Gayrimenkul sektöründe konut balonu patlamaya başladı mı?
Akşam Gazetesi köşe yazarı Funda Özkan bugün, konut sektöründeki son durumu, oluşabilecek konut balonunun patlama ihtimalini değerlendirdi
Akşam Gazetesi köşe yazarı Funda Özkan bugün, konut sektöründeki son durumu, oluşabilecek konut balonunun patlama ihtimalini değerlendirdi
Gayrimenkul sektörünün son yıllardaki 'flaş' şirketlerinden Fi Yapı'nın aleyhindeki icra takip dosyaları ve 4 bine yakın inşaatın yarım kalmış olduğuna dair dünkü haber üzerine, Türkiye Müteahhitler Birliği'nin öngörüsünü merak ettim.
Şu vurgu dikkatimi çekti:
'Son dönemde bazı ekonomi yazarları tarafından 'konut sektöründe arz fazlası mı var? Arz talep arasındaki denge bozuldu mu?' gibi sorular gündeme gelmektedir... Durum, tek başına bir arz fazlası anlamına gelmese de azımsanması doğru olmayacak bir riskin göz önünde tutulması açısından önemlidir.'
Sonuç cümlesini baştan söylemiş oldum. Peki, Türkiye Müteahhitler Birliği'nin 'risk' ikazına neden olan durum ne?
Küresel kriz ve Türkiye'nin mevcut ekonomik konjonktürü göz önünde tutarak 'konutta arz fazlası mı var?' sorusuna 'yapı ruhsatları ve yapı kullanma izin belgelerindeki sayısal değişim' ile yanıt aranıyor.
Şunu da unutmamak gerekiyor ki, Türkiye'deki mevcut yapı stokunun yüzde 70'i ya yapı ruhsatına ya da kullanma iznine sahip değil!
Ve işte tablo:
2010 yılında yapı ruhsatları daire sayısı itibarıyla yüzde 76.8 arttı. 2011 yılında ise, 2010'a göre yüzde 29.6 geriledi.
2012 yılını değerlendirebilmek amacıyla Türkiye Müteahhitler Birliği son üç yılın ilk çeyrek rakamlarını karşılaştırıyor.
Konutlara verilmiş yapı ruhsatlarının daire sayısı bazında 2010 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5.2, 2011'in ilk çeyreğinde yüzde 13.5'luk bir gerileme var. 2012 yılının ilk çeyreğinde ise yüzde 5'lik artış.
Ve bu rakam üzerine Türkiye Müteahhitler Birliği, 'Bu durum tek başına bir arz fazlası anlamına gelmese de, azımsanması doğru olmayacak bir riskin göz önünde tutulması açısından önemlidir' diyor.
Balon, patlama, tehlike gibi 'keskin' ifadeler yerine sıkıntı biraz uzun bir cümleyle yorumlanmış.
Herkesin Büyükekşi'nin hanımı gibi teknesi yok ki
Yan komşum, köyün imamının hanımı geçenlerde söylüyordu: 'Funda abla, haşemayla denize girsem de, çevrem kalabalık olunca rahatsız oluyorum. Kendimize ıssız yer arıyoruz.'
Dikkatimi çekmişti, denize giderken arabayı, taşınır gibi dolduruyorlar.
Semaver, plaj sandalyesi, tatlı su dolu bidon.
Her gittikleri yere kendi geçici 'tesislerini' kuruyorlar.
Şunu da vurgulayayım, benim bahçede kahvelerimizi yudumlarken ben şort-tişört ile oturuyorum, imamın hanımı tesettürlü.
İhracatçıların birliği TİM'in Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin eşi Zehra Hanım Hürriyet'te Demet Cengiz Bilgin'e şunları anlatıyordu:
'İnancım gereği denize haşemayla girmeliyim. Fakat Antalya'daki lüks otellerde diğer müşteriler beni haşemayla görüp rahatsız olur. Ben de onların arasında haşemayla rahatsız olurum. Bu sebeple tekne daha iyi. Kadın-erkek ayrı oteller eleştiriliyor ama böyle bir ihtiyaç olduğunu neden düşünmek istemiyorlar...'
Ve Kocaeli'deki 'kadınlar plajı'. Belediye Başkanı'nın tahta duvarlarla kadınlar için plaj yeri oluşturmasına başta CHP Karamürsel teşkilatı olmak üzere bazı çevreler, '2012 model utanç duvarı' diyerek tepki gösteriyordu.
Özgürlük, herkes için hak. Ta ki, o kadınlar plajı için bazı evlerin manzarasının kapatıldığını, evlerinin önüne o tahta duvar örüldüğünü öğrenene kadar. Evlerinin balkonundan deniz yerine tahta duvarı seyretmek zorunda kalanlar karşısında belediye başkanı elindeki gücünü kötüye kullanmış, başkalarının hakkını gasp etmiş. Tepki gösterilmesi gereken bu.
Funda Özkan/Akşam
Yorum Yaz