Kentsel dönüşümde başarı için halkla anlaşmak şart!
Ülkemize gelen Amerikalı şehir plancısı Sidney Rasekh’in açıklamalarını izliyor musunuz
Ülkemize gelen Amerikalı şehir plancısı Sidney Rasekh'in açıklamalarını izliyor musunuz?
Rasekh, Başbakan Erdoğan'ın genel seçimlerde İstanbul için açıkladığı, “her iki yakada milyonluk yeni kentler” projesi için davet edilmiş… İzmir'de Egeli sanayicilerin düzenlediği “kentsel dönüşüm” konferansında konuşurken demiş ki: “Başarılı kentsel dönüşüm için ‘toplumla uzlaşmak' gerekir.” (AA-21 Haziran)
Haberi okuduğumda ister istemez Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Balat gibi semtlerimizdeki “zoraki dönüşüm” gerilimlerini anımsadım.
Örneğin Sulukule'nin bin yıllık Roman sakinlerini kovmak için evlerinin duvarlarına “yıkılacak” anlamında (X) işareti koyduklarında demiştik ki; “Semtin sakinleriyle uzlaşan ve önce Romanların yaşam ortamlarını sağlıklaştıracak ‘katılımcı proje'ler geliştirilmelidir.”
Tarihi Tarlabaşı evlerinin zorla boşaltılarak, bir şirkete verilmesi ile Fener-Balat'ı rant tesislerine dönüştürecek projelerin üretilmesi karşısında da hep şu söylendi: “Sakinleri mağdur eden, toplumsal çatışmaya dayalı bir dönüşüm, sosyal hukuk devletiyle bağdaşmaz.”
Nitekim hem Sulukule hem de Fener-Balat projeleri için yargı, aynı gerekçelerle “iptal” kararı verirken, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir bakın ne diyordu: “Karara itiraz edeceğiz, Sulukule'deki yeni binalar tamamlanıp sahiplerine teslim edilecek!”
Oysa Başbakan'ın projeleri için gelen ABD'li şehirci, Başkan Demir gibi değil, bizler gibi düşünüyordu: “Başarılı kentsel dönüşüm için toplumla uzlaşmak gerekir.”
İnsan hayıflanmadan edemiyor; sözümüzün dinlenebilmesi için Amerikalı mı olmalıydık?..
Site Yerine Mahalle
TOKİ ve “rant ortakları”nın yurdun her yerinde devasa tip bloklarla kurduğu “site”ler yerine çağdaş kent yaşamında kendi “mahalle düzeni”mizi neden sürdürmediğimizi de yıllardır sorguluyoruz.
Etrafı sur duvarı gibi çevrili sitelerin, tek kapıdan denetimli girişleriyle “güvenlik” adına “hemşeri”lik kültürümüzü yok ettiklerini, artık mimarlık-şehircilik öğrencileri bile “eleştirerek” sınıf geçiyorlar; siteciler ise kente “yabancılaşma”nın öncüleri olmayı sürdürüyorlar..
Peki, Amerikalı şehir plancısı Rasekh bu konuda ne diyor?
İşte konuşmasından bir vurgulama daha: “Öyle bir şehir tasarlamak istiyorum ki, bu şehir bir Türk şehri olsun. Yeni İstanbul ‘mahalle konsepti'ne göre yapılandırılmış olacak.”
Gel de yine hayıflanma; yıllardır “aynı söz”ümüzün dinlenmesi için de acaba Amerikalı mı olmalıydık?
Rasekh‘Solcu' mu?
Ya Rasekh'in “projemizde otomobile yer yok” demesine ne buyrulur? “Kıyı kullanımı” ile “otomobil ve kent” konusunda savundukları da yine öteden beri belirttiğimiz düşünceleri özetliyor..
Örneğin, “Deniz kenarında yol olmayacak, kıyılar topluma ait alanlar olarak tasarlanacak” sözünü bizler savunduğumuzda, ne solculuğumuz kalmıştı, ne de komünistliğimiz…
Geçen yerel seçimde Kadıköy merkezinin ve kıyı alanlarının otomobilden arındırılması önerimize AKP'nin mimar belediye başkanı adayı diyordu ki: “Otomobil düşmanlığıyla bir yere varılmaz; otomobil özgürlüktür!”
O mimar, acaba şimdi Rasekh'e neden ses çıkarmıyor?
Sözün kısası Başbakan Erdoğan'ın kent projelerini tasarlamaya gelen ABD'li şehirci, yıllardır ne demişsek aynı şeyleri söylüyor; ama alkışlanarak el üstünde tutuluyor...
Ne dersiniz; ‘biz de Amerikalı mı olmalıydık' serzenişimizde haksız mıyız?
Oktay Ekinci / Cumhuriyet
Yorum Yaz