapıldı. Geçtiğimiz yıl, ÇEVKO ile TÜKÇEV toplam 800-900 bin ton atığı belgelendirdik. Türkiye'de, tahmini olarak 2 milyon ton belgelendirilmemiş ambalaj atığı olduğunu söyleyebilirim.
Sektörün büyüklüğü nedir?
Türkiye'de atık sektörünün büyüklüğü, tahminen 750 milyon dolar civarında. Biz sadece belgelendirme faaliyetleri yapıyoruz. Bunun bir de geri dönüşümü var. Geri dönüşümden kazanılan paralar var. Türkiye'de yetkilendirilmiş iki kuruluş var: ÇEVKO ve TÜKÇEV. Dünyada da böyle, bütün ülkelerde yetkilendirilmiş kuruluşlar var. Piyasaya ambalaj atığı sürenlerden aldığımız parayı, bakanlığın lisanslı toplayan ve ayrıştıran firmalarına veriyoruz. Atıklar geri dönüşüm firmasına gidiyor, orada tartılıyor. Tona göre para veriyoruz. Belgelendirdiğimiz atıklar kesinlikle geri dönüştürülüyor. Geri dönüştürmeyene biz yardım etmiyoruz.
Avrupa ile karşılaştırıldığında sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avrupa ve gelişmiş ülkelerde bu sektör milyar dolarlık kaynaklar oluşturuyor. Türkiye'de ise, sektör emekleme döneminde. Avrupa ve gelişmiş ülkeler ile kıyaslayamayız. Bu bir bilinç meselesi tabii. Halkta çevre bilinci yeni yeni oluşuyor. Bir de şu var; çevrecilik olayı bizde elitte, üst tabakada kaldı, halka intikal etmedi.
TÜKÇEV olarak siz bu bilincin oluşturulması yönünde neler yapıyorsunuz?
Biz vakıf olarak çocuklar ve gençlerden başlamak üzere ciddi bir eğitim faaliyeti yürütüyoruz. Örneğin, 'TÜKÇEV Çocuk' isminde her 3 ayda bir çıkardığımız dergileri bizimle çalışma yapan firmalar vasıtasıyla hemen hemen tüm illere gönderiyoruz. Mesela, şu anda arkadaşlarımız Keçiören'deki okullarda eğitim veriyorlar. Yetkilendirilmiş kuruluşların halkı bilinçlendirmek gibi görevleri de var. Yönetmelikte öyle. Eğitim işini kurumsallaştıracağız. 'TÜKÇEV Akademi' diye kurumsal bir yapı oluşturacağız. Akademinin başına da çevre bölümünde görev yapan profesör arkadaşımızı getireceğiz. Önce sektörü eğiteceğiz, sektörde yer alan ve okuldan yeni mezun olmuş çevre mühendislerini eğiteceğiz. Hatta apartman görevlilerini de eğitmek istiyoruz.
Neden özellikle apartman yöneticilerine de eğitim vermek istiyorsunuz?
TÜKÇEV Akademi vasıtasıyla, atık nedir, ne işi yarar, atıkların cinsleri nelerdir, bunlar nasıl toplanır, çevreye zararları nelerdir, ekonomiye katkıları nelerdir gibi konularda ciddi eğitim faaliyetleri yürüteceğiz. Biz şunu biliyoruz; çevrenin aktörleri esas apartman görevlileri ve çevre mühendisleri. Apartman görevlileri işe girerken kaliteli kişi istihdamını sağlayacağız. Bizce herkes apartman görevlisi olmamalı, bu konuda eğitim almalı. Çünkü yağ atığı nedir, pil nedir, elektronik atık, tıbbi atık, tehlikeli atık, ambalaj atığı nedir, bunları bilmeden apartman görevlisi olunmamalı. Bakanlığa bu konudaki talebimizi ilettik. Kat mülkiyeti yasasına dayalı olarak çıkartılan Apartman Yönetimi Yönetmeliği var. Bu kanun çıktığı zaman Türkiye'de çevre bilinci yoktu. Şimdi bu kanunun 'ambalaj atıklarının ayrı toplanmasına nezaret eder, geri kazanılmasını sağlayıcı tedbirler alır' diye değiştirilmesini istiyoruz.
TÜKÇEV Akademi üniversitelerle işbirliği içinde olacak mı?
TÜKÇEV Akademi ile Türkiye çapında sektörü ve öğrencileri bilinçlendireceğiz. Bunu bakanlığa da bildireceğiz. Üniversitelerle de işbirliği içerisinde olacağız. Çevre mühendisleri, sektör çalışanları, apartman görevlileri, öğreticiler gibi kesimlere çevre konusunda sertifika vereceğiz. Öğretmenler de sertifikayı alıp, öğrencilerine çevre eğitimi versin istiyoruz. Ankara'da 10 günlük eğitimler vereceğiz. Ayrıca, üniversitelerimizden biriyle ileride bir enstitü kuralım istiyoruz. Mesela "Hacettepe Üniversitesi TÜKÇEV Çevre Enstitüsü" gibi. Orada master ve doktora programlarını ayarlayalım, onların giderini biz karşılayalım. Üniversitelerimizden birinde sadece çevre bölümünde böyle bir şey yapabiliriz diye düşünüyorum.
Oteller çok önemli ama o alanda da bildiğimiz kadarıyla bir girişim yok?
Tabiki otellerdeki personelin eğitilmesi gerekiyor. Turizm Bakanlığı Yeşil Yıldız'ı çıkarttı. Yeşil Yıldız, otelin çevreye duyarlı olduğunu gösterecek. Otelin bu yıldızı alabilmesi için birtakım şartlar var. Bu şartlardan biri de personelin çevre konusunda eğitilmesi. Turizm Bakanlığı ile bir görüşme yapılarak, personelin eğitimini biz yapak istiyoruz diyeceğiz.
Kentsel dönüşüm projelerinde atıkların geri dönüşümü nasıl yer alabilir?
Kesinlikle ambalaj atığı odaları yapılmasını istiyoruz. Sokaklarda kumbaralar olmasın. Avrupa'da olduğu gibi her sitenin, her apartmanın bir ambalaj atık odası olsun. Ambalaj atık odaları konusunda yeni teknolojik gelişmeleri takip ediyoruz. Bu kapsamda bir teknoloji transferi gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bir doçent arkadaşımızın projesi NASA'da birinci oldu. Ambalaj atığı odası yapıldığında mutfakta çalışan bayan yağını döktüğü zaman aşağıda mahzene gidecek. Pili attığında ayrı bir odaya, kağıdı attığında ayrı, camı attığı zaman ayrı bir odaya gidecek. Bunun tahminen 70 milyar liralık bir maliyeti var. Ama geri dönüşümü hızlı olur.
Atıkların toplanması konusunda yasal alt yapı ne durumda?
Ambalaj atıklarının toplanmasında yasal ve fiili altyapıyı oluşturmadan halka ne söylersek söyleyelim, halk yine bildiğini yapacak. İşte, kentsel dönüşüm bunun için bir fırsat. Bakanlığın rakamlarına göre Türkiye'de 20 milyon konut stoku var ve bunun içinden 6 milyon konutun yeniden yapılması veya sağlamlaştırılması gerekiyor. Biz diyoruz ki, bu 6 milyon konut bir fırsat. Ambalaj atık odalarını yapalım. Hatta çevre mühendisleri bu sitenin, apartmanın atıklarının nereye konulacağını çizdikleri planla imzaları ile tevsik etsinler. Çevre mühendislerinin de raporu olmadan inşaat ruhsatı verilmesin. Nasıl insanlar araçlarını koymak için garaj yapıyorlarsa, çöplerini koymak içinde mutlaka bir yer yapmaları lazım. Birçok ülkede bu böyle. Bir yandan da tabii yasal yaptırımlara da ihtiyaç var. Avrupa'da çöp ile ambalaj atığını karıştıranlara ceza veriliyor. Bizde ise seyrediliyor. Mutlaka bu olayı çözmemiz, yaptırım getirmemiz gerekiyor. Bu alışkanlığı yerleştirmemiz lazım.
En büyük sıkıntımız sektörde istatistiki bir bilginin olmaması. En son 2009 yılında bir çalışma yapılmış. Bu yüzden ambalaj atıkları konusunda ciddi bir istatistiki bilgi lazım. Çünkü envanter olmayınca önünü göremiyorsun. Hala 2009 rakamları ile oyalanıyoruz.
Sektöre verilen teşvikleri yeterli buluyor musunuz?
Türkiye'de ilk önce bu sektöre teşvikler uygulanması lazım. Şu anda adam çöp topluyor kamyonlarla, kamyonun mazotu aynı fiyat. Bu hem ekonomik hem de sosyal içerikli bir iş. Bu konu bir noktada çevre temizliği. Çevre temizliği temizleyeni ilgilendirdiği kadar temizlemeyeni de ilgilendiriyor. Onun için devletin bu alana teşvik vermezi lazım. Sigorta primleriyle, vergilerle teşvik vermesi lazım. Mazotuyla teşvik vermesi lazım. Gönüllülük esasına göre çevreyi temizleyemeyiz. Mutlaka sektör, sanayi olması lazım.
Sanayide çevre bilinci oluştu mu? Geri kazanım adına neler yapılıyor?
Örneğin, Ankara'daki ITC Firması, çöpleri yakarak enerji elde ediyor. Mamak çöplüğü güzel bir hale gelmeye başladı. Aynı şeyi diğer şehirlerimizde yapmaya başladı. Şu anda 300 kadar toplama - ayırma firması var. Hemen hemen 100'e yakın geri dönüşüm firması var. Biz bu firmalarla devamlı iletişim halindeyiz.
Belediyelerle ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
Belediye, firma ve TÜKÇEV beraber yapıyoruz. Eğitimlerimize belediye desteği oluyor. Belediyelerin çevre konusunda finansman eksiklikleri var. Bir de istihdam lazım. Çevre mühendislerini istihdam edemiyorlar. Çevre Birimlerini güçlendirmeleri lazım ama güçlendiremiyorlar. Hem finansman açıklarını kapatmaları, hem de bu işi bilen kalifiye insanlarla donatmaları lazım.
Bu kayıp hesaplanamıyor dediniz ama bir tahmininiz var mı?
Mutlaka ciddi kaybımız var. Olması gerekenin dörtte birinden azdır. Tabii bu tahmini bir rakam. Bir de geri dönüşümde ciddi bir enerji tasarrufu söz konusu. Camdan cam elde etmek, madenden cam elde etmeye göre çok daha kolay. Onu o hale getirinceye kadar birçok işlemden geçiyor. Her atıktan yeni mamul elde etmek çok ciddi bir enerji tasarrufu.
Devletten destek alıyor musunuz?
TÜKÇEV olarak devletten şuana kadar hiç destek istemedik. Verirlerse tabii hayır demeyiz. Aslında Türkiye'de bu tür desteklere ihtiyaç var ama bizim yok. Şundan dolayı yok; biz bir noktada aracı gibiyiz.
Her yıl dünya genelinde 2.1 milyar tondan fazla atığın ortaya çıktığını, bu atıkta saklı olan enerjinin, dünyada bir yılda tüketilen elektriğin yüzde 10'unu karşılayabileceğini geçtiğimiz haftalarda paylaşmıştık.
Bu hafta atık sektörünün alt dallarından ambalaj atıkları konusunda Türkiye'de neler yapıldığını ve acilen atılması gereken adımları anlatmak istedik.
Anavatan Partisi iktidarında genel başkan yardımcılığı ve grup başkan vekilliği görevleriyle tanıdığımız TÜKÇEV Başkanı Beyhan Aslan'ın, "Atıktan üretim, madenden üretime göre çok daha ekonomik.", "Apartman yöneticileri ve görevlileri atık konusunda sertifikalı olmalı.", "Atıkların beşte birini ekonomiye kazandırabiliyoruz, yapılacak çok iş var.", "Kentsel dönüşüm, binalarda atık odalarına yer verilmesi için önemli bir fırsat", "Avrupa'daki gibi, Türkiye'de de çöp ile ambalajı karıştırana ceza verilmeli." şeklindeki cümleleri, yapılanların eksikliğini ve yapılması gerekenleri gözler önüne seriyor.
105 bin firmadan sadece 17 bini kayıtlı
TÜKÇEV olarak bizim kayıt dışı firmaları bakanlığa bildirmek gibi bir görevimiz var. Firmayı uyarıyor ve bakanlığı bildiriyoruz. Bu firma ambalaj atığı üretiyor ama kaydı yok. Türkiye'de şimdi 100 bini aşkın firma var, bir rakama göre 105 bin. Bunların 17 bini kayıtlı, geri kalanı kayıtlı değil. Burada ayrı bir sorundan da bahsetmekte fayda var; bakanlık yönetmelikte 3 tonun üstünü belgelendir diyor. Bence üç tonun üstü değil, herkesin belgelendirilmesi lazım. 3 ton sınırının kalkması lazım. Kirleten öder prensibiyle 3 tonun üzerindekiler ambalaj atığını belgelendirmek için bir bedel ödüyor. Kaçak olan hiç ödemiyor. Burada haksız rekabet var belgelendirmeyenin kar oranı artıyor. Burada bu haksız rekabeti önlemek gerekiyor. Türkiye'de bu işlere kafa yorulmaya başlandı, bu da sevindirici bir gelişme.
Geri dönüşüm karlı bir sektör
Aslında bu işte çok para var. Bir iş adamı bana 'buzdolabı fabrikası kuracağıma, bir atık tesisi kursam daha karlı' dedi. Hakikaten karlı bir sektör. Teknolojilerle de tanışırsa önü çok açık bir sektör. Teknolojilerle de tanışıyorlar. Bizim sektörün temsilcileri Çin'e, Almanya'ya gidiyorlar. Almanya ve Hollanda çok gelişmiş bu konuda. Orada görüyorlar ve onu uygulamaya çalışıyorlar, böyle bir gayret var şu anda. Bilincin artması ile biz bu sektöre kolaylık sağlayacağız. Mesela bilinç artmış olsa, bu sektör daha az maliyetle bunları toplamış olacak. Bir de ambalaj atıkları işe yaracak. Mesela nemli veya suyla karışmış ambalaj atıkları kullanılmıyor. O yüzden uygun ortamlarda bunların muhafazası lazım. Onun içinde altyapıyı ondan önemsiyorum. Ambalaj atığı kokmuyor ki. Sektörde istatistiki bilgi olmadığı için ambalaj atıklarının değerlendirilmemesinden oluşan kaybı da hesaplayamıyoruz.
Beni de Greenpeace üyesi sandılar
Greenpeace'in faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence Greenpeace Türkiye'de iyi hizmet etti. En azından çevre diye bir olayın varlığını insanlar onların vasıtası ile öğrendi. Çevre kirliliğine dikkat çekiyorlar, bu açıdan oldukça faydalı. Fakat Greenpeace hareketi ile çevrenin temizlenmesi mümkün değil. Toplumda şöyle bir algı var; ilk zamanlarda memleketten çeşitli belediye başkanları geldi. Ne iş yaparsın diye sordular. Ben çevre deyince, 'sen de mi onlardan oldun' dediler. Beni de Greenpeace üyesi sandılar, eylemlere katılıyorum zannettiler. Çevre deyince akla Greenpeace'in yaptığı değişik eylemler geliyor. Bu algı da biraz bunun kitlelere yansımasını engelleyen bir şey oldu. Vakıf olarak bu yıl camilerde bildiri dağıtmayı düşünüyoruz. Halka bunun somut olarak faydasını göstermemiz lazım.
Çevre cezaları çevre için kullanılmıyor
2009 Aralık ayında AB'de müzakereye açtık. Herkes bir rakam veriyor; 60 milyar dolar, 70 milyar dolar diye. El birliği ile bir çevre seferberliği yaparsak kapatabiliriz. Yoksa bu sadece Çevre Bakanlığı'nın veya sivil toplum örgütlerinin gayreti ile olacak iş değil. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin de desteklenmesi gerekiyor. Mesela çevreyle ilgili bir sürü ceza kesiliyor. Ama cezaların hepsi merkezi bütçeye gidiyor. Hiç biri çevre ile ilgili kullanılmıyor. Örneğin trafikte egzoz gazında dolayı para alınıyor. Bu paralar nereye gidiyor. Çevreyi kirletenlere ciddi cezalar kesiliyor, ama bu paralar çevreye kullanılmıyor. Çevre kirliliğine ceza kesiyorsan bu para buraya kullanılmalı. Bu paranın, bakın iddia ediyorum, 50'de biri çevreye kullanılsın, gene bu iş kalkınır. Ancak hiç kullanılmıyor. Sivil toplum örgütleri tamamen kendi bütçeleri ile çalışıyor. İşin doğrusu bu heyecanı da göremiyorum.
Gülsün SALLIOĞLU GÜL - Ferit B.Parlak/Dünya
Yorum Yaz