Eren Yorulmazer rüzgarı şimdi de Bakü'de esiyor
Yıllardır gerçekleştirdiği mimari projelerle adından söz ettiren Eren Yorulmazer, şimdi de Bakü Jumeirah Hotel’de gerçekleştirdiği sıra dışı tasarımlarla dikkat çekmeye devam ediyor
Sayın Eren Yorulmazer AntikDekor okuyucuları sizi çok yakından tanıyordu. Şimdi Artam Dergisi okuyucularımıza kendinizi yeniden tanıtabilir misiniz?
Her yıl AntikDekor'da çok güzel çalışmalar yapardık, beraber kaç sene geçirdik. Kariyerimde çok sevdiğim, önem taşıyan sayfalardı onlar benim İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunuyum. Okulda okurken, staj dönemlerinden başlayarak çalışma hayatına atıldım. O dönemin en önemli mimari ofislerinde hem staj yapma hem de çalışma dönemim oldu. Dört sene okul hayatıyla beraber Levent'te Koray İnşaat'ın yaptığı Yapı Kredi Plazalar'ın bir bloğu olan IBM'in bloğunda çalıştım. Programım elverdiği ölçüde, okulla çalışma hayatını beraber götürdüm. İnşaatın zorluklarını, çizimlerin hayata geçirilme sürecini orada öğrendim. Bana ikinci bir okul gibi oldu gerçekten. Bu uygulamayı yerinde görmüş olmanın, meslek gelişimimde çok büyük artısı olmuştur. Okulda çok parlak bir öğrenciydim. Ortaokulda hiç parlak olmayan okul kariyerim lise yıllarında düzeldi, üniversitede o dönemin en parlak üç-dört isminden biriydim.
O zaman doğru mesleği bulmuşsunuz.
Hep onu düşünürüm; meslekler vardır insana uygun olan ve insanın da meslek için yaratılmış olduğu, benim için de öyle bir izdüşüm oldu. Güzel buluşma oldu. Benim biraz daha hareketli ve dinamik bir ruhum var. Çok standart işler çok fazla bana göre değil. Ben bu işleri de rahatlıkla yapabilirim, her mimar çok standart işler yapabilir. Çünkü okulun verdiği eğitimin yanı sıra bir de siz yan eğitimleri iyi aldıysanız; bir mimar eczane de yapabilir, gece kulübü de yapabilir, en güzel evi, en iyi yatak odasını da yapabilir, oteli de yapabilir. Mesleğe başladığım yıllarda Türkiye'deki piyasa, iş şartları tabii çok zordu. İnternetin bu kadar global yayılmadığı, cep telefonlarının olmadığı bir dönemi anlatıyorum size. 1994 senesi bu anlattığım. Farklı bir şeyler yapmam lazım dedim kendi kendime. Yurtdışında belli bir süre geçirip, biraz daha mesleği tanımak, biraz daha dünyayı tanımak adına, bir sene iş hayatından uzaklaşarak, kendimi yeni ufuklarda yeni bir oluşuma hazırlama dönemine giriştim.
Nerelere gittiniz?
Çok yere gittim. Çok farklı kurslara ve eğitimlere katıldım. Eğitimle ilgili bir tur oldu bu. Görmek istediğim binaları gezdim. Eksik bulduğum tarafları kapatacak şekilde. 6-8 aylık dönemlik eğitimlere katılıp geri döndüm. Döndüğüm zaman -ben Bursalıyım aslen-, Bursa'da ailemin Çekirge'de oturduğu apartmanda komşularımız vardı; Bursa'nın önde gelen sanayici, işadamları. Babama: 'Senin oğlunun gece ışığı hiç sönmüyor, ne yapıyor sabahlara kadar?" demişler. Babam da "Benim oğlum sabaha kadar proje çizer' cevabını vermiş. O zaman bilgisayarda çizimler falan yok. Biz elde yapıyorduk. Sabaha kadar proje çiziyordum. "Allah Allah, enteresan' demişler. Komşularımızdan biri bana. "Benim şöyle şöyle bir ofisim var. Bu ofisimle ilgili bir şey çizmeni ve bunu yapmanı istiyorum" dedi. "Olur" dedim. Kendime de güvenim tam. O kadar büyük iki mimarın atölyesinden de geçtikten sonra insan kendini hazır hissediyor. Yeteneğimin olduğu da fısıldanıyordu. Ben ofisi yaptım Bursa'nın merkezinde. Çok büyük değildi. 160 metrekare.
İlk bağımsız projeniz mi?
Evet ilk bağımsız projem. Bir beyefendinin oturacağı bir ofis odası, toplantı odası, sekreteryası ve yan hizmetlerden oluşan 160 metrekarelik bir yer. Bugün hala çalıştığım marangoz ekibimle o iş sayesinde tanıştım.
Stil neydi?
Çok modern. Benim normalde kökenim modernisttir. Ben klasik tarzı sonradan yaptım. O ofis Bursa da bir kıyamet kopartmak gibi bir şey oldu. Çünkü çok gözde bir işadamının ofisiydi. Bursalı İsmet Oğuz'un, Güler Güven'in ofislerini yaptım. Gelen giden çok etkilendi, çok beğendi. Ben o sene Bursa'da herhalde hayatı boyunca bir mimara kısmet olmayacak kadar bir iş anlaşması yaptım bunun üzerine. Tam Türkiye'nin Özallı yılları. İnsanların apartman katlarından villalara taşındıkları dönem. Fabrikaların, sanayinin, tekstilin ve otomobil sanayinin parladığı. ihracatın Türkiye'nin dünyayla kucaklaştığı bir dönem. İşadamlarının yatırım yaptığı, yurtdışından heyetlerin geldiği bir dönem. Fabrika showroom'ları, fabrika idare binaları yapıyorum ve ayrıca o bütün fabrika sahiplerinin evlerini yapıyorum. Hiç unutmuyorum. O zaman AntikDekor daha yeni çıkmıştı ama AD diye bilinen Art Decor'a aynı sene altı sayıya ben kapak oldum yaptığım projelerle. 94-95 senesi. Bu tabii çok önemli. Çok farklı, dinamik, değişik bir tarzım var. Şahsına münhasır bir tarzla merhaba dedim piyasaya. Buna da piyasa çok güzel, gerekli cevabı verdi bana baş tacı ederek. Çok genç yaşta gelen bir başarı ve onun getirdiği artılarla o günden bugüne ilerliyorum. Her sene kariyerime bir artı koyarak geldim. 17-18 senedir kendi kendime çalışıyorum. İlk ofisimi Abdi İpekçi Caddesi'nde Maçka'da açtım. O ofis projemle Andre Martin'in dünyadaki 35 ünlü tasarımcısından biri seçildim. Bursa'da çalışmalar yapmaya devam ediyorum. İtalteks diye bir fabrikanın showroom'unu ve misafir ağırlama salonlarını yaptım. Sahiplerinin İstanbul'da Nadide Sultan Sitesi'nde bir evleri varmış. Gittim evi gördüm, 20 günde çizdim projeyi. Tamam dediler, sen bunu yap. İtalya'ya uzun bir seyahat yaptım. Dünya o zaman tasarım ve postmodern etkiden yeni çıkmış, çağdaş tasarımın başladığı yıllar. Bütün İtalyan firmaların fabrikalarını, showroomlarını gezdim, oradan güzel mobilyalar sipariş ettim. Onu kendi tasarımlarımla birleştirdim. Çok güzel kumaşlar aldım, çok güzel eşyalar, seramikler aldım, evi yaptım bitirdim. Çok büyük beğeni topladı ev ama basında çıkmadı. Onların öyle bir talebi vardı. Çıkmasın dediler, hala üzülürüm, bir kare fotoğraf yok elimde. Belki de kariyerimde, yaptığım en güzel işlerden biridir.
Hala kullanıyorlar mı?
Hala kullanıyorlar. Hiçbir şey değiştirmediler evde. 16-17 senedir hiçbir şey değiştirmediler. O ev İstanbul'da bir başlangıç oldu. Onu evler takip etti. Ulus ve Etiler tarafında projeler takip etti. Bunların basına yansıması, oluşan ünün fısıltı halinde yayılması, firmaların desteği ve takdiri, davetleri, yurtdışındaki malzeme satıcılarıyla olan diyaloglar, onların tasarımlarını projelerde kullanmak falan hepsi birleşince Eren Yorulmazer bir marka oldu. Projeler. Etiler'den Bebek'ten boğaz hattına doğru hatta Yeşilköy'e doğru ulaştı. İstanbul'un etrafında oluşmaya başlayan villa mahallelerindeki projeler, derken böyle yıllar geçti. Abdi İpekçi deki ofise sığamaz olduk, ekip kalabalıklaşmaya başladı. Meslekte 10. sene oldu. 10. senesinde, şirketler kendi kendine kutlama yapar. Bende ofisimi değiştirerek, 10. yılımı kutlayayım dedim. Bu arada farklı müşteri gruplarına sahip oldum. Modern ve klasik stili aynı rafinelikte yapan tek mimarım herhalde. Herkesin ihtisaslaştığı dallar var. Kimisi sırf klasik çalışıyor kimi çok modern çalışıyor. Kimi minimal kimi maksimal. Ben de minimalden başlayıp maksimalde biten bir yelpaze söz konusu. Bütün bu ev projeleri benim için ikinci bir eğitim oldu. Dünyayla biraz daha kucaklaştım. Paris'i, Milano'yu, Londra'yı, Venedik'i, Roma'yı ve Floransa'yı daha iyi öğrenmemi sağladı. Malzemelerin üretildiği yerlere gittim. Venedik'te çok güzel kumaşlar dokuttum, aynı Osmanlı sarayında dokunduğu gibi. Grand kanalın üzerindeki firmalara özel desenlerimi dokutma fırsatım oldu. Murano Adası'nda avizeler yaptık. Lion'un dağları, tepelerindeki özel el dokuması yapan atölyelere gittim. Paris'i herhalde sokak sokak öğrendim. Kilitçisinden kapı kulpuna, dolap kulpundan cilanın en iyisine, en iyi çerçeveciden en iyi halıcı, kumaşçı, mobilyacı, antikacılara kadar gitti...
Bir Amerika'ya el atmadınız galiba.
O ikinci 10 yılda var. Daha ilk 10 yıldayız. Ve Süzer Plaza'daki ofisime taşındım.
Burası da çok ses getirdi. Bütün projelerden daha çok burası konuşuluyor.
Onun için ikinci 10 yılımın başlangıcıdır. O güne kadar yaptığım bütün projelerim eleştiri aldı, beğeni aldı. Ben buraya girdiğim an, ben burada yaşamalıyım dedim. Üç sene mi yaşarım, beş sene mi yaşarım bilmem ama burada vakit geçirmem, mesleğimi de burada yapmam lazım dedim. Burada gördüğünüz parçaların büyük bölümü kariyerimim ilk 10 senesinde birikti, yüzde 60 kadarı bütün bu yurtdışı seyahatlerden topladığım parçalar. Ben Ulus'ta bir dairede oturuyordum, normal bir katta ofisim vardı. Bu parçaları oraya sığdırmama imkan yoktu. Bir depo dolusu eşyam duruyordu. Burası çok çağdaş bir bina. Çelik bir altyapısı var benim katımın, beton çelik cam efekti içine, -çünkü ben kendim de çok tam bitmiş mekanı sevmiyorum, işlerimde öyle yapıyorum- bu antikalarımı yerleştirdim, ilavelerini eksiklerini aldım. 7 ay gibi bir sürede A'dan Z'ye her şeyi bitirdim, o günden bugüne hiçbir şey değişmedi burada. 9 sene oldu ben buraya taşınalı. İkinci 10 sene. Buranın fotoğrafları ilk AntikDekor'da çıktı. Milano'dayım asistanım aradı, bugün AntikDekor'daki ofis evinizi gören 177 kişi aradı, sizden randevu istiyorlar dedi. Bir günde gelen telefon! Türkiye'ye döndüm. 22-23 tane televizyon programı yaptım. Mehmet Ali Birand'ın sunduğu ana haber bülteninde tüm Türkiye tanıdı. Basında röportaj yapmadığım herhangi gazete ve dergi kalmadı. Cumhuriyet Gazetesinde bile tam sayfa bir röportajım çıkmıştı, hiç unutmuyorum. Kendi ofisim, kendi evim kariyerimde bir dönüm noktası oldu. Ve ilk otel projelerim o yıllarda başladı. Antalya'da Siline Oteli yaptım. Pelikan Hill'de sekiz mimarla beraber projeler yaptık. Siyah bir ev yapmıştım, ev siyah mı olur? Öyle mi olur, böyle mi olur yine tartışmalar oldu. Ama o evden 22-23 tane tekrarlandı, satış rekoru kıran bir proje oldu. Benim yaptığım tip ev öncelikli satıldı. Boğaz hattındaki projeler. Yurtdışından teklifler... Arkasından otel projeleri. Siline Oteli yaptım çok başarılı oldu. Yurtdışında 5-6 otel. Nurettin Çarmıklı'nın Batum'daki tarihi köşkünü dekore ettik. 50 dönüm arazi içerisinde eski bir köşk. Batum'da onu yaparken, sonra dediler ki biz burada bir otele başlıyoruz, oteli de sen yap. Orada Luxury Collection'ın Sheraton Oteli'ni yaptım. Regence'lerin kral dairelerinde projelerim oldu. Onu gören diğer otel gruplarından teklifler geldi.
Ve Jumeirah Grubu... Bakü Jumeirah Hotel...
Jumeirah Grubu'ndan bir teklif geldi. "Bakü'de Türki Cumhuriyetlerde biz ilk otelimizi yapacağız. Türk mimar olmasını istiyoruz. Türk mimarları araştırdık, sizin çizginizi çok beğendik, çünkü sınır yok çizgide. Bizim 16. katımız klasik bir kat olacak, diğer katlarımız avangart, odalarımız da modern olacak. Bunu yapacak tek mimar olsun istiyoruz. Sizi belirledik' dediler. Ben davetlerine icabet ettim. Anlaştık, projeyi yaptım. Çok farklı, çok renkli sayfalarınızda da göreceğiniz gibi mekanlar çıktı. 17. katta bir restoran yaptım. O sene restoran, hospitality dalında bütün ödülleri topladı. 6-7 ödülüm var sadece o lokantadan. Lobisi, lobi barı, gentlemen's lounge'ı, bilardo odası özel ödül aldı. Kendi metrekare kategorisinde. Ve Kütüphanesi... Bir otele kütüphane yapma fikri oralara çok yabancı. Büyük zincirlerde genelde olmuyor, daha butik otellerde karşılaşırsınız. Ben butik çizgimi büyük otellere adapte ediyorum. Gelen müşteri de o özel ilgiyi hissediyor. Bütün davetler şu an bu otelde yapılıyor. Four Seasons da var, Hilton da. Park Hyatt da var. En büyük davetler benim yaptığım balo salonunda gerçekleşiyor. Devlet başkanı, bütün davetlerini orada veriyor. Yapılanın da beğenilmesi, bu mesleği tamamlayan unsurlar. Meslek beni çok onurlandırdı. Ben mesleğe çok vakit ayırdım ama o bana karşılığını muhteşem olarak verdi. Daha çok uzun bir yol var önümde. Ama şu geldiğim nokta, baktığım zaman beni sevindiren bir durum.
Ve sonra mimari çalışmalar gelmeye başladı.
Zeki Zorlu'nun Bursa'daki evi, mimari çalışmalara başlamakta ilk basamak oldu. Evler birbirini takip etti mimari projelerle beraber. Arkasından, iki sene önce büyük bir inşaat firması ile görüştük. "Normalde hiç size uygun olmayan, hiç düşünmeyeceğiniz bir projeyle, biz sizinle başlangıç yapmak istiyoruz' dediler. "Toplu konut yapmak istiyoruz, sizin hayata bakış açınızı, lüksü yorumlamanızı, biz her kademeden insanın yaşamasını istiyoruz. Biz çok yorulduk bugüne kadar, numune daire yaparken çok yorulduk, malzeme seçerken çok yorulduk.' dediler. Anlaştık. Tuzla'da 400 dönüm arazi üzerine, 5400 tane daire tasarladım.
Hangi proje?
Evora. Ve satış rekoru kırdı. Piyasada kendi segmentinde en yüksek fiyata müşteri bulan proje oldu. Ve 9 ayda bütün daireler satıldı. Artı, çıktığı fiyatı ikiye katladı 9 ay içerisinde. Showroomunu ve örnek daireleri yaptık. Basına hiç çıkarmayacağım bunu. Gelen halkın yorumunu istiyorum. Etiler'deki. Ulus'taki A plus bir binanın içindeki donanım var benim orada yaptığım konutlarda.
İç mimarlığın yanı sıra mimarlık da işin içine girmeye başladı kariyerinizde.
Şimdi kariyerimin ikinci 10'lu yıllarına geçiş yapıyorum. Yani mimari kariyerim. 40 yaşına kadar mimarlık yapmamayı düşünüyordum. Aslında ben mimariyi iç mimari, dış mimari diye ayırmıyorum. Çünkü biz üniversitedeyken projelerin iç mimarisini de yaptığımız için, benim dönemimden olanlar hem mimar hem iç mimar. Biz Adan Z'ye bir yatak odasını da, banyoyu da yaptık, tesisatlarıyla beraber öğrendik. Plastik sanatlar, güzel sanatlar eğitimi aldık. Proje dersimiz, bina bilgisi ve yapı bilgisi olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Yapı bilgisinde, inşaat mühendisi ve inşaat yapımını öğreniyorsunuz. Bina bilgisinde de mimari, dekorasyon ve mimarlık tarihi unsurlarını öğreniyorsunuz. Üzerine master'ını da yaptık. Biz o dönemin mezunları mesleğimizin bütün unsurlarını biliriz. Ben dedim ki, kendimi geliştireceğim, dünyada yapılanları izleyeceğim. Binada yaptığınız hata çok pahalıya mal oluyor. Binanın yıkılması zor. İç mekanda bir hata olsa ne olur? Bir duvar kaydırılır ya da kaplaması değiştirilir, kumaş değişir, onun çok kısa sürede bir telafisi var. Ama bina bir hata kaldırmaz. 40'lı yaşlarda başlayacağım bu işe dedim. Şimdi 243 metre yüksekliğinde bir kulem yapılacak Bakü'de. Onu çizdim bu sene. Asya yakasında büyük ofis ve rezidans binaları çıkacak. Ataköy'de bir projem çıkacak. Kadıköy'de üç projem çıkacak. Etiler, Gayrettepe ve Esentepe'de iki projem çıkacak arka arkaya.
Bütün projeler içerisinde teslim etmek istemediğiniz bir proje oldu mu, keşke benim olsa dediğiniz?
Yok, hiç olmadı. Hayatım boyunca bunu düşündüm. Çok güzel evler, ofisler, oteller yaptım. Hiçbiri için bende kalsın veya benim olsun diye bir düşüncem olmadı. Geçen gün bunu birisine daha söyledim. Kıskançlık olayını hiç kafam almıyor. Bu kadar güzel sanat eseri yerleştirdim. Elimden ne objeler, ne kumaşlar, ne mobilyalar geçti, hiçbiri benim olsun diye düşünmedim. Hep sahibine çok uygun buldum onları.
Sanat eseri çok kullanıyorsunuz. Sizin için sanat eserinin iç mimaride önemi nedir? Projelerinizde müşterileriniz mi tercih ediyor, siz mi öneriyorsunuz?
Benim projelerimde genelde benim tercihimdir. Müşteri açısından çok şanslı ve bu şansı oluşturmayı bilen bir yapım var. Mekanı ben projeleri çizerken A'dan Z'ye bitmiş halini çiziyorum. Oraya önereceğim parçaları da içine dahil ederek, sonradan ilave yapmam ben, baştan nasıl çizildiyse öyle biter. Türkiye'deki sanat ortamıyla iyi bir diyalogum var. Kendi yaş kuşağımdaki sanatçıların çoğuyla arkadaşım ben. Beni kırmayıp genelde benim projelerimde yer alırlar. Mesela Bakü Jumeriab'da Levent Morgök ve Gülay Semercioğlu ile çalışmalar yaptık mekana özel. Balo salonuna giden büyük bir koridor var. Alt kattaki restorana inen büyük bir merdiven vardı. Orada büyük geniş duvarlar vardı. O duvarlarda Levent Morgök'un resimlerine yer verdik. Levent, oraya özel 10-12 tane özel tablo yaptı, sırf o proje için ve çok büyük ebatlar. Bütün duvarlarda özel sanatçıların ve yurtdışından çok önemli eserler var.
Rachel Feinstein'ın yaptığı büyük bir pano var, genç İsviçreli bir sanatçının yaptığı küçük metal boncuklardan yapılan çift iki tane duvar var. Avizelerin hepsi özel tasarım.
Onlar kime ait?
Ben tasarladım hepsini fakat iki tane yurtdışından sanatçıyla beraber. Bir tanesi sırf yaprak motiflerinden işler yapan sanatçıya ait. Onun ilhamıyla. Dünyanın en uzun avizesi şu anda o lobide asılı duruyor. 17 kat boyunca iniyor. 81 metre avize. 4.5 ton. Binanın taşıma sistemine özel ilaveler yapıldı, onu taşıması için.
Yerinde mi imal edildi?
Yerinde monte edildi. Parça parça geldi, yerinde kat kat iskele kuruldu. 2 ayda monte edildi.
Yapımı kaç yıl sürdü?
Yıl sürmedi. Otelin bütün imalatı zaten 7 ayda bitti. 5 ay proje, 7 ay imalat. Projeyi 20 günde çizdim.
Toplamda biz 60 bin metrekarede iş yaptık. Bir VIP lounge. 18. katta özel davet alanı var. 17. katta altın tavanlı bir lokantamız var. 16. kat kral dairelerinin olduğu kat. Diğer katlar standart hepsi süitedir, deniz manzaralı bir otel. Lobi, lobi barı, gentlemen's lounge, kütüphanesi, restoranı, gece kulübü ve iki tane 900'er kişilik balo salonu olan bir otel. Bütün otel 7 ayda bitti. Kariyerim için önemli bir projedir. İkinci 10 yılın en parlak projelerinden biri. Daha da iyilerini yapmak üzere çalışıyor ve kendimi geliştiriyorum.
Ümmühan Kazanç / Artam
Yorum Yaz