İmar Kanunu'nun 18'inci madde çalışması olabilir!
Tamer Heper İmar Kanunu'nun 18'inci maddesini yorumlıyor
Dedem hayatta iken kadastrosu bulunmayan yerlerden birtakım arazileri el senedi ile satın almış. Sonra mahkemeye başvurmuş ve bu yerlerin kendisine ait olduğuna dair mahkemeden karar almış. Karan Hazine temyiz etmiş, temyizden onama gelmiş ve bu yerlerin tapusunu almış. Sonra 1996'da bu yerlerden kadastro geçmiş ve dedemin 4500 metrekarelik arazisi 1500 metrekareye düşmüş. O buna ses çıkarmamış ve sonra öldü. Şimdi biz dava açabilir miyiz?
Olayın akışına baktığımda sizin davanız acaba kadastro çalışması nedeni ile 3000 metrekare yerin kaybı mı yoksa İmar Kanunu 18. madde çalışması sonucu mu tereddüt ettim. Kadastro çalışması sonucu bir yanlışlık varsa dava açma süresi 10 yıl. Ancak kadastro çalışması sırasında mahkemeden alınmış kararla tapunun alındığı söylendiğine göre burada mülkiyetin belirlendiği, tapu kayıtlarının oluştuğu anlamı çıkıyor. Dolayısı ile ikinci çalışmanın 18. madde çalışması olduğu izlenimini edindim. Bunun hangisi olduğunu net olarak bilmek için tapu kayıtlarının tetkiki gerekecektir. Dolayısı ile sizi yanıltmamak için 'kesinlikle budur' diyemiyorum. Diyeceğim, arazinin bulunduğu yerdeki bir meslektaşımla irtibat kurun ve arazinin geçmişini inceletin. " Ondan sonra ne yapılır karar verin, zira bu kadar uzaktan hiçbir şey tetkik etmeden bu konuda karar verilemez. Benim gibi uzaktan bakanların da önerisine çok itibar etmeyin.
İnsanca yaşam hakkı Geçenlerde cezaevinde yangın çıktı ölenler var. Bundan önce de cezaevi aracı yandı nakledilen tutuklular da içinde yandı. Cezaevi denilince burada bulunanların insanca yaşama hakkı yok mudur? Bunun bir ölçüsü yok mu? Hükümlü demek, her şeyden hatta yaşama hakkından da mahrum demek mi?
Hükümlü denildiği zaman hapis cezası verilmiş ise ceza süresi içinde cezaevinde kalınır. Ancak cezaevinde kalmak demek işkence altında kalmak • demek değildir. Cezanın insancası da .vardır: insanlık dışı olanı .da. Bir kimse cezaevinde ise birkaç kişi de cezaevi dışında ceza çeker. Bunlar kimdir biliyor musunuz? Cezaevinde yatanların yakınları. Eşler, çocuklar, analar, babalar. Eşler kandan veya kocadan mahrumdur, çocuklar anadan veya babadan. Bakıma muhtaç evlat bakımdan, aile hükümlünün gelirinden. Yani . bunlar da ceza çeker. O halde bu kişiler suçlu olmadığı halde bu cezayı çekmektedir, ama çağdaş ceza sistemi sadece suç işleyenin ceza çekmesini öngörür. O halde önlem: Cezasını çeken vatandaş cezaevinde çalıştırılmalı ve kendisine çalışması karşılığı ücret tahakkuk etmeli ama bu para aile fertlerine ödenmeli. Evli hükümlü periyodik olarak eşi ile birlikte olmalıdır. Cezayı çeken eşin suçu var, tamam ya suçsuz eşin günahı ne? Eşinden ceza süresi boyunca niye mahrum olsun. Sonra cezaevi araçları son derece çağ dışı. Penceresiz, ışıksız, havasız. Kışın soğuk, yazın sıcak. Peki hapis cezası çeken biri kafeste de nakil cezasını çekecek? Niye insanca nakledilmesin? Bütün bunlar yıllar önce çağdaş yaşamı benimsemiş ülkelerde tartışıldı ve çözüme de ulaşıldı. Ama bizde henüz hayal bile edilmez. Benim yazdıklarımı okuyanlann da aklıma güldüğüne eminim. Ancak başlangıç olarak unutmayalım. Hükümlü de insanca yaşam hakkına sahiptir. Hele tutuklular, zaten hükümlü sayısının kat kat üzerinde tutuklu olmaz, iş daha baştan sakat.
Haytap hatırlattı
Haytap (Hayvan Haklan Federasyonu) bir istekte bulunmuş, "lütfen okuyucularınıza hatırlatın bu sıcak yaz günlerinde hayvanlar susuzluktan ölüyor, bir kap su" diyor. Ben de bu insancıl hatırlatmayı görev kabul ediyor ve hatırlatıyorum. O hayvanlar olmazsa insanlar da olmaz. O hayvanlar insanları çok seviyor, gözlerinin içine bir bakın anlarsınız. Dünyaya gelenin dünyada yaşamaya hakkı var. Dünya sadece insanlar için değil, birlikte yaşamamız için. Lütfen bu çağrıya kulak verin, hayvanlar için bir kap su bırakın.
Tamer Heper / Posta
Yorum Yaz