Bodrum, otelleri ve fiyatlarıyla Capri olma yolunda ilerliyor!
Reha Muhtar Bodrum Türkbükü'ndeki pahalılığın Bodrum'un Capri olma yolunda ilerlediğine dayandığını belirtiyor
Beyhude bir tartışma yaşanıyor Bodrum'daki lahmacun fiyatı üzerine...
Bodrum'un en ünlü otellerinden Maça Kızı'nda 50 liraya lahmacun yeniyor...
Onbeş yıl önce Akmerkez'in Ulus kapısında Paper Moon açıldığında kıyamet kopmuştu...
Sanıyorum “25 liraya pizza veriyorlar... Rezalet...” diye...
Bugün Paper Moon muadillerinin arasında ‘hesaplı' yemek yenecek yerlerden biri gösteriliyor...
Maça Kızı Otel'in sahibi Sahir Erozan, bu tartışmalardan hiç yüksünmüş görünmüyor, “Ben konsept satıyorum... Normaldir...” diyor...
Bodrum'a uluslararası kapitalin nasıl bir yatırım yaptığını görmeyenler, tatil beldesini 30 yıl öncesindeki konseptine göre tartıştıklarını sanıyorlar...
O bir zamanların bohem gençliğinin “Bir zamanlar aşık olmuştum... Ama şimdi ismi neydi unuttum... Biraz deniz, biraz uyku... Bodrum Bodrum...” şarkısı eşliğinde takıldığı Bodrum'un yerinde yeller esiyor...
Artık dünyanın en ünlü otel zincirleri, “finansal olarak nasıl geri getirisinin sağlanacağı muamma olan” yatırımlar yapıyorlar...
Üst düzey finans sorumlusu olarak çalışan bir arkadaşım geçen gün; “Bu paralar nasıl geri dönecekler... Anlayamıyorum...” diyordu...
Mandarin Otel, Cumartesi gecesi Cennet Koy'da bir açılış yaptı...
“1500 kişi davetli... Gelecek misin” dediler...
“Gelmeyeceğim” dedim, “bu kadar kalabalıkta rahat etmem ben...”
Dünyaca ünlü İtalyan şarkıcı Eros Ramazotti'nin konseriyle açılışı yapıyor otel...
1500 kişi davet edilmiş, yatlarla, arabalarla tam 3500 kişi açılışa gitmiş...
Bir dostum, “Gece 02'de vale hizmeti talebi karşılayamaz hale geldi... Arabayı otelde bıraktım, tekneyle Türk Bükü'ne geçtim, oradan araba tutup eve gelebildim... Kendi arabamı ertesi günü gidip aldım...” diyordu...
Dünyanın en ünlü otel zincirlerinden Four Seasons, Kempinski Barbaros Bay'in yanına bir otel kompleksi inşa etmek üzere çalışmaya başlamış...
Dünyanın en ünlü otel zincirleri, Kempinski, Mandarin, Four Seasons, Bodrum'a yüz milyonlarca dolar yatırım yaparak geliyorlar...
Bodrum dünyanın en ünlü oteller zincirlerinin ilgi alanlarının tam göbeğinde...
Geçen gün Mübariz Mansimov'un 45 milyon dolara Cefi Kamhi'den aldığı Yalıkavak Marina'yı, on milyonlarca dolar harcayarak bir ada haline getirdiği yerin açılışı vardı...
Londra'nın en ünlü restoranı Cipriani'nin açılışı orada gerçekleşti...
Açılış gecesi oraya da çağırdılar...
“Çok kalabalık olur ben gitmem...” dedim, çocuklarımla havuzda oynamayı yeğledim...
Hiçbir davete gitmiyorum, fakat herşeyden haberdarım...
Sonra kendim gidersem gidiyorum...
Böylesi daha samimi, daha sahici oluyor...
Bunu da yazıyorum, çünkü bazı akl-ı evveller “gidip gördü reklam ediyor” derler...
Şükür, ne oraları reklam edecek davetlere ihtiyacım var, ne de zırt pırt o davetlerde boy gösterecek halim...
50 liralık lahmacundan nerelere geldik...
Bizler için “50 liralık lahmacun bir tartışma konusu” muhakkak, fakat “Dünyanın yeni tatil beldesi Bodrum'u inşa etmeye çalışanlar için” bu tartışma abes ve absürd...
Bodrum'u “Capri” adası gibi bir yer yapmaya çalışıyor uluslararası yatırımcılar...
Bu kadar lüks oteller zincirinin bir benzerini Capri'de görmüştüm...
Zaten Capri'deki otel fiyatlarından, nereye gitmekte olduğumu baştan anlamış, hiçbir şeye sinirlenmemem gerektiğini önceden kabullenmiştim...
Bodrum'da birkaç yıl içinde 50 liraya öğle yemeği yenir mi bilmem...
Burası Türk turistten çok “dünyalı kodamanlara” hazırlanıyor adım adım...
“Uyku biraz uyku... Bütün isteğim buydu... Biraz deniz, biraz uyku...” öyle mi?..
Hey gidi Bodrum hey!..
GÜNÜN ANLAMLI SÖZÜ...
MAZERETİN OLMADIĞI BİR HAYAT...
“Herkes mazeretin geçerli olmadığı bir boyutta yaşamanın sonuçlarına katlanacaktır!..
Bunu bilerek dilediğiniz gibi yaşamaya devam ediniz...!”
Ahmed Hulusi (Dosttan Dosta kitabından)
RUHBAN OKULU DA CEMEVİ DE AÇILMALI...
Önceki gece CNN Türk'teki Tarafsız Bölge'de, Heybeliada Ruhban Okulu açılsın mı açılmasın mı tartışmasını izliyordum...
Yedi yıl Atina'da kaldığımdan, dizelerini çok iyi bildiğim eski bir şarkının nostaljik tadıyla izledim tartışmayı...
Tartışmacıların büyük çoğunluğu, kendi tezlerini savunmada gayet bilgili ve derinlikliydiler...
Fakat ne kadar bilgili ve derinlikli olurlarsa olsunlar, Heybeliada Ruhban Okulu meselesinin iki can alıcı noktasından birinde eskilerin deyimiyle “tenakusa yani çelişkiye” düşmekten kurtulamadılar...
Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasının şimdi gündeme gelmesi elbette ki İstanbul'da kalan 2500 Rum'un mitropolit ihtiyacını giderme duyarlılığından kaynaklanmıyor...
Başta Amerika olmak üzere, uluslararası güç odakları, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ni, Doğu Avrupa'da komünizmin yıkılması ve Ortodoksluğun güçlenmesiyle etkisi çok artan Moskova Patrikhanesi'ne karşı bir güç olarak hazırlamayı düşünüyorlar...
Onun için de Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılarak, din adamı yetiştirmesini ve Sen Sinod'unu eski etkinliğine kavuşturmasını arzuluyorlar...
Ruhban Okulu'nun açılması insani bir istek...
Batı Trakya'da Türklere verilmeyen onca hak varken, Ruhban Okulu'nu gündeme getirmek, birçok kişiye abes geliyor...
“Onlar Batı Trakya'da adım atmadan, biz de adım atmayalım” demeye getiriyor ve mütekabiliyet ilkesini hatırlatıyorlar...
Gündeme gelen her konunun, aslında bir insan hakları meselesine sarmalanmış bir strateji ve uluslararası bir hamle olduğunu bilmek güzel bir şey...
O zaman farkındalığınız artar...
Ancak bunun uluslararası güç oyununun bir parçası olduğunu bilmek, insan hakları konularında “kayıtsız” olmak anlamına gelmemeli...
Batı Trakya'daki Türklerin dini özgürlüklerini istedikleri gibi yaşayabilmelerinin yolu da, kendi vatandaşlarınıza sağladığınız özgürlüklerin seviyesinden geçiyor...
Neticede, Alevi vatandaşlarımızın Cemevleri sorunu da Rum vatandaşlarımızın Ruhban Okulu meselesi de, bizim meselelerimiz...
Biz kendi vatandaşlarımıza kendi inanç ve özgürlüklerini sonuna kadar sağlama hakkını, hiçbir şarta bağlı kalmadan verirsek, Türkiye'nin çağdaş ve insan haklarına saygılı konumundan en çok bu ülkenin vatandaşları yararlanır...
Biz mutlu oluruz başkaları değil...
Kendi vatandaşlarımızın mutluluğunu, “başkaları istiyor ve istemiyor” diye engellemek pek akıl karı değil...
Biz bütün inançlar ve düşünceler temelinde özgürleşelim...
Biz mutlu olalım önce...
Aleyhine yönelik stratejileri ancak mutlu insanlar bozabilirler çünkü...
Reha Muhtar / Vatan
Yorum Yaz