Avrupa'nın en yeşil başkenti Stockholm!
Euro 2012'nin en centilmen takımı İsveç'in şerefine bu yaz sezonunda turistik tanıtım yazılarına Stockholm'den başlıyoruz
Euro 2012'nin en centilmen takımı İsveç'in şerefine bu yaz sezonunda turistik tanıtım yazılarına Stockholm'den başlıyoruz. Dünyanın en temiz, en güzel, en yeşil, en doğa dostu, en sakin, en rahat yaşanan kentinden.
Bir Avrupa Futbol Şampiyonası daha geride kalırken arka arkaya bir Dünya iki de Avrupa şampiyonluğu olan İspanya kadar, İsveç'in centilmenliği de en çok konuşulan konular oldu. İsveç, Euro 2012'den elendikten sonra teknik direktör Erik Hamren, bu başarısızlıktan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu açıklamıştı.
Futbolda alınan galibiyetleri, kazanılan şampiyonlukları sadece kendi hanesine yazan, yenilgileri ve başarısızlıkları futbolculara ve kulüp yöneticilerine yükleyen teknik direktörlere alıştığımız bir dönemde Hamren'in dürüst, sorumluluk sahibi, kalender kişiliği herkese parmak ısırttı.
55 yaşındaki teknik direktör, İsveçli olmasına rağmen, 2008'de Danimarka'da, 2009'da da Norveç'te "Yılın Futbol Adamı" seçilmişti.
Uluslararası şampiyonalarda çok fazla başarısı olmamakla birlikte İsveç Milli Takımı, 11 kez Dünya Kupası'na katılmış, yalnızca 1958'de ikinci olabilmişti.
Hamren'in centilmenliğine karşılık biz de bu sezon turizm yazılarımızı İsveç'in başkenti Stockholm'den başlattık.
Stockholm sadece İsveç'in değil, bütün İskandinavya'nın en büyük kenti olmakla birlikte merkez nüfusu 900 bini bile bulmuyor. StockholmDünyanın En Güzel 25 Kenti içinde.
14 büyük ada ve sayısız göl, kente doğal güzellikler katarken kültür, medya, siyaset ve ekonomi merkezi konumunda olması, uluslararası platformda önemini artırıyor.
12. yüzyılın sonlarında kurulan kent, İsveççe kütük (stock) ve adacık (holm) kelimeleriyle tanımlanmış. Çünkü o zamanlar her adacığı, kütükten bir kale yaparak dış saldırılara karşı korumak gerekiyormuş.
Kent alanının yüzde 30'unu su, yüzde 30'unu da yeşil alanlar ve parklar oluşturuyor. 2010 yılında "Avrupa'nın En Yeşil Başkenti" unvanını aldı. Uzun vadeli planlamaya göre kent, 2050 yılında fosil kaynaklı yakıtlardan tamamen arınmış olacak. Nisan ve ekim ayları arasında belediyeden üç günlük ya da sezonluk kart çıkartıp istediğiniz noktadan bir bisiklet kiralayabiliyor, yine istediğiniz bir başka noktada da teslim edebiliyorsunuz.
En yüksek sıcaklık, temmuz aylarında 22 dereceden fazla olmadığından yazın gidilecek en iyi turistik beldelerden biri olarak dikkat çekiyor.
Kent çevresinde ağır endüstri bulunmadığından, dünyanın en temiz kentleri listesinin başlarında yer alıyor. İş gücünün yüzde 85'i hizmet sektöründe çalışıyor. Turizm, kent ekonomisinin en önemli kalemi. Stockholm, Avrupa'da turistlerin ziyaret ettiği 10 kent arasında. Bu konuda bir sıralama yapmak gerekirse 44 Avrupa kenti içinde 6'ncı sırada.
Şehirde binden fazla restoran hizmet veriyor. Bu lokantalarda İskandinav mutfağının yanı sıra Asya, İtalyan, Türk, Fransız, Yunan, İspanyol ve Ortadoğu mutfaklarından lezzetleri de kolayca bulabiliyorsunuz. Stockholm, Michelin yıldızına sahip dokuz restoranıyla övünüyor.
Şimdi İstanbul'un da "Kardeş Kent" olduğu Stockholm'ü biraz daha yakından tanıyalım.
Beckholmen
Merkezde küçük adalardan biri. Geçmişte gemi yapımcılığında önemli rol oynamış. Günümüzde tamamen tarihi eserlerle dolu. "Piskopos Adası" anlamındaki yerleşim birimi, yaptığı kaliteli ziftlerle ünlenmiş, öyle olunca gemileri de burada yapmaya başlamışlar. Fakat Birinci Dünya Savaşı'na kadar ada, İsveç'e ait değildi. Savaşın bittiği 1918 yılında satın alındı. Özellikle denizciliğe meraklı olanlar, adayı çok sevecek.
Djurgarden
Kraliyet Oyun Parkı. Tarihi binaların, anıtların, müzelerin galerilerin, eğlence parklarının, açık hava müzesinin bulunduğu yer. Kentin en favori, dinlence ve eğlence merkezi. Her yıl on milyon turistbu adayı görmeden İsveç'ten ayrılmıyor. İsveç kraliyet ailesi, 15. yüzyılda bu adayı eğlence parkı olarak düzenlemiş. Ve ancak 1995'te belediyeye devredilebilmiş. Bir ada olduğundan burada da deniz müzesi olmaması düşünülemez.
Gamla Stan
İsveççe "Eski Şehir" demek. Zamanın 13. yüzyılda donduğu bir bölge. Taş döşeli sokakları, arkaik mimaride yapıları, ortaçağdan kalma dar yolları, Kuzey Almanya'yı andıran eski evleriyle Gamla Stan'ın Stortorget adlı geniş meydanı, İsveç'in kan banyosu olarak biliniyor.
Her savaş sonrası burada düşmanlar, hainler, muhalifler katlediliyormuş. Meydana bakan bir lokanta, Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en eski lokantası. Kuruluş yılı 1722.
Gröna Lund
Djurgarden'deki eğlence parkı. 1883'te kurulmuş. Adanın küçük bir yerini kapladığından fazla büyüyememiş. Ama hem İsveçlilerin,hem yabancı turistlerin en popüler eğlence yeri. Her gün 30'dan fazla atraksiyon düzenleniyor. Yazın konserler de veriliyor. 1980'de Bob Marley, bu küçük mekana 32 bin seyirci toplayarak rekor kırmıştı. Aşk Tüneli, özellikle sevgililerin rağbet ettiği bir köşe. Dört adet roller coaster, ziyaretçilerine büyük heyecan yaşatıyor.
Isbladskarret
Djurgarden'in üzerinde bulunduğu göl. Bir kuş cenneti. Burada dürbünle kuş izlemek, fotoğraf çekmek, büyük zevk. Ancak kuralları iyi bilmeli, hiç bir kuralı ihlal etmemelisiniz. Çünkü doğayı korumakla yükümlü altı resmi kurum tarafından gözleniyorsunuz. Eskiden bataklıkmış. Kurutulmuş ve 1980'den itibaren de her tür ticari faaliyet yasaklanmış. Böylece 70 kuş türünün yaşadığı yeryüzü cennetlerinden biri haline getirilmiş.
Nordiska Museet
İsveç'in en büyük kültür ve etnografya müzesi. 1873'te Artur Hazelius tarafından kurulmuş. Hazelius, hiç bir resmi yardım almadan, bağışlarla ve kendi imkanlarıyla müzeyi oluşturmuş. İsveç Parlamentosu 1900'de mali destek kararı almış ama Hazelius bu parayı kullanamadan hayatını kaybetmiş. Günümüzdeki katedral görünümlü müze binası ise 1907'de Isak Gustaf Clason tarafından yaptırılmış.
Rosendal Sarayı
Kraliyet ailesinin dinlence evi olarak tasarlanmış saray. Dört yıl süren inşaatı 1827'de bitirilmiş. Zamanının en ünlü mimarı Fredrik Blom tarafından tasarlanan bina, sade çizgileriyle dikkat çekiyor. Bir kraliyet binası gibi yapılmamasının sebebi, formalitelerden resmiyetten kaçışın sembolü olması. Birkaç kez yangın geçiren bina, günümüze kadar hep orijinal mimarisi korunarak getirilmiş. 1907'de Kral II. Oskar, burada ölünce varisleri sarayı müze haline getirmişler.
Skansen
İsveç'in, muhtemelen de dünyanın ilk açık hava müzesi. 1891'de kurulan bu müze, İsveç'in değişik kesimlerinde insanların nasıl yaşadığını göstermek üzere kuruldu. Bu müze, 19. yüzyılda Avrupa'daki değişimin bir ürünüydü. İsveç, bu değişimden muaf kalamazdı. Müze, Avrupa'da onlarca benzerine ilham kaynağı oldu. Her yıl 1,5 milyon kişi bu müzeyi ziyaret ediyor. 300 bin metrekarelik bir alana kurulu müzede folk dansları da izleyebiliyorsunuz.
Thielska Galleriet
Banker ve koleksiyoncu olan Ernest Thiel'in özel müzesi. 1926'dan beri halka açık. Thiel'in topladığı kişisel eşyalar ve sanat eserleri için bir bina yapmaya ihtiyaç duyulmuş. Mimar Ferdinand Boberg de 1904'te müze binasını yapmış. Müze binası, birkaç kez restore edilerek günümüze kadar gelmiş. Thiel'in 1922'de şansı dönmüş ve bütün servetini kaybetmiş. Yoksul bir adam olarak hayatını kaybetmiş.
Vasa Müzesi
İsveç'in en ünlü deniz müzesi. Sadece Vasa gemisi için özel olarak yapıldı. Vasa, 17'nci yüzyılda İsveç'in denizlerdeki gücünü gösterecek en büyük gemiydi. 1628'de yapıldı. Fakat güvertelere yerleştirilen 64 top o kadar ağırdı ki gemi, ilk seferine çıktığında limandan yüz metre bile ayrılmamışken 445 kişilik mürettebatıyla alabora olup battı. 1956'da amatör dalgıç olan arkeolog Anders Franzen yerini buldu. Çıkarıldı ve etrafına müze binası inşa edildi.
Waldemarsudde
İsveç Prensi Eugen'in Waldemar Burnu'nda yaptırdığı ev. Paris'te ressamlık eğitimi alan Eugen, burada bulunan küçük bir evi çok beğenmiş ve uzun süreliğine kiralamış. Sonra da satın alıp yerine büyük bir ev yaptırmış. 1905'te biten şato benzeri ev, yüzyıllık meşe ağaçlarıyla çevrili. Art Nouveau tarzındaki iç dekorasyonda en göze çarpan özellik, sobaların çinilerle kaplı oluşu. Ev, 220 derecelik manzara açısına sahip.
Para
Yorum Yaz