Murat Tabanlıoğlu: www.avmmall.com ‘da gerçek alışveriş kuralları referans alındı!
Kadın, erkek ve çocuk giyiminden aksesuara, teknolojiden küçük ev aletlerine, özel kıyafet tasarım ürünlerinden mücevherata
Kadın, erkek ve çocuk giyiminden aksesuara, teknolojiden küçük ev aletlerine, özel kıyafet tasarım ürünlerinden mücevherata… Yerli ve yabancı, markalaşmış bir çok mağazanın bir yerde toplandığı internette kat kat, dükkân dükkân gezilebildiği sanal alışveriş merkezi, www.avmmall.com yayın hayatına başladı.
İşe imza atanlar önemli isimler. Yeni e-ticaret sitesi ortaklarından CEO Cüneyt Ortan'ın yanı sıra iş dünyasının ünlü isimleri Ahu Aysal, Selim Dağbaşı, Mehmet Eren, Haldun Kilit, Gönül Yıldırım, Ahmet Kökler ve Mehmet Kahya sanal alışverişin mimarları.
Sanal AVM'nin ‘gerçek' mimarı da dünyaca tanınmış bir isim: Murat Tabanlıoğlu.
AVM'nin CEO'su Cüneyt Ortan; “Artık Türkiye'de AVM'si olmayan il kalmayacak” gibi iddialı bir cümle kuruyor çünkü bir tıkla birçok seçkin mağazaya ulaşılabilecek. Sistem 365 gün 24 saat çalışacak; zira gerçek AVM tutkunu için en önemli detay olsa gerek, gece gündüz alışveriş yapmak. Sistem ‘online' olan müşterilerle konuşma imkânı da sunuyor.
Biz de ‘sanal' olmasına karşın bu AVM'nin önemli bir mimar tarafından tasarlanmasından etkilendik ve bu fırsatla mimar Murat Tabanlıoğlu'yla görüştük.
- Bir internet sitesinin kurucusu olarak adınızı duyunca şaşırdık. Alışveriş merkezini sanal ortamda yapmak daha mı zor yoksa?
Bürokrasinin ve güncel olmayan imar kurallarının hükmettiği, aynı zamanda rant endişelerinin olduğu bir gerçeklik ortamına kıyasla, sanal dünyada alan tasarlamak çok daha hoş. Bunun için gerekli işletim tasarımı yazılım işi, mimari tasarım burada ara yüz olarak kullanıcıyla buluşuyor. Ancak bu sitede fiziksel ortamda gerçekleşen alışverişin kuralları referans alındı özellikle.
- Bu proje neler sağlayacak müşterilerine?
Bugünlerde dünyada birçok örneği olduğu gibi, bizde de sayıları artan diğer alışveriş siteleri gibi ‘fırsat' odaklı değil, bildiğimiz dükkân, marka düzeninde kurgulanmış bir e-avm. Kurucularıyla da konuştuğumuzda alışveriş binasının ritmini yaşatacak bir ortam hazırlanmasına; dükkân dolaşma, gündelik alışveriş hissini yaşatmasına odaklandık. Bu tabii ki çok vakit kazandıracak bir yöntem.
‘GERÇEKLİK' HİSSİ YAŞATACAK
- Adınız büyük başarılarla anılıyor. Bir başarıyı elde etmek kadar devamını sağlamak da zor olsa gerek. Sırrı nedir?
Her projenin benzersiz, özgün bir örnek oluşturmasına ve bir projeyi çalıştığınız süreçte onun en önemli proje olduğunu düşünmekle iyi bir sonuç elde edilebilir. En önemlisi projenin yeri, nasıl inşa edileceği, kimin/kimlerin sahipleneceği ve yatırım yapacağı. Bunlar birbirini tutuyorsa ölçek gözetmeksizin pek çok farklı projenin tasarımını üstleniyoruz.
- İstanbul'da şu sıralar kentsel dönüşüm pek revaçta. Kentin yüzü toparlanır mı?
Tüm şehir bütüncül olarak analiz edilir, düşünülür, farklı disiplinler ve yaşayanlarla bir arada değerlendirilirse; elde edilen verileri dikkate alan bir master plan dâhilinde proje ele alınırsa tabii ki olması gereken şekilde, sağlıklı bir değişim, dönüşüm olur. Burada en önemli koşul tekil bakmamak, komşularla birlikte herkesin ve çevrenin uzun vadeli yararına olacak şekilde hareket etmek. Bu konuda belediyelere ve koordinatörlere önemli görevler düşüyor.
İSTANBUL REÇETESİ
- Dünyanın birçok ülkesinde çalışmışsınız; acaba işleyiş ve zihniyet açısından Türkiye mimari olarak nerede?
Doğru olanın ne yatırımcı ne de son kullanıcı tarafından henüz talep edilmediğini söyleyebilirim. Mimarlar iyi örnekleriyle öncü olmalı ve çağdaş standartlarda yaşam alanı talebinin ve dolayısıyla arzının artmasına kriterler oluşturmalılar. Dünyada ABD'li ve İngiliz mimarlar önlerini açan devlet politikalarının da kazandırdığı ivmeyle etkin durum kazandılar. Biz bir grup mimar Türkiye'de çağdaş mimarlık uygulamalarının önderliğini yaptık, yapıyoruz. Bizden sonra gelen genç mimar neslin bu başlangıçtan da güç alarak Türkiye'de ve yurtdışında çok iyi projeler gerçekleştireceklerine inanıyorum.
- Güzel şehir neresidir sizin için?
Güvenli ve sağlıklı bir altyapıya sahip değil ama İstanbul güzel bir şehir mesela. Yaşanabilir şehir kriterleri ‘güzellik' tarifinden daha net; çevresini geliştirebilen ve kaynaklarını genişleten, yaşananların hepsinin temel ihtiyaçlarını karşılayan, temiz, güvenli, yüksek kalitede fiziksel çevre gibi imkânlar sunan şehirler... İstanbul için de ruhunu koruyarak, sorunların başa çıkılır bir hale geldiği bir kentsel iyileşme öngörmek, akılcı bir planlama imkânsız değil aslında.
- Siyasetçilerin sanata uzak olmasını şehirlerimizin alelade siluetleriyle bağdaştırırım kimi zaman. Şehirlerin bu denli kirlenmesinin sebebi ne olabilir?
Sanatçı olmak gerekmiyor ama insanlara, bilgiye ve tabiî ki sanata saygılı olunsa kentler de bunun göstergesi olarak daha yaşanabilir, daha estetik olurlar.
- Birbiri ardına açılan AVM'ler bu kadar gerekli mi büyük şehirler için?
Bugün Türkiye'de sanırım 350 kadar AVM var. Bunların büyük bir yüzdesi son 5 yılın yatırımı. Birçoğu yabancı olan yatırımcı Türkiye'yi bu konuda hâlâ fizibil buluyor ekonomik olarak. Sokağın ritmini korumak, alışverişi kentin gündelik düzenin bir parçası olarak tutmak önemli…
TOKİ Mİ, GECEKONDU MU?
- İstanbul'un mimari anlamda nelere ihtiyacı var, nelere ihtiyacı yok?
İstanbul'un öncelikle daha sağlam, güvenli, erişilebilir ve yaşanabilir bir kentsel alt yapıya ihtiyacı var. Değişen yaşam koşullarıyla birlikte insanların ihtiyacını karşılayacak ortak ve özel alanlar mimarlığın çözüm önereceği meseleler. Âtıl alanların değerlendirilmesi, yaşama ve bulunduğu çağa katılması için mimari çözümler aranmalı. Bu güncelleme İstanbul gibi geleneği olan, kaotik de olsa kendine has bir ‘düzen'i olan kentlerde özenle, dengeyi koruyacak şekilde ele alınmalı.
- Mimar olarak görmeye dayanamadığınız bir şehir veya mahalle var mı?
İnsanların barındığı ancak yaşamadığı alanlar olarak, kentten bağları kopuk, otoyol kenarlarında çoğalan uydu kentler.
- Toplu konutlarımız için ne diyeceksiniz, şehrin yeni görüntüsü adetlerimizi, örflerimizi öldürecek mi dersiniz?
Toplu konut yatırımcılarının ve TOKİ'nin de yaptığı yüksek binalardan oluşan inşaatlar Türkiye'nin her coğrafyasında ve kültüründe birbirine benziyor. Gecekonduları silip apartmanlardan oluşan bir siteye geçince elbette yapısal kalite artıyor. Ama mekânın veya yaşamın kalitesinde bir değişiklik olmuyor. Bilakis, o gecekondu o yerle çok daha iyi bir ilişki kurabilmiş iken onun yerine dikilen şablon bir apartman çok daha kötü bir ortam sunuyor. Dolayısıyla ne görüntü anlamında ne yaşamsal olarak, ne kentler ne de bireyler için gerçek bir iyileşme sağlanıyor.
- En sevdiğiniz projeniz hangisi, başka mimarların eserlerine imrenir misiniz?
Dönemsel olarak, zaman ve yaşam içinde değişti en beğendiğim yapılar. Örneğin Viyana'da okurken Palladio Villaları daha sonra Adolf Loos'un projeleri çok etkileyiciydi benim için. Şu anda Peter Zumthor'un Köln'deki Kolumba Müzesi en beğendiğim yapılardan. Kiliseye rağmen nasıl gerçekleştirebildiğine hâlâ inanamıyorum, hatta kıskandığımı söyleyebilirim.
- Kim mimar olmalı; mimar doğulur mu olunur mu?
Mimar olunur, ama büyüdüğünüz ortam bazen sizi daha fazla teşvik etmeye uygundur. Oturduğunuz sandalyeden başlayarak etrafınızda olan bitene, doğal ve insan yapımı çevreye, dünyada neler olduğuna ve değiştiğine dair merakınız varsa mimarlık eğitimi bu işin ilk adımı olacaktır.
Mimarlık eğitimi alsa da herkes mimar olamaz bence, bazı mezunlar mimarlığın farklı alanlarında hizmet verebilir. Baktığımızda çok çalışkan, birçok zanaatkâr mimar var tabii ki, ancak iyi tasarımcı olmak anlamına gelmiyor bu; kreatif mimar olmak için bir kurallar listesi olamaz.
Elif Aktuğ/Akşam
Yorum Yaz