Emaar Türkiye’deki eşsiz kar tanesi
İnşaattaki Topuk Tıkırtıları'na bu kez Emaar Türkiye'nin Genel Müdür Yardımcısı Ümit Türüdü Şen konuk oldu...
Emaar Türkiye İK mükemmel işlerin ancak mükemmel insanlarla gerçekleşebileceğinin bilinciyle adı “Mükemmelliğin Arkasındaki İnsanlar” olan çalışan değer önermesini yarattı. Buna göre çeşitlilik ve bu çeşitliliğin içerisinde sağlanan mükemmel uyuma en uygun örnek kar taneleriydi. Emaar Türkiye de alanında uzman ve mükemmelliği hedefleyen, her biri birbirinden farklı katma değer ile eşsiz işlerin ortaya çıkmasını sağlayan mükemmel çalışanlarını kar taneleriyle özdeşleştirdi. “Mükemmeliyetin arkasındaki insanlar” mottosuyla çıkılan bu yolda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yüzde 52'si kadın olan çalışanlarına eşsizliğin simgesi kar tanesi bileklikler hediye edildi.
Her kadın farklı bir dünya, eşsiz bir kar tanesidir. Bunlardan biriside çalışanlarının yüzde 52'si kadın olan Emaar Türkiye'nin kısmetindeki Ümit Türüdü Şen…
“Hakikaten hepimiz birer eşsiz kartanesiyiz ama birlikte olduğumuzda herkesin artısından daha büyük birşey oluyor” diyor Sevgili Şen…
İşe erken başladı
Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Politika'dan mezun olduktan sonra ısrarla, bilerek, ve isteyerek insani bulmadığı bankacılıktan kaçınan Şenx halkla ilişkiler uzmanı olmak istedi. Fakat kader ağlarını öyle bir ördüki tanıtım yaparken pazarlamaya geçti, turizmcilik derken Türkiye'nin en iyi firmalarında satış, pazarlama ve gayrimenkul geliştirme gibi farklı uzmanlıklar isteyen dallarda yeteneklerini sergiledi.
Analitik düşünme kaabiliyeti olan, zeki, olaylar arasında bağlantı kurabilen, ihtiyaçları önceden kestiren ve geleceği koklayabilen Türüdü Şen, dünyanın en yüksek kulesini kurma vizyonu olan bir dünya markası olan Emaar'ı gördü ve yeni şekillenmekte olan Türkiye takımında yer aldı.
Burada son derece çalışkan, sinerjisi yüksek ve gelişime açık yönetim ekibi ile bu gün parmakla gösterilen Emaar Square'i geliştirdi. Proje masaya konduğunda dünyadaki ekonomik krizler, siyasi çalkantılar ve değişen trendler ekibi yıldırmadı, aksine kamçıladı. Üç buçuk yılda dev projenin planı iki kere değişti. Projeye ofis kulesi eklendi. Teslim heyecanının her yeri sardığı bu günlerden geriye dönüp bakıldığında zor ama keyifle çalışılan bir temponun kekremsi bir tadı kalıyor hafızalarında …
Gayrimenkul dünyasında proje geliştirmek dayanıklılık ve muhakeme gücü ister. Hele Emaar gibi dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir projede ise bu durum ateşten gömlek gibidir. Böyle bir projenin gelişimini, kadın ruhunun kattıklarını ve bakış açılarını Emaar Türkiye'nin Genel Müdür Yardımcısı Ümit Türüdü Şen ile görüştük. Şen bize hem gönlünün hemde projenin kapılarını açtı…
Gayrimenkul kaderinde varmış
Mezun olduğu 1980'li yılların sonunda Bülent Şemiler'in 150 kişilik ekibinden çıkarak reklam halkla ilişkiler departmanına geçti ve farkında olmasa da kaderi gayrimenkulle orada kesişti. Çünkü Emlak Bankası o dönemin büyük gayrimenkul geliştiricilerinden biriydi. Şen ise yeni olmanın verdiği heyecanla pazarlamanın içinde oldu. Hatta Mavişehir'den Bahçeşehir'e kadar projelerin tanıtım tabelalarını kurdu. Bahçeşehir'in ayçicek tarlası olduğu zamanı bilen Şen, “Orada tabelaları ilk koyanlardan biriyim” diye konuşuyor.
Ümit Türüdü Şen, eşsizliğinin nişanesi olan kar tanesi bilekliğini kolundan hiç eksik etmiyor.
Mesleki kariyeri farklı ama esası gayrimenkul geliştirme
Sonra turizm alanına geçen Şen, Klasis'te golf turizminin yanısıra konut satışı yaptı. Kemer Country'de ??? aynı şekilde devam etti. Yurtdışından gelen grupları ağırladı ve onlara satış yaptı. Ondan sonra Hillsider Grubu'na geçen Şen, oteller, sinemalar ve spor merkezi geliştirdi. Sinema grubunun başına geçmesi ile birlikte gayrimenkul geliştirme ile yolu bir daha kesişti. Nereye sinema yapılacağı sorusunun cevabını araştıran Şen, projeleri gezerek Türkiye'nin heryerinde yeni salonlar aradı ve geliştiricilerle muhatap oldu.
Proje okumasını öğrendi
Bu geçişlerde proje okumayı öğrendiğini ifade eden Şen, “Ben hep proje geliştirme tarafını sevdim ve yavaş yavaş okumasını öğrendim. Hillsider'den sonra Multi'ye geçerek ilk ekipte yer aldım. Böylece AVM'ler ile tanıştım. Facility management (proje yönetimi) ve pazarlama ile ilgilendim. Sonrasında da Kiler GYO ve Emaar Türkiye oldu” diyerek iş hayatını özetledi.
Analitik baktı, gayrimenkul geliştirdi
Bu analitik bakış açısı ile neden mühendis olmadığını sorduğumuz Şen'in cevabı insan ve proje geliştirme sevgisi oluyor. Her ikisini bir potada birleştirebilen kafa yapısının aslında analitik bir bakış olduğunu kaydeden Şen, “Yeni birşey geliştirirken aldığınız haz, benim için o yeni değişimi yakalamak tarif edilemez bir duygu. Bankacılıktan çok daha öte bir şey. Orada rutin ağır basar ve heyecanıma yetmez. Yenilik peşindeyim, yeni ne olabilirciyim” diyerek içindeki heyecanı dışa vuruyor.
Krizde düanya şirketine transfer oldu
Emaar'da yer alması da iyi bir analizin sonucudur diyen Şen, “Projenin başladığı 2008'de Emaar'a geçtim. Dünyada Körfez sermayesi bu kadar revaçta değildi ama firmanın batılı bir vizyonu vardı. Akıllıca bir tercih yaparak durumu analiz ettim. Çünkü Burj Khalifa gibi dünyanın en yüksek kulesini ve en büyük AVM'sini yapma vizyonu olan bir şirket, belliki diğerlerinden farklıdır ve iddiası vardır. Bunu sizde görüyorsunuz. Yani vizyonları çok geniş ve bunun için yeterli kaynağa sahipler. Bu ikisinin bir arada olduğu şirketin farklı şeyler yapabilir. Birde burada iyi bir kadro vardı. Ozan Bey'le (Balaban) tanıştım. Yurt dışında eğitim görmüş, olayı çok daha ileriye götürebilecek bir vizyonu var. O da çok önemli. Çünkü şirketin vizyonu vardır ama yöneticinin olmayabilir. Birde burası kendime uygun olduğunu düşündüğüm bir ekipti. Güzel bir projenin içinde olmak istedim” diye konuştu.
Kime satacağız kaygısı hiç olmadı
Emaar Square'nin arsasını gördüğünde bu vizyonla neler yapılabileceğinin hayallerini kuran Şen, aradığını bulmuş oldu. “Kime satacağız?” kaygısı olmadan proje geliştirildi. Yönetimin “Biz yaptık siz de satacaksınız” gibi bir düşüncesinin hiç olmadığının altını çizen Şen, “Proje geliştirme kısmında başından beri nasıl bir ürün olmalı, olursa piyasadaki diğerlerinden nasıl farklılaşabilir, müşterinin ihtiyaçl ve beklentilerine nasıl karşılık verir?” sorularına yanıt aradık. Ozan Bey önemli bir karar vererek ekibini her etabın içine aldı. Mimarların brieflerinin verilmesinden iç planların çalışılmasına kadar her aşamanın içinde olduk ve projeyi şekillendirdik. Bütün gözlemlerden sonra iç planlar netleşti. Ondan sonra da evleri içerden dışarıya doğru tasarladık. Yani müşterinin isteklerine ve farklılık arayışlarına kadın gözüyle ne eklenebileceğine kafa yorduk” dedi.
Bu gözlemleri oluşturdukları focus gruplar ile yapan Emaar Yönetimi, gelen sonuçları bir de kendi tecrübelerinden süzdü. Müşterinin bilmediği şeyi bile onun için düşünerek yaşanacak evler olarak tasarladı.
Şirket güçlü, beş bin beş yüz metrekare satış ofisi yaptı
Satıştan önce örnek evlerin yapıldığını ve bu durumun kendi işlerini çok kolaylaştırdığını belirten Şen, “Konutların gerçek halinin yapılması ve yapacağınız evin iç planının gösterilmesi açısından büyük şans oldu. Çünkü plandan herkes bunu okuyamıyor. Kaliteyi göstermenin en iyi yolu gerçekten yaşamalarını sağlamak. Bizde bunu en iyi şekilde gerçekleştirdik. Yani burda çok göz var. Çok iyi bir ekip çalışması oldu ve işler zamana dağıldı. Buna değer ve fırsat veren firmamızın hakkını da vermek gerek” diye konuştu.
Tanıdılar ve tasarladılar
Emaar Square'de yaşayacak insanları tanıyarak ve tanımlayarak projeye başlandığına dikkat çeken Şen, iki farklı konsept geliştirildiğini ifade etti. Rezidanslarda geleneksel tipte ailelere yer verildiğini belirten Şen, “Bu kesim camı açılsın, hanımları mutfakta yaşasın, misafir tuvaletleri olsun, misafiri geldiğinde o evin keyfini çıkartsın, mobilyaları gösterebileceği özellikte salonları olsun istiyorlar. ‘Burada büfe duvarı yok!' diye mimarlarla çok kavga ettiğimi biliyorum. O hanımın 3+1 yaşam formatında büfe var. Yatak odasına dolabını koyduktan sonra ne kadarlık bir saklama alanının kalacağı önemli. Yani sadece metrekare verip dolap istemedik. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar planladık” diyerek hanımların detaycılığına örnek verdi.
Çözümleri üretirken ne kadar hanım vardı?
Emaar Türkiye'de çalışan personelin % 52'sinin kadın olduğuna değinen Şen, proje geliştirme ve mekanikte erkekler egemen olmasına rağmen iç dizayn ve diğer alanlarda hanımların hakimiyetinin olduğuna vurgu yaptı.
Hanımların görüşlerine cidden destek verildiğini belirten Şen, “Çizilen konseptleri mimari dile çevirecek ekipte erkek olarak bir tek Ozan Bey vardı. Mimari olarak çok yüksek gözle bakar. Çizilmesi sekiz - on ayı bulan bazı ev planları var. Küçükte olsa minimum asgari konfor ve keyfin olması gerekiyor. Örneğin Dada'dan Ozan Bey'in özel bir modül olarak getirttiği mutfak kapağı çok pahalı olmasına rağmen uygulamada yerini aldı” dedi.
Binada mutluluk olmalı
“Hani çok şık binalar yaparsınız ama içindeki yaşam yeterince keyifli olmadığı zaman o binayı bir kere satarsınız” diyen Şen, kendi projelerinde alanın da kiralayanın da çok mutlu olacağını ifade etti. Şen'e göre gelen müşteriler hep almak istedikleri konutun bir büyüğünü almak için imkanlarını zorlamışlar.
Türüdü Şen, bundan sonra yönelttiğimiz sorulara şu yanıtları verdi:
Peki bir hanım nasıl oluyorda betona sütuna hayatı katıyor? Bir binayı nasıl yuvaya dönüşüyor, nasıl sıcaklık katıyor, nasıl duygusallaşıyor?
Kadın o yaşamın nasıl yürüdüğünü biliyorsa içerde ne istediğini söyler. Birde biz çok iyi mimarlarla çalışıyoruz. Hani kadın erkek farketmiyor ama onlara doğru şeyi tarif ediyoruz ve sonra gerekli düzeltme varsa onu da söylüyoruz. Siz siz nasıl yönlendirirseniz o insanlar onu yapıyor. Mesela açık mutfak olan hayatlarımız var. 1+1'i ve 2+1'i açık mutfak yaptık. O hızlı yaşamda mutfaktan yaşamı, eşi ve çocuğu bir aradagörmeyi planladık. Aynı form ve dekorasyon olmasına rağmen 3+1'leri öyle yapmadık. Orada da yardımcı odası koyduk. Yardımcı odası olan konutları kapalı mutfaklı talep ettik. Çünk öyle yaşayanlar yardımcılarını görülmesini istemiyorlar. Amerika gibi ‘işte bunların hepsi açık mutfaktır bunlarda kapalı mutfaktır' demedik. Detaya baktık, o yaşamdaki ihtiyaça göre şekillendirdik.
Erkek egemen bir sektörü hanımlara, yeni üniversiteye başlayanlara için tavsiye eder misiniz?
Tavsiye ederim, güzel bir sektör ve önü açık. Gelişmesi güzel bir sektör ama tabi şöyle bir eksiği var sektörün. Kurumsallaşmış firma sayısı az ama onlar iş hayatına girene kadar daha artıcaktır. Keyifli bir sektör. Satış pazarlamada iyilerse çok iyi bir sektör ama çok çalışmak gerek. Uzun saatler çalışmayı düşünmek lazım. Şantiye de kolay değildir ama keyifli bir sektördür. Kadın eli değdikçe daha da değişecektir. Gelen stajerleri karışık alıyoruz. Kızlar bayağı aktif olarak işin içindeler, ben çok beğeniyorum. Ayrıca malzemeden renk seçimine ve onların fonksiyonelliğine kadar her alanda kadınlar olmalı.
Futuristlerle çalışıyor musunuz?
Birebir çalışmamız gerekmiyor ama konferansa gidiyorsunuz. Bir sürü kitap okuyorsunuz. Dünyayı takip ediyorsunuz. Futuristler çok uzun vadeyi anlatıyor, bizim işimizde o kadar uzun süreli değil. Sonuç olarak teknoloji firması değiliz. Dozajı iyi ayarlamak gerekiyor.
Futurist değilsiniz ama geleceği de planlıyorsunuz. Şu anki 25 - 30 yaş, üç yıl sonra ne olacak? Bu planlamalarda kadın gözüyle bakmak ne kazandırıyor?
Geleceği şekillendirme anlamında kadın gözü insansı boyutu kuvvetlendiriyor. Bazen pratik olmak için bunu görmüyosunuz. Sonuçta bizim yaptığımız herşey insan için. Orada bir insan yaşayacak. Bütün bunları düşündüğünüzde ve bir kadın olarak ‘daha ne olmalı' diye baktığınızda ciddi farklılıklar oluyor. Çünkü hayatı kolaylaştırıyorsunuz. Bir insanlara kabuk gibi vermek var birde ‘nasıl daha mutlu olurlar?' diye bakarak bir brief vermek var. Daha açık, daha detaylı ve mükemmel olması için çabalayan bir göz var kadında. Bazı erkeklerde bu konuda cidden detaycı oluyorlar. Ama kadınların esası insan faktörünü hep öne çıkarmak.
Gayrimenkul satış pazarlama ve yaşam planlama süreçleri size ne kazandırdı?
Çok şey kazandırdı. Aslında hep iyi bir ekiplerle karşılaştım, iyi firmalardaydım, iyi gözlerle çalıştım. Ben herkesin biraz biricik olduğuna inanıyorum bu kar taneleri gibi. Hani o biriciklerin en azından orta yolunda ne istediğini bilmek lazım.Geldiğiniz nokta çok şey fark ettiriyor. Çok basit şeylerden keyif alıyorsunuz.
Satın alma noktasında etken kimdir? Yüzde kaçtır? Nedendir?
Kadındır. Çünkü bir ev alıyorsanız yatırım dahi olsa tek başına gelip ev alan erkeklerin oranı % 20-25'lerden fazla olmaz. Yani kendi evli değilse bile bir annesi, arkadaşı veya birileri ile gelip baktı hep. Hele oturmak için ev alınıyorsa satın alma kararını veren tamamen kadındır. Yani oturulacak eve kesinlikle kadın karar verir. Bütçeye göre erkek bunu yönlendirir. Çok detay düşünen erkekler bile kadın olarak sizin gözünüz ve sizin sözünüze daha çok güveniyorlar. Ev satın alıyorsanız etken kadındır ama bir ofis alınıyorsa bir erkeğin yatırım aracıdır.
Kadın neye dikkat eder bu konuda? Diyelim ki örnek daireye kapıdan girdiniz… 2+1 3+1…başladınız...
İlk olarak o anbiyastan hoşlanmak lazım. Eve girildiğinde malzemeyi görmesi ve hissetmesi gerek. Eğer siz onun yaşamına dokunur ve bir şekilde planlarsanız kadına evi çok kolay satıyorsunuz. O evin planlanmasını, şeklini, dekorasyonunu onun hayal ettiği gibi gördüyseniz kadın evi daha kolay alıyor.
Dış ünitelere bakıyormusunuz?
Sosyal ve sportif donatılara çocuk olduğu zaman daha fazla bakılıyor ama esas olan evin içi. Fonksiyonu, planlaması, yüksekliği, insanın kendini orada iyi hissetmesi… Hayal edilen evi siz onlara sunduysanız çok kolay gidiyor. Kadın seçmeyi seviyor ve kendine en uygununu buluyor. Belkide biz kadınlar bunu çok sevdiğimiz için biraz daha kolay sattık bu evleri diye düşünüyorum. Çünkü planlaması güzel, kaliteli malzeme kullanıldı ve beylerin de alabilecekleri fiyat aralığına getirilince iyi bir denge yakaladı.
Yorum Yaz