'İFM, Türk ekonomisinin olmazsa olmazlarından'
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, gayrimenkul muhabirleri ile Uludağ'da bir araya geldi.
Gayrimenkul muhabirleri ile Uludağ'da bir araya gelen Ali Ağaoğlu, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Ağaoğlu, İFM'nin son durumuna ilişkin bir soru üzerine, bu merkezin öneminden bahsetmeye gerek olmadığını söyledi.
Türk ekonomisinin dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi olduğunu ancak finans merkezleri arasında İstanbul'un çok daha gerilerde kaldığını dile getiren Ağaoğlu, ekonominin büyüklüğüne göre finans piyasasından gerekli payın alınmadığını, bu piyasanın Ankara ve İstanbul arasında bölündüğünü anlattı.
Ağaoğlu, finans piyasasının ve ilgili kurumların Ataşehir'de bir araya getirilmesinin son derece doğru bir karar olduğunun altını çizerek, "Finans Merkezi'nden vazgeçilmesi mümkün değil. Projede biz üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Şu anda inşaatlar da altyapı çalışmalarımız da aşağı yukarı bitti. Üstyapı çalışmalarında biten, son kata gelen bloklarımız da var" diye konuştu.
"Finans Merkezi için bazı teşvikler ve avatajlar sunulmalı"
Merkez konusunda bir gecikme olduğunu aktaran Ağaoğlu, diğer kamu bankalarının da ruhsatlarını alarak inşaatlarına başladığını belirtti.
Ağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biraz gecikme var ama proje Sayın Başbakanımız da bir açıklama yaptı, 'Buraya öncelik vereceğiz, daha önce hayata geçireceğiz' diye. Burada sorun şu, o konuda da çalışmalar var ama yeteri kadar hızlı değil. Şu anda başka öncelikler var, maalesef aslında ekonominin ilk gündem maddesi hep bu olmalı. Biz buranın binalarını en iyi şekilde yaparız, yapıyoruz. Burada asıl yapılması gereken finans merkezi altyapısı oluşturulması, finans ihtisas mahkemelerinin kurulması lazım.
Dünya finans pastasından pay almak istiyorsanız özellikle vergisel yönden bazı avantajlar vermeniz, düzenlemeler yapmanız, teşvikler sunmanız lazım. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Dünya bunu nasıl yapıyorsa bunun örneklerini alarak bunu yapmalıyız. Gecikme var ancak yapmayacağız anlamında değil. Niyet var ama daha hızlı hareket etmemiz gerekiyor."
"İFM'deki alanlarımızı satmayıp kiralayabiliriz"
Ağaoğlu, burada 300 bin metrekarelik satabilecekleri veya kiralayabilecekleri alanları olduğunu, henüz satışa çıkarmadıklarını, bazı şeylerin biraz daha netleşmesini beklediklerini anlattı.
İnşaatlarının son sürat devam ettiğini söyleyen Ağaoğlu, "Eğer ekonomik gücümüz el verirse satmayıp kiralamayı düşünüyoruz. Çünkü İstanbul Uluslararası Finans Merkezi bir tane. Bir daha yapılmayacak. Satma konusunda çok sitekli değiliz. Gelişmeleri görüp karar vereceğiz" ifadelerini kullandı.
"İFM Türk ekonomisine kan pompalayacak"
Ağaoğlu, İFM'nin Türk ekonomisinin olmazsa olmazlarından olduğunu belirterek, "Bu ekonominin dönmesi için ihtiyaç olan kanı pompalayacak en önemli enstrümandır Finans Merkezi" dedi.
İFM'nin, hükümetin öncelikleri arasında olduğunun altını çizen Ağaoğlu, bu konuda karamsar olmadığını ve projenin iyi bir şekilde yürüyeceğini aktardı.
Ağaoğlu, "Finans Merkezi kesinlikle hayata geçecek. Orada devletin ve hükümetin iradesi çok sağlam. Belki güncel olaylar nedeniyle burası ihmal ediliyor gibi görülse de onun aksama ihtimali yok. Olacağına yüzde 100 inanıyorum. Ancak hedef 2017'ydi, 2018'de, 2019'da belki 2020'ye sarkabilir ama kesinlikle olacak" dedi.
"İnşaat sektörünün önü açık"
Ağaoğlu, "Büyük iş yapan müteahhitler devam edecek, küçük müteahhitler sektörden elenecek' gibi bir söylenti var. Bundan sonraki 10 yılda neler olmasını bekliyorsunuz?" sorusuna karşılık, doğru iş yapan müteahhidin her zaman devam edeceğini söyledi.
Arada elenenlerin de olabileceğini dile getiren Ağaoğlu, inşaat sektörünün önünün hala çok açık olduğunu vurguladı.
Ağaoğlu, "Hep büyükler iş yapacak diye bir şey yok. İşini doğru yapan büyük müteahhide de küçük müteahhide de piyasada yer var. İşini doğru yapmayan, ekonomik gücü olmayan elenecektir. Bu çok doğal" diye konuştu.
"Enerji yatırımlarımız hızla devam ediyor"
Ağaoğlu, enerji sektöründeki faaliyetlerinin sorulması üzerine, bu alanda 23 şirketleri olduğunu belirterek, "1300 megavat civarında rüzgarda lisansımız var. Bazısı mahkemelikti, davayı kazandık. 200 megavat civarında hidromuz var. Ama iki santral sattık, 'Ağaoğlu enerjiden çıktı' dediler. Biz portföyümüzün yüzde 10'unu sattık" değerlendirmesinde bulundu.
Amasya'daki hidroelektrik santrallerinin 15 Mart'ta, Seferihisar Rüzgar Enerjisi Projesi'nin ise nisan ayının sonunda veya mayısta devreye gireceğini anlatan Ağaoğlu, şu anda yenilenebilir enerjide elinde en fazla lisansı bulunan firmalardan olduklarını, yatırımlarının hızla sürdüğünü bildirdi.
Ağaoğlu, enerji yatırımlarının tam gaz devam ettiğini, bu sektörden çıkmadıklarını dile getirdi.
Enerji alanındaki dışa bağımlılığa dikkati çeken Ağaoğlu, Rusya ile krizin enerjide dışa bağımlılığı göstermesinin önemli olduğunu belirtti.
Ağaoğlu, şöyle devam etti:
"Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da bunu söylüyor. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için başta yenilenebilir enerji olmak üzere bu konuya önem vereceğiz. Bakanımız bunu söyledi. En fazla yatırım buraya yapılacak. Burada inanılmaz bir bürokratik süreç işliyor. Bir direk dikmek bir yıl sürüyor. Bunların azalması konusunda Sayın Bakanımızın da beyanları çok net. Bakanımız sayesinde bu sürecin hızlanacağını düşünüyorum. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) bürokrasi konusunda çok büyük sıkıntıları var. Syın Bakanın bunu değiştireceğini düşünüyorum."
"İran pazarında potansiyel var, hedeflerimiz arasında"
Ağaoğlu, kısa süre önce satışa çıkardıkları Ağaoğlu Maslak 1453 projesine de değinerek, 258 bağımsız bölümden oluşan ilk ofis blokunda satışların beklentilerinden iyi gittiğini, ay sonuna kalmadan buradaki ofislerin tamamen satılmasını hedeflediklerini aktardı.
Maslak 1453'teki konutların bitmek üzere olduğunu dile getiren Ağaoğlu, zor zamanlarda bile bu kadar hızlı satış yapmalarını "Piyasa yapıcı konumlarına" bağladı.
Ağaoğlu, sektörün durgun olduğu zamanlarda projelerini satışa çıkardıklarını ve sektöre hareket kazandırdıklarını kaydederek, "Bizden alan her zaman kazanacağını biliyor. Biz karımızı hızlı yapıyoruz. Maliyette bizle yarışacak başka bir firma yoktur. Ucuza mal ettiğimiz şeyi de müşterilerimizle paylaşıyoruz. 100 liradan satışa çıkacak şeyi, 60-70 liradan çıkartıyoruz ve yatırımcımıza da kazandırıyoruz" şeklinde konuştu.
İran pazarına girip girmeyeceklerine ilişkin soru üzerine ise Ağaoğlu, potansiyelinin yüksek ve nüfusu fazla olan İran'ın, hedefleri arasında bulunduğunu vurguladı.
"Uludağ turizmi her geçen gün geriye gidiyor"
Uludağ'da bürokrasiden ve yatırımcılardan kaynaklanan sıkıntılar yaşandığını iddia eden Ağaoğlu, "Türkiye'nin önünü kesen bürokratik oligarşi var. Türkiye'de iyi yapılan şeyleri de engellemeye çalışıyorlar. Türkiye'de turizm yokken Uludağ'da turizm vardı. Türkiye'de şu anda turizmin nerelere geldiğini biliyorsunuz ancak Uludağ'daki turizm geriye gitti. Başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmak üzere hep beraber Uludağ'ı bu hale getirdik" dedi.
Ağaoğlu, burada yatırımcının da günahı olduğunu, yatırımcıların birlikte hareket edemediğini ve bencillik yaptığını, bürokrasi üzerinde etkili olamadıklarını aktardı.
Uludağ'ın birinci bölgesinin Orman ve Su İşleri Bakanlığına, ikinci bölgenin Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olduğunu söyleyen Ağaoğlu, 1930'larda kayak turizminin başladığı Uludağ'da bugünlere plansız gelindiğini, Uludağ'ın günlük çözümlerle ayakta tutulmaya çalışıldığını anlattı.
Ağaoğlu, çok önce bir plan çıkarıldığını ancak bunun da yetersiz kaldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2000 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı olmak üzere 3 bakanlık geldi. Burada mevcut tesisler gelişen turizm anlayışına cevap vermiyor. İhtiyaçlar vardı. 3 bakanlık yetkilileri buradaki yatırımcılara ne istediklerini anlattı. Konferans salonları, yüzme havuzları, sosyal aktivite alanları istenildi. Bu talepler değerlendirildi. Talepler çerçevesinde 3 bakanın altına imza attığı bir protokol var. Talepler çerçevesinde buradaki tesislere ek inşaat yapma izni verildi. Neticede de o süreçte inşaatlar başladı. Bir taraftan da planlar yapıldı.
Bu planları Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı imzaladı. Orman Bakanlığı imzalamadı. O arada iktidar değişikliği oldu. Sonra da imar planı yürürlüğe girmedi. Bu planlar yürürlüğe girmeyince mevcut tesisler devlet eliyle açığa düştü. Zaten burada kaçak inşaat yapılamaz. Plan süresince inşaata müsaade edildi. Yeni plan hayata geçmeyince ek yatırımlar kaçak duruma düştü."
"Kaybeden Türkiye oldu"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davos'ta yaşanan "One minute" olayından sonra "Uludağ'ı Davos gibi yapalım" dediğini anımsatan Ağaoğlu, bundan sonra yeni plan yapmanın gündeme geldiğini, kendisinin bakan, büyükşehir belediye başkanı, vali, müsteşar düzeyinde bir heyeti inceleme gezisi için Davos'a ve Fransa'daki kayak merkezlerine götürdüğünü anlattı.
Ağaoğlu, yeni hazırlanan planın, turizmle uzaktan yakından alakası olmadığını dile getirerek, "Mao'nun Çin'deki tek tip elbisesi gibiydi. Sağda solda oteller var, biliyorsunuz birinci bölgede. Bizim oradaki otelin toplam 35 bin metrekare kapalı alanı vardı. Düşürdüler 4 bin metrekareye. Böyle saçma sapan bir plan yapıldı ve orada yatırımcı ile bakanlık arasındaki plan koptu" diye konuştu.
Dört bin metrekarelik kapalı alanla ancak pansiyonculuk yapılabileceğini savunan Ağaoğlu, bu bölgedeki bazı otellerin katları yıktığını, burada kaos oluştuğunu ve bu kaosa girmemek için kendisinin birinci bölgedeki oteli kapattığını anlattı.
Ağaoğlu, birinci bölgede kaybedenin Türkiye olduğunu belirterek, Uludağ'ın bu yüzden geriye gittiğini iddia etti.
Uludağ'ın, Bursa Büyükşehir Belediyesine bağlanması konusunda girişimlerde bulunulduğunu anımsatan Ağaoğlu, Kayseri ve Erzurum'da kayak bölgelerinin belediyelere bağlı olduğunu aktardı.
Ağaoğlu, Uludağ'ın eski günlerine dönmesi için acil bir şekilde 12 ay turizm yapılabilecek bir imar planı yapılması ve bu planı Orman ve Su İşleri Bakanlığının yapmaması gerektiğini savunarak, "Aslında Uludağ'ı Davos'tan daha güzel yapacak becerimiz var. Burada Bakanlığın zihniyetinin değişmesi gerekiyor. Yoksa burası Davos olmaz, dağ fos olur" dedi.
"Uludağ'da suni kar sistemi var ancak çalışmıyor"
Uludağ'da yapay kar üretilip üretilemeyeceğine ilişkin bir soru üzerine de Ağaoğlu, Türkiye'de ilk yapay kar üretimini 2002 yılında Uludağ'da kurduklarını hatırlattı.
Ağaoğlu, "Ancak burada her şeyi devlete veya bürokrasiye yıkmamak lazım. Burada bu işi bilen birine yatırımın ana finansörlüğünü yaparak 'git en iyisi hangisi ise onu seç' dedim. Gitti en kötüsünü seçti maalesef, Uludağ şartlarına uygun değildi, bizi yanlış yönlendirdi. Yatırımımız atıl kaldı. Şu anda suni kar sistemi Uludağ'da var ancak çalışmıyor" ifadelerini de kullandı.
Yorum Yaz