Sektör temsilcileri 17 Ağustos'ta 'dönüşüm' dedi
İnşaat sektörünün temsilcileri 17 Ağustos depreminin yıl dönümü sebebiyle önemli değerlendirmelerde bulundu.
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan, 17 Ağustos 1999'da 03.02'de 45 saniye süren 7,4 büyüklüğündeki Marmara depreminde resmi verilere göre 17 bin 840 kişinin öldü, 43 bin 953 kişi yaralandı. Depremde 285 bin konut ile 40 binden fazla iş yeri hasara uğradı.
Tam 18 yıl önce yaşanan 7.6 büyüklüğündeki 17 Ağustos depremi sonrası, Türk inşaat sektörü kendini baştan sona yeniledi. Peki sekterde ne gibi değişiklikler yaşandı?
İnşaat sektörünün patronları 1999'dan bugüne kadar geçen sürede, inşaat sektöründe yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Depremlerde acılara “marka firmalar” son verecek
17 Ağustos 1999 sabahına büyük bir acıyla uyanan Türkiye, bu acıyı ilk günkü gibi yaşıyor…
İhmaller sonucu yaklaşık 20 bin kişi göçük altında kalarak yaşamını yitirmiş, geride yüzlerce dram kalmıştı. O gün yaşanan acı ülkemiz için çok önemli bir ders oldu. Projeleri ve çalışmalarıyla dünyaya örnek olan Türk inşaat sektörünün Başkentli temsilcileri, sektörün büyümesinde 17 Ağustos'un milat olduğunu ifade ederek, alanında uzman, çalışmalarıyla güven veren marka firmaların, depremlerde can ve mal kaybına son vereceğini ifade ettiler.
“Bir can her şeye bedel”
YP İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Osman Cem Çankaya, aradan 18 yıl geçmesine karşın 17 Ağustos depreminin acılarını bugün de aynı şekilde yaşadıklarını söyledi.
Her acıdan dersler çıkarılması gerektiğini, ülkemizde de bu deprem sonrası inşaat sektöründe ciddi önlemler alındığını vurgulayan Çankaya, “Evet büyük acılar yaşadık ama, 17 Ağustos depremi sektörde bir devrim başlattı. Sektör hızla gelişerek, Türk ekonomisini sırtlamakla kalmadı, dünya genelinde de bu alanda ikinci sıraya oturmamızı sağladı. İnşaat sektöründe bugün gelinen nokta takdire şayan” dedi.
Osman Cem Çankaya, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
“Bir can her şeye bedel. Bunun maddi değeri olmaz. Depremlerde can kaybı yaşanmaması, minimize edilmesi için hepimiz elimizden geldiği gayreti göstermeliyiz. Sektörün gelişimini sürdürmemiz, daha da ileri seviyelere çıkarmamız gerekiyor. “Önce insan” ilkesiyle çalışmalarına yön veren YP İnşaat, ülkemize güvenli yapılar kazandırmada da öncü kuvvet olmaya devam edecek.”
“Depremle yaşamasını daha fazla öğrenmeliyiz”
BESA Grup Yönetim Kurulu Üyesi Efe Bezci, 50 yıldan beri Başkent'in modern yapılaşması için büyük gayret gösteren şirketlerinin ürettiği güvenli yapılarla marka olmayı başardığını kaydetti.
Türk milletinin yeni acılar yaşamaması için inşaat sektöründeki her firmanın önceliğinin güvenli yapılar olması gerektiğini belirten Efe Bezci, şunları söyledi:
“Bu konuda getirilen yasal düzenlemeleri de takdirle izliyoruz. Son Bodrum depremlerinde can ve mal kaybının olmamasında, alınan bu önlemlerin çok ciddi rolü oldu. Elbette yeterli değil. Özellikle birinci ve ikinci deprem kuşağında olan bölgelerde yapıların, Japonya'daki hassasiyet düzeyinde olması gerekiyor. Artık depremlerin bizi korkutmasına izin vermemeli ve depremle yaşamasını daha fazla öğrenmeliyiz. Bu kapsamda 17 Ağustos depreminde yaşamını yitirenlere bir kez daha rahmet diliyor, geride kalanlara sabır temenni ediyorum.”
“Acıları bilinçli gayrimenkul uzmanları azaltır”
EKN Group Yönetim Kurulu Başkanı Osman Eken, ülkemizde depremin büyük bir kabus olmamasında kilit rolü gayrimenkul uzmanlarının üstleneceğini söyledi.
Eken, her gayrimenkul uzmanının bir jeoloji mühendisi hassasiyetinde ve bilgi düzeyinde davranarak yatırımcılara yön vermesinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, “ Bizler gayrimenkul yatırım uzmanları olarak kentlerin gelişimini sağlıyoruz. Yeni yerleşim yerleri, şehir plancıları kadar gayrimenkul yatırım uzmanlarının yönlendirmesiyle de oluyor. Bu nedenle eğitimli, kendini sürekli geliştiren gayrimenkul yatırım uzmanlarının sayısını artırmak öncelikli olmalı. Sadece para kazanmak için insanların canlarını riske atan, duyarsız kişilere bu sektörde kapıların kapanması; yatırımcıların da kendilerini eğitimli, bilgili ve duyarlı kişilere teslim etmesi gerekiyor” dedi.
Yapıen İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Celal Koçer "Geçtiğimiz yüzyılın en büyük felaketi olarak anılan Marmara Depremiyle binlerce insanımız can verirken, yine binlerce konut ve iş yeri büyük hasara uğradı. 18'inci yılını geride bırakan 17 Ağustos depremini büyük bir acıyla anarken, bir daha bu tür acıların yaşanmamasını temenni ediyoruz.
17 Ağustos depremiyle büyük yıkım yaşayan Türkiye, hasarlı binaların yeniden yapılması için kolları sıvadı. Bu vesileyle hasarlı ve eski binaların yenilenerek deprem yönetmeliğine uygun inşa edilmesinin önünü açan kentsel dönüşüm çalışmalarıyla, can ve mal kaybının önüne geçilmesi hedeflendi. İstanbul'da beklenen olası büyük depreme karşı, binlerce binanın yenilenmesine olanak sağlayan bu yasanın yapılan son çalışmalarla büyük yol aldığını söyleyebiliriz. Kentsel dönüşüm çalışmalarıyla güvenli yapılar inşa edebiliriz ve depremin oluşturacağı etkiyi en aza indirgeyebiliriz.
Kentsel Dönüşüm Yasası'nın çıkarılmasıyla birlikte özellikle İstanbul, adeta büyük bir şantiye alanına dönüştü. Son yılların gündem konusu olan kentsel dönüşüm hareketi önümüzdeki 10 yılın da mevzusu olmaya aday. İnşaat sektörünün büyüme ve gelişme potansiyelini yine kentsel dönüşüm politikaları belirleyecek.
Ayrıca konutlarda olduğu gibi son 10 yıl içinde mevcut kamu binalarının yenilenmesi ve eğitim binalarındaki dönüşümü sevindirici buluyoruz. Çocuklarımız hem konforlu binalarda eğitim yapıyor hem de can güvenliği sağlanmış oluyor. Firma olarak, son üç yıl içinde 180 derslik yıkarak yerine daha elverişli 250 derslik inşa ettik.
Kentsel dönüşüm projelerine hız verdik
Yapıen İnşaat olarak 1992 yılından bu yana taahhüt ve konut projeleri üzerine inşaat çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne kadar binin üzerinde konut üreten firmamız, kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verdi. İstanbul'da hareketlilik gösteren kentsel dönüşüm projelerine Yapıen İnşaat olarak biz de katkı sunmak istedik. Toplumsal sorumluluk olarak gördüğümüz kentsel dönüşüm çalışmalarını destekliyor ve bu alanda çalışmalarımızı hızlandırmayı hedefliyoruz.
216 Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Bilent Dündar
“Kentsel dönüşüm çalışmaları 17 Ağustos depremiyle başladı”
17 Ağustos 1999 yılında, saat 03.02'de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden tam 18 yıl geçti. Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova'da büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 35 bin konut ve 5 bin iş yerinin yıkıldığı depremde 45 binden fazla da hasar görüldü. Geride bıraktığımız bu büyük deprem felaketini derin bir acıyla anıyoruz. Yaşanan can ve mal kayıplarıyla toplumsal yara alan ülkemizin, bir daha böyle bir acıyla karşılaşmamasını umuyoruz.
17 Ağustos depremiyle kentsel dönüşüm çalışmalarına başlayan Türkiye'nin geçen yıllar içinde büyük yol katettiğini görüyoruz. Bu konuda daha yolun çok başında olan ülkemizin çürük binaları biran evvel yenilenmesi için var gücüyle çalışması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü, kabul etmemiz gereken deprem gerçeğini unutmamamız gerekiyor. Türkiye'deki konut stokunun yaklaşık yüzde 40'ı riskli konumda yer alıyor. Depremde bunların çoğunun hasar göreceği planlanıyor. Bu gerçek göz önünde bulundurularak kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmeli.
Kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verdik
Kentsel dönüşümün en iyi şekilde yapılabilmesi için tüm inşaat firmalarına büyük görevler düşüyor. 216 Yapı olarak toplumsal sorumluluk olarak gördüğümüz kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verdik. Özellikle zemin etütleri çalışmalarında en güvenli bölgelerden biri olarak çıkan Çekmeköy'de, depreme dayanıklı konutlar üretiyoruz. Çekmeköy'de hayata geçen 216 Butik Plus projesinin teslimatları tamamlandı ve yaşam başladı.
İlk kentsel dönüşüm projemiz olan Kozyatağı 216 Bahar'ın inşaat çalışmaları bitti, en yakın zamanda da teslimlerine başlayacağız. Önümüzdeki ay yaklaşık 246 daireden oluşacak yeni bir projenin inşaat çalışmaları için gün sayıyoruz. Çekmeköy Taşdelen'de inşa edilecek olan 216 Koru Plus Taşdelen'de ön talep toplamaya başladık. Önümüzdeki dönemde de ön satışları yapılacak. Yine 2018 yılında Çekmeköy Alemdağ'da yeni bir projeye başlamayı hedefliyoruz.
İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım da depremden sonra devletin ilgili kurumlarının reformlar yapmaya çalıştığını ancak aradan geçen 18 yılda çok başarılı olunmadığını söyledi.
Durbakayım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tüm gelişmiş ülkelerdeki ve de bizdeki trafik işaretleri, aynı karakter ve aynı büyüklüktedir. Bir Avrupa şehrinde girilmez işareti olan yola kesinlikle girmiyoruz. Ancak yurdumuzda ise aynı girilmez levhası olan yola civarda trafik polisi yoksa giriyoruz. Şayet tüm şartnameler ve kanunlar, yazıldığı şekli ile uygulansaydı bugün çok farklı bir konumda olurduk. Deprem riskini ve çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak için hazırlanan yönetmelik ve yasalar, maalesef hem bireylerin hem de firmaların kişisel çıkarları nedeniyle istenildiği şekilde ve ölçüde kullanılamıyor."
Kurumsallaşamamış firmaların kentsel dönüşüm için devletin sunduğu imkanları rant uğruna suistimal ettiğini savunan Durbakayım, "İnşaat mühendisleri tekrar değer kazanıyor ve güvenli bina yapan yapı müteahhitlerinin sayısı giderek artıyor. Ancak bu olumlu gelişmeye rağmen rant uğruna 5-10 yıl önce kendi yaptığı binaya çürük raporu alarak yeniden inşa eden firmaların varlığı da devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Durbakayım, Kat Mülkiyeti Kanunu'nun ardına sığınan bireylerin ise birkaç metrekare uğruna dönüşüm projelerini kilitleyerek yüzlerce hak sahibini "tabut" binalarda yaşamaya mahkum ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Maalesef Türkiye'deki yaklaşık 20 milyon civarındaki konut stokunun en az yarısının yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Başta yoğun göç alan ve gecekondulaşmaya müsait büyükşehirler olmak üzere kırsal bölgelerdeki yapılaşmalar, deprem riski taşıyan ülkemizde büyük tehlike arz ediyor. Kaba bir hesaplamayla ortalama bir dairenin yenilenme maliyetinin 150 bin lira olduğu düşünülürse, 10 milyon dairenin yeniden yenilenmesinin maliyetinin 1,5 trilyon lirayı aşacağını söyleyebiliriz. Ancak böyle bir bütçe hiç kimsede yok. Kentsel dönüşüm yasasıyla birlikte yenilenmenin maliyeti kendi içinde karşılanıyor."
"Mahalleler değil, sadece binalar dönüşüyor"
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan ise günümüzde inşaatların en az 100 yıl için yapılması, kent mimarisinin de bu yaklaşımla şekillenmesi ve sık sık değişikliğe gidilmemesi gerekliliğini vurguladı.
Erdoğan, 20-30 yıl, yani bir otomobil kadar kullanım ömrü olan binalarda yaşandığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hem binaların dayanıksızlığı hem de yeni çevre düzenlemelerinden dolayı mevcut yapılar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Örneğin, Kadıköy'de 1970'li yıllarda, az katlı, bahçeli evler yıkıldı yerine yüksek apartmanlar yapıldı. Şimdi aynı binalar bir kez daha dönüşüyor. Arada sadece 30-40 yıllık bir zaman var ve bu kapsamda çok ciddi bir kaynak harcanıyor. Günümüzde depremle ilişkilendirilmiş konut yapısı halen çok yerine oturmuş değil. Kentsel dönüşüm çerçevesinde mahalleler değil, sadece binalar dönüşüyor. Dönüşürken de servet etkisi ilk sırada yer alıyor. Para kazanma algısı çok yüksek. Umuyoruz ki, yeni binalar daha kalıcı ve sürdürülebilir bir yaklaşımla inşa edilir. "
"Atılacak adımlar son derece önemli"
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün, Türkiye topraklarının yüzde 98'inin deprem riski altında olduğunu, ülke genelindeki 20 milyonluk konut stokunun üçte birinden fazlasının depreme dayanıklılık açısından ciddi risk taşıdığını, depremlerde büyük çapta can ve mal kayıpları yaşandığı dikkate alındığında deprem odaklı kentsel dönüşümün vazgeçilmez bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
Yenigün, 21 Temmuz'daki Ege Denizi depreminin, deprem yönetmeliklerine uygun şekilde projelendirilen ve imal edilen yapıların insan hayatını korumakta ne denli etkin olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirterek, "Devam etmekte olan kentsel dönüşüm sürecinin kentsel yaşam kalitemizi ekolojik, mekansal, teknik, hukuki, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutlarıyla önemli ölçüde etkileyeceği ve inşaat sektörünün gelişmesine ivme katacağı kuşkusuz. Bütünüyle ele alındığında söz konusu etkilerin nasıl ve ne boyutlarda olacağını zaman gösterecek. Uygulama sürecinde atılacak adımlar bu açıdan son derece önemli." ifadelerini kullandı.
"Riskli alanlarda yaşayan vatandaş sayısı 1,7 milyon"
Ege Yapı Yönetim Kurulu Başkanı İnanç Kabadayı da 17 Ağustos depreminin ardından aslında depremin değil, bilinçsizlik ve doğru inşa edilmeyen yapıların insanlar için bir tehdit olduğunun anlaşıldığını ifade ederek, "Deprem sonrasında, insanlarımızın güvenliği için oldukça doğru adımların atıldığı yıllara şahit olduk. Kentsel dönüşüm yasaları ve yönetmelikleri ilk çıktığı dönemlerde kamuoyunda yanlış bir algı oluştu. Bir rant kapısı olarak değerlendirenler oldu ancak bu konu her şeyden önde insanlarımızın can ve mal güvenliği konusu." değerlendirmesinde bulundu.
Kabadayı, deprem sonrasında inşa edilen binaların eskiye göre çok daha dayanıklı ve güvenilir olduğunu, bu durumun deprem güvenliği dışında, insanların yaşam kalitesinin artmasını da sağladığını belirterek, Türkiye'nin dört bir yanında ilçe veya mahalle bazında hayata geçen yüzlerce kentsel dönüşüm projesi olduğunu, kentsel dönüşümün yaşamsal öneminin dışında başta İstanbul olmak üzere ülkeye olan en büyük katkılarından birinin de istihdam tarafında yaşandığını kaydetti.
Ülkedeki konutlardan en azından 2000 yılından sonra yapılan 5 milyon konut haricindeki 14 milyon konutun afet riski yönünden incelenmesi gerektiğini vurgulayan Kabadayı, devamla şunları kaydetti:
"Deprem tasarımının yetersiz olduğu binalar, malzeme dayanımı yetersiz olan ve mühendislik hizmeti almayan kaçak yapılar dahil yapı stokunun içerisindeki yaklaşık 6,5 milyon konutun yenilenmesi ya da güçlendirilmesi gerektiği tahmin ediliyor. Bu stokun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın projeksiyonu çerçevesinde 200 bini İstanbul'da ve 300 bini Anadolu'da olmak kaydıyla yılda 500 bin konut yenilenerek 15 yıl içerisinde dönüşmesi planlanıyor. Rakamlara baktığımızda, kentsel dönüşümün toplam maliyeti yaklaşık 884 milyar lira olarak hesaplanıyor."
Kabadayı, riskli alanlarda yaşayan vatandaşların 1,7 milyon olduğunun tahmin edildiğini belirterek, "Sadece İstanbul'da 3,9 milyon civarında konut ve 1,9 milyon civarında bina var. Bunların yüzde 40'ının deprem ömrünü tamamladığı tahmin ediliyor. Türkiye'deki yapı güvenliği için 6,5 milyon konutun yenilenmesi, kentsel dönüşüm projelerinin hızlı ve doğru şekilde hayata geçmesi şart. En önemlisi ise bu dönüşüm süreci, şehirlerimizdeki düzensiz yapılaşma, plansız kentleşme, düşük yapı kalitesi, ulaşım ve altyapı yenilemeleri gibi birçok iyileştirmenin hayata geçmesi için ciddi bir fırsat." şeklinde konuştu.
"Riskli binaların tespit edilip deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde inşa edilmesi gerekiyor"
Özyurtlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Özyurt ise deprem tasarımının yetersiz olduğu binaların, malzeme dayanımı yetersiz olan ve mühendislik hizmeti almayan kaçak yapılar dahil yapı stokunun yaklaşık yüzde 40'ının yenilenmesi ya da güçlendirilmesinin gerektiğini vurguladı.
İstanbul'da yeni bir deprem felaketinin yaşanması durumunda pek çok binanın yıkılması ya da hasarlı hale gelmesinin beklendiğini anımsatan Özyurt, "Riskli binaların tespit edilip deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde inşa edilmesi gerekiyor. Bu konuda çalışmaların çok daha hızlı yürütülmesi lazım. Vatandaşların da bu konuda bilinçlendirilmesi önemli. Ev alırken, binalarının deprem yönetmeliğine uygun inşa edilip edilmediğini sorgulanması büyük önem taşıyor." diye konuştu.
Türkiye'deki riskli binaların yenilenmesi konusunun ancak kentsel dönüşüm çalışmaları ile mümkün olabildiğini ifade eden Özyurt, devamla şu görüşleri dile getirdi:
"Ancak bizdeki kentsel dönüşüm çalışmalarında inşaat firmalarıyla vatandaş baş başa bırakılmış durumda. Kentsel dönüşüm konusunda çeşitli sıkıntıların yaşandığını görüyoruz. Devletin bu alandaki tüm konutları kendi değerinde toplaması gerekiyor. Toplanılan alanlar, tek bir parsel ya da büyük parseller halinde müteahhitlere verilmeli. Yoksa müteahhit vatandaşa, vatandaş da müteahhide çok para kazanmak isteyen biri olarak bakıyor. Dolayısıyla bu iş bir yerde tıkanıyor. Kentsel dönüşümde bir seferberlik olmalı. Başka türlü kentsel dönüşümün ilerlemesi çok zor görünüyor."
"Konut güvenliğinin sorun olduğu nadir ülkelerden biriyiz"
Cihan İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Yavuz Pala, 17 Ağustos depreminin, inşaat sektörü için bir dönüm noktası olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Hatırlanırsa, 'deprem sonrasında konut fiyatları yükselecek' dendi ancak böyle olmadı. Tam aksine, deprem sonrası emlak değerleri çok düştü. Piyasada büyük bir güvensizlik oluştu. Zaten deprem meselesi de, güvenli konut yapma meselesi de o zaman gündeme geldi. Konut güvenliğinin sorun olduğu nadir ülkelerden biriyiz. Deprem birçok ülkede var ama oturmuş birtakım kanunların, standartların, araştırmaların, analizlerin bulunması çok önemli. Çok iyi hatırlıyorum, Mayıs 1999'da mevcut yönetmelik değişiyordu. Taslaklar hazırlandı, görüşmeler bitti, ağustosta deprem oldu. Sonrasında bir daha kimse bunu gündeme getirmeye cesaret edemedi."
Yorum Yaz