Süleyman Varlıbaş başarısının sırrını açıkladı!
İş hayatına ÇAYKUR'da devlet memurluğu yaparak başladığını dile getiren Varlıbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, edindiği iş disiplini, iş ahlakı ve güven esasını iş hayatının her noktasına taşıdığını söyledi Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünde (ÇAYKUR) 1980 yılına kadar çalışan Varlıbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, devlet memurluğundan holding patronluğuna dönüşen serüveni anlattı
İş hayatına ÇAYKUR'da devlet memurluğu yaparak başladığını dile getiren Varlıbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, edindiği iş disiplini, iş ahlakı ve güven esasını iş hayatının her noktasına taşıdığını söyledi Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünde (ÇAYKUR) 1980 yılına kadar çalışan Varlıbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş, devlet memurluğundan holding patronluğuna dönüşen serüveni anlattı. 1980li yılları Türkiye'nin çok rahat olmadığı yıllar olduğunu hatırlatan Varlıbaş, "1980 12 Eylül ihtilalinin gerçekleştirildiği yıldı. Ben ihtilalden 12 gün önce memurluğu bıraktım. O zamanlar bir şey yaptığın zaman sağcısı seni solcu olarak algılıyor, solcusu sağcı olarak algılıyordu. Hâlbuki ben devletin kanun ve nizamiyesini korumaya çalışıyordum. Herkes karşısındakine bir şey uydurmaya çalışıyor, o zaman da inisiyatifler, karşıdaki insanın dışında gelişiyor. Türkiye'de bir kaos ortamı vardı, insanlar hep kutuplara ayrılmıştı. O şartlar altında ben hem kendime hem de devlete çok faydalı olamayacağımı gördüm" dedi.
Devlette kısa süre çalışmasına rağmen şu andaki çalıştığının üç kati kadar mesai harcadığından bahseden Süleyman Varlıbaş, 'Tabrika müdürü iken üç vardiya işçisinin işe başlamasına tanık oldum.
Fabrikanın yoğun olduğu günlerde verimin artırılması için gece gündüz, günde üç saat uyuyarak mesai yaptım. Fabrikanın normal günlük işleme kapasitesi benden önce 100 ton ise ben o kapasitenin 130 tona çıkarmanın yollarını araştırdım ve buldum Hatta o zamanlar ÇAYKUR'da fabrikaların kapasitesi çayları işlemeye yetmezdi. Çay da öyle bir mahsul ki zamanında işlemezsen çürür. Düşünün devlet parasını vermiş ama o çayı işleyemiyorsunuz ve dökmek durumunda kalıyorsunuz. O vicdan azabı inşam rahatsız ediyor. Belki kendi paranla aldığın, kendi malın olsa vicdani sorumluluk duymazsın. Ama orada bir sürü insanın vebalini ve günahını da taşıyorsun. Eğer eksik yaparsan onların hakkım korumadığın, devleti eksik temsil ettiğin, devletin işlerini eksik yaptığın imajı oluşturmamak için de kendini daha çok sorumlu addederek çalışıyorsun ve işe daha ciddiyetle, daha fazla motive olarak ve kapasitenin üzerinde de çalışarak verimli üretime yöneliyorsun. Kendi dönemimde ÇAYKUR'da hep böyle çalışmıştık ve çok güzel işler yapmıştık. Ama baktım ki memurluk benim kapsamıma biraz dar geliyor, kalıplan kırarak daha farklı şeyler yapabilmeliyim diye düşündüm" şeklinde konuştu.
Devlette çalıştığı yıllarda güven esasını en iyi şekilde gösteren bir anısını paylaşan Varlıbaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben devlet memurluğundan geldiğim için devletteki disiplini ve güven esasını da çok iyi bilen bir insanım. Bir ihaleye girecektim. İhalede teminat mektubu almamıştım, parayı nakit yatıracaktım. İhale öğleden sonra olacağı için paramı çantaya koymuştum ve sabahtan vezneye yatırıp, makbuzunu almam gerekiyordu. Defterdarlığa gittim, defterdarlık kalabalık ve sıra var. Baktım ki bana sıra gelecek gibi değil. Öğlen saatini bekledim millet dağıldı. Veznedar çıkarken veznedarı tuttum, 'sen çıkma' dedim. 'Niye' dedi. 'Al şu parayı ben şuraya kadar gideceğim bu benim teminatım bunu say makbuzumu ver' dedim. 'Ama yemek saatim geldi' dedi veznedar. "Ben yemeğini gönderirim sen çıkma' dedim yoksa ben bu ihaleye giremeyecektim. 'Olmaz ama ağabey' dedi. Ben parayı bıraktım çıktım. Şaşırdı çocuk. Çıktıktan sonra yemeğini gönderdim hemen. Geri döndüğümde baktım makbuzumu hazırlamış. 'Ağabey sen bana nasıl güvendin de bu kadar parayı bıraktın gittin beni tanımıyorsun bile' dedi. Dedim ki 'Kardeşim ben devletten geldim devlet memurluğu yaptım fabrika müdürlüğü yaptım idarecilik yaptım benim de veznedarlarım vardı, muhasebecilerim vardı'. ÇAYKUR'da veznedar çok önemli bir görevdir çünkü bütün harcamaları o veznedarlar yapardı. Veznedara, 'Size devlet kasası teslim edilmiş ben bu çantayı teslim etmişim ne olur ki, bana zor gelmez dedim. Çünkü ben biliyorum veznedarlığın ne kadar kutsal bir görev olduğunu." "Babamın işlerini adım adım geliştirdim" ÇAYKUR'dan ayrıldıktan sonra babası Hacı Mehmet Varlıbaş'm Trabzon'da yaptığı ufak tefek taahhüt işlerini adım adım geliştirdiğini aktaran Süleyman Varlıbaş, şirketin bir vizyon sahibi olmasında büyük payı olduğunu açıkladı. Kardeşlerini de yanına alarak Varlıbaşlar Kolektif Şirketi ile faaliyete başladıklarım dile getiren Varlıbaş, "Sonra bu şirketi limitet şirketine dönüştürdük daha sonra Varlıbaşlar'ın yanma Varlıbaş Yapı Sanayiyi (Varyap) kurduk. Önce Trabzon sonra Hatay'a gittim orada taahhüt işleri yaptık ve Hatay'da da bir büro açtık.
Ama baktım ki küçük yerler bize küçük gelmeye başladı. Çünkü bankalar bile teminat mektuplarımızı karşılayamayacak duruma geldi. Bu durumun ardından işleri İstanbul'da devam etine karan aldım.
1987 yılında İstanbul'a gelerek büro açtım. Varyap'ı İstanbul'a geldikten sonra kurduk ve taahhüt veya gayrimenkul sektörünün içinde çok önemli projeler geliştirdik" ifadesini kullandı.
Hem taahhüt sektöründe hem de gayrimenkul sektöründe çok önemli projeler geliştirdiklerini dile getiren Süleyman Varlıbaş, işlerinin hepsini kaliteli, zamanından önce ve sorunsuz bir şekilde teslim ettiklerini söyledi. "Ailemizin en kültürlü insanı benim. Yüksekokul mezunu, yüksek mühendis unvanına sahibim" diyen Varlıbaş, şöyle devam etti: "Dolayısıyla kardeşlerime öncülük ve liderliği ben yaptım. Rahmetli babamın açtığı bu yolda biz biraz daha bilimsel ve daha büyük hedefler koyarak işe odaklandık. Kardeşlerimle birlikte işleri bu seviyeye kadar götürdük. Ama herkesin çok hususiyetle ve gayretle çalışması sonucu bu seviyeye geldi şirketimiz, herkes çok eziyet çekti. Ben merkezdeyken onlar da Türkiye'nin değişik yerlerinde, zor şantiye şartlarında o projelerin geliştirilmesi için gece gündüz çalıştılar. Vizyon olarak da şirketin bu yerlere gelmesini ben sağladım ama ondan sonra oğlum beni geçti" dedi.
"Gözüm hep Trabzon'da"
Şu anda Trabzon'da Varlıbaş Alışveriş Merkezinin faaliyette olduğunu ve bin 150 kişiye istihdam sağladıklarını dile getiren Varlıbaş, o projeyi Trabzon'a olan vefa borçlarını ödemek için yaptıklarını vurguladı. "Ben liseyi Trabzon Lisesinde, Üniversiteyi Erzurum'da okudum. O bölgeden çıkmış olan biri olarak hep gözüm Trabzon'da. Trabzon benim için çok önemli bir şehir, önemli bir marka.
Trabzonlu olmak benim özdeşleştiğim değerlerimin en önemlilerinden biri. O bakımdan o bölgede ne yapabiliriz diye hep düşündük ve yapabileceklerimizin önceliğini oraya vermeye çalıştık Ama Trabzon biliyorsunuz arazi olarak sanayi kurmaya çok müsait değil. Alışveriş merkezi yapmak için ise başka bir yer daha bulamazsınız. O arazi Tekel'in binasıydı, Belediyeye geçmişti. Belediye ile kat karşılığı anlaşarak belli bir kısmım Belediye hizmet binası olarak inşa edildi ve geri kalan arsada da alışveriş merkezimizi inşa ettik" açıklamasını yaptı.
Trabzon'un Yomra bölgesinde bir arsa geliştirdiklerini ve orada bir sanayi tesisi geliştirme peşinde olduklarını kaydeden Varlıbaş, Ytong ile görüşmelerinin ve ortaklıklarının bulunduğunu dile getirdi. Varlıbaş, "Bu projemiz için Ytong'un arsasını temin ettik, bu sene tesisin temellerini atacağız.
Bu tesisin inşaatında çalışacak toplam bin kişilik bir işçi kadrosu olacak ve tesiste sürekli çalışan 250 personelimiz bulunacak. Fabrikanın getireceği dolaylı istihdamla birlikte bu sayı bin 500 rakamına ulaşacak. Çünkü yoğun bir hammadde girdisi çıktısı olacak olan bir fabrika olacak. Böyle bir fırsat olunca Trabzon bizim önceliğimizdir dedim. Ne uygun görülürse öncelikle Trabzon'da yapmayı, o bölge insanına katkıda bulunmayı kendimize hedef edindik ve yapmaya da devam edeceğiz" diye konuştu.
"Bizim işimiz bir oyun" Bu işi bir takım oyunu gibi gördüklerini aktaran Süleyman Varlıbaş, "Çalışanlarımızın motivasyonu, sağlığı, çalışması ve morali için ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyoruz. Ekibimizin önce sağlıklı, bilgili, kültürlü, ahlaklı insanları seçiyoruz. O insanlarla bir takım oluşturuyoruz ve o takımdaki insanlarla daha ne kadar ilerleyebiliriz diye çalışmalar yapıyoruz, iç eğitimler veriyoruz. Bunu sadece kendi çalışanlarımıza değil, alt yüklenicilerimize de uyguluyoruz. Onlara örnek oluyoruz ve özellikle iç güvenlik ve sağlık yönünden bizim sistemimizde uygun olarak çalışmalarım sağlıyoruz.
Aynı yemeği yiyoruz aynı şartlarda çalışıyoruz. Bizde çalışma ibadet gibidir. Bizde bir işçi bir işini bitirip gitmeyi düşünmez. O işi yaptığı zaman da ne kadarım alacağım endişesi olmaz. O bilir ki bizler o işin hakkını veririz. Şirketin ilk kurulduğundan ta ki emekliliklerine kadar bizlerle birlikte çalışanlarımız var. Hep bu günlere birbirimize verdiğimiz güvenle destekle gayretle geldik. Şirketimizde çalışan her bir fert ailemin bir bireyi gibi her şeyi ile bana teslim olarak kabul ediyorum" ifadesini kullandı.
Dünya
Yorum Yaz