Güler Sabancı taş evi için 6 yıl uğraştı!
Güler Sabancı, Suzan Sabancı Dinçer'in Ayvalık'taki davetinde serzenişini bir kez daha tekrarladı: Pateriça Köyü'nde taş evi yaptırmak için altı yıl uğraştım.
Güler Sabancı, Suzan Sabancı Dinçer'in Ayvalık'taki davetinde serzenişini bir kez daha tekrarladı:
'Pateriça Köyü'nde taş evi yaptırmak için altı yıl uğraştım.'
Daha önce Güler Sabancı ile dertleşmiştik.
Espri yapıyordum: 'Bir yıldır cümle içinde en çok kullandığım kelimeler, restorasyon, röleve ve restitüsyon.' Kendi küçücük evimi, Güler Sabancı'nın eviyle 'pahada ve büyüklükte' karşılaştıracak değilim.
Yaşadığımız süreç aynıydı.
Yıkık bir taş evi, oturulacak bir ev haline getirebilmek için Anıtlar Kurulu ve bilumum kamu kurumunun onayını almak gerekiyor. Ki bu iznin alınması gerekliliğini savunuyorum. Çarpık yapılaşmanın önüne geçmek, dokuya uygun bina inşa etmek için başka çare yok. Ancak sorun süreçte, kuralların, hayatın gerçekleriyle uyuşturulmamasında.
Misal, mimarımın, kağıt üstündeki projeyi, binaya yanlış aksettirdiği için şu an evimde üst kata çıkarken başımı eğmek zorundayım. Ve bunun için az daha iskan alamıyordum.
Teftişe gelen görevli diyor ki, 'Projeye göre giriş katınız 20 santim alçak.' 'Bu benim avantajıma mı, kat mı çıkmışım yoksa dezavantajıma mı? Beni mimar mağdur etmiş, bir de siz mi edeceksiniz?'
'Beni ilgilendirmez, projeye uygun değil.'
Güler Sabancı, sohbetimizde 'Sen daha kolay izin sürecini tamamlarsın, ne de olsa adın Güler Sabancı değil' diyordu.
İnsan bir ev yaptırmak için altı yıl bürokrasiyle uğraştıktan sonra serzenişte bulunması doğal ama Güler Sabancı'ya da katılmıyorum. Sorun, evin sahibinin Güler Sabancı olması değil. Sorun, evin bulunduğu bölge.
Başbakan Erdoğan geçenlerde şunları söylüyordu:
'Boğaz'ı yeniden ele alacağız. Boğaz'ı yeniden ele almak suretiyle Boğaz'daki çirkin yapılanmayı ortadan kaldıracağız. Ve yapılması gereken müdahaleleri de yapacağız. Burada merkezi yönetim, Büyükşehir, ilçe belediyeleri işi birlikte yürütmekte kararlıyız. En ufak bir geri adım atma burada söz konusu değil.'
Boğaz'da da Anıtlar Kurulu'nun kurallarına göre inşaat yapmak zorunlu ama nedense orada bırakın altı yılı, altı gün bile beklemeden kat çıkılabiliyor.
Çanak çömlekti, tencere tava oldu
Başbakan Erdoğan'ın 'Boğaz'ı yeniden ele almak suretiyle Boğaz'daki çirkin yapılanmayı ortadan kaldıracağız' şeklindeki sözlerini duyduğumda önce bir sevinç kapladı, içimi. Ta ki şu sözlerini duyana kadar:
''Asrın en büyük projelerinden biri olan Marmaray'ı inşa ederken, bir yandan kazılarda ortaya çıkan tarihi eserlerin muhafaza edilmesi ki biraz bizi geciktirmesi açısından üzdü. Bizim 4 yılımız gitti. Yoksa şu anda bitmiş olacaktı. Ama orada o kadar hassasiyet gösterildi ki tencere tavaya varıncaya kadar dikkat edildi ve bundan dolayı 3-4 yılımız gitti.'
Bir yıl önce Başbakan Erdoğan yine yakınıyordu:
'Aslında Marmaray 2013'e kalmayacaktı, 2010'a yetişebilirdi... Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı ile önümüze engel koydular. Bunlar insandan çok daha mı önemliydi.'
Hatırlayalım, Yenikapı'dan çıkan tarihi buluntular sayesinde İstanbul'un tarihinin 8 bin yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştı. Ve o dönem tarih, arkeoloji bilincine sahip olanlar Başbakan Erdoğan'ı 'çanak-çömlek' dediği için eleştirmişti. Aradan geçen bir yılda sadece 'çanak-çömlek' kelimeleri değişmiş, yerine 'tencere-tava' gelmiş.
Akşam-Funda Özkan
Yorum Yaz