Gezi Parkı'nı gerilla örgücüleri giydirdi!
Kendilerine 'örgü-t' diyorlar! Dünyada giderek popülerleşen gerilla örgücülük (guerilla knitting) veya yün bombalama akımı İstanbul'da
Onlar İstanbul 'un gerilla örgücüleri... 20 kişilik grubun yarısı kadın, yarısı erkek. Çoğu hayatında ilk kez örgü örüyor. Bazen kendi başlarına, bazen de birbirlerinin evinde veya kafelerde toplanıp örüyorlar. Sonra ördükleri parçaları birleştirip ‘giydirecekleri' objenin üzerine dikiyorlar. İşin en riskli, belki de en keyifli kısmı da işte burası.
Vapur giydireceklerdi
Gezginler için ücretsiz konaklama sitesi ‘Couchsurfing'de (kanepe sörfü) tanışmışlar, bir araya gelme fikrini ortaya atan Finlandiya 'dan gelen Erasmus öğrencisi Laura Hagnäs olmuş. Laura'nın ilk hayali bir vapur giydirmekmiş ama sonra hedef küçültüp Kadıköy'deki boğa heykeline yönelmişler. Van depreminin ardından üzerinde ‘ Van ' yazılı örgülerle sarmalamışlar boğayı. Sonraki gün meydana ‘sivil' gittiklerinde heykeli gösterip “Acaba ne ki bu?” diye sorduklarını anlatıyor ‘örgüt üyeleri'nden Hazar Tunca. “Neyini anlamadınız ki?” cevabını alınca sevinmişler. Söküleceğinden korktukları için boğanın örgülerini yalnızca bir gün tutmuşlar, o kısıtlı zaman içinde bile fotoğrafları çekilmiş ve birçok arşive girmiş.
Sonraki hedefleri Gezi Parkı olmuş. Parktaki ağaçların kesileceği söylentisi üzerine buraya yönelmişler, ağaçları saracak kadar örgü örmeleri 2 ay sürmüş. Martta Taksim Platformu'nun düzenlediği şenliklerden birinde giydirmişler ilk ağaçlarını. Yanlarına önce güvenlik, sonra da sivil polis gelmiş, “Siz kimsiniz, bir şeyi mi protesto ediyorsunuz?” diye sorgulanmışlar. Ama “Artık polisler de ısındı bu işe” diyorlar, “Turistlere fotoğrafını çeksinler diye ağacı gösteriyorlarmış.”
Boğanın aksine, martta giydirdikleri ağacı sökmeye kıyamamışlar. 1 ay sonra kürtaj meselesi gündeme gelince ikinci ağaçlarına da ‘Kürtaj haktır' yazılı örgüler giydirmişler. ‘Kürtaj haktır' 10 gün dayanmış, sonra sökülmüş.
Erkekler, örgü örmenin toplumda ‘kadınların yaptığı bir şey' olarak algılandığını, bu algıyı kırmaktan hoşlandıklarını söylüyor. İÜ'den Arkeoloji öğrencisi Hazar, okula örgü malzemelerini sokmakta oldukça zorlanmış: “Çantamda şişlerle okula girerken güvenliklerin gözleri büyüdü. İnandırmak için ördüklerimi göstermek zorunda kaldım!”
Hazar, örgü örmenin onun için ne ifade ettiğini şöyle anlatıyor: “Örgü örmeyi ne zamandır öğrenmek istiyordum. Benim için hem makineleşmeye karşı bir tavır, hem de hiyerarşi olmadan, tabandan gelen, kendiliğinden bir örgütlenme. Bir yandan da politik bir duruş. Bir erkeğin örgü örmesine alışık değil çoğu kişi. Geçenlerde Eminönü'nde örgü örüyordum, bir teyze geldi, ‘Oğlum ne yapıyorsun?' diye sormaya başladı. Omuz silkip ‘Arkadaşımı bekliyorum, sıkılmamak için örgü örüyorum' dedim. Galiba hayal kırıklığına uğradı, gitti. ‘Emeğin yeniden üretimi' diyoruz, ‘toplumsal cinsiyet' diyoruz. Bizim örgütü de içeri almaları lazım aslında!”
Elif İnce / Radikal
Yorum Yaz