Binalar kentin geleceğini belirler!
Melis Alphan bugünkü yazısında yapılan inşaatların kalıcı olduğunu, orada kaldığı sürece de manzarayı kirleteceğini belirtiyor
Biri gider biri gelir, çirkin şehirler bize kalır. Bir filme girersiniz, berbat çıkar. Verdiği hasar geçicidir. Ya da bir lokantada rezil bir yemek yersiniz. Bir daha o restorana uğramazsınız, mideniz bir güne düzelir, kötü hatıra da zamanla unutulur. Maça gidersiniz, takımınız yenilir. Önünüzdeki maçlara bakarsınız. Ama bir bina için aynı şeyi söylemek mümkün mü? Bir hükümet, o hükümetin belediyesi gelir, hilkat garibesi bir binayı orta yere diker. On yıllarca o bina orada kalır, manzarayı kirletir, berisine gerisine gelen başka yapılar için estetik marjını dibe çeker. İstanbul'da bunun karşılığı, taşra burjuvazisinin dayattığı hantal, dev yapılar. Son dönemde inşa edilen adalet saraylarını, TOKİ konutlarını, kongre merkezlerini gözünüzün önüne getirin.
Çamlıca'da yapılacak camiyi, Taksim'e dikilecek kışlayı hayal etmeye çalışın. Oysa iyi tasarlanmış binalar ve şehir alanlarının somut karşılıkları var: Etrafındaki konutlar değerlenir, daha yüksek vergi ve kira gelirleri elde edilir, ofis çalışanlarının mutluluk ve üretkenlik seviyesi yükselir, turizm artar, onarım masrafları düşer, suç oranı azalır ve insan davranışları olumlu etkilenir. Frank Lloyd Wright, “Belki iyi mimari sayesinde hükümete nasıl daha iyi işleyeceğini gösterebiliriz” demişti. Dirilip gelse keşke, bu sözü bir de bizi yönetenlere söylese… Estetiği tartışmak kolay iş değil. Herkes kendi aklının en iyisi olduğunu düşündüğü gibi, kendi zevkinin de diğerlerine üstün geldiğini sanırNe var ki bu, birine iktidara geldiğinde hunharca kendi zevkini dayatma, kentleri şekillendirme iznini vermez.Hayır. Mesele Çamlıca'ya dikilecek cami, Taksim'e kurulacak kışla değil. Mesele bunların neye benzeyeceğini tahmin ediyor olmamız.Vasatta uzlaşmak istemeyişimiz. Restorandaki kötü yemeği istemezsek bir daha yemeyiz. Ama Taksim Meydanı'ndan geçmeden kaç gün geçirebiliriz?Winston Churchill'in meşhur lafı durumu özetliyor: “Biz binalarımıza şekil veririz, sonra da onlar bizi şekillendirir.”O binalar bizim yaşam kalitemizi etkiler, şehirlerimize kimlik kazandırır veya kimliksizleştirir.Eğer bu agresif ve çirkin yapılaşmayı mesele etmeyi kendimize iş edinmezsek...AKP gider, ZKP gelir, fark etmez. Feci sonuçlarına biz katlanırız.O zaman da “Müstahak size”derler
Melis Alphan / Hürriyet
Yorum Yaz