Necati Günyol, Neru Kalıp ile dünyayı kalıba soktu!
Aykut Çufaoğlu, Necati Günyol'dan Neru Kalıp'ın hikayesini dinliyor
Ankara'dan, "Dünya'yı kalıba oturtuyor" denilse yeri var dedirten firmalardan biri olmayı başaran Neru Kalıp'ın sahibi Necati Günyol'la konuştuk...
Sözünü ettiğimiz dünyada marka sağlamlığı denilince ilk akla gelen ülke olan Almanya'ya yaptığı ihracatla hem firmanın, hem de Ankara'nın inşaat kalıpları alanındaki başarısını gözler önüne seren Neru Kalıp'ın patronu Necati Günyol, kentin dokusunu ve tavsiyelerini anlattı. Özellikle son yıllarda sıkça karşımıza çıkan 'kayan evler' hakkında görüşlerini söyleyen Günyol, "Ankara'da kayan evlerin birçoğunda kayma nedeni, ekonomik kaygılar nedeniyle evlerin temellerinin sağlam olmayışından kaynaklanıyor. Bir yamaca tek başına bina yapılıyorsa o yamacın dikkatle terbiye edilmesi gerekir. Yoksa bina çok tehlike yaratır" dedi. Günyol, kentteki yapılaşmanın da yurt dışında olduğu gibi vatandaşa sorularak gerçekleşmesi gerektiğini savundu. Günyol, "Eğer merkezi bir yerde bina yapılacaksa, Avrupa'daki gibi vatandaşa sorulmalı. Vatandaş onay verirse belediye ruhsat vermeli ve o bina inşa edilmeli" diye konuştu.
İş yaşantınıza nasıl başladınız?
Sivas'ta doğdum ama küçük yaşlarda Ankara'ya geldim. Eğitim hayatım da burada geçti. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde okudum. İş yaşantıma üniversite yıllarımda başladım. Hem okula gidip hem de alanımla ilgili bir firmada çalışıyordum. Daha sonra okuldan bir arkadaşımla birlikte iş yapmaya karar verdim. Okulu bitirip askerden geldikten sonra arkadaşımla 1985 yılında Neru Kalıp'ı kurduk. O zamanlar Ostim'de küçük imkanlarla yine kalıp işleriyle uğraşıyorduk ama işlerimiz daha ilkel ve basit çaptaydı. İşler ilerledi, bir dükkan iki dükkan derken Ostim'e sığamaz olduk ve 1991 'de Gölbaşı'ndaki yerimize taşındık. 2003 yılında ortağımdan ayrıldım. Şu anda üretimimizin yüzde 70 civarını yurt dışına gönderiyoruz.
Ankara'da 1980'lerde inşaat sektörü nasıldı?
Biz sektöre girdiğimizde klasik inşaat yapımı söz konusuydu. Yani dededen, babadan nasıl görülüyorsa bilimselliğe pek dayanmayan doğrultuda inşaatlar yapılırdı. İzmit depremi öncesi inşaat yapımı tekniklerine pek ağırlık verilmiyordu. İnce araştırmalar yapılmıyordu. Daha sonra kalıp ve inşaat sektörü hızla gelişmeye başladı. Devlet de bu konuda olumlu adımlar attı. Yollar ve arabaların birbirine bağlı gelişmesi gibi bizim sektörde de şartlar etmenlere paralel gelişti.
Ankara'daki bazı evlerde neden kaymalar meydana geliyor?
Kaymaların en önemli sebep uygulamadaki sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bu konuda uzman olmasam da şunu söyleyebilirim; Ankara'nın coğrafyası kaymaları tetikleyebiliyor. Çünkü Ankara çevresinde tepeler bulunan bir kent. Yani bu tepelere ve yamaçlara kurulan bazı evlerde gerekli önlemler iyi alınmıyor. Önlem alınmayınca da evlerde kaymalar meydana geliyor. Buradaki evlerin temelleri çok sağlam yapılması ve gerekirse güçlü kazıklarla güçlendirilmesi gerekir.
Kalıp sistemi binaları ne yönde etkiliyor?
Kalıp sistemi inşaat yapma ufkunu açıyor. Yani bundan 30 yıl önce Dubai'deki en yüksek binaları yapmak mümkün değildi. Çünkü bunu düşünemezlerdi. O yüksek binaları yapmak için gelişmiş kalıp teknolojilerinin ortaya çıkması gerekiyordu. Kalıp sistemi geliştikçe çeşitli tekniklerle yüksek binalar art arda hızlı bir şekilde oluşmaya başladı.
Yurt dışındaki kentlerle Ankara arasındaki en önemli fark nedir?
Yurt dışında baktığımızda hemen her yolun kenarında bir bisiklet yolu bulunuyor. İnsanlar için çok sayıda kentin dört bir yanında koşu yolları bulunuyor. Bu çok önemli konu ama maalesef Ankara bu konuda oldukça eksik bir kent. Bir kentte yaşanılabilir imkanların son derece üst seviyede tutulması gerekir. Ankara'nın bu anlamda ilerde gelişeceğini düşünüyorum.
Hızlı büyüyen Ankara bu büyümeyi planlı mı gerçekleştirdi?
Ankara gerçekten çok hızlı gelişti ve hızla büyüyor. Ancak maalesef Ankara plansız büyüdü. Yurt dışında gezerken gördüğüm bir 'planlama' örneğiyle bu durumu söylemek istiyorum. İtalya'da bir kentte merkezi bir yerde bina yapmadan önce yapılacak yere yapılması planlanan binanın silüetini yerleştiriyorlar. Oradan gelen geçen vatandaşlara da 'Buraya böyle bir bina yapacağız, ne düşünüyorsunuz?' diye soruyorlar. Bölgede yaşayanlar 'evet olsun' derse belediye oraya planlanan binanın yapılmasına izin veriyor. Bizde ise böyle bir sistemden eser yok. Kimse bize bir şey sormuyor. Böyle olunca da kentte uyumsuz binalar boy gösteriyor. Şehrin tarzının korunması gerekiyor.
Plansızlık ne gibi sonuçlar doğurdu?
Bunu şöyle bir örnekle anlatayım. Avrupa'ya giderken uçaktan aşağı baktığımda her yer yemyeşil görünüyordu. Ben de kendi kendime 'Şehir ne zaman başlayacak' diye soruyordum. Meğer şehir o görünen ağaçların arasında varmış zaten. Ankara'da ise dokuyu koruma ve yeşili yaşatma adına yapılanlar yıllardır çok eksik kaldı. Bozkırın ortasındaki Ankara eğer zorlansaydı çok daha yeşil kent hale gelirdi. Kentin çevresi yemyeşil olurdu. Böylece Ankaralı yeşilin içinde daha mutlu halde yaşar.
Kentin trafiğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu arada kentin trafiği bize çekilmez ve kötü gelse de başka kentlere bakıldığında Ankara'nın trafiği bir başkente göre oldukça iyi durumda. Ancak metro en kısa sürede bitirilip yayılmalı. Metro eksikliği kendini gösteriyor. Rusya'da Minsk'te 2 buçuk milyon nüfusa rağmen çok geniş ve gelişmiş bir metro ağı var. Bu sayede kentte trafik göremiyorsunuz. Ankara nüfus olarak Minsk'in iki katı büyüklüğünde ama metrosu dörtte biri kadar değil. Metroyu acilen çözmemiz gerekir. Zamanında kent boşken yapılmadığı için şimdi yapılırken de zorluklar yaşanıyor.
Kızılay'da yürüyemiyoruz
Ankara'da eskiden Ulus ve Kızılay vardı sadece. Alışveriş merkezi yoktu. İhtiyaçlarımızı buralardan temin ederdik. Basit ve sakin bir yaşam tarzı vardı. Belki geçmişe özenilecek bir durum yok şimdi ama Ankaralı geçmişte Kızılay'dan yürümekten büyük keyif alırdı. Şimdi Kızılay'da araç trafiğinden dolayı yürünecek hal kalmadı.
SIRADA ABD VAR
Sağlamlık konusunda çok iyi bilinen Almanya, Rusya, Irak, Suudi Arabistan, İran, Cezayir, Libya, Moğolistan, Venezüella, Hindistan, Brezilya ve Türk Cumhuriyetleri gibi çok sayıda ülkeye ihracat yapan Günyol, yakın gelecekte ABD'ye de ihracat yapmaya başlayacaklarını dile getirdi. Günyol, bu ihracatlarla Türkiye'nin sektörde ne ölçüde iyi bir konumda olduğunu gösterdiğini ifade etti.
BETONA ŞEKİL VERİYORUZ
Firma olarak inşaatlar için kalıp ve iskele sistemleri üretiyoruz. Eskiden herkes inşaatlar yapılırken görmüştür. Keresteler gelir, kalıpçılar da çıkıp keresteleri çakarlar ve içine beton dökülür. Biz de ahşabın yerine, daha modern ve teknolojik malzemelerden betona şekil veren unsuru, sistemleri üretiyoruz.
BİR ARABAMIZ DA OLSUN ARTIK!
Ankara sanayisi eskiden yok denecek kadar azdı. 20 yılda Ankara sanayisinde büyük büyüme yaşandı. Ancak en büyük hayalim ülkemizin ürettiği bir arabamızın olmasıdır. Yurt dışına gittiğimizde 'işte bu da bizim arabamız' demek istiyorum. Hızlı gelişmemizi yerli araba gibi gelişmelerle süslemeliyiz.
ANKARA ERKEKSİ BİR KENT
Yapısı ve kentleşmesi yönünden Paris, Viyana ve Londra kadınsı bir kent, ama New York erkeksi. Ankara da New York gibi erkeksi bir kent. Çünkü yeşillikten çok konut ve beton görünümlü bir şehir.
Aykan Çufaoğlu/ Habertürk
Yorum Yaz