"İNŞAATIN VADİSİ"Nİ KURACAK
Kurtlar Vadisi’nin başarılı oyuncusu Erhan Ufak namı diğer Güllü Erhan, iş ve özel hayatıyla ilgili bilinmeyen yönlerini anlattı.
Kurtlar Vadisi'nin başarılı oyuncusu Erhan Ufak namı diğer Güllü Erhan, iş ve özel hayatıyla ilgili bilinmeyen yönlerini anlattı.
Vadi'de hayranlarının beğenisini kazanan Ufak, esprili ve sıcak tavrıyla dikkat çekiyor. Vadi'den kalan zamanlarını yeni girdiği gayrimenkul sektöründe geçiren Ufak, gelecekte inşaat üreteceğinin ilk sinyallerini veriyor.
“Sektörde en üst seviyeye kadar çıkmak istiyorum. İnsanlara verdiğim güvenle her aşamada büyümek hedefim” diyen Ufak, başarının arkasında her zaman dürüstlük ilkesinin yattığını vurguluyor.
İşte oyuncu ve şimdilerin yeni iş adamı Erhan Ufak'ın sorularımıza verdiği cevaplar:
- Erhan Ufak oyunculuğunun yanı sıra nelerle meşgul şu an?
Gayrimenkul sektörüne girdik.
Bize ilginç gelen gayrimenkul sektörüne geçmiş olmanız… Daha önce bu sektörde tecrübeniz var mıydı?
Önceden bir girişimim olmadı. Pazarlama sektöründe çalıştım. Sigortacılık işleri yaptık. Sigortacılığa daha çok yatkınım. Orada arabayı, evi, işyerini sigortalıyorsun. Burada satın-alma işi yapıyorsun. Gayrimenkul sektörüne geçiş yaptık. Ofisimizi açtık. Geleceğe yatırım hiç şüphesiz tartışılmaz bir gerçek.
- İnşaatın Vadisi'ni kuracaksınız yani… (Gülüyor)
(Gülüyor) İnşallah, tabii neden olmasın. İleride çok daha iyi olur inşallah. Tabii sektörde sadece alım-satım yok. İnşaat alım-satım var. Gayrimenkul alım-satım ve kiralama işleriyle yolumuza devam ediyoruz. Sonrasında tabi ki inşaat yapımı da olacak.
- Sizin de rakipleriniz var. Marjinal bir kişiliğe sahip olmanız ve Kurtlar Vadisi'nde tanınmışlığınız işinizde güveni daha da güçlendiriyordur. Peki, bunun negatif ya da pozitif bir etkisi oluyor mu?
Tabi ki oluyor. Bu rızık sonuçta… Vadi'de bilinirliğimizin olmasının avantajı var tabi… ‘Kurtlar Vadisi'nde yer alan bir oyuncusun, sevilen ve insanlara değer veren bir karaktersin' deniliyor. Bu cümleleri çevremden genellikle duyuyorum. Gayrimenkul sektöründe güven çok önemli. Bize geri dönüşler olumlu yönde oluyor. Beni gördüklerinde rahat davranıyorlar ve güveniyorlar. İşte böyle bir güven oluştu ve güçlenmeye devam ediyor.
- Güven duymak, güvenebilmek çok önemli… Siz yakalamışsınız. Hele ki böyle bir ortamda…
Ya tabi ki… Böyle bir ortamda sevenlerin yanında sevmeyenler de olacak. Tam anlamıyla profesyonel bir kadroyla çalışıyoruz. Tek amacımız insanların güveni…
- Sektörde ulaşmayı istediğiniz bir nokta var mı?
En üst seviyesine kadar çıkmak istiyorum. İnsanlara verdiğim güvenle her aşamada bu güveni daha da arttırarak kazanmak benim hedefim… Şunu da söylemek istiyorum. ‘Kesinlikle her gayrimenkulcü kötüdür' diye bir şey yok. Ama bazı kişilerden kötü örnekler de duyuyoruz. Bu da bizi üzüyor. Sektörü kötü anlamda etkiliyor bu tür güvensizlikler.
-Ataşehir'de oturuyorsunuz…
Evet. İstanbul'a taşındığımda Koşuyolu'nda oturdum. Sonra Ataşehir'e geçtim. Ve o zamandan bu zamana buradayım… Burası benim ailem gibi bir şey... 11 yıldır Ataşehir'deyim… Dışarıya gereksinim duymuyorum. Her şey burada var. Mutluyum, huzurluyum. Esnaf arkadaşlarla sanki 40 yıldır tanışıyormuşum gibiyim.
- Oyunculuk ve ticaret zor olmuyor mu?
İlk başlarda zorlanırım diye düşündüm ama sonra düşüncem tamamen değişti. Ekibim çok sağlam… Ofiste olamasam bile hizmet devam ediyor. Vadi'de oyunculuğum sürüyor.
- Duygusal bir yapınız var… Nedir bu içinizdeki esrarengiz kişilik?
Şimdi yılların vermiş olduğu bir iç güzellik var. Bu iç güzelliğimizi iyi kullanıyoruz. Sevgi en önemli özellik… Çevreye olan sevgi ve tutumum değişmiyor. Her zaman aynı yapıyla insanlara yaklaşmaya çalışıyorum. İnsan nasılsa öyle görünmelidir. Kişi karakterini dışarıya yansıtır ya, eğer karındaki insan gerçekten sevgi doluysa veya duygu yüklüyse zaten o duyguyla yaklaşır. Ben ona bağlıyorum sevgiyi de...
- Vadi'de en güleç karakter olarak dikkat çekiyorsunuz. Esprilerinizle de öyle…
O özellik küçüklükten gelen bir şey. Cıvıl cıvılım... Bulunduğum ortamda hemen kaynaşabiliyorum. Hiç tanımadığım ortamlara girdiğimde ayak uydurabiliyorum. İnsanların düşüncelerine saygı gösteren, dinlemesini de seven biriyim. Çok fazla konuşmaktan ziyade, dinleyip o yönde hareket etmek bana daha keyif veriyor.
- Peki, mutlu olmayı nasıl beceriyorsunuz? Vadi'de de dikkat çekiyorsunuz bu yönünüzle…
Evet. Çünkü o karakter de Erhan Ufak'tan esinlenerek oluşturuldu. Bir de şu var; mutlu olmanın yollarını herkes farklı algılar. Hep mutlu olmak istediğim için düşüncelerimle mutlu oluyorum. İyi bir gözlemciyim. En ufak şeylerden mutlu olan bir insanım. Kötü bir şey de yaşasam bunu dışarıa pek yansıtmam. Artık insanların güler yüzlü insanlara ihtiyacı var. Mesela sabah ‘işe yetişeceğim' stresiyle insanlar koşuşturmanın içerisindeler. Karşılarında gülen bir kişi gördüklerinde şaşkınlık geçiriyorlar. Ya ‘bu deli midir, niye gülüyor' deniliyor. Ama bu yorumu yaparken bile bir tebessüm oluşuyor kendilerinde…
- Tebessüm etmek sadakadır. İnşallah herkes sizin yakaladığınız sinerjiyi insanlara gösterebilir…
Valla çevremdeki insanlardan bunu çok duyuyorum. İnşallah herkes de öyle olur. Bu arada şunu da demiyorum. Bir acıyı da kendi içinizde komple yaşamayın. Bu sizi ruhsal dengesizliğe yönlendirir. Sizi paylaşacak kişilik olmanız gerekiyor. Dost en önemli şeylerden biridir. Dostun varsa zaten güleç yüzlü ve mutlu olursun; insanları güldürebilirsin ama dostun yoksa her şeyi içine attığın için içinin karartısı yüzüne vurur. Yani eğer için kan ağlıyorsa senin yüzün güleç olamaz. Olsa bile yapmacık olur.
-Gerçekten ‘dost insan' artık yok denecek kadar az… Dostluk iyice deforme oldu… Dost kaldı mı?
Evet, varlar ama kendilerini saklıyorlar. İşte o dost dediğimiz insanların da kendilerini ve artık dosta ihtiyacı olan insanların da kendilerini daha ön planda tutmaları gerek. Yani her anlamda ‘kendimizi maddi-manevi bir güzelliğin içerisinde bulabiliriz' diye düşünüyorum.
- Maddiyat sizin için önemli mi?
Maddiyat benim için çok önemli değil ama bir ihtiyaç kesinlikle olması gereken şeylerden birisi…
- Peki hırs?
Hırsa girdiğin zaman kesinlikle kaybedenler tarafındasın; çünkü bir taraftan kazanırken diğer taraftan da kesinlikle gitmek zorunda olan gidiyor ve hırsın kurbanı oluyorsun. Hırsla kendini mahvedersin, hayatını, düşüncelerini ve ideallerini bitirirsin… Hırs para demek, yani mevki... Mevkie de ulaştığın zaman hırsın bitecek zaten… Biter mi? Bitmez! Devam eder.
- Dizide fikirleri ve ani kararlarıyla dikkat çekiyorsunuz. Peki ya özel hayatta?
Özel hayatta da aynı… Normalde böyle bir konu üzerinde tartışırken olmayacak gibiyse de ben kıvırır, işin içerisinden çıkarım. Lütuf mu denir ona, yani o durumdan da kötü bir şey olmadan çıkabiliyorum. Öyle bir özellik işte…
- İnsanlar büyüdükçe tabi ki değerler ve ihtiyaçlar da değişiyor...
Eksiklik var. Eksiklik de şu yönde; örf, adet, gelenek ve göreneklerimize çok bağlı değiliz. İleride senin çocuğun da olacak, acaba o nasıl olacak? Acaba o nasıl yaşayacak? Çocuklar çok farklı bir ortamda büyüyor. Burada bazı değişimler yaşanabiliyor. Bu aşamada da örf ve adetler süre gelmiyor. Bunları öğretmeli anlatmalıyız.
- Bekâr olduğunuzu biliyoruz. Siz de evleneceksiniz. Çocuklarınıza katmayı düşündüğünüz en önemli değer ne olacak?
Evlilik konusunda tabi bir aile kurmayı düşüneceksiniz. Aile ve çocuklarınız olacak. Her insan gelenekleriyle yetiştirilmek ister. Hele ki Anadolu'nun bağrından kopmuşsa… Bu bilinçle evlatlarımızı yetiştirmek şu ortamda biraz zor olabilir ama sabırlı olup var olan değerleri anlatmamız gerekiyor. Çocuklar ne gördüyse gelecekte de onlar aynısını çocuklarına verecek. İnsan olarak her zaman ‘dürüst olmalarını' söyleyeceğim. Dürüst insan her zaman kazanır.
- Klasik bir soru olacak ama Vadi'ye nasıl girdiniz ? Vadi'yle nasıl buluştunuz?
Kenan Çoban ile önceden bir arkadaşlığımız, dostluğumuz, muhabbetimiz vardı. Aileler arası bir samimiyetimiz vardı. Akraba diyelim… İstanbul'a geldik, yolda yürüyoruz, Sinegraf'ın sokağındaymışız biz bilmiyoruz. Kurtlar Vadisi'nin başladığı yapım şirketi. Öncesinde oradan birileri bizi gördü ve bizi çağırdı. “Aradığımız iki karakter var, gelip oynar mısınız?” Dediler. Hatta biz, “oyunculuktan anlamıyoruz “ dedik. Onlar, “size yardımcı oluruz” dediler. Ve oyunculuk serüvenimiz böylelikle başlamış oldu desem de siz inanmayın tabi ki, (Gülüyor) bu bir latife tabi ki öyle bir şey yok… Ama şansımız gerçekten çok güzeldi. Biz bir şekilde buraya dâhil olduk. İki tana güzel karakter vardı bu karakterlerden bir tanesi Abdülhey oldu bir tanesi Güllü Erhan… Bu arada “Güllü” lakabı olmadan önce “Bıldırcındı”. ..
- Biz de sizi severek izliyor, esprilerinize de gülüyoruz. Dizide elinizi kaybettiğinize üzüldük bu arada…
Ona ben de üzüldüm, o zaman o konsepte göre bir şey yapıldı, yardımlaşmayla ilgili bir konu vardı. Uzvu kaybolmuş bir karakter vardı. Daha önceden hayal dünyasında yaşayan, her şeyi güzellikler içerisinde yaşayan, köyden gelmiş insanları, medyayı televizyondan takip eden bir Güllü karakteri vardı. Hayat doluydu espriliydi ama uzvunu kaybettikten sonra Güllü içine kapandı, duygusallaştı yani uzvu olmayan bir insanın ayakta kalma mücadelesini anlatıyor. En yakın zamanda bir kol takılırsa o da mutlu olur, eski günlerine geri döner diye ümit ediyorum.
- Böyle bir şey olacak mı?
Şu an Türkiye şartlarında mümkün(Gülüyor)
- Filme yansıyacak mı?
Filme yansıyıp yansımayacağına senaristler karar verir. Umarım takılır, biz de eski günlerimize geri döneriz
- Dizide Güllü, Abdülhey'i çok kıskanıyor..
Tabi ki kıskanacak. Çünkü Güllü'nün geldiği yer belli… Gül şehri Isparta'dan geldi. Ama Abdülhey bir devlet adamı… Kıskançlık oradan var. Abdülhey pratik zekâlı, dağda istihbaratın içerisinde geçirdiği zaman var. Ama Güllü Erhan her şeyi televizyondan öğreniyor yani Abdülhey'in bildiği her şeyi o televizyondan öğreniyor. Güllü, Abdülhey'e sürekli laf yetiştiriyor, onu kıskanıyor… İkisi arasında dağlar kadar fark var. Bence Güllü Erhan onu kıskanıyor.
- Özel hayatta nasıl peki, var mı bir kıskançlık?
Yok, tabi ki, özel hayatta o kadar mütevazı bir insan ki kendisi, dost diyebileceğimiz kişilerden bir tanesi kendisi… Aramız çok iyi, bazen ağız dalaşı yapmış olabiliriz ama eninde sonunda döndüğümüz yer aynı, ‘yer kürkçü dükkânı yani dostluk'. Bizim asla bitmeyecek bir arkadaşlığımız var, buna özel bir bağ da diyebiliriz.
Yorum Yaz