Dara Kırmızıtoprak kentsel dönüşümde TOKİ'yi destekliyor!
En büyük hayalinin bir camii yapmak olduğunu belirten Dara Kırmıztoprak belediye ve TOKİ'nin çalışmalarını desteklediğini ifade etti
Ünlü mimar Dara Kırmızıtoprak kentsel dönüşümle ilgili VipMag'ın sorularını yanıtlarken çarpıcı açıklamalarda da bulundu…
“En Büyük Hayalim Bir Cami Yapmak..”
Türkiye'de Müslümanların laik; Alevilerin Sünni; Kürtlerin, Ermenilerin ve Rumların da Türk yapılmaya çalışıldığını ifade eden Kırmızıtoprak, “Bu ülke kendi evlatlarını kırarak, keserek, biçerek 1970'lere, 80'lere geldi” dedi.
İşte o özel röportajdan satırbaşları:
Belediyenin ve TOKİ'nin Uygulamalarını Destekliyorum…
Türkiye'de toplumsal konulara girdiğiniz zaman hep politize oluyor. Ne zaman topluma mal olmuş bir iş yaptıysam, Dersim Anıtını yaptım mesela, Kürtçülüğüm ortaya çıktı. Atatürk Hava Limanı'nı yaptım beni AK Partili ilan ettiler. Dolayısıyla toplumsal olaylarla ilgili bir topa bir şekilde girdiğiniz zaman başka kamplarca kötü adam oluyorsunuz. Kentsel dönüşüm tabii ki çok anlamlı ve akıllıca. Mesela belediyenin yapmış olduğu emsali arttırma projesi akıllıca. Emsali arttırınca birim konut ya da birim ünite sayısı artıyor. Birim ünite sayısı artınca da müteahhit para kazanıyor, böylece arsa sahibine de daha fazla hak ve imkan veriliyor. Ve kentlerimiz daha yaşanılır hale gelebiliyor. Yeşil alanı, sosyal tesisleri daha fazla olan kentler imar edelim dendiği anda bu sefer başka konular ortaya çıkıyor. Yok efendim, trafik nasıl çözülecek, bazı araziler oy toplama uğruna peşkeş mi çekiliyor gibi... Ben açıkçası, son 10 yıldır belediyenin ve TOKİ'nin bu konulardaki her türlü uygulamalarını destekliyorum ve son derecede akıllı buluyorum. Belediyecilik ve şehircilik hizmetlerini de çok beğeniyorum. İnsanlar gayet vasat ve makul ödemelerle dünya standartlarında konutların sahibi olabiliyorlar.”
50'sinde de Kavga Edenin Ruh Sağlığı Bozuktur!..
Sosyalist bir adamım, dini birtakım hislere ve muhafazakarlığa da hürmet eden bir insanım. Başbakanı seviyorum ama, zaman zaman topa girişlerinden hoşlanmıyorum. Tek din lafına çok sinirlendim mesela. Allahtan iki gün sonra geri adım attı. Ben eski sol görüşlü bir insanım. Eski komünist düşüncelerimle bazı reflekslerim olabilir. Zaman zaman sivri çıkışlarım da olabilir, ama 50 yaşına da gelince insan kendini biraz daha derleyip toparlıyor. Deniz Gezmiş zamanında 23, 25 yaşındayken devrimci olan biri 50'sinde de hala devrimciyse ya da hala kavga ediyorsa o zaman onun ruh sağlığında bir problem var demektir. İnsan gençken kavga eder. Başbakan da öyle bir adamdı. Başbakan da zamanında reformist ya da kendine göre birtakım eylemlerin içinde olmuştu. Şimdi birtakım özeleştiriler ya da birtakım revizyonlar yaptı; ki Refah Partisi çizgisinden ayrıldı, Fethullah Gülen çizgisinden ayrıldı, ayrılıyor. Kendine göre muhafazakar demokrat bir yol çizdi. Zaman zaman dil sürçmeleri oluyor. Ya hoş göreceğiz ya da onun her topa girdiği gibi biz de girersek bu sefer gerçekten iş yapmak çok güç hale gelebilir.
Türkiye'de Farklı Olan Hep Ötekileştirildi!..
Türkiye çok kapalı bir ülkeydi. Aykırı her laf Türkiye'de hep ezildi. Kendi köklerinden, etnisitesinden, dininden dolayı hep ötekileştirildi. Türkiye'de müslüman insanlar hep laik yapılmaya çalışılıyor.. Aleviler, Sünni; Kürtler de Türk yapılmaya çalışılıyor. Ermeniler, Rumlar Türk yapılmaya çalışılıyor. Ya bırakın insanları.. Herkes kendi kültürüyle ortada olsa, çok ciddi bir çeşitlilik, ciddi bir renklilik olsa hepimiz çok mutlu olacağız. Kimse kimseyle bu kadar uğraşmayacak. Ben, senin saçına dekoltene karışmayacağım.
Sen benim sakalıma, bıyığıma karışmayacaksın. Kadının türbanına takılmayacağız. Eskiden beri hep böyle ayrıştırmış insanlarımızı bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti. 1938'de Dersim katliamı.. 1942'de Yahudilere Varlık vergisi getirilmiş ve Yahudiler Aşkale'ye sürülmüş. Bütün Trakya boşaltılmış. 54 olayları; Ermeniler ve Rumların dükkanlarını yağmalamışız.
Menderes'i asmışız, Deniz'leri asmışız. Sağı da asmışız, solu da.. Ermeniyi de dövmüşüz, Rumu da.. Aleviyi, Kürdü hep dövmüşüz. Yani saçma sapan bir devlet. Bu devlette şu son 10 sene biraz nefes alır hale geldik. Beni her şeyiyle temsil eden bir hükümet olduğunu düşünmüyorum; ama sonuçta bu değişimin gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlar da bu tür problemlerden yana muzdarip bir kadro. Bir muhalefet problemi olduğunu düşünüyorum. Sıkı bir muhalefet olabilse, başbakanın da bundan çok istifade edebileceğini düşünüyorum.
Devlet Baskısı Olmazsa Biz Her Alanda Başarılı Oluruz!..
Türkiye'de yalnızca iyi mimar çıkmıyor; sporcu da, iş adamı da, bürokrat da, sanatçı da, müteahhit de çıkıyor. Yeter ki tepemizdeki bu ceberrut devlet baskısından kurtulalım. Nitekim şu 10 senenin anlamı da biraz öyle oldu. Dikkat ederseniz voleybol milli takımı olimpiyatlara gidiyor, futbolcular dünya şampiyonasında üçüncü oluyor. Yani üzerimizden devletin baskısı kalktıkça herkes kendini gösterebilir. Mimarlar da aynı şekilde… Dünyada müteahhitlik sektöründe dünya ikinciliğine çıkmamış olsak Avrupa'daki mimarlar ya da dünyadaki mimarlık camiası bizi fark etmezdi. Onun için şimdi ödüller veriyorlar. Yoksa kara kaşımıza kara gözümüze değil. Müteahhitlik sektörü yükseliyor. Türkiye'nin reytingi yükseliyor. O zaman her alanda ödüller geliyor. Bütün bunlar ülkenin reytingi ile alakalı. Yani siz şanslı bir nesilsiniz o anlamda. Bizden öncekiler çok ağır bedeller ödediler. Biz de ciddi bedel ödedik. Ben 1962 doğumluyum. Biz 78 kuşağı oluyoruz. Bizler, o mücadelenin içinde bir yerleri tutaraktan bizden sonrakilere daha iyi bir meslek ortamı yaratabildik. Bizden öncekiler de bize yarattılar. Bu böyle bir dönüşüm. Esasında bu ülkenin Cumhuriyet Tarihi çok da uzun bir tarih değil. Cumhuriyet kurulalı 89 yıl oluyor. Bu 89 yılda bu tür hataların olması anormal de değil. Tabii tepki göstereceğiz ama, bir yandan da bunu yaptılar diye kendi geçmişimizden nefret etmeyeceğiz.
Fenerbahçe'nin Küme Düşmesinin Kimseye Bir Faydası Yok!..
Bu ülke kendi evlatlarını kırarak, keserek, biçerek 1970'lere, 80'lere kadar geldi. Hatta belki şu 28 Şubat, 15 sene önceki bir hikaye.. Kendi başbakanımızı devirip yerine yeni bir şeyler koyduğumuz bir atmosfer bu. Artık bunlar bitecek. Bunları aşmamız lazım. Herkesin politika ile değil de işi ile uğraşması, işini iyi yapması lazım. Enerji kaybediyoruz bunlarla uğraştığımız zaman. Birbirimizden istifade edeceğimize birbirimizle kavga ediyoruz. Yani Fenerbahçe küme düşse bunun kimseye bir faydası yok. Ya da Galatasaray olmasa bunun Fener'e bir faydası yok. Bunların rekabeti renk getiriyor çünkü.
En Büyük Hayalim Cami Yapmak!..
Şimdi bunu söyleyince de yanlış anlaşılabilir ama, benim hayalim bir cami yapmak. Ben yaklaşık 2,5 milyarlık Müslüman cemaatinin ya da camiasının böyle simge bina anlamında bir binasını yapmak istiyorum. İnsanların İslamiyeti hep böyle terörle, gericilikle, modası geçmiş birtakım kavramlarla değil de modern mimariyle de, modern insanların da içinde kendine yer bulabildiği bir mekanı tasarlamak istiyorum. Böyle bir hayalim var. İnşallah yapabilirim. Nasıl Ayasofya mesela dünyanın en büyük geniş açıklığını geçen kubbesidir ve dünyanın en büyük kilisesidir. Ben de İstanbul'da böyle bir örnek, böyle literatüre mal olmuş bir cami yapmak isterim. Ama o camiyi yalnız bir ibadet yeri olarak değil; daha sosyal, mesela müzesiyle, kütüphanesiyle, birtakım oyunların sahnelendiği tiyatrosuyla, cafesiyle hatta alışveriş merkeziyle yapmak isterim. Hayatımızın içinde tüm bunlar çünkü. Eskiden kent merkezleri ya da mahalle meydanları vardı. Oralarda oyun oynardık, insanlar birbirleriyle sohbet ederdi, flört ederdik. Şimdi o tür yerler alışveriş merkezlerinin meydanları.. Bu sosyal bir gereklilik ise biz mimarlar olarak onun da gereğini yapabiliriz.
Kezban Aslan Yılmaz / vipmag.com.tr
Yorum Yaz