Demir İnşaat markasını Fransa’dan İstanbul’a taşıdı!
Fransa'daki başarılarını Türkiye'ye Demir İnşaat markası ile taşıyan Mehmet Demir, Türkiye'deki inşaat sektörünü ve kendi projelerini anlatıyor
Fransa'daki başarılarını Türkiye'ye "Demir İnşaat" markası ile taşıyan Mehmet Demir, Türkiye'deki inşaat sektörünü ve kendi projelerini anlatıyor.
Türkiye'de düşük gelire sahip olan kişilerin de ev sahibi olması gerektiğine inanıyor. Yapıların temeli kadar altyapısının da sağlamlığı konusunda söyleyecekleri var. Hepsi bu kadar da değil... Mehmet Demir, "kaliteli yaşam herkesin hakkı" diyor. Onun amacı, uygun fiyata herkesin sahip olmak isteyeceği kalitede binalar yapmak. Pek çok kişinin aksine para kazanmak onun için ikinci planda kalıyor. Ancak ülkemizdeki inşaat sektörünün ters işleyişinden oldukça rahatsız... İşte çıraklıktan ustalığa giden bir başarı hikâyesi...
Bize biraz Mehmet Demir'den bahsedebilir misiniz?
1968 yılında Bingöl'ün bir ilçesi olan Kiğı'da doğdum, ilk ve ortaokulu Bingöl'de okuduktan sonra İstanbul'a geldik. Amacımız Norveç'e gitmekti. Ancak İstanbul'da bir sene liseye devam ettikten sonra Fransa'ya yerleştik ve 1985 yılında çalışmaya başladık. Mesleğimize, işin en temelinden çalışarak başladık. 3 Mart 1985... Bu tarihi doğum günüm gibi hatırlarım. Sonra 1989 yılında ağabeyim ile birlikte kendi şirketimizi kurduk. Çalıştık, çok çalıştık hem de... 0 küçük şirketi büyüterek bugünlere kadar getirdik. Sonra ailemizin çoğunu Fransa'ya getirerek onlarla bir ekip olduk. Türkiye'ye geldiğimiz 2002 yılında tanıştığımız kapı, pencere ve mermer detaylarını Avrupa'ya taşıdık. 2005 yılında, Avrupa'da ekonomik sıkıntılar belirginleştiğinde Türkiye'ye geldik.
İnşaat sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz? Bu kararı almanızda etkili olan fikir neydi?
İnşaat zaten çalıştığımız, iyi bildiğimiz bir alandı. Çıraklıktan ustalığa geldik. Neden kendimize bir iş açmıyoruz ki dedik ve küçük işlerle başlayıp giderek büyüyerek bugünlere geldik.
Türkiye'de inşaat sektörü hızla gelişiyor. Kentsel dönüşüm projeleri mevcut. Bu alandaki projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Türkiye'de inşaat, gerçekten çok büyük bir sektör, İstanbul ise bizim tanıdığımız İstanbul gibi değil; hızla büyüyen bir şehir, adeta bir ülke haline geliyor. Bu gerçekleşirken, bana göre Türkiye'nin en büyük eksikliği altyapı. Avrupa'da bina yapı çalışmalarına altyapıyı sağlamlaştırarak başlıyoruz. Kanalizasyonları ve gerekli diğer detayları düzenledikten sonra inşaatı yapıyoruz. Burada tam tersini yaptıkları için hep sıkıntı yaşıyorlar.
Siz her iki tarafı da biliyorsunuz. Bir kıyaslama yaptığınızda değerlendirmeniz nasıl olur?
Tuhafıma gidiyor. Güneşli'de küçük bir inşaat yaptım, inşaatı bitiriyorsunuz, kanalizasyon sonradan bağlanıyor. Çok ters bir şey bu... Avrupa'da ise elektriğinizi, suyunuzu, telefonunuzu kısaca inşaatta lazım olan her şeyi kurduktan sonra yapının temelini atarsınız. Bu da bizim elimizde değil maalesef. Burada belediye düzenliyor. Bazı yerlerde kanalizasyon sistemi var, bazı yerlere sonradan bağlıyorlar. 3-4 metrekarelik bir alanı birçok kere yıkıp yeniden yapıyorlar. Sistemsiz çalıştıklarından dolayı siz inşaatınızı bitiriyorsunuz, belediye geliyor tekrar kırıyor ve tekrar düzenliyor.
Şu anki projeleriniz nelerdir?
Şu an 18 dairelik küçük bir projemiz var. Avrupa Yakası'nda tamamlamak üzere olduğumuz 33 dairelik başka bir projemiz daha var. Yeni projeye de yakın zamanda başlayacağız. Ben isterim ki her çalışan vatandaşın bir dairesi olsun, kredisini rahat ödeyebilsin. Ama buradaki şartlar çok zor. Devletin daha çok teşvik etmesi lazım. Herkesin bir evi olsun istiyorum. Çok para kazanmak önemli değil. Herkesin sahip olması gerektiğini düşündüğüm kaliteli evler inşa etmek önemli.
Bu projeyi yaparken nasıl bir müşteri profili seçtiniz kendinize?
Kendim de çok varlıklı bir aileden gelmediğim için herkesin bir evi olsun isterim. Burada Zeytinburnu'nda bir daire beş-altı yüz bin dolar. Paris'te bu fiyata çok rahat bir daire alabilirsiniz. Türkiye'de evler neden bu kadar pahalı anlamıyorum. Benim amacım mümkün olduğu kadar makul fiyata arsalar alıp yine makul fiyatlarla herkesin ev sahibi olmasını sağlamak. Maliyetinin 3-4 katına evi satmanın bir anlamı yok. Rayiç bedeli sabittir ama nedense satış bedeli burada öyle değil. Burada çok inşaat gezdim. Fark ettim ki 400-500 bin dolara satılan binaların ısı yalıtımı bile çok zayıf, ses yalıtımı ise hiç yok. Komşunuz konuştuğunda ya da merdivenden biri çıktığında duyabiliyorsunuz. Bunlar maliyeti çok yüksek yapılandırmalar değil. Amacımız çalışmak. Güzel, kalıcı işler çıkarmak.
Work+
Yorum Yaz