'3D printer ile ev basabilir hale geleceğiz'
Yapı-Endüstri Merkezi (YEM)’de 2-6 Ekim 2017 tarihleri arasında gerçekleşen “Mimarlık Haftası” etkinliklerinde 'mimarlık' mercek altına alındı.
Farklı meslek disiplininden temsilcilerinin ağırlandığı bir hafta süren etkinlikte ilk gü “Eğitimcilerle Mimarlık” konulu oturumda mimarlık, eğitim profesyonelleriyle masaya yatırıldı. 2 Ekim 2017 Dünya Mimarlık Günü temasının “İklim Değişikliği için Harekete Geç!” olduğunu anımsatan Beykent Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şengül Öymen Gür, dünyanın giderek ısındığını ve enerji sıkıntısı yaşandığını belirtti. “21. yüzyıl şımarma yüzyılı değildir” diyen Gür, dünyanın doğal kaynaklarının dört gezegen daha varmış gibi umarsızca kullanıldığının altını çizdi.
Enis Öncüoğlu'nun yönettiği “İşverenlerle Mimarlık” konulu ikinci oturumda ise başarılı projelerde, işveren ve mimar ilişkisindeki uyumun önemine dikkat çekildi. Oturumda ilk sözü alan İBB Üstyapı Projeler Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Mimar Kadriye Karabulut, “İşveren dokuyu, malzemeyi tanıyınca mimara yardımcı olabiliyor. Ne istediğinizi bildiğiniz zaman, işveren-mimar ilişkisi hızlı ilerliyor. ‘The Architect' isimli filmde söylenildiği gibi bir mimar için müşteriyi mükemmel yapan ilham vermesidir. Bu ilişkiyi ne kadar doğru yürütürseniz sonuç o kadar başarılı olur.”
Güzin Konuk: “İnsan ve çevre odaklı yeni bir yaşam modeli inşa edilecek”
Mimarlığın tasarımcılarla tartışıldığı ikinci günde; aydınlatma, akustik, iç mimarlık ve peyzaj mimarlığı konuları ele alındı ve kentsel tasarımın mimarlık açısından önemi masaya yatırıldı. “Kentsel Tasarımcılarla Mimarlık” oturumunun moderatörlüğünü üstlenen MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Şehir Planlama Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güzin Konuk, kentlerin 21. yüzyılda mutlaka stratejik açıdan ele alınması gerektiğinin altını çizdi. Bunun için de bilgi tabanlı değişimin esas alınmasının önemine dikkat çeken moderatör, “Geleceğin en önemli mekânları kentlerdir. Önümüzdeki yüzyıl boyunca, makine ve araç değil, insan ve ekolojik çevre odaklı yeni bir kent ve yeni yaşam modeli inşa edilecek,” diye konuştu.
Ali Faruk Göksu: “Kentlerimiz İçin Yeni Hikâyeler Yazmalıyız”
Ali Faruk Göksu, ‘Etki' ve ‘Etkileşim' kavramlarının bugünün kent sorunlarını yeni bir bakış açısıyla ele almada önemli bir rol üstlendiğini belirterek yeni nesil mimar ve şehir plancılarına seslendi: “Artık tasarımcının bilindik rolü değişime uğradı. Bir tasarımcı sadece kendi başına oturup tasarım yapmaya odaklanmanın ötesinde farklı bir ‘Etkileşim' ortamında neler yapabileceğini, hangi rolleri üstlenebileceğini düşünmeli. Bunun için de yeni kavramlara ve bu yeni kavramları oluşturacak kent kuramcılarına, hikâye yazıcılığına ihtiyaç var. Kentlerin hikâyelerini yeniden yazacak gençler sayesinde ancak yeni bir kent modeli oluşturabiliriz. Ancak bu sayede karakteri ve estetiği olmayan kentler oluşturmaktan kurtulabiliriz.” Göksu, “Tasarımın artık pek çok alt dalı var. Sosyal Etki tasarımcısı olun. Tasarım bir strateji geliştirme, bir çözüm bulma işidir,” diye konuştu.
Tasarım süreçlerinin entegre olmasının ve takım çalışmasının öneminin vurgulandığı, aydınlatma tasarımı, akustik, içmimarlık ve peyzaj mimarlığı disiplinlerinin ele alındığı “Tasarımcılarla Mimarlık” oturumunu yöneten Oğuz Bayazıt Mimarlık Kurucusu Oğuz Bayazıt ise bir sanat dalı olan mimarlığı bilimle bezemek gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Mesleğin neresinde olursak olalım yaptığımızla hayal ettiğimiz her zaman örtüşmeyebilir. Mimarlık diploması, ehliyet almak gibi. Arabayı kullanmayı yıllar içinde öğreniyorsunuz. Tasarım hangi diplomaya sahip olursak olalım his ve düşünceyle ortaya çıkan bir sonuç. Entegre tasarım süreci günümüzde çok önemli.”
Etkinliğin üçüncü gününde ise mimarlık, mühendislerle masaya yatırılırken; elektrik, mekanik cephe, yangın, inşaat mühendisliği ve statik konuları ele alındı. Mimar ve mühendislerin ortak çalışmasını büyük bir orkestraya benzeterek “Mühendislerle Mimarlık” konulu oturumu açan moderatör Aydan Volkan, mimarlığı ortak üretim modeli olarak gördüğünü söyledi ve “Hayal ettiğiniz yapının işverenin ihtiyaç programına uygun olması için mühendislik disipliniyle entegre çalışmak gerekiyor. Bu entegrasyona önem vermeliyiz,” diye konuştu.
Ekotasarım Genel Müdürü Gürkan Görgün, bir mimari tasarımın başarısının bu mimari tasarımı oluşturan paydaşların birbiriyle olan ilişkisinde yattığına dikkat çekti ve “Tasarım sürecinin en önemli unsurlarından biri koordinasyon toplantıları ve bilgi akışının her paydaşa zamanında doğru olarak ulaşması. Oysa son zamanda yapılan hatalardan biri işverenin ucuz olsun diye birbirini tanımayan ekipler kurması ve herkesin ayrı telden çalması. Mimar kendi ekibini kurmalı, tasarımın ruhu çok önemli,” dedi.
Yusuf B. Tımbır: “Mimarlar tasarımın daha başında mühendisleri işin içine sokmalıdır”
YEM'in Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında üçüncü gününde “İnşaat Mühendisleriyle Mimarlık” konulu ikinci oturumunda mimar ve mühendislerin aynı dili konuşmasının önemi vurgulandı. Mimarlarla mühendisler arasında çekişme olduğu iddialarını sorgulayarak oturumu başlatan Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık Kurucu Ortağı Hasan Çalışlar, “Eskiden mimar ve mühendis aynı kişiydi; çelik icat edildi ve farklı meslekler ortaya çıktı,” dedi.
YBT Yapısal Tasarım Hizmetleri Kurucusu Yusuf B. Tımbır, “Mühendisler mimarlarla çalışmaya başladıkları zaman mimarın mühendise tasarım için pay bırakması gerekiyor. Eğer hesap makinesiymiş gibi bakarsanız çözümsüzlük yaşanabiliyor. Tasarımın başında yapı mühendisin fikrini almak gerekir” diye konuştu. İTÜ Mimarlık Fakültesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Birimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Cem Çelik ise “Güvenlik açısından en ağır sorumluluğu alarak tasarım sürecine katılıyor, yapı mühendisliği yapıyoruz,” diyerek sözlerine başladı ve gençlere şu tavsiyelerde bulundu: “Mimar ve mühendislerin öğrencilikten itibaren birlikte çalışmayı öğrenmesi lazım. Birlikte yarışmalara katılabilir ve ortak ders alabilirler. Staj imkânlarından maksimim fayda sağlayacak şekilde yararlanmalılar.”
Mimarlık Haftası etkinliklerinin dördüncü gününde mimarların yeni teknolojiler ve malzeme üreticileriyle ilişkisi üzerine odaklanıldı. “Yeni Teknolojilerle Mimarlık” konulu ilk oturumu mimarların tarih ve sosyoloji bilmesi gerektiği kadar artık yeni teknolojiye de kendisini hazırlaması gerektiğini vurgulayarak açan moderatör Gökhan Avcıoğlu, bu gelişmenin mimarlık eğitiminin gözden geçirilmesi anlamına geldiğini söyledi.
Salih Küçüktuna: “Mimarlar teknoloji kullanımında geriden geliyor”
Mimarlığın çok tutucu ve en eski mesleklerden biri olduğunu ve yeniliklere direnç gösterdiğini dile getiren Salih Küçüktuna, “Bu nedenle mimarlar teknoloji kullanımında geriden geliyor. Teknolojinin kullanımının tüm üniversite eğitimine yayılması gerekiyor,” dedi. Oturumun devamında sözü alan Yüksek Mimar İnşaat Leyla İlman Yörür de artık inşaat sektöründe robotların devreye girdiğini belirterek inşaat sektörünü muhafazakar kalmak ve yeni teknolojiye entegre olamamakla eleştirdi.
Aydonat Atasever: “3D printer ile ev basabilir hale geleceğiz”
Söyleşinin en ilginç açıklaması ise 3D printer'ın çok yakında mimarlığa daha fazla faydası olacağının haberini veren Zaxe 3D Teknolojileri Kurucusu Aydonat Atasever'den geldi: “Mimarın tasarım safhasında kafasında düşündüğü unsurlar bugün üç boyutlu maketler halinde basılabiliyor. Çok yakın zamanda ev de basılabilecek. Yapı küçük boyutlar halinde parçalanacak, bunlar birleştirilip ev oluşturulacak. Bu bileşkelerin her biri 3D printer'ın kütüphanesinde yer alacak.”
“Mimar tasarımına sahip çıkarsa o ürün standart haline geliyor”
TUŞPA Nilüfer Kozikoğlu Mimarlık ve Urban Atölye Kurucusu Nilüfer Kozikoğlu'nun moderatörlüğünde başlayan “Malzeme Üreticileriyle Mimarlık” konulu oturumda mimarların tedarikçilere karşı talepkar olmasının ürün geliştirme sürecine katkısı ve etkileri vurgulandı. Assa Abloy İş Birim Yöneticisi Bilal Kafalıer, Işıklar Yapı Ürünleri Pazarlama Müdürü Dilek Karaköz Toruş, Braas Çatı Sistemleri Pazarlama ve Satış Müdürü Hamdullah Abiş, Türk Ytong Genel Müdür Yardımcısı Tolga Öztoprak ve Şişecam Düzcam Mimari Cam Projeleri Ürün Yönetim Şefi Yudum Demirkol'un konuşmacı olarak katıldığı oturumda, verilen ortak mesaj, hayalim var diye gelen mimarın tedarikçiyi zorladığı, bunun da gelişime yön verdiği oldu. Üreticileri zorlayan faktörlerin bina tasarımcıları ve mimarlar olduğuna işaret eden yorumlarda, estetikten yoksun zihniyet anlayışının değiştiği, ürünün mimari ve tasarım kısmının ön plana çıktığı belirtildi. Projesine sahip çıkan, ağırlığını koyan ve işvereni malzeme seçiminde yönlendiren mimarların her geçen gün arttığının ifade edildiği oturumda, eğitim aşamasında malzemeyle tanışılması gerektiği vurgulanırken, mimarların malzeme seçimi sonrasında dahi sahada olmaları, malzemesini iyi tanıması gerektiği çağrısı yapıldı. Mimarların yeni taleplerinin, yapı malzemesi üreticisi sektör paydaşlarını yeni ürünler yapmaya teşvik ettiği vurgulanan panelde, geleceğe yönelik ortak mesaj, hem üretim hem tasarım aşamalarında dijitalleşmenin geleceğin konusu olduğu, ürün sistem ve performansı üzerine söz sahibi olanların mimarlar olması gerektiği oldu.
“Yeni Yapılan Statların Ruhu Yok”
Etkinliğin son gününde Uğur Vardan, Caner Eler ve Can Öz'ün katıldığı “Bir Kültür Fizik Alanı Olarak Spor” konulu ilk oturumda ise spor bir kültür olarak ele alındı ve mimarlığın tipolojilerinden biri olarak spor yapılarının iyi örnekleri üzerine konuşuldu. Yurtdışındaki stadyumların ulaşım sorunu olmadığına dikkat çeken Can Yayınları ve Socrates Genel Müdürü Can Öz, stadyum yeri seçilirken öncelikle toplu taşımaya önem verilmesi gerektiğini vurguladı. Stadyumların şehirden uzakta ve şehir kültüründen izole bir şekilde yapılmasına karşı olduğunu belirten Öz, “Müsabaka öncesinde ve sonrasındaki taraftarın sağladığı festival havası bir şehircilik kültürüdür ve çok güzeldir. Şehre de katkı sağlar,”dedi. Uğur Vardan “Yeni yapılan stadları “çok güzel yapılar” olarak nitelendiren Vardar, bu spor yapılarının birbirlerine çok benzediğini ve ruhlarını kaybettiğini” ekledi. Caner Eler ise genel anlamda eski stadyumlara bir özlemin olduğunu ama taraftarın sayıca artması ve artık daha konforlu yapılara ihtiyaç duyulması ile bu eski yapıların yerine yenilerin gelmesinin bir zorunluluk arz ettiğini söyledi. Engellilere yönelik tasarımın her zaman göz ardı edildiğini ifade eden Eler, engelli bir birey olarak yaşadığı sıkıntıları dinleyicilerle paylaştı.
Ahu Bade Nilgün: “Y kuşağı değerleriyle yaşıyor ama değerlerinin ne olduğunun farkında değil”
“Y Kuşağı ve Mimarlık” konulu son oturumda ise dönemin en popüler konusu kuşaklar arası iletişim tartışıldı ve Y kuşağı odağında mimarlık perspektifinden sektörün insan kaynağı ele alındı. Antik dönem Yunan filozofu Aristo'nun 2300 yıl önce “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış, yetişkinlere karşı saygısızlar,” dediğini hatırlatan Bakırküre Mimarlık Kurucusu Gürhan Bakırküre, moderatörlüğünü yaptığı oturumu, kuşaklar arası problemlerin her dönemde karşımıza çıktığını söyleyerek açtı. NBS İnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanlığı Kurucu Ortağı, Eğitmen Ahu Bade Nilgün “1980-2000 arasında doğanlar Y kuşağını oluşturuyor. Bu nesil işi, güzel ve keyifli bir hayat yaşamak, eğlenmek için kullanılacak bir araç olarak görüyor. Başarı odaklılar ama günümüzde bu başarının tanımı değişmiş durumda,” dedi ve ekledi: “Yeni nesli güruh değil, birey olarak görmekte fayda var. Y kuşağı değerleriyle yaşıyor ama bu değerlerin ne olduğunun farkında değil. Y kuşağının işten ayrıldığı yerler, değerleriyle uyuşmayan firmalardır. Önce kendi değeriniz nedir onu bulmalısınız. Çalışan memnuniyetine önem veren şirketler, bunun farkında olarak insan kaynağını planlıyor.”
Assa Abloy ve Şişecam Düzcam ana sponsorluğunda; Bocchi, Braas Çatı Sistemleri, Işıklar Tuğla, Rapsel ve Türk Ytong sponsorluğunda gerçekleşen Mimarlık Haftası etkinlikleri, 2-6 Ekim 2017 tarihleri arasında YEM'de gerçekleşti.
Yorum Yaz