maritbet girişmaritbet
İstanbul'un bir 10 yıl daha kaybetmeye TAHAMMÜLÜ YOK!

İstanbul'un bir 10 yıl daha kaybetmeye TAHAMMÜLÜ YOK!

Bütün bunların sonucunda İstanbul ve Türkiye'nin bir on yıl daha kaybetmeden gerçek potansiyelini kullanması, bir an önce ihtiyacı olan dönüşümü sağlamasıyla Türkiye, dünya ülkeleri ile şehirleri arasında hak ettiği konuma gelecektir

1999 depreminin ardından çok az yol kat edildi ve boşa geçirilmiş koskoca bir 10 yılı geride bıraktık. Son yaşadığımız Elazığ depremi ülkemizin deprem gerçeğini bir kez daha tüm çıplağıyla gösterdi. İstanbul'umuzun olası bir deprem afetini en az hasarla atlatabilmesi ve şehrimizin uluslararası platformlarda hak ettiği yerde olabilmesi için bir 10 yıl daha kaybetmemeliyiz. İyi bir planlamayla 2020 yılına kadar İstanbul dünyanın önde gelen kentleri arasında daha üst sıralarda yer alabilir ve böylelikle deprem hasar riskinin azaldığı, olimpiyatların yapıldığı ve yatırımcıların yoğun ilgisini çeken bir dünya kenti olabilir.

13 milyonluk İstanbul'da 3,5 milyona yaklaşan konut var ve bu konutların neredeyse %50'si 30 yaşını doldurmuş binalardan oluşuyor. Bu da demek oluyor ki İstanbul'da deprem yönetmeliğine göre inşa edilmemiş çok sayıda yapı bulunuyor. Geçtiğimiz haftalarda Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği(TMMOB) ve İnşaat Mühendisleri Odası'nın (İMO) açıkladığı "Türkiye Deprem Gerçeği Raporu"na göre olası bir depremde İstanbul'da 300 bin bina yıkılacak ve 270 bini de hasar görecek. Bu korkunç veri 1999 depreminden sonra ne kadar az yol aldığımızı ve yapılması gerekenleri süratle uygulamaya koymamız gerekliliğini bize bir kez daha hatırlatıyor. Başta siyaset, yerel yönetim, sivil kuruluşlar ve özel sektör olmak üzere bu ortak paydada buluşup kısır çekişmeleri bir kenara bırakarak, bir an önce Kentsel Dönüşüm Yasası'nın sosyal boyutunu da düşünerek acilen çıkarılmasını sağlamamız gerekiyor.
 
İstanbul sadece deprem sebebiyle kentsel dönüşüme gereksinim duyan bir şehir değil, dünyanın sayılı şehirleri arasında gösterilen ancak uluslararası platformlarda hakkının teslim edilmediği bir konumunda aslında. Bunun sebeplerini çok iyi anlayıp İstanbul'u hak ettiği yere getirmemiz gerekiyor. Örneğin, İstanbul yıllardır olimpiyatlara adaylığını koyuyor ve bu uğurda önemli harcamalar yapılıyor. Ancak bir türlü olimpiyatlar için vize alamayan bir dünya kenti olmaktan öteye gidemiyoruz. Olimpiyatları hak eden bir İstanbul için öncelikli olarak çarpık yapılaşma, alt yapı ve ulaşım sorunlarının acilen çözülmesi gerekiyor. Olimpiyatlar için yapılan yatırımlar sadece olimpiyatlara değil şehre de hizmet eden, atıllıktan uzak yapılar olmalıdır. Olimpiyat İstanbul'un dönüşümü için sadece bir araç olmalıdır.
 
Uluslararası gayrimenkul yatırım raporlarında İstanbul her yıl listenin ön sıralarında yer alır. Şehre yapılan yatırımlar her yıl artıyor ve şehir her geçen gün daha da değer kazanıyor ancak Dubai gibi yapay kentlerin gösterdiği büyük atılımların maalesef gerisinde kalıyor. Oysa İstanbul, Dubai tarzı şehirler ile kıyaslandığında uluslararası gayrimenkul yatırımcısını çekme adına daha avantajlı durumdadır. Coğrafi olarak stratejik merkezi konumumuz, genç ve çalışan nüfusumuz, tarihi ve kültürel mirasımız; vizyon sahibi uzun soluklu planlamalarla birleştirildiğinde dünyadaki konumumuz güçlenecek ve önemli dünya merkezlerinden birisi haline gelmemiz kaçınılmaz olacaktır.
 
Bunları gerçekleştirebilmek adına hem özel sektörün hem de devlet birimlerinin üstüne sayısız görev düşüyor. Öncelikli olarak kentsel dönüşüm projelerinin önündeki bürokratik engellerin kaldırılması ve başta özel sektör olmak üzere konuya müdahil tüm tarafların sürece dahil edilmesi gerekiyor. Mevcut konut açığı TOKİ'nin iyi niyetli çalışmalarıyla kapanacak düzeyde değil ve özel sektörün de acilen devreye alınması gerekiyor. Türk gayrimenkul geliştiricileri son 10 yılda çok büyük projelere imza attılar. Türk müteahhitleri dünyada 3.sırada yer alıyor. Bizler, Türk gayrimenkul geliştiricileri ve inşaat sektörü olarak bu dönüşümü sağlamak için hazırız. Burada devletin yapması gereken; gerekli arsa üretimini yapması, imar bürokrasisini mevcut hantal yapısından arındırarak düzenleyici konumda kalması ve uygulamada özel sektörün işbirliği ile hareket etmesidir. Böylelikle İstanbul'un konut ihtiyacını karşılamada önemli ölçüde yol kat edilebilecektir.
 
Bütün bunların sonucunda İstanbul ve Türkiye'nin bir on yıl daha kaybetmeden gerçek potansiyelini kullanması, bir an önce ihtiyacı olan dönüşümü sağlamasıyla Türkiye, dünya ülkeleri ile şehirleri arasında hak ettiği konuma gelecektir.
 
Kaynak: Sabah Emlak Mortgage
ALİ  DUMANKAYA / KONUK YAZAR

 
  • Etiketler:

Yorum Yaz