Deprem Gerçeğine Karşı Kentsel Dönüşüm Çalıştayı yapıldı
Van Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde Deprem Gerçeğine Karşı Geç Olmadan Kentsel Dönüşüm Çalıştayı düzenlendi.
Van Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, AFAD İl Müdürlüğü ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünün desteğiyle gerçekleştirilen "Deprem Gerçeğine Karşı Geç Olmadan Kentsel Dönüşüm Çalıştayı"nın sonuç bildirgesi tamamlandı.
Bildirgede, 2011'de meydana gelen Van depreminde, 644 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda kişinin yaralandığı, 252 kişinin enkaz altından sağ olarak çıkarıldığı anımsatıldı.
"Van depremlerinden sonra yapılanlar bir başarı hikayesidir"
Depremde, 36 bin 203 konut, 2 bin 884 iş yeri ve 9 bin 602 ahırın yıkıldığı ya da ağır hasar gördüğü belirtilen bildirgede, "Van'da yaralar hızla sarılmaya başlanarak hayatın normale dönmesi sağlanmıştır. Van depremlerinden sonra yapılanlar bir başarı hikayesidir. Deprem sonrası arama, kurtarma, beslenme, barınma ve inşaat hızında dünyaya örnek olabilecek adımlar atılmıştır." ifadesine yer verildi.
Deprem sonrasında oluşan enkazların aslında ahlaksız ve vicdansız yapılaşmadan kaynaklandığı, deprem ve binaların öldürmediği, asıl katilin işi tekniğine uygun yapmayanlar olduğu ve bunun Van depremleri ile tekrar görüldüğü aktarılan bildirgede "Bu konuların önüne geçilmesi için atılması gereken ilk ve en önemli adım, ceza sisteminin bu konularda ağırlaştırılması ve zemin etüdü ve inşaat denetimlerinin arttırılarak işin uzmanı ve o alanda çalışmış kişilere ve akademisyenlere yaptırılmasından geçmektedir." değerlendirmesi yapıldı.
"Kentte 7 bin 500'den fazla ağır hasarlı bina"
Depremlerin izlerinin kentte kendini hissettirdiği vurgulanan bildirgede, şu görüşler aktarıldı:
"Van'da halen 7 bin 500'den fazla ağır hasarlı bina bulunmakta ve bu binalarda insanımız yaşamaktadır. Acilen bu binaların tahliye edilmesi ve yıkılması gerekmektedir. Ayrıca Van'da tam donanımlı ve eğitimli bir hasar tespit ekibinin oluşturulması da gerekmektedir. Van'da depremde ayakta kalan binalar da dahil tüm binaların deprem performans analizleri acilen yaptırılmalıdır. Bu aşamalarda gerek can kaybı gerekse maliyet ve zaman kaybına neden olmamak için uzman akademisyenler ve yetkili mühendislerden faydalanılmalıdır. Aksi durumlarda aşırı tasarım maliyetlerinden yanlış tasarıma bağlı can kayıplarına kadar her ölçekte zararlarla karşılaşılmakta olduğu bilinmektedir."
"Mühendislik hizmeti görmeyen yapılara müsaade edilmemeli"
Afetin olmasını bekleyip onunla mücadele etmek yerine, deprem, heyelan, aşırı yağmur ve benzeri doğa olaylarının, yerleşim yerlerinde afete dönüşmemesi için risk önleme ve azaltma çalışmalarının hayata geçirilmesi gerektiğine işaret edilen bildirgeye şöyle devam edildi:
"Van depremleri bir kez daha göstermiştir ki en büyük kayıp, kentlerde ve bu alanlarda yaşayan dar gelirli kesimlerde meydana gelmektedir. Bu nedenle risk azaltma çabaları, kentsel alanlarda ve özellikle de dar gelirli kesimler üzerinden yürütülmelidir. Ayrıca Van'da bulunan yapıların yüzde 93'ü ruhsatsız yapı olarak bilinmekte ve bu sorunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Mühendislik hizmeti görmeyen yapılara ve bu yapılarda yaşanmasına müsaade edilmemelidir."
Sonuç bildirgesinde, Çevre Şehircilik Bakanlığı ile Yerel Yönetim Afet Öncesi Risk Yönetimi konusunda ortak çalışmalar yürütülmesi gerektiği belirtilerek AFAD İl Afet Müdürlükleri ve Valiliklerin daha çok deprem ve afet sonrası arama, kurtarma, müdahale, yardım sevk ve organizasyonunu Kızılay ile birlikte yürütmesi için planlar yapılması ve mevzuatın da bu şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği aktarıldı.
Yapıların sağlamlığının önemsenmesi gerektiği vurgulanan bildirgede, "Bakış açımız, yapı alırken yapının içinde kullanılan malzemeye baktığımız kadar veya ikinci el bir arabayı alırken sorguladığımız kadar, yapının taşıyıcı elamanlarına veya afet riskine maruz bir alan içerisinde olup olmadığına bakacak kadar maalesef gelişmiş değil. Bu konularda eğitim ve bilinç düzeyimizi arttırmamız geriyor. Bu konularda gerek Van özelinde gerekse ülke genelinde ilkokuldan üniversitelere kadar her kademede bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır." denildi.
Van ve çevresini etkileyen en büyük doğal afetin deprem olduğuna dikkat çekilen bildirgede, Van'ın sismik aktivite açısından tehlikeli bir bölgede yer aldığı, her 30-40 yıl içerisinde yıkıcı deprem yaşanan bölgede bu periyodu tamamlayan ve her an kırılması beklenen fayların mevcut olduğu anlatıldı.
"Ülkemizdeki deprem yönetmelikleri teknik açıdan üst düzeydedir"
Özellikle yaşlı binalarda zamana bağlı ve yapım kalitesinin düşüklüğünden kaynaklanan hasarların durumu daha da olumsuzlaştırabildiği belirtilen sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi:
"Ülkemizdeki deprem yönetmelikleri teknik açıdan üst düzeydedir ve hemen her zaman diğer gelişmiş deprem ülkelerindeki benzer yönetmelikler seviyesinde olmuştur. Depremler sonrası yaşanan olumsuz tablonun sorumlusu deprem yönetmeliklerinin eksikliğinden ziyade çeşitli nedenlerle bunların uygulanmasında sorunlar yaşanması, yönetmelik kurallarının projelendirme ve özellikle uygulama aşamasına yeterince yansıtılamamasıdır. Bunun da nedeni etkin bir denetim sisteminin olmayışıdır. Mevcut binalar (özellikle 2000 yılından önce inşa edilenler) farklı nedenlerle çoğu zaman depreme karşı yeterli performansı gösterecek nitelikleri taşımamaktadır. Farklı tasarım ve yapım hataları mevcut binaların dayanım, süneklik ve rijitlik özelliklerini olumsuz etkilemekte, özellikle yeterli süneklik özeliğine sahip olmayan yapılar, depremde ağır hasar görebilmekte ve yıkılabilmektedir. Özellikle yaşlı binalarda zamana bağlı ve yapım kalitesinin düşüklüğünden kaynaklanan hasarlar durumu daha da olumsuzlaştırabilmektedir."
Yeni inşa edilecek yapıların zemin etütlerinin ciddiyetle yapılması, doğru projelendirilip inşa edilmesi konusuna büyük özen gösterilmesi ve etkin denetimler yapılması gerektiği belirtilen bildirgede, şunları kaydedildi:
"Deprem hasarlarını sınırlamak üzere, mevcut binaların deprem güvenliği belirlenmeli, yeterli deprem güvenliğine sahip olmadığı görülen yapılar için yıkım-yeniden yapım ya da güçlendirme gibi müdahaleler öngörülmelidir. Yaşanan her deprem sonrası hasar tespitinde ciddi sorunlar yaşanmakta, aynı bina için önemli farklar içeren hasar değerlendirmeleri yapılabilmektedir. Halkın devlete olan güvenini zedeleyebilecek bu tür durumların önüne geçebilmek için, basit ve kolay uygulanabilecek, hataya izin vermeyecek standart ve hızlı bir hasar değerlendirme yöntemi ve sisteminin oluşturulması önemlidir. Hiç şüphesiz bu tür bir çalışmanın ayrılmaz parçası ve devamı hasar tespit konusunda çalışacak görevlilerin sürekli eğitiminin sağlanması ve hasar tespit konusunda görev yapabilecek potansiyel teknik eleman havuzunun genişletilmesidir."
"Yapıların güçlendirilmesine yönelik önemli bilgi birikimi oluşmuştur"
Sonuç bildirgesinde, mevcut eski yapıları temsil eden gerçek boyutlu binalar üzerinde yapılan deneysel çalışmaların, bu yapıların çeşitli nedenlerle alışılmış yapısal davranış teorileri ile belirlenenden farklı bir deprem davranışına sahip olduğunu gösterdiği bildirildi.
"Beton kalitesinin çok düşük olması, enine donatıların fazla aralıklı olması, taşıyıcı elemanlar ve bunların birleşim bölgelerinin detaylarında hatalar bulunması gibi nedenler geleneksel yapı mühendisliği kabul ve modellemelerinin bu tür mevcut yapılarda geçerli olmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle bu tür yapıların davranışının daha gerçekçi olarak belirlenebilmesi için bu konuda araştırma projeleri gerçekleştirilmesi önemlidir." değerlendirmesi yapılan bildirgede şunlar aktarıldı:
"Ülkemizde mevcut yapıların güçlendirilmesine yönelik önemli bilgi birikimi oluşmuştur. Bu bilgi birikimleri mevcut deprem yönetmeliğine ve Yeni Deprem Yönetmeliği Taslağına da (2017) yansıtılmıştır. Kentsel dönüşüm kapsamında riskli olduğu belirlenen binalarda riski azaltmak/gidermek üzere yıkım ve yeniden yapıma ciddi bir alternatif olarak güçlendirme de değerlendirilmelidir. Güçlendirme pek çok durumda yeterli güvenliğe, daha ekonomik ve daha hızlı şekilde ulaşılmasını sağlayabilir. Ayrıca, yıkım ve yeniden yapımın neden olacağı çevresel sakıncalar (çıkan enkazın yönetimi ve yeniden yapım için gerekli malzemeler için doğanın tahrip edilmesi) güçlendirme yaklaşımını tercih edilir kılabilmektedir. Yapı denetim sistemi, geliştirilmesi gereken yönler olmakla birlikte projelendirme ve yapım kalitesinin bağımsız kuruluşlarca denetlenmesini sağlamak üzere yeni inşa edilecek yapıların depreme dayanıklı olmasını sağlamak üzere önemli bir mekanizmadır. Denetim firmasını yapımcıdan tamamen bağımsız hale getirecek ve denetim görevinin doğru ve dürüst şekilde yapılmaması durumunda uygulanacak cezai müeyyidelerin arttırılmasına yönelik müdahaleler ile denetim sisteminin etkinliği artabilecektir."
Bildirgede, Kentsel Dönüşüm Yasası ve bu yasa kapsamında hazırlanan Riskli Bina Tespit Esasları'nın riskli binalar konusunda mühendislerin basit saha çalışmaları ve hesap yöntemleri ile standart sonuçlara ulaşabilmelerine olanak sağladığı, riskli bina değerlendirmelerinde ortaya çıkabilecek tartışmalı sonuçların önüne geçilerek bu tür durumların minimize edildiği ifade edildi. Bildiride şu değerlendirmeler yapıldı:
"Yeni Deprem Yönetmelik Taslağı (2017) ve bununla birlikte yürürlüğe girmesi beklenen yeni Türkiye Deprem Riski haritası, hem deprem etkisinin daha gerçekçi hesaplanabilmesine, hem de yapıların deprem performanslarının daha iyi olmasına zemin hazırlayacaktır. Hesap ve tasarım esaslarına yönelik müdahaleler, yüksek binalara yönelik özel kurallar, yeni yığma yapı türleri tanımları ve bunların tasarım esasları, düzenli ve az katlı binalara yönelik yapısal çözümleme ve tasarım yöntemlerinin ortaya konmuş olması yeni deprem yönetmeliğindeki önemli revizyonlar arasındadır. Zorunlu deprem sigortası, deprem sonrası zararları karşılamada önemli bir enstrümandır. Bu sistemin tanıtılmasına, yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara öncelik verilmelidir. Yeni Deprem Yönetmelik Taslağı (2017) mevcut deprem yönetmeliğine göre yapısal çözümleme, tasarım ve uygulama detayları açısından önemli yenilikler içermektedir. Mühendislerin yeni deprem yönetmeliğini doğru kullanabilmesine yönelik eğitim faaliyetleri düzenlenmelidir."
Sonuç bildirgesinde, Kültür Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün işbirliği ve İstanbul Proje Koordinasyon Biriminin desteği ile tarihi yapıların deprem güvenliklerinin araştırılması ve gerekli ise güvenliklerinin arttırılmasına yönelik müdahalelerin tanıtıldığı bir kılavuzun hazırlandığı belirtildi.
Tarihi yapıların deprem etkilerine karşı korunması için bu kılavuzun uygulanmasının sağlanması ve kılavuza yönelik eğitim çalışmalarının düzenlenmesi gerektiği de aktarıldı.
"Hasarlı binaların onarımı için teknik doküman hazırlanmalı"
Olası bir deprem sonrası yapı stokunda çok büyük sayıda hafif ve orta hasarlı binanın söz konusu olacağı vurgulanan bildirgede, şu görüşler yer aldı:
"Ülkemizde hasarlı binaların onarım ve güçlendirilmesine yönelik bir doküman bulunmamaktadır. Bu konuda bir teknik doküman hazırlamaya yönelik çalışmaların başlatılması yerinde olacaktır. Ağır hasarlı veya orta hasarlı olup, güçlendirilmediği için ağır hasara dönüşüp yıkımına karar verilen binalarda, yıkım işlerinin nasıl gerçekleştirileceğine dair bir teknik doküman mevcut değildir. Olası bir deprem sonrası yıkılması gereken pek çok bina bulunacağından, bunların yıkımı sırasında yeni felaketlerle karşılaşmamak üzere bu konuda bir teknik doküman hazırlanması yerinde olacaktır."
"Planlamalarda süreklilik sağlanmalıdır"
Bildirgede, kentsel dönüşümün sadece bir parseldeki yapının yıkılarak yerine yeni bir yapının yapılması olarak algılanmaması gerektiğine işaret edildi. İmar planlarının kişilerin taleplerine göre değil, toplumsal çıkarlara göre hazırlanmasının önemine değinilen bildirgede, şunlar aktarıldı:
"Yapılacak planlamalarda süreklilik sağlanmalıdır. Türkiye yerleşmelerindeki çarpık yapılaşmanın temelini, revizyon imar planları ve plan tadilatları oluşturur. Planlama kimilerine 'yasal' rant oluşturan, kimilerine ise 'sınırlama' getiren bir araç olarak karşımıza çıkar. İmar planlarında olduğu gibi kentsel dönüşüm uygulamaları da kimilerine sınırlama getiren, kimilerine de rant sağlayan bir araca dönüşmemelidir. Kentsel dönüşümün başarısı kurumlar arası işbirliğinin ve halkın içinde yer alacağı mekanizmaların oluşturulmasına bağlıdır. Türkiye'de maalesef bu güne kadar yapılanların ve alınan önlemlerin tümü, bütüncül risk azaltma önceliğinden uzak ve tekil yapı ölçeğinde olduğu görülmektedir. Yani, yapıların deprem performanslarını belirleyip, belirlenen bu çalışmalara göre sağlam yapılar oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun yerine, problemin içerdiği sosyal, idari, hukuki ve mali şartlar göz önüne alınarak çözüm alternatiflerinin oluşturulması ve bu alternatiflerin katılımcılık ve yerel ortaklıklar yoluyla, 'toplu yenileme' uygulamalarına geçilmelidir."
"Yılda en az iki defa deprem tatbikatı yapılmalı"
Bildirgenin son kısmında, Van'da depremin üzerinden geçen 6 yıl boyunca halkın depreme karşı duyarlılığının yeterince artmadığı ve gerekli önlemlerin alınmadığının görüldüğü kaydedildi.
"Bu durum bize doğal afetlere karşı alınacak önlemlerin sadece mühendis ve mimarlarla çözülebilecek bir problem olmadığını, bu mücadelenin içerisinde siyasi iradenin, bürokrasinin, hukukçuların, sosyologların, psikologların, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının ve kurumların (AFAD, belediyeler, sağlık kurumları) kısacası halkın tamamının irade göstermesi gerektiğini öğretmiştir." görüşüne yer verilen bildirgede, bu bağlamda her yıl Van'da en yaygın şekilde katılımın sağlandığı yılda en az iki defa uygulamalı deprem tatbikatının yapılması önerildi.
Yorum Yaz