2B yalan rüzgarı gibi!
Bugüne kadar 2B konusunda hiç yazı yazmadığını belirten Murat Biniç,Beykoz Belediye Meclis Üyeleri Derneği'nin (BEYMEZ) 2B konusunda ki çözüm önerilerini sunmak için Beykoz Yerel Basını ile yapmış oldukları kahvaltıda fikrini değiştirdi.
Bugüne kadar 2B konusunda hiç yazı yazmadım. Yazmaya da hiç niyetim yoktu. Zaten Tayfun Emanetten başka da niye 2B konusunda yazı yazmadın diyen de yoktu. Ta ki Beykoz Belediye Meclis Üyeleri Derneği'nin (BEYMEZ) 2B konusunda ki çözüm önerilerini sunmak için Beykoz Yerel Basını ile yapmış oldukları kahvaltıya katılana kadar.
Öncelikle şunu ifade edeyim, gerek dernek başkanı Adem Öztürk, gerekse derneğin diğer yöneticileri 2B ve Beykoz'un diğer meselelerine son derece hakimler. Yapmış oldukları çalışmanın içeriğine bakıldığında da bu gerçek gözler önüne çıkıyor. Sorunun nereden kaynaklandığı ve nasıl çözüleceği yönünde ki tespitleri gayet yerinde... Ancak bu tespit ve öneriler normal ülkelerde işe yarayabilir, bizim gibi halkın sıkıntılarının pek de bir ehemmiyetinin olmadığı, vatandaşın taleplerinin kaale alınmadığı memleketlerde ise pek bir geçerliliği yoktur.
Aslında Sayın Öztürk de bu gerçeği konuşmasının başından sonuna ifade etti. Beykoz Belediye Başkanı'nın da partisi ile vatandaşı arasında kaldığını, çözümün Beykoz Belediyesinden ziyade Ankara'da olduğunu, Başbakan'ın danışmanları tarafından yanlış yönlendirildiğini, işin uzmanı, donanımlı bir ekiple Ankara'ya gidilirse meselenin çözülebileceğini defalarca söyledi.
Sayın Öztürk bu meseleleri anlata dursun, benim aklıma hemen 1973ten beri çekilmeye devam edilen meşhur Amerikan dizisi Yalan Rüzgârı geldi. Yaklaşık kırk yıldır yayında olan dizinin, 2008 yılında 9 bininci bölümü yayınlanmış. Halen yayınlanmakta olan dizi 2013-2014 sezonu içinde kontratını imzalamış bile. Yani sözün kısası biz bu filmi daha çok izleyeceğiz. Tıpkı kırk yıldır Beykoz'da izlediğimiz filmler gibi.
Toplantı da ki tespitlerin çoğuna katılmakla beraber, çözüm konusunda gelinen nokta da yapılacak pek bir şey olduğuna inanmıyorum. Zira problemin esas sahipleri olan Beykozluların böyle bir meselesi olduğuna inanmıyorum. İşin doğrusu Beykoz'da yeterli sayıda Beykozlu olduğuna da inanmıyorum. Aksi olsaydı bir kaç yıl içinde evlerinden, arsalarından tasfiye edilecek olan Beykozlular, bu tasfiye planına karşı ayaklanır, birilerinden hesap sorarlardı.
Her seçim öncesi duyduğumuz bazı yalanlar vardır. Bir tanesi de Büyükşehir ve hükümet, ilçe belediyesiyle aynı partiden olursa hizmet daha çok ve kolay gelir yalanıdır. Hesap ortada iki dönemdir Beykoz, İstanbul, Hükümet aynı partiden. Birde üzerine Reis-i Cumhurumuz da daha evvelden bu partinin içindeydi. Gelinen nokta ortada. Yıllardır birçok kez ifade edilen Beykozlunun, daha doğrusu fakir Beykozlunun Beykoz'dan tasfiyesi planlan halen devam ediyor. İktidarlar değişti ancak ne hikmetse Beykoz üzerinde ki planlar değişmedi. Toplantı da konuşan TÜKODER Genel Başkan Yardımcısı Aysel Can Ekşi çok önemli noktalara temas etti. Türkiye'nin birçok yerinde ve birbirinden farklı özelliklerde 2B alanlarının olduğundan bahsetti. Tarım alanı olarak kullanılan 2B'ler, Turizm alanı olarak kullanılan 2B'ler, üzerinde yerleşim olan 2B'ler gibi çeşitli 2B'ler var. Yine Beykoz'da da olduğu gibi, tapu tahsis belgesi iptal edilenlerin 2B'leri ve direkt işgal sonucu orman vasfını yitirmiş 2B'ler de var. Özellikleri farklı olduğuna göre, çözümleri de farklı olması lazım. Eğer iktidar bu meseleyi çözmek istese sorunun muhataplarını ayrı ayrı karşısına alır ve anlaşma yoluyla bu işi halledebilirdi. Sonra bazı noktalarda itiraz hakkı yoktur deniliyor kanunda. Yerel yönetimlerin yetkileri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredildiğine göre bu bir çözüm değil apaçık dayatmadır. Yıllardan beri yeni planlarda Beykoz'un nüfusu 80 bin civarında deniliyor. Peki geri kalan Beykozlular ne olacak? Beykoz'da bu kadar yüksek rayiçlerin olmasının arkasında ne gibi hesaplar var? Sebebi açık aslında; küresel sermayenin hırsları ve yerli ortaklarının hizmetleri neticesinde bir mega köye dönen istanbul'un "Riviera'sı Beykoz olacak da onun için.
Toplantı da söz alan başka bir isim olan Beykoz Belediye Meclis Üyesi Erdoğan Coşkun Çap, İstanbul'un planlarını yapan Fransız bir mimardan bahsetti. Bir yerlere bağlamak istedi ama sözü kesildiği için sonunu getiremedi. Aslında bahsedilmesi gereken istanbul'u yaklaşık 10 yıldır yöneten başka bir mimarın yıllar evvel söyledikleriydi. Şöyle demişti Dr. Mimar Kadir Topbaş; 'Beykoz'u İstanbul'un Rivierası yapacağız."
Bugün Beykoz üzerinde yaşananların özü işte budur efendiler. Beykozlu vatandaş kimsenin umurunda değildir. Kimileri ikbal, kimileri dünyalık kaygısıyla olan bitene sessiz kalırken, Beykozlular da maalesef toplantı da Doğuş Haber yazarı Dr. Devrim Bey'in anlattığı hikâyede ki kuzular gibi, kurdun gelip kendilerini yemesini beklemektedirler. Ankara da kiler Beykozluyu yemeyi kafasına koymuş, biz hala Yalan Rüzgârını izlemeye devam ediyoruz. Ne yazık ki Beykoz da, millete önderlik edecek bir lider ya da akil bir kadro yok. Milletin derdini çözmek için göreve talip olanlarda ipe un sermiş durumdalar.
Bence bu işin vebali Beykoz Belediye Başkanı ve AK Parti İlçe başkanındadır. Zira Beykozlu vatandaş seçimlerde sorunlarını çözme yetkisini ve iradelerini bu makamlara oylarıyla teslim etmişlerdir. Ne yazık ki Beykoz Belediyesi kendi gücünü kullanarak bu konuda halkı bir araya getirecek hiçbir organizasyon yapmamıştır. Bu konuda miting yapmak ne yazık ki Muhtarlar Derneğine düşmüş netice de atılan taş kurbağayı ürkütmemiştir. Yine aynı şekilde AK Parti İl Kongresine 5 bin kişiyle katılacağını ifade eden, AKP İlçe teşkilatı, Beykoz'un meselesi için 500 kişiyi bile bir araya getirememiştir. Her yıl binlerce Beykozluyu Çanakkale'ye gönderen Beykoz Belediyesi, bu rakamın yarısını Ankara'ya gönderseydi, ya da AK Parti'nin TT Arena'da ki kongresine katılan 5000 Beykozlu bu sorunu dile getiren dövizler taşısalardı bence durum çok daha farklı olurdu. Tabii Yücel Çelikbilek ya da Adem Sefer'in parti içinde ki akıbetleri de. Fakat Beykozlunun kahramanları olurlardı bu kesin. Amma Kurtlar Vadisinin büyüklerinin dediği gibi, "sonunu düşünen kahraman olamaz" efendiler.
İktidarın bu meseleyi nasıl "halletmek" istediği gayet açıktır. Yapılması gereken önce bu iktidara ve yerel yönetime sorunumuzu çözsünler diye oy verenlerin, oylarının hesabını sorarak, siz oy istediniz bizde verdik şimdi düşün önümüze ve bu meseleyi halledin demeleridir. Şayet böyle bir dertleri varsa tabii. Eğer bu irade gösterilirse Beykoz'da ki tüm siyasiler ve stklar da bu harekete destek olurlar. Beykoz halkı topyekûn bir tepki hareketi ortaya koymadıkça bu işin çözülmesi muhaldir. Bu iş siyasi ikbal, parti içi dengeler, bir sonra ki seçimde ki konumu gibi dertleri olmayanların çözeceği bir iştir. Netice de Beykozluyu peşine takıp meydana çıkacak bir lidere ihtiyaç olduğu aşikâr.
Bana gelince, bugüne kadar yaşadıklarımdan edindiğim tecrübeye dayanarak, Beykozlunun böyle bir tepki göstereceğine dair hiç umudum yok maalesef. Böyle bir lider ise, ben de siyaseti bıraktığıma göre zaten çıkmaz. İyisi mi biz televizyon izlemeye devam edelim. Yalan Rüzgârı bitse de önemli değil hemen ardından Mariana başlıyor...
B. Murat Biniç / Dost Beykoz
Yorum Yaz