Vatandaş kentsel dönüşüme neden tepkili?
Kentsel dönüşüm, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 73. maddesi ile belediyeler eliyle yıllardır zaten yapılıyor
Bu yasa ile kapsamı genişletildi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na çok geniş yetki verildi. Yasa afet yasası olarak anlatılmış, algılanmış olsaydı durum bugünkünden farklı olur, keyfi değil zorunluluk olduğu içselleştirilmiş olurdu. Afet yasasında ikilem olamazdı ama kentsel dönüşümde rant olduğu düşüncesi herkesi bozdu.
16 Mayıs 2012'de afet riski yasası olarak çıkan kanun çok geçmeden hatta ilk günden kentsel dönüşüm olarak algılandı, konuşuldu ve yazıldı. Oysa ben afet yasası olarak kalmasını tercih ederdim. Bu 2 kavram birbirine çok benzer gibi görünen farklı 2 kavramdır. Ülkemizin yüzde 90'ı deprem ve diğer doğal afetlere karşı tehlike altında olunca tüm ülkenin yapılarının elden geçmesi, riskli bina ve riskli alanların belirlenmesi, yeni rezerv alanlarının oluşturulması ile konu kentsel dönüşüm olarak hayatımıza girdi.
Kentsel dönüşümde rant var mı?
Buna kim hayır diyebilir? Özellikle büyük şehirlerde olmaması mümkün değil. Kentsel dönüşüme karşı değilim aksine can ve mal güvenliğimiz adına kaçınılmaz bir gerçek. Ancak halk kentsel dönüşüme tepkili.
Vatandaş aslında depreme dayanıklı olmayan evinden kurtulmak istiyor ama endişeli...
Çünkü gücü olan, parası olan için kentsel dönüşümün rant olduğunu düşünüyor.
"Gücü ve parası olan gelir bizi evimizden, mahallemizden eder." Evinin elinden gideceğini düşünenler de ellerindekine sımsıkı sarılıp ya pazarlıkta olmadık şeyler istiyor ya da dönüşüm istemiyorum diyerek tepkisini ortaya koyuyor. Haksız da sayılmazlar çünkü basın da bunu böyle yazıyor.
Muhteşem konut projelerinden daireler, "1 evi olan 4 ev aldı" haberleri kafaları karıştırmaya devam ediyor. Madem durum bu ise, bizde en çoğunu, en iyisini kimden nasıl alırız düşüncesiyle sazan gibi oltacılara rastlıyor ve mağdur oluyor. Bu arada yasa çıktığından bu yana bu işten nasıl fayda sağlarız diyen fırsatçılar ortalıkta cirit atıyor. Israrla evinizi bize satın, biz yapalım yoksa eviniz elden gider diyerek vatandaşın endişe alevine üflüyorlar.
Sadece kentleri dönüştürmüyoruz, insanları da dönüştürüyoruz.
Kentsel dönüşümde konumuz sadece binalar değil, binalara hayat veren insanlar. Farkındayız ya da değiliz ama tepki biraz da buna. Kim dönüşmek ister ki!! Biri size direkt yüzünüze seni dönüştüreceğim dese hayır olmaz dersiniz... Yıllardır içinde yaşadığı alışık olduğu mahalle ve kültürden gitmek düşüncesi bile hasta ediyor olmalı insanı.
Bu dönüşüm süreci, kentsel dönüşüm bölgelerinde yaşayan insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik geleceği üzerine ve buna bağlı olarak da kentin bütün geleneklerine etki ediyor, işte tam da bu sebepten dolayı kentsel dönüşümde bütün planlama çalışmalarında, sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, plancılar ve peyzaj mimarları gibi farklı disiplinlerin birlikte çalışması gerekiyor. Yasa hazırlanırken bizde kimler görev aldı parmak kaldırsın...
Ülkemizde uygulanan kentsel dönüşüme iyi bir örnek vermeyi çok isterdim. Ama kötü manzaralar var aklımda. Mesela Sulukule'deki Romanların trajik öyküsü...
Sulukule diyorum, çünkü Romanların bu mahallede kendilerine özgü kültürleri vardı. Ekonomik olarak nasıl geçindiklerini biliyoruz. Onların ekonomisi, yaptıkları dans ve müzikle elde ettikleri gelirdi. Bu geliri ya mahallesine gelip talepte bulunanlara ya da hemen yanı başındaki eğlence mekanlarından elde ediyorlardı. Hiç alışmadıkları alakasız yerlere taşınmak zorunda kaldıkları gibi geçimlerini sağlayamayınca sudan çıkmış balığa döndüler.
Sulukule tam bir kültürel kayıp, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir trajedi örneği oldu.
İtiraz hakkın yok
Eviniz riskli yapı olabilir, riskli alan içinde kalabilir ve yıkılması/yıktırılması gerekebilir. Sizin buna itiraz hakkınız olsa bile bu süreç evinizin yıkılmasına engel teşkil etmiyor. Yani yıktırılma işleminin devam ediyor olması da vatandaşın istemese de evinin yıkılmasına engel değil. Bu durum halk arasında endişe yarattığı gibi tepkisini malını koruyarak vermeye hazırlanıyor gibi. Hukukçular mülkiyet hakkı ihlalinden AİHM'de davaların açılacağını söylüyor. Buna da hazır olalım.
Peki ne olmalı?
Kentsel dönüşümdeki rant; vatandaş, müteahhit ve diğerleri açsından eşit ve adaletli yapılmalı. Tarihi ve kültürel miraslarımızın tamamı korunmalı.
Mümkün olduğunca yerinde dönüşüm yapılmalı. En tabii hakkımız olan spor yapmak. Parklar lüks olmaktan çıkmalı.
Mahalle aralarında sıkıştırılmış küçük parklar yerine New York'ta ki Central Park, Londra'daki Hyde Park gibi şehrin içinde herkesin faydalanabileceği, spor, eğlence, gezi, piknik ve dinlenme için daha büyük yeşil alanlar planlamaya dahil Afet yasası ile içine girdiğimiz kentsel dönüşüm seferberliğinde olası bir depremde halkı nereye toplayacağız ve hangi alanlara çadır kentler yapacağız? Madem depreme hazırlık yapıyoruz, birinci derece önemli mesele çadır kentleri nereye yapacağımız olmalı. Yoksa bir daha yıkıp çadır kent kurmak için açık alanlar mı arayacağız?
En önemlisi kentsel dönüşüm değil, kentsel gelişim olarak yola devam etmeli. Vatandaş konuyu hala eksik biliyor ve hata yapmaya çok açık. Daha fazla bilgi, daha doğru bilgi oluşturulacak özel noktalardan herkese bilgi vermek için bakanlık vatandaşına ulaşmalı bilgiyi paylaşmalı.
Hatice Kolçak/ Exclusive Homes
Yorum Yaz