Özelleştirmede top Bakanlar Kurulu’nda! Ayrıntıları!
Hükümete, özelleştirme satışları hakkında yargıdan çıkmış ve bundan sonra çıkabilecek iptal kararlarını uygulamama yetkisi veren kanun, farklı kesimlerden farklı tepkiler aldı
Hükümete, özelleştirme satışları hakkında yargıdan çıkmış ve bundan sonra çıkabilecek iptal kararlarını uygulamama yetkisi veren kanun, farklı kesimlerden farklı tepkiler aldı. AKŞAM'ın konuştuğu iktidar üyeleri ve iş dünyasından önemli isimler bu yasayı savunurken, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları yargıya müdahale vurgusu yapıyor
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde önceki akşam, BDDK ve TMSF başkan ve üyelerinin görev sürelerini belirleyen düzenlemeye eklenen son dakika önergesiyle Bakanlar Kuruluna 'süper' yetki verildi. Yasaya göre özelleştirilmesi yapılmış ancak yargının 'yürütmenin durdurulması' kararı vermesi durumunda son kararı Bakanlar Kurulu verecek. Bu kararı verirken şirketin yaptığı harcama, devrin mümkün olup olmadığı gibi kriterlere dikkat edilecek. Benzer bir uygulamayı 1992 yılında Süleyman Demirel hükümeti döneminde Bakanlar Kurulu bir prensip kararı alarak uygulamayı yürürlüğe koymuştu.
Yine 1997 yılında dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'ın başkanlığındaki Özelleştirme Yüksek Kurulu'ndan (ÖYK) da benzer bir karar çıkmıştı. Ancak 90'lı yıllardaki her iki uygulama da satışa konu kuruluşların adı gösterilerek sınırlı yetki ve yürütme organı kararıyla yürürlüğe konulmuştu. Bu kez yasa çıkarılması ve satılan şirketlerden söz edilmemesi, hükümete geleceğe dönük özelleştirme satışlarının da 'yargıdan dönse bile uygulamama' rahatlığı sağlayacak. 'Süper yetki'yi konunun taraflarına sorduk...
SAVUNANLAR YASAL DAYANAK GETİRİYORUZ
AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli: Düşünün, firmayı devlet satmış, özelleştirmiş, devretmiş. Yatırımcı bunu devraldıktan sonra birtakım yatırımlar yapıyor, başka birtakım gelişmeler olabiliyor, borçlandırabiliyor şirketi ya da başka birine devredebiliyor, üçüncü bir kişiye devredebiliyor. Bu gibi durumlarda mahkeme kararının yerine getirilmesi hemen hemen imkansız hale geliyor. Aslında Bakanlar Kurulu ve Özelleştirme Yüksek Kurulu kararlarının yasal dayanağı yok. Biz ilk defa yasal dayanak getirmeye çalışıyoruz.
EN ÇOK BİZ SORUN YAŞADIK
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu: Bugüne kadar bu davalardan en çok çeken şirketlerden biriyiz. Açık artırmayla, şeffaf bir şekilde bir ihale yapılıyor, sanki yoldan geçen biri yapmış da parayı cebine atacakmış gibi hemen dava açıyorlar. İhaleyi yapan devlet kurumu, bu kurumlar Başbakan'a bağlı, devlete bağlı, parayı alıp cebine mi atacaklar? Davul bir yerde tokmak bir yerde... Son kararı çok yerinde buluyorum, çok doğru bir karar. Büyükşehir Belediyesi arazisini sattı dava açtılar, yatırımcı ürktü gitti. Bu tür örnekler çok, devletin ticaretle işi olmamalı, özelleştirmeler devam etmeli. Bu karar yerli ve yabancı yatırımcının tedirginliğini ortadan kaldıracaktır, çok yerinde...
YATIRIMCIYA GÜVEN GELECEK, İLGİ ARTACAK
Mehmet Cengiz-Cengiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı: Çok olumlu bir karar olarak değerlendiriyorum, yabancı bir şirket geliyor ihaleye katılıp satın alıyor. Aradan 2 yıl geçiyor mahkeme özelleştirmeyi durduruyor, anlamsız bir süreç. Bu kararla yerli ve yabancı yatırımcının güveni artacak ve beraberinde özelleştirmelere olan ilgi de artacak.
Düzenleme için geç bile kalındı
ÖZELLEŞTİRMELERİN vazgeçilmez isimlerinden biri olan Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, bu kararı 'geç bile kalındı' sözleriyle yorumladı. 'Çok önemli ve yerinde bir karar' diyen Özdemir şöyle devam etti: Özelleştirmeler sırasında, devrinde ve sonrasında çeşitli sorunlar yaşanıyor. Elbette yargının verdiği kararların hepsi için söylemiyorum ancak bazen çok olur olmaz kararlar veriliyor. Bu hem özelleştirmeleri geciktiriyor hem de ilginin azalmasına yol açıyor. Bu kararla birlikte artık sıkıntılı bir durum olursa, bir darboğaz olursa Bakanlar Kurulu devreye girerek kararı verecek. Yerli ve yabancı yatırımcılar açısından oldukça önemli bir karar olarak görüyorum.
KARŞI ÇIKANLAR
Yasama yargıya uymalı
MUHALEFET, hem yargının by - pass edildiği hem de düzenlemenin konuşulup tartışılmadan son dakika önergesiyle yasalaştırılmasına tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Anayasa'nın 138'nci maddesini hatırlatarak, 'Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarının uygulanmasını hiçbir şekilde geciktiremez ve değiştiremez' diye konuştu. Yapılan değişikliğin ilgili komisyonda ayrıntılarıyla görüşüldükten sonra genel kurulda görüşülmesi gerektiğinin altını çizen Hamzaçebi, 'Böyle bir yöntem benimsenmemiştir, bunu doğru bulmuyorum' dedi.
Anayasa Mahkemesi'nden döner
Mimarlar Odası Genel Başkanı-Eyüp Muhçu: 12 Eylül referandumunun ardından yargının verdiği bazı kararlarda büyük değişiklikler gözlemliyoruz. Hükümetin yargıyı baskı altına alma çalışmalarının bir sonucu bu. Daha önce kent, çevre, kamu yararı adına verilen kararlar artık iktidarın istediği biçimde çıkıyor. Bu da yetmemiş olacak ki yargının bağımsızlığını hiçe sayan, kararları yok sayan ve Bakanlar Kurulu'nu tam yetkili kılan bir durum var. Aynı sorun Afet Yasası'nda da var. Vatandaşların dava açmasını engelleyici kararlar alınıyor. Bu karar mutlaka Anayasa Mahkemesi'nden dönecektir, çünkü Anayasa'ya aykırı.
NE KADAR AHLAKİ?
MHP'nin Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Mustafa Kalaycı da bu düzenlemenin, 'Özelleştirme işlemleri hakkında yargı tarafından verilen yürütmenin durdurulması ve iptal kararları uygulanmaz' demekle eş değer olduğunu vurguladı. Düzenlemenin Anayasaya aykırılık teşkil ettiğini kaydeden Kalaycı, 'Peki, ortada kamu zararı var; bu ne olacak? Yani mahkeme kararlarıyla tescillenmiş kamu zararları var; bu konuda vicdanınız sızlamıyor mu gerçekten? Yani burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Böyle bir kararla, kamu zararı olduğunu tescil eden mahkeme kararlarına rağmen böylesi bir düzenlemeye girişmek ne kadar etiktir, ne kadar ahlakidir?' diye sordu.
CUMHURBAŞKANI'NIN İADE ETMESİ GEREKİYOR
Olgun Sakarya-Elektrik Mühendisleri Odası: Anayasa'nın 2. Maddesi'nde hukuk devleti olduğu açıkça belirtilen ülkemizde böylesine aleni bir şekilde hukukun rafa kaldırılması demokrasi ve hukuk devleti adına, hatta kanun devleti adına oldukça kaygı vericidir. Yasa'nın uygulamaya girmesi için Anayasa'ya bağlılık yemini etmiş olan Sayın Cumhurbaşkanı'mız tarafından onaylanması gerekiyor. Bizler öncelikle bu Yasa'nın Anayasa'nın 138. Maddesi'ne aykırılıktan dolayı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından iade edilebileceğini düşünüyoruz. Bu düzenleme ile üstü kapalı yargı kararlarını uygulamamak, yargı kararlarının arkasından dolanmak, yargı kararlarına karşı hile yollarına başvurmanın da ötesine geçmiş, ne yazık ki hukuk devletinin yok sayıldığı bir noktaya ulaşılmıştır. Yasama organının yargı kararlarıyla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunamaması kuvvetler ayrılığı ilkesinin de gereğidir.
5 ÖZELLEŞTİRME İÇİN PİYANGO
DÜZENLEME, Danıştay'ca iptal edildiği için devlete iade edilmesi gereken bazı kamu kuruluşlarını da kapsıyor...
SEYDİŞEHİR ETİ ALÜMİNYUM TESİSLERİ:
Şirketin yüzde 100 kamu payı, 17 Haziran 2005'te 305 milyon dolara CE-KA isimli şirkete satıldı. Satış ile Seydişehir Alüminyum'un yanında, Türkiye'nin en büyük beşinci barajının işletme hakkı da 49 yıllığına bu şirkete devredildi. Özelleştirmenin iptali için açılan davada,2006'da yürütmeyi durdurma, 2007'de esastan iptal kararı çıktı.
SEKA BALIKESİR TESİSLERİ
Özelleştirme öncesinde yaklaşık 1.800 dönümlük arazisi, 185 lojmanı ve sosyal tesisleriyle 51 milyon dolar değer biçilen SEKA Balıkesir Tesisleri, 2003'te 1.1 milyon dolara Albayraklar'a satıldı. Satış, Selüloz-İş Sendikası tarafından mahkemeye taşındı. Bursa 2. İdare Mahkemesi, satışta kamu yararı ve özelleştirmenin amacına uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı ve sonra da iptali kararı verdi. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı konuyu temyize götürdü. Danıştay, ÖİB'in başvurularını reddetti.
TÜPRAŞ'IN YÜZDE 14.76'LIK HİSSE SATIŞI
ÖİB, Tüpraş'ın yüzde 14.76'sını, Mehmet Kutman'ın sahibi olduğu Global Menkul Değerler aracılığıyla, İsrailli işadamı Sami Ofer'e sattı. Danıştay işlemi iptal etti ve hisselerin geri alınmasını istedi.
KUŞADASI LİMANI
2003'teki ihalede İhale Komisyonu, 'Liman'ın işletme hakkının en yüksek teklifi veren Limaş'a verilmesine, bu şirketin yükümlülüklerini yerine getirememesi durumunda ise ihalenin iptal edilmesine' karar verdi. ÖYK, ikinci sırada gelen Sami Ofer-Mehmet Kutman ortaklığını sıralamaya soktu. Limaş ödemeyi yapmadı. Liman Ofer-Kutman'a kaldı. Danıştay ihaleyi iptal etti.
ÇEŞME LİMANI
2003 yılında Yılmaz Ulusoy'un başında bulunduğu gruba 30 yıllığına verilen limanın özelleştirmesi, Danıştay tarafından 2005'te 'Rekabet Kurumu'nun görüşünün alınmamış olması' nedeniyle iptal edildi. Ancak Ulusoy Liman'ı geri vermedi.
MAKTUM DA DAVADAN KORKMUŞTU
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş 8 Mart 2012'de ekonomi muhabirleriyle yaptığı basın toplantısında İETT arazisi konusuna da değinmişti. Arazi 21 Mart 2007 tarihinde Dubai şeyhi El Maktum tarafından 1.1 milyar dolara satın alınmıştı ancak o dönemde sivil toplum kuruluşlarının açtıkları davalar nedeniyle Maktum, 'Burada yargı sorunu var, süreç net değil' diyerek parayı ödememiş ve ihale iptal edilmişti. Arazinin yeniden satışa çıkarılacağını belirten Topbaş, 'O dönemde arazi çok iyi bir fiyata satılmıştı ancak Mimarlar Odası'nın açtığı dava nedeniyle alıcı vazgeçti. Mahkeme bizim lehimize karar verdi, ihale parasını alsaydık borçlanmak zorunda kalmazdık. Parayı alamadığımız için 300-400 milyon TL faiz ödemek zorunda kaldık, İstanbullu'nun parası gitti' demişti.
Volkan Yanardağ-Esin Gedik/Akşam
Yorum Yaz