Almanya’nın Freiburg şehri dünya üzerinde en az enerji harcayan kent olabilir!
Artık evde elektrik üretmek serbest! İsteyen herkes 500 kilovata kadar elektrik üretebilecek. Yeni yasayla birlikte vatandaş, evinde kullandığı elektriği kendi üretmek için sıraya girmiş bile
Artık evde elektrik üretmek serbest! İsteyen herkes 500 kilovata kadar elektrik üretebilecek. Yeni yasayla birlikte vatandaş, evinde kullandığı elektriği kendi üretmek için sıraya girmiş bile! Enerji üretiminin lokalleştirilmesi, temiz bir çevre için önemli. Birçok ülke, vatandaşlarının kendi enerjisini üretmesi çalışmalarına yıllar önce başladı. Devletler, üretilen fazla enerjiyi satın alarak da kazanç sağladı. Kendi enerjisini üretmek isteyenlerin yıllardır beklediği bu güzel haberin şerefine, enerji çalışmalarının öncüsü Almanya 'nın Freiburg kentinden bahsedeceğim size.
İZ TV için hazırladığımız belgesel kuşağı ‘Coşkun Aral ile Avrupa Notları'nı planlarken, en çok işlemek istediğim konulardan biri temiz enerjiydi. Çünkü dünyanın hızla kirlenme süreci Sanayi Devrimi'yle birlikte Avrupa'da başlamıştı. Yeryüzündeki tüm kaynakların sonsuz olduğunu düşünen gelişmiş (!) Batı zihniyeti, dünyaya başka hiçbir canlının vermediği kadar zarar verdi. Kirlenme sürecinin başlangıç noktası Avrupa, 1952'de bir haftada 4 bin kişinin öldüğü ünlü Londra kirli hava sisiyle (London Smoke) birlikte büyük şok yaşadı. Olaydan sonra gelişmenin sadece kaynakları tüketerek olmayacağı anlaşıldı ve ‘sürdürülebilir gelişme' kavramı ortaya çıktı.
Biz de belgeselimiz için rotamızı, Avrupa'da çevre hareketini başlatan Almanya 'nın Freiburg kentine kırdık.
1970'te Alman hükümeti (o zamanki adıyla Batı ya da Federal Almanya ), 17 yeni nükleer santral kurma kararı almıştı. Bunlardan biri de Freiburg'a 30 km. mesafedeki Wyhl kasabasındaydı. Ancak yöre halkı karara tepki göstererek, on binlerce kişinin katılımıyla santral inşaatını bastı. Zira Fransa sınırındaki bu küçük şehir, 2. Dünya Savaşı'nda büyük yıkım yaşamıştı. Merkezindeki gotik kilise hariç tüm şehir yerle bir olmuştu. Büyük çabalarla yeniden kurdukları kentin yakınında daimi potansiyel tehlike olacak bir nükleer santral istemiyorlardı. Hükümet, direniş karşısında geri adım atarak santral yapımını durdurdu. Bu direniş, Avrupa'da gerçek anlamda çevreci hareketin başlangıcıydı. Freiburg da o tarihten sonra ‘sürdürülebilir şehir' olma sürecini başlatmış oldu. 1986 Çernobil felaketinden sonra Freiburg Belediye Meclisi, nükleere karşı alternatif enerjilere yöneldi ve ilk kez yerel enerji planını ortaya koydu.
Kendi kendini ısıtan evler
Freiburg'a ‘Avrupa'nın güneş şehri' denmesinin sebebi, şehrin neredeyse her boş alanının güneş panelleriyle kaplanmış olması. 1972'deki Whyl direnişine de katılan ünlü mimar Rolf Dish, tüm enerji tüketiminin % 40'ının sebebi olan binaların çatılarını güneş panelleriyle kaplayarak yeni bir mimari anlayışı sergiledi. ‘Plus Enerji Evleri' adlı evler sayesinde, ev başına yılda yaklaşık 3 bin euro tasarruf sağlandı. Sıfır karbon salımının hedeflendiği evlerde doğaya zarar vermeyen malzemeler seçildi.
‘Pasif Enerji Evleri'nin ana mantığı ise ısıtmaya ihtiyaç duymaması. İyi bir yalıtım sistemiyle diğer evlere oranla % 90 ısı yalıtımı sağlandı. Ev halkının ve elektrikli ev aletlerinin ürettiği ısının dışarıya gitmesi engellenerek kendi kendini ısıtan evler tasarlandı.
Vauban'da betona geçit yok!
Soğuk Savaş sonrası Freiburg'daki 6 bin Fransız askerinin şehirden ayrılmasıyla, askerlerin yaşadığı alanlar halkın kullanımına açıldı ve buranın tamamen ‘sürdürülebilir şehircilik' anlayışıyla yönetilmesi kararı alındı.
Eskiden askeri üs olan Vauban, ‘pasif enerji evleri'yle dolu yemyeşil bir semte dönüştü. Vauban, temiz enerjiyle bir yaşam alanı oluşturulabileceğinin ete kemiğe bürünmüş hali. Sokakta oynayan çocuklar, bisiklete binenler, yürüyüş yapanlar, yeşillikler içindeki cafelerde oturanlar... Tramvay yolları bile çimle kaplı. Yani bu semtte betona geçit yok!
Yüzde 140 enerji üreten köy
Freiburg'un bir diğer başarısı da enerji üretiminin lokalize edilmesi. Enerjinin, merkezlerden üretilip kilometrelerce teller döşenerek bir yerden bir yere aktarılması büyük maliyet. Bu tellerde oluşan enerji kayıpları da büyük oranda. Şehrin kuzeyindeki Freiamt köyü, bu lokalize enerji üretiminin en başarılı örneği. Köy halkı, ihtiyacından yüzde 40 daha fazla enerji üretiyor (yılda 13 milyon kWh). Ürettikleri fazla enerjiyi de devlete satarak iyi bir gelir elde ediyor.
Köyde birkaç farklı yoldan enerji sağlanıyor. En ilginci ise hayvan atıklarıyla sağlanan enerji! Köydeki geniş meralardan toplanan hayvan atıkları, sadece bu iş için üretilmiş mısır koçanlarıyla harmanlanıyor. 90 gün boyunca çok yavaş hareket eden bir karıştırıcıyla fermante ediliyor. Ortaya çıkan metan gazı, jeneratörler yoluyla köyün hem ısınmasında hem de elektrik üretiminde kullanılıyor. Koku mu? O kadar kusur kadı kızında da olur! Köy, ayrıca samanlıkların üzerine yerleştirilen güneş panelleri ve 4 rüzgâr gülüyle elektrik üretiyor.
Enerji üretme sevdasını o kadar abartmışlar ki, ısı veren her şeyden yararlanmışlar. Örneğin bir köy sakini, 45 ineğinden günde 900 litre ürettiği sütten enerji üretmiş. Nasıl mı? İneklerin memesinden 32 derecede çıkan sütün sıcaklığından yararlanarak, duş ve musluk suyunu ısıtma olanağı elde etmiş.
Türkiye 'de belli bir limitte elektrik üretiminin serbest bırakılması, temiz çevre adına önemli bir adım. Ancak bunu doğru yöntemlerle uygulamak için işi en iyi yapan yerleri incelemek gerek. Hatta sadece Freiburg'u örnek almak bile yeterli. Hem temiz enerjinin nasıl kullanıldığını görmek hem de şahane bir şehirde vakit geçirmek istiyorsanız, doğru adres Freiburg!
Tertemiz bir HES mümkün!
Freiburg'un en beğendiğim tarafı, yemyeşil doğada süregelen kent yaşamı. İnsanlar şehir merkezindeki birkaç sokak dışında neredeyse ormanda yaşıyor. Şehrin yanı başındaki Dreisam nehrinin etrafı yayalara ve bisikletlilere ayrılmış. 7'den 70'e herkes spor yapıyor. Engellilerin belki de en rahat spor yaptığı yer burası. Burada nehrin hemen yanında yeşillikler içinde gizlenmiş, tek katlı bir kulübe var: Bir HES (hidroelektrik santralı)!
Türkiye 'de bilinçli her insanın ayaklanmasına yol açan HES 'lerden çok farklı. Bizdeki HES mantığı, derelerin akış yolunun değiştirilerek bir boru içine hapsedilmesi ve hapsedilen suyun yüksek bir yerden bırakılmasına dayalı. Yüksekten gelen hızlı su ise tribünleri döndürerek enerji sağlıyor. Freiburg'lular suyun gücünden de faydalanmayı düşünmüş ve çözümü antik çağlardan gelen bir bilgide bulmuş. Arşimet'in yaklaşık 2500 yıl önce bulduğu ve adına ‘Arşimet Burgusu (ya da vidası)' dediği sistemle bizim HES 'lerin çoğundan daha iyi verim elde etmişler (yılda 2 milyon kWh). İnşaat aşamasında da çevreye neredeyse hiç zarar vermemişler.
‘Arşimet Burgusu' antik çağlardan beri suyu aşağı seviyelerden yukarıya çıkartmak için kullanılır. Burada ise sistemi ters yönde çalıştırarak her burgu bölümünde daha da fazla artan bir güç elde ediliyor. Bunun için nehir, 3 metre aşağıya düşürülmüş. Bu düşüşün balıklara zarar vermemesi için de taşlardan setler yapılmış. Böylece hem şık bir görüntü elde edilmiş hem de balıklar için küçük yapay resifler sağlanmış.
Trafiğin çözüm formülü
Temiz bir çevrede yaşamayı hedefleyen Freiburg'lular, sadece güneş enerjisinde lider olmakla kalmayıp, kirliliğin en büyük sebeplerinden trafik sorununa da kafa yordu. 2. Dünya Savaşı'ndaki büyük yıkımdan sonra binalar ve sokaklar, eski şehir planına göre inşa edildi. Sadece sokaklar, tramvay yolu için biraz daha genişletildi. İlk trafik yönetim planı ve bisiklet yolu ağı 1969'da yapıldı. O tarihten beri her on yılda bir güncellenen planla şehirde trafiği azaltmak amaçlanıyor. Mesafeler, insanların yürüyebileceği ya da bisikletle ulaşabileceği biçimde hesaplanıyor. Örneğin daha önce şehirdışında olan alışveriş merkezlerine herkes arabayla gittiği için bunlar şehiriçine alındı. Şehirdışındaki yerler de tamamen yeşil alan olarak bırakıldı.
Freiburg'da 400 km'lik bir de bisiklet yolu var. Şehrin ulaşımdaki 2020 hedefi ise % 24 yaya, % 27 bisiklet, % 20 toplu taşıma (tramvay) ve % 24 araçlı trafik. Trafiği azaltmak için bazı önlemler de alındı. Hız sınırı birçok caddede 30 kilometre. Araçlar yürüme hızını geçmediği için çocukların caddelerde oynaması serbest. Vauban semtinde park yerleri oturum alanları dışına toplanmış. Arabası olanlar buraya park etmek zorunda. Fiyatı da 18 bin euro ! Arabalardan bile pahalı park alanları sebebiyle araç almak istemeyenler ise araç paylaşım sistemini kullanıyor.
1973'ten bu yana şehir merkezi araç trafiğine kapalı. Duraklar arası mesafenin 500 metre olduğu şehirde 7.5 dakikada bir tramvay bulmak mümkün.
Temiz enerji stadyumu
Almanya 1. futbol ligindeki Freiburg FC takımının stadı ‘Mage Solar Stadium' dünyanın temiz enerji üreten ilk stadı. 1953'te inşa edilen stadın tüm çatısı, 1993'te güneş panelleriyle kaplandı. Böylece dünyanın güneş gücüne sahip ilk futbol kulübü oldu. 2200 metrekarelik alanı kaplayan paneller sayesinde stadyum kendi enerjisini sağlıyor.
Güneş paneli tarlaları
Freiburg'da her yer güneş panelleriyle dolu. Hatta güneş paneli tarlalarıyla! Şehir çöplüğünün bulunduğu alan, Freiburglular için tam bir enerji üretim merkezi. Burada çöplerin üstü talaşlarla kaplanarak metan gazının hapsedilmesi sağlanıyor. Hapsedilen gaz, borular vasıtasıyla alınarak şehrin ısıtılmasında kullanılıyor. Hiç kimsenin kullanmadığı bu çöp alanının yamacına yerleştirilen 1500'den fazla güneş paneliyle de 1000 ailenin enerji ihtiyacı karşılanıyor. Bu kadar büyük bir panel tarlasının maliyeti ise sadece 1 milyon euro ! Bakım ve işletim giderinin çok az olduğu bu tarlalar, neredeyse 10 ay kesintisiz güneş alan Türkiye için çok uygun! Tüm bunlar Almanların Ar-Ge'ye yaptığı büyük yatırımın bir sonucu. 1200 kişinin çalıştığı Fraunhofer ISE de Avrupa'nın en büyük güneş enerjisi araştırma enstitüsü. Burada yapılan çalışmalar, güneş enerjisinin daha verimli ve ulaşılabilir olmasını sağlıyor.
Güneş panelli fabrika
Freiburg'un bir diğer başarısı da dünyanın ilk güneş panelli fabrikası Solar Fabrik'e sahip olması. Dünyanın ilk güneş paneli fabrikası olan Solar Fabrik, gerekli enerjiyi yine fabrikanın her tarafına yerleştirilmiş, oldukça şık görünen güneş panelleriyle karşılıyor. Yani sıfır karbon salımlı bir fabrika!
Vedat Atasoy/Radikal
Yorum Yaz