Yusuf Çil, Buka Yapı'nın oluşumundaki hikayesini anlattı!
Trabzon'da yaşayan ve pek çok kişi gibi ekonomik sıkıntılar yüzünden İstanbul'a göçen bir ailenin çocuğu olan Buka Yapı Yönetici Ortağı Yusuf Çil, istanbul'da doğup büyümesine rağmen memleketiyle bağlarım hiç koparmamış
Trabzon'da yaşayan ve pek çok kişi gibi ekonomik sıkıntılar yüzünden İstanbul'a göçen bir ailenin çocuğu olan Buka Yapı Yönetici Ortağı Yusuf Çil, istanbul'da doğup büyümesine rağmen memleketiyle bağlarım hiç koparmamış. Hikayesine babası Hüsnü Çil'den başlayan Yusuf Çil, "Babam rahmetli Hüsnü Çil, özellikle medya dünyasında ve spor camiasında yeri belli bir insandı, istanbul'a ilk dedem gelmiş, sonra babamı yedi yaşmdayken getirmişler.Ondan sonra bizim tipik Karadeniz insanının mücadeleci tarafının ağır basmasıyla iş dünyasında ve özellikle Fenerbahçe camiasında etkin olarak istanbul'da hayatlarına devam etmiş. Dedem Trabzon'dan buraya geldiğinde hali vakti çok yerinde değilmiş normal olarak. O zamanlarda herkes gibi ekonomik şartların uygun olmamasından İstanbul'a gelmiş. 1950'li yıllardan sonra kendisi iş dünyasında etkin olmuş, özellikle Sabah Gazetesinin kuruluş döneminde Dinç Bilgin ile baya bir dosduklan varmış. Grunding markası ile 1984 yılında ilk renkli televizyonu Türkiye'ye getirmişler. O zaman babam Grunding genel müdürü idi. Babam Hüsnü Çil, çok aktif bir ticaret faaliyetinin yanı sıra spor ve basın dünyasıyla içli dışlı yaşadıktan sonra 2003 yılında vefat etti" diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi ingilizce işletme Bölümü mezunu olduğunu kaydeden Yusuf Çil, üniversiteden sonra 2002 yılında yabancı bir şirkette profesyonel olarak çalışmaya başladığını dile getirdi. Daha çok mali danışmanlık yapan uluslararası bir şirketin istanbul ayağında çalıştığını anlatan Çil, "O firmada altı sene çalıştım. Aslında üniversitedeyken inşaada uğraşırım gibi bir düşünce yoktu aklımda. Finans sektörü ağırlıklı finansal danışmanlık veren özellikle birleşme ve satın alma işlemlerinde şirkedere danışmanlık veren bir firmada bir şekilde kariyerimi profesyonel anlamda devam ettiriyordum. Orada da çok ciddi anlamda geceli gündüzlü altı yıllık bir tecrübe yaşadım. Benim bugünkü kariyerimin bu seviyeye gelmesindeki en büyük katkıyı daha önce altı sene çalıştığım firmadan kazandım. Üniversiteden sonra insanın ilk yaşadığı tecrübe en büyük tecrübedir ve ondan sonraki gelişim tamamen kendini ne kadar ve nasıl eğittiğin ile ilgilidir. Ağabeyim ve ortağım Kamil Çil, 2005 yılında Buka Yapı yı kurunca ben de iki sene sonra aralarına katıldım" şeklinde konuştu.
Buka Yapı'nın inşaat sektöründe konut ve ofis üzerine projeler geliştirdiğini kaydeden Yusuf Çil, 2005'te kurulmuş olmalarına rağmen her gün yaptıklarına daha da iyisini katarak bugüne kadar geldiklerini ifade etti. Firmalarına isim birleştirme veya soy isimlerini vermek yerine farklı bir isim koymak istediklerini aktaran Çil, Buka'nın Arapça kökenli bir kelime olduğu ve "büyük binalar' anlamına geldiği bilgisini verdi.
"Türkiye ciddi anlamda yatırım çekecek"
Bugün için Trabzon'da bir yatırım yapmayı düşünmediklerini aktaran Yusuf Çil, Türkiye'de gayrimenkul sektörünün önü çok açık olduğu görüşünü aktardı. Uluslararası raporların da bunu desteklediğine işaret eden Çil, "özellikle istanbul. Çünkü istanbul gelişim göstergelerinde olan bir şehir. Dolayısıyla bizim kısa ve orta vadedeki yatırımlarımız hep istanbul üstünde ama gelecekte ne olur bilinmez. Benim şahsi beklentim Türkiye ekonomisindeki ekonomik ve siyasi istikrar devam ettiği müddetçe ülkenin her yerinin değerleneceği üzerine. Bir tek Trabzon değil, bu gelişim ile beraber ileride Anadolu'da yatırım yapılabilecek il sayısının çok daha fazla olacağım düşünüyoruz. Anadolu'da da gayrimenkul sektörünün alt segmentleri bazında çok ciddi anlamda ihtiyaç ve potansiyel var. Dediğim gibi bu ekonomik büyüme ve refah seviyesinin artması ile çok alakalı. Geliri yüksek olan şehirler her zaman diğerlerine göre daha öncelikli olarak yatırım çeker ve bu iller üç aşağı beş yukan bellidir. Sosyal sorumluluk projeleri haricinde kimse kimsenin kaşının gözünün hatırına yatırım yapmaz. Ticari realite önümüzdeki dönemde Anadolu'nun bir tek Trabzon değil, çoğu şehrinin çok ciddi anlamda yatırım çekeceğini gösteriyor. Bizim de niyetimiz var ama kesinleşmiş bir şey yok. işimiz çok dinamik bir iş nerden ne zaman bir fırsat çıkacağım bilemiyorsunuz. Dolayısıyla bir sanayi işletmesi gibi değil bizim sektörümüz" açıklamasında bulundu.
"Karadeniz insanı sert görünür ama aslında çok doğal ve sempatiktir"
Karadeniz insanını genellikle inşaat ve denizcilik sektörlerinde görmenin mümkün olduğundan bahseden Yusuf Çil, bunun temel sebebinin inşaat sektörünün hem çok zor ve meşakkatli bir sektör olması hem de sermaye ve emek yoğun bir sektör olması olduğunu kaydetti. Karadeniz insanının hırslı, inatçı ve meşakkaderden kolay kolay yılmayan yapısı olduğunu aktaran Çil, istihdama katkısı yüksek olan inşaat sektöründe, çalışanlarla da yalandan ilgilenilmesi gerektiğini belirtti. Çalışma koşullarının getirdiği zorluklara göğüs gerebilecek yapıya sahip insanları seçmekte fayda olduğuna değinen Çil, "Aslında insanlar yaşadıkları yerin ikliminin karakteristik özelliklerini taşır, örneğin Ege Bölgesindeki insanlar, güneşten ve denizden biraz daha rahata alışmış insanlar. Ama Karadeniz'in zor coğrafyası ve sert iklim şartlan, insanımızın da bu tarz karakteristik özelliklere sahip olmasma sebep olmuş" görüşünü aktardı.
Trabzon'a özellikle futbol maçlarının olduğu zaman ya da arkadaşları ile görüşmek ve zevkli vakit geçirmek istedikleri zamanlarda gittiklerini söyleyen Yusuf Çil, kentte futbolun bir tutku olduğunu ve maçların olduğu günlerde stadyum çevresinin çok kalabalık olduğunu bildirdi. Arkadaşlarının anlattığı bir hikayeyi de paylaşan Çil, şöyle devam etti: "Bir minibüs son durağına gidiyor. 600 belki de 700 metre kalmış, minibüs çok dolu ve yağmur yağıyor fena halde. Yolda bir yolcu el edince minibüs duruyor fakat şoför arkasına baktığında minibüste hiç yerin olmadığım görüyor. Adamı yanına çağırıyor ve minibüsü adama bırakıyor. 'Sen son durağa kadar git ben oradan alırım senden minibüsü' diyor ve şoför o yağmurun altında son durağa kadar yürüyor. Aslında buradan çıkarılacak çok büyük dersler var sonuçta adam kendi ekmek teknesini yabancı birisine veriyor yani o kadar insanlara güven var ve biraz da boş vermişlik var. Bu tarz olayları görünce insan gerçekten çok şaşırıyor. Bu kadar candan, bu kadar düşünceli insanları hâlâ görmek gerçekten çok güzel. Karadeniz insanının da bizlere çok sempatik gelmesi tamamen doğallıklarından ve zor koşullarda hava olsun, toprak olsun, ekonomik anlamda olsun nereden geldiklerini unutmamalarından kaynaklanıyor."
İLK İŞİM EN BÜYÜK TECRÜBEMDİ"
İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü mezunu olduğunu kaydeden Yusuf Çil, üniversiteden sonra daha çok mali danışmanlık yapan uluslararası bir şirketin İstanbul ayağında çalıştığını anlattı. Çil, "Altı sene o firmanın ofisinde çalıştım. Benim bugünkü kariyerimin bu seviyeye gelmesindeki en büyük katkıyı daha önce altı sene çalıştığımfirmadan kazandım. Üniversiteden sonra insanın ilk yaşadığı tecrübe en büyük tecrübedir" dedi.
Dünya
Yorum Yaz