İstanbul artık bir peyzaj malzemesi olarak değerlendiriliyor!
Tarihî Bizans’a kadar uzanan Yedikule ve Belgrad Kapı arasındaki bostanlar doğal niteliğini bugüne kadar koruyan bir alanken şimdi neden durduk yere park hâline getiriliyor? Sulukule kentsel bir çöküntü bölgesiyken neden birdenbire yerel yönetimin iştahını kabarttı? Ya da Tarlabaşı, Balat, Ayvansaray... Kent yoksullarının yaşadığı bu mezbelelikler neden özel sektörün, yerel yönetimlerin ilgi odağı?
Büyük sermaye yıllarca kaderine terk ettiği suriçine geri dönüyor. Bu doğal bir süreç. Londra'da, Paris'te, Berlin'de, Roma'da ve birçok Batı şehrinde yüzyıllar önce olup bitenler, geç modernleşen ülkemizde bugünlerde yaşanıyor.
Ancak yüzyıllar önce Prusya devletinin, Bonapart ordularının hüküm sürdüğü Avrupa'da olduğu gibi, kent yoksullarının gaddarca yöntemlerle yerlerinden sökülüp atılabileceği bir dünyada yaşamıyoruz artık.
Bu girişimler elbette kolay olmayacak. Gezi Parkı olaylarında yaşadığımız gibi kentsel dönüşüm daha çok gürültü çıkaracak.
Yedikule Bostanları'nın neden durduk yere fıskiyeli, havuzlu bir parka dönüştürülmek istendiğini CHP'nin Fatih Belediye Meclis Üyesi Gülay Yedekçi açıkladı: “Bostanlar'ın arkasında lüks Yedikule Konakları'nın rantını artırmak için onlara ‘ön bahçe' görevi görecek bir park tasarlanıyor. Bostanlar bu amaç için yıkılıyor.”
Tıpkı Sulukule'de ve Tarlabaşı'nda yaptıkları gibi. İstanbul'un 1500 yıllık kara surları, Sulukule'de yapılan lüks konutlar için bir peyzaj malzemesi. Balat, Ayvansaray için tarihî çevre ve Haliç de öyle, Adalar'da girişilen akıl almaz işler de emlak değeri İstanbul'a göre çok çok düşük olan tarihî yapının emlak değerini artırmak için. Tarihî dokuya eklenen site projeleri de pastanın üstündeki kiraz.
Allah daha çok versin. Ne servet düşmanıyım ne de sermaye karşıtı. Ama yerel yönetim, hükümet, şehri şimdiki mezbelelik durumundan kurtarmak, emlak değerini artırmak için Napolyon gibi davranmaya kalkarsa bu çağda buna kimse izin vermez.
Nasıl Paris'teki Tuileries Bahçeleri'ne durduk yere yeni bir tesis yapmak Fransa'da kimsenin aklına bile gelmiyorsa, ki, Louvre Sarayı, Concorde Meydanı, Şanzelize Bulvarı, Zafer Takı yönünde çok değerli bir alandır nasıl Roma'daki Aşk Çeşmesi'nin, İspanyol Merdivenleri'nin, Pantheon'un civarını ranta açmak mümkün değilse, İstanbul'un tarihî dokusunu da falanca konaklarının peyzaj malzemesi hâline getiremezsiniz.
Modernleşme süreci, Türkiye'de sivil toplumda, mimaride, şehir planlamacılığında, estetikte ve bir bütün olarak entelektüel dünyada meyvelerini verdi. Bütün bu alanlarda hükümetlerin gaddarca uygulamalarına “dur” diyecek son derece Batılılaşmış kuşaklar yetişti.
Dünya Miras Listesi'nin en önemli şehirlerinden biri olan, imparatorluklar merkezi İstanbul'da kasaba zihniyetiyle inşaat yapamazsınız. Bütün dünya karşınıza çıkar. “Bana darbe yapıyorlar” diyerek kendinizi aklayamazsınız. Rasyonel akıl, evrensel vicdan bu yaptıklarınızı kabul etmez.
Türkiye, Filipinler, Endonezya ya da Malezya gibi kafanıza göre inşaat yapacağınız bir ülke değil, Avrupa uygarlığının parçası.
ŞEHİR FISILTILARI
? Adalar'ın sakinleri, “kıyıdan adalara otoyol yapılacak” türünden haberler nedeniyle endişe ediyormuş. Basında Zaytung haberi muamelesi gören bu tür öneriler gerçekten büyük korkuya neden oluyormuş.
ABBASAĞA PARKI
Bir zamanlar Rum mezarlığı olan alanda yapılan Abbasağa Parkı bugünlerde Gezi direnişinin ardından yapılan forumlarla gündeme geliyor. 1940 yılında buradaki mezar sahiplerine mezarların kaldırılacağı tebliğ edilmiş. Sahipleri bulunanlar bu çağrının ardından cenazeleri başka bir mezarlığa defnetmiş. 200 kadar mezarın sahibine ulaşılamamış. Bu mezarların taşları kireç fabrikalarına satılmış. Mezarlardan çıkan kemikler parkın alt köşesinde açılan dört kuyuya atılarak üzeri örtülmüş.
Ertan Altan/Taraf
Yorum Yaz